Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Seçim hileleri... Sandıkta kazanıp, ekranda kaybetmek! 28 Şubat 2014 Cu

Seçim hileleri... Sandıkta kazanıp, ekranda kaybetmek! 28 Şubat 2014 Cu

Paralel Yapı’nın”neler yaptığını” gördük... “Neler yaptıklarına” bakıp, “neler yapabileceklerini” görmemek için, herhalde “kör” olmak gerekir.
Gördünüz işte;

Başbakan Tayyip Erdoğan, önceki gün “sırtından rahatsızlık” duymuş... “İnşallah bel fıtığı değildir” demişler... Anlaşılmış ki, “kas spazmı” gibi bir şey var... Biraz “terapi” yapılmış, geçmiş...

Paralel Yapı, işte bu ufak rahatsızlığı, kamuoyuna nasıl yansıttı biliyor musunuz;

“Başbakan yoğun bakımda!

Programlarını iptal etti!”

Oysa Başbakan, dün Burdur ve Uşak’taydı... Mitinglere katıldı, Fethullah Gülen’e “Vatanına dön” çağrısında bile bulundu...

Paralel Yapı, o hale geldi ki;

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in ifadesiyle, “kendi saadetini, başkasının felaketinde aramaya” başladı!..

Hani, Erdoğan’a bir şey olsa;

“Bayram yapacaklar!..”

Atalarımız öyle demiş ya;

“Atın ölümü, itin bayramıdır!”

At “ölecek” ki,

İt’ler “bayram” etsin!..

Erdoğan’ın, ya da herhangi bir insanın “sağlığı” üzerinden bu tür “spekülasyon”lar yapmak, tek kelimeyle “alçaklık”tır, “çirkef”liktir!..

“İt oğlu it”liktir!..

DURMAZLAR... DURMAYACAKLAR!

İşte, şu son olay bile; “Paralel Yapı”nın çatısı altında bulunan “Gülenist Grup”ların, Hükümet’e karşı hangi “saldırı”ları yapabileceğinin en son göstergesidir.

Bunların “17 Aralık operasyonu” ile yetinmeyecekleri belliydi... Bunu “25 Aralık darbe girişimi”nde gördük... Bu operasyonlar “püskürtülünce” yeni saldırılara giriştiler... Bir “kaset furyası” başladı ki, “yıllardır dinledikleri siyasiler, işadamları, gazeteciler, STK temsilcileri, sanatçılar ve hatta masaj salonları” üzerinden kamuoyunda bir “şok” oluşturmaya ve böylece “binlerce insanı gözaltına aldırmaya” çalıştıkları “deşifre” edildi!..
Peki, burada duracaklar mı?..

Hayır, durmayacaklar!..

Bu saldırıları, 30 Mart’a kadar “gerilim dozajı”nı artırarak devam ettirecekler... Daha sonra “Cumhurbaşkanlığı seçimleri” var... Ondan sonra da, “milletvekilliği genel seçimleri.”

Durmayacaklar!..

“Tayyip Erdoğan’sız AK Parti”, ya da “Erdoğan’sız hükümet” hedefine ulaşıncaya kadar “saldırı”larını, “sansasyon”larını ve “provokasyon”larını devam ettirecekler!..

Tabii ki;

İlk hedef 30 Mart...



100 BİNLİK AJANS ORDUSU!

Türkiye, kamuoyu, “fişleme”leri, “dinleme”leri, “telekulak”ları ve “kaset”leri konuşurken, medya dünyasında, “sessiz-sedasız” ama “derinden” bir operasyon yürütülüyor...

Bana ulaşan bilgilere göre;

“Gülenist”lerin etkin kurumlarından Cihan Haber Ajansı yöneticileri, medya kuruluşlarını tek tek dolaşarak, “inanması zor bir proje”yi pazarlamaya çalışıyorlar.

Tarih 16 Aralık 2013...

Cihan’ın “pazarlama” yetkilileri, 16 Aralık günü, adı bizce bilinen “medya grubu”nu ziyarete gittiler... Her zamanki gibi; “seçim sonuçları”nın hem “gazete”, hem de “televizyon”da yayınlanması için konuşmaya başladılar... Pazarlamacı; “Bu yıl çok büyük bir organizasyon yaptıklarını” anlattı ve “sandıklarda istihdam edilen kişi” sayısının “tam 100 bin” olduğunu söyledi.

Medya grubu yöneticileri, bu rakam karşısında şok oldular... “100 bin kişilik bir istihdam” bugüne kadar; değil bir “ajans”ın, kimsenin yapamayacağı çapta büyük bir organizasyondu ve bunun, kendilerine pek inandırıcı gelmediğini söylediler.

Cihan Haber Ajansı’nın pazarlamacı ekibi, bunun üzerine “proje”yi şöyle detaylandırdılar:

“Bizim her ilde dershane ve okulumuz var. Ayrıca cemaatimizin her ilde sevenleri var. Tüm bunlardan oluşan bir gönüllü ordusu kurduk... Bu sene, büyüklerimiz; rakamı yüksek tutmamızı ve sayıyı 100 bine çıkartmamızı istediler. Bu sayede bir rekor kırmayı deneyeceğiz, dünyada en hızlı seçim sonucu veren ajans olacağız.”

Cihan yetkilileri istihdam edecekleri kişilerin bir kısmına para ödediklerini, bu sebeple “masraflarının yüksek olacağını” söylediler ve “fiyat listesi”ni grup yetkililerine sundular.

Listeye baktıklarında “250 bin dolar” rakamını görünce şaşırdılar. Ancak Cihan yetkilileri hemen araya girdi ve “yüzde 50 indirim yapabileceklerini” söylediler ve bunda “aşırı ısrarcı” oldular.

Grup yöneticileri teklifi düşünmeleri gerektiğini söyleyerek görüşmeyi bitirdiler...

BU ORDU(!) NE YAPACAK?

Herhalde söylemeye gerek yok..

“Gülenist”ler, özellikle son aylarda “Hükümet’le kanlı-bıçaklı” duruma geldiler.. Seçimleri “100 bin kişi” ile takip etmek için, adeta bir “ordu” kurmaları, iter istemez “kuşku”ya düşürüyor insanı!..

“100 bin kişilik sandık ordusu” ile, “sandıklardan farklı rakamlar vererek” acaba bir “manipülasyon” yapabilirler mi?..

Ya da;

“Oy” kullanmaya gelen vatandaşları “ikna” yoluna gidebilirler mi?..

Malûm;

“Tatışmalı şehirler”de açıklanacak “ilk veriler” çok kritik bir önem taşıyor...

İlk veriler, “sonuçların tartışılması”nı da beraberinde getirir.. Hele hele; “5-10 oyluk farklar” hemen “itiraz”lara yol açar!..

Peki, “itiraz”ları kim değerlendirecek ve “kesin kararı” kim verecek?..

Elbette önce ilçe seçim kurulu, sonra il seçim kurulu ve en sonunda da Yüksek Seçim Kurulu verecek!..

Cihan’ın açıklayacağı “ilk veriler”, acaba “AK Parti aleyhinde” dolayısıyla “CHP ve MHP lehinde” olabilir mi?..

Bir “itiraz” durumunda “nihai kararı” verecek olan Yüksek Seçim Kurulu, Paralel Yapı’nın elinde bir “koz” olabilir mi?..

YSK’NIN YAPISI

Anayasa hukukçusu Osman Can; 14 Ocak’ta, Akşam gazetesinde özetle şunları yazmıştı:

“Ahlak dışı bir yöntemle ele geçirilen HSYK üzerinden, yine Yargıtay, Danıştay ve hatta Yüksek Seçim Kurulu’nun iradesini sakatlayan bir yapının varlığı meşru olmaz. Olmadığına göre, sadece meşru sahiplerinin sığınabileceği temel hukuk kaidelerine müracaatları da meşru değildir.



Latincede meşhur bir söz vardır: ‘Nemo auditur turpitudinem suam allegans.’ Yani kendi ahlaksızlığına dayanarak hak iddia edenin iddiası dinlenmez!

Bu yüzden; bu derin yapı ve müttefiklerinin ‘yargı bağımsızlığı’, ‘erkler ayrılığı’, ‘hukukun üstünlüğü ihlal ediliyor’ şeklindeki feveranlarını ciddiye alacak halimiz yok.

İşin  doğrusu, esas mesele, yargı da değil. Esas mesele, yargı dahil olmak üzere, halka ait kılınamayan, halkın katılımına, denetimine tabi kılınamayan, dolayısıyla sürekli karanlık operasyonlara açık anayasal düzen... Buna mahkum muyuz?”

Lütfen dikkat;

Osman Can, “YSK’nın iradesini sakatlayan bir yapı”dan söz ediyor...

“YSK üyelerini kimlerin seçtiği” ve “YSK’nın bilgisayar sistemlerini kimlerin kontrol ettiği” herkesin malumu!..

YSK’YA PARALEL SIZMA!

Yeni Şafak’tan Cem Küçük, bir süre önce yazdığı  bir yazıda, “muhtemel bir durumu” şöyle anlatmıştı:

“Şöyle düşünün: Bir il ya da ilçede bazı sonuçlar kafa kafaya geldi. Oyların sayımında hile yapıldığı iddia edildi. İnsanlar, sokaklara çıkıp hile yapıldığını söyleyerek feveran edecektir. Tıpkı Gezi kalkışmasında olduğu gibi sokaklar yine terörize edilecek, böylece seçimlerde son sözü YSK’nın söylenmesi istenecektir. Öte yandan AK Parti’nin seçimlerde hile yaptığı hemen dillendirilecektir. Bununla geçmişteki seçim sonuçları da hemen sorgulanmaya başlayacaktır.”

(...)

“Yani ortaya çıkacak bir pürüzde son sözü söyleyecek mercii YSK... Elbette Yüksek Seçim Kurulu, kanunların kendisine verdiği yetkiyi en iyi şekilde kullanacaktır. Bundan kimsenin şüphesi yok. Ama HSYK hakkındaki sıkıntılar herkesin malumu. (...) Osman Can’ın ifade ettiği gibi sakat yapılar bazen sıkıntı doğurur.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin mücadele ettiği  paralel yapının eli ne yazık  ki her yerde var... Çok iyi organize olmuş bir yapıyla karşı karşıyayız. Bu yapı seçimleri etkilemek ya da ihtilaflı alanlarda devreye girip hükümeti zor durumda bırakacak her atımı atabilir. Dikkatli olmakta fayda var.”
Evet, dikkatli olmakta fayda var... AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu da bu konuda “hassas” olmalı ki; bugün yayınladığımız “röportaj”da, “YSK’dan kuşkularını” dile getiriyor ve şöyle diyordu:

“Bundan sonra YSK’nın aldığı kararların tümü sorgulanmaya muhtaçtır... YSK’nın Sarıyer’de yaptığı anlayış, siyasetle ufak bir şekilde uğraşan bir mahalleli de anlar ki, hilenin daniskasıdır. Bir hile gerçekleştirilmiştir. Bu YSK yönetimi altında 30 Mart seçimlerine hile karıştırılması kuvvetle muhtemeldir. Şu anda YSK üzerinden bir operasyon gerçekleştiriliyor... Paralel Yapı YSK’ya nüfuz etmiştir... Açıktır bu... Seçim sathında görülen işbirliği, bugün YSK’da görülmektedir. Her türlü hileye karşı hazırlıklıyız. Bizim oylarımıza karşı maksatlı bir girişim olabileceğini düşünüyoruz.”

YSK’NIN BİLGİSAYAR YAZILIMI!

Peki, Osman Can, Süleyman Soylu ve Cem Küçük, bu “kaygı”larında haksızlar mı?..

İnsan, düşünmeden edemiyor;



Bu Paralel Yapı, tıpkı UYAP’ta yaptıkları gibi, “istedikleri davayı istedikleri mahkemeye düşürüyorlar ve istedikleri sonucu alıyorlar” ya, acaba diyorum; “30 Mart günü; oylar sandıktan merkeze giderken yine bir düşürme teşebbüsü olabilir mi?”

“Kulis”lerde konuşulduğuna göre;

“Oy patlaması” yapacağı görülen AK Parti’nin oylarında, “yüzde 5 düşürme” yapacaklar ve bu oyları CHP ve MHP’nin oylarına ekleyecekler!..

Yine “kulis”lere göre;

“AK Parti’nin oylarını yüzde 37’ye sabitleyen bir bilgisayar yazılımı gerçekleştirmişler ve bunu da 30 Mart günü kullanacaklarmış!”

Olur mu?.. Yapabilirler mi?..

Mahkemelerde ve TÜBİTAK’ta “yaptıklarına” bakınca, “bunu da yapabilirler” demekten kendimi alamıyorum...

Son olarak demek istiyorum ki;

“Bu millet; cephede kazanıp, masada kaybeden bir millettir.”

AK Parti iktidarı, “milletin iradesi”ne sahip çıkmalı ve eğer bu söylentiler doğru ise, bugünden tezi yok, “hile”lere karşı “tedbir” almalıdır.

Bu millet, herhalde;

“Sandıkta kazanıp da, bilgisayar ekranlarında kaybetmeye” tahammül edemez...

Benden söylemesi!..

*****************************************

Nazlı Ilıcak, Paralel Yapı’nın neresinde?

Paralel Yapı’nın sözcüsü Samanyolu televizyonları, önceki akşam, bütün haber bültenlerinde, “Nazlı Ilıcak’ın Abdülkadir Selvi’yi evire çevire nasıl dövdüğünü ve onun iddialarını nasıl çürüttüğünü” ballandıra ballandıra anlattı...

Ben de, ister istemez sordum:

“Nazlı Ilıcak, Paralel Yapı’nın neresindedir?”

Sordum sormasına da, Nazlı Ilıcak’a bir sorum daha olacak: “Tayyip Erdoğan, oğlu Bilal Erdoğan’la konuştuğu iddia edilen saatte neredeydi?.. Konya’da Şeb-i Arus törenlerinde miydi, Ankara’da mı?.. Erdoğan’ın törendeki konuşmasını, Gülenist’lerin televizyonu Bugün, canlı olarak yayınladı mı, yayınlamadı mı?”

Erdoğan “Ankara”da ise, Bugün televizyonu “Konya”daki töreni nasıl “canlı” yayınladı?..

Program, 17 Aralık 2013’te, saat 15.15’te “canlı” yayınlandığına göre,

Erdoğan, aynı gün “saat 15.39’da” nasıl Ankara’da olabilir?..

Öyle ya, “telefon tape”(!)lerinde; Erdoğan’ın, “saat 15.39’da Ankara’da” olduğu bildiriliyor!..

Ben, bunun bir “montaj” olduğuna inanıyorum da, Nazlı Ilıcak “tape”de yazılı “saat”e hiç bakmadı mı?..

Bence, bir “botoks” da “beynine ve gözlerine” yaptırırsa, hiç fena olmaz!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi