Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

1960’tan, 2014’e... Hep aynı tezgâh, hep aynı alçaklık!

1960’tan, 2014’e... Hep aynı tezgâh, hep aynı alçaklık!

Nedendir bilmem; dün “demokrat” görünen, “liberal” ayaklarına yatan “Aydın-cık”lar, rüzgârın ters estiğini düşünmeye başladığında, hemen “tornistan” edip, başlıyorlar “postal yalamaya!”
Ya arkadaş; daha dün; “Kimse Kızmasın, Kendimi Yazdım” deyip “günah çıkartan” sen değil miydin?.. Darbe dönemlerinde ne “yalanlar” uydurulduğunu ve o yalanlara kanıp, nasıl “kullanıldığını” itiraf eden sen değil miydin?..
Bugün, ne değişti ki; yine “darbe safları”na geçip, “üniforma” giymeye başladın?..
Söyle, ne değişti?..
“Başbakan uçağına almadı” diye bu kadar “kin ve öfke” duyar mı insan?.. “Başbakan sırtını sıvazlamadı” diye askeri göreve çağırmalar, PKK’ya “Sakın silah bırakma” tavsiyesinde bulunmalar, neyin nesi?..
Herkes “Acıların Çocuğu” olur da, sen “Darbelerin Çocuğu” olmaya mecbur musun?.. Hem “demokrat ve liberal” ayaklarına yatıyorsun, hem de “her darbede” varsın!..
Hiç olmazsa, “bir darbenin içinde bari olmasan” olmaz mı?..
Ama, hepsinde varsın!..
Şimdi de, “17 Aralık Darbe girişimi”nin içindesin!..
Diyorsun ki;
“Yok mu aranızda bu tehlikeli gidişe dur diyecek?.. Erdoğan’ın sivil vesayeti!.. Böyle giderse, Erdoğan Türkiye’yi yangın yerine çevirecek!.. Erdoğan’ın cepheleştirme tuzağı... Erdoğan’ın hukuk ve şeffaflık korkusu!.. Erdoğan’ın bitişi!.. Yolsuzluk balçığı ile iktidar sıvanmaz!.. Yeter artık, Cumhurbaşkanı göreve!.. Erdoğan nasıl mı gider, işte cevabı!..”
Yapma be Hasan Cemal,
Yapma be Cengiz Çandar!..
“Erdoğan uçağına almıyor” diye, niye bu kadar kızıyor, niye bu kadar köpürüyor ve “Erdoğan kaale almıyor” diye, niye bu kadar alçalıyorsunuz?..
Sizler ki, “darbe numaraları”nı en iyi bilen insanlarsınız!.. Ne “yalan”lar uydurulduğunu, “darbe”lerin bu “yalan”lar üzerine nasıl inşa edildiğini bile bile bu “darbecilik tutkusu” niye?..
“Gen”lerinizden mi geliyor
Böyle bir “görev”iniz mi var?..

ERDOĞAN NE DEDİ?

Herhalde dikkatinizi çekiyor olmalıdır... Başbakan Tayyip Erdoğan, miting meydanlarında “1960 darbesi esnasında atılan manşetler” ile “17 Aralık’tan sonra atılan manşetler” arasındaki “paralelliğe” dikkat çekip, diyor ki;

• “CHP’nin olduğu yerde yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar var. İşte bu CHP; Menderes’i milletin gözünden düşürmek için tahrikler yaptı. Gazetelerle, manşetlerle Menderes’e hücum ettiler, sokak olaylarını kışkırttılar.
Hiçbiri Menderes’in itibarını zedeleyemedi, sandıkta Menderes’i yenemediler. Onun üzerine 27 Mayıs 1960 tarihinde askeri müdahale ile Menderes’i indirdiler. Ne oldu? Menderes idam edildi. Menderes unutuldu mu? O gönlümüzde. Menderes’i idam edenler sürekli lanetleniyor, lanetle anılıyor.”

•  (...) “Senaryo aynı senaryo, zihniyet aynı zihniyet. Merhum Menderes’i halkına hizmet ettiği için, değer verdiği için o malum çevreler sevmediler... Merhum Menderes’i Türkiye’yi büyüttüğü için, itibarına itibar kattığı için, gücüne güç kattığı için hiç hazedemediler... Milli iradeye sahip çıktığı için rahat bırakmadılar, yaşatmadılar. İşte merhum Menderes’e o gün yapılanlar şimdi bize yapılmak isteniyor. Bizim hayallerimizin de önüne geçmeye çalışıyorlar. O gün merhum Menderes’e ne yaptılarsa, bugün de inanın aynısını yapmaya çalışıyorlar. Ama son manşeti millet atacak!”

Gerçekten de;
“1960” ile “2014”ün gazete manşetlerinin birbirinden hiç farkı yok!..
Tek fark, “renk”lerinde!..
1960’ın gazeteleri “siyah-beyaz”dı!..
Bugünün gazeteleri ise “renkli!”
Başka fark yok!..
“Yeşil”inden “kızıl”ına, “pembe”sinden “mor”una kadar hepsi “darbe çığırtkanlığı” yapıyor!..
Dün de aynısını yapıyorlardı!.
İşin tuhaf tarafı, kullandıkları “malzeme”ler de aynı!..
“Yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet!”
Evet, evet;
“1960 İhtilâli”ne giderken de aynı “senaryo”ları, aynı “malzeme”leri ve aynı “çevre”leri kullanmışlar!..
“Asker”i kullanmışlar,
“Muhalefet”i kullanmışlar,
“Gazete”leri kullanmışlar,
“Üniversite”leri kullanmışlar!..

CHP, HEP AYNI CHP!

Ne dersiniz, “Süleyman Kocabaş’ın kitabı”na bir göz atalım mı?..
Süleyman Kocabaş’ın 2012’de piyasaya çıkan “Tarihimizin En Büyük Yalan Furyası ve 27 Mayıs 1960 Darbesi’nin Çöküş Belgeleri” adlı kitabında, “o günün gazete manşetleri”nden örnekler var..
Ve tabiî, “CHP”den de...
 Meselâ, “darbeci subay”lardan M.Emin Aytekin diyor ki;
“O tarihlerde azametli CHP teşkilâtı, hapishanelerimize suçlular imal eden verimli ve mükemmel bir ihbar mekanizması halinde çalışmakta idi... Öyle ki; bu ihbarlar ve suç duyuruları Milli Birlik Komitesi üyelerinde bile bıkkınlığa yol açtı.”
 Meselâ, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sıddık Sami Onar’ın şu propagandası;
“Öldürülen üniversiteli genç sayısı çok fazla!.. Kamyonlarla taşınan cesetler, çeşitli mezarlıklara gömüldü.”
Ve devamı:
“Öldürülen çok sayıda öğrenci hunharca usûllerle ortadan kaldırıldı... Kimi, Et-Balık Tesisleri’nde kıyma makinalarından geçirildi, kimi hayvan yemi yapıldı, kimi de toz haline getirildi!”
Ve, arkasından;
“Protesto mitingleri!”
Söyleyin Allah aşkına;
Bugünkü CHP de aynısını yapmıyor mu?.. “Gezi kalkışması” esnasında, “panzerlerin altında kalıp ölen gençler”den bahseden bu CHP’liler değil miydi?..

TIPKISININ AYNISI

“Demokrat Partililer”in “soygun, gasp ve yolsuzlukları” ile mal biriktirdikleri ve “zengin” oldukları da, “Aaa, bugüne ne kadar da benziyor?.. Aynısının tıpkısı” dedirten “propaganda”lardan biriydi!..
 Meselâ, “Celal Bayar’ın, yalnızca bir bankada 103 milyon lirası çıktığı” haberi, gazetelerde manşet oluyor ve İhtilâlin Başı Cemal Gürsel de “Doğrudur” diyordu!..
 Aynı günlerde, Samet Ağaoğlu’nun İstanbul’da oturduğu apartmanın arandığı, “çeşitli silâhlar ve mermiler” bulunduğu, “Emniyet İstihbaratı”ndan bildiriliyor ve “aramaların sıklaştırılacağı” duyuruluyordu!..
 Adnan Menderes’in “makam odası”ndaki gardıropta, “Sıra sıra giysiler” ile “evinde 60 takım kostüm bulunduğu” da manşet manşet yayınlanıyordu!..
 Hasan Polatkan’ın evine “kuyumcular” getiriliyor, “eşinin takıları”na değer biçiliyordu!.. Hatta; “Bir kadının, Polatkan’ın evinden çantayla çıkarken görüntülendiği” bile yazılmıştı!..
Ve “askeri kışkırtan” haberler;
 “İstanbul Taşlıtarla’da parayla tutulmuş adamlara dağıtılan 7 bin silah ve askeri elbise ele geçti!”
 “Menderes’in korkunç tasavvurları meydana çıktı... Uydurma bir halk hareketi hazırlanacak ve birçok kimse insafsızca öldürülecek!.. Ziraat Bankası’nın ambarlarında 2 bin tabanca ve külliyetli miktarda asker elbisesi bulundu!.. Düşüklerin Ankara’da kurdukları Gestapo teşkilatı ortaya çıkarıldı.”

O GÜNÜN MANŞETLERİ

Gelelim; “Aaa, bugünkülerin tıpkısının aynısı” diyeceğiniz “gazete manşetleri”ne:

“Menderes’in ayakkabılarının altında Kur’an bulundu!”

 “Adnan Menderes, Ardahan’ı Ruslara satmak için anlaşma yaptı!”

 “Huduttan kaçmak isteyen 11 mebus yakalandı... Samet Ağaoğlu’nun da hudutta ele geçirildiği rivayetleri var.”

 “Menderes pusulayı şaşırdı... Menderes’in çiftliğine sarfedilen paralar milletin kesesinden gitti!.. Çiftlik için Muğla yolu feda edildi!.. Menderes, bütün masraflarını Hazine’ye ödettirmiş!..

 “Yolsuzluklar serisi... Sâbık bakanlardan Samet Ağaoğlu, Hasan Polatkan ve Nedim Ökmen’in, bütün inşaat kooperatiflerinden büyük menfaatler sağladıkları tesbit edildi... Bayar, Çiftehavuzlar’daki Köşk’ünü dövizle satın almış!”

 “Sâbıkların bankalardaki paralarının 1 milyar TL olduğu açıklandı.”

 “Hırsızlığın girmediği hiçbir iş kalmamış... THY, Londra’daki uçak kazasında ölenlere ve kurtulanlara yarım milyon lira fazla para ödemiş!”

 “DP’liler Vakıflar Bankası’nı da soymuş!.. Yalnız kendileri için değil, hanımları ve akrabaları için de krediler sağlamışlar!”

“Hasan Polatkan’ın dört milyon liralık suistimal yaptığı açıklandı!”

 “Büyük yolsuzluklar ortaya çıkıyor... Menderes, İsviçre’de yaptırdığı Köşk için, 32 milyonluk döviz kaçırmış!.. Menderes, yurt dışına kaçmaya hazırlanıyordu.”

“DUR” DEMEK İÇİN!

Daha nice “manşet”ler,
Nice “yalan”lar!..
Peki, niçin?..
Elbette “DP iktidarı ve Adnan Menderes’ten kurtulmak” için!..
Tamam da, niye?..
Lütfen dikkat...
O günlerde Ulus gazetesinde muhabir olan, bugün Cumhuriyet’te yazan Cüneyt Arcayürek, daha sonraları kaleme aldığı “Sessiz Darbe” adlı kitabında, “Menderes dönemi”ni yargılıyor ve “27 Mayıs Darbesi’nin niye yapıldığını” şöyle anlatıyor:
“1954 seçimlerinde büyük oy çoğunluğu ile yeniden iktidara gelmesinden sonra Menderes’in gem vurulmaz hırsına, tarihe ‘ülkeyi bir baştan öteki başa imar etmiş Başbakan’ olarak geçmeyi öngören ihtirasına artık bir yerde ‘dur’ demenin ya da bu gidişi frenlemenin gerekirliğinde çok kişi birleşiyordu. Basına iş çıkmıştı.”
Ne ilginç değil mi?
Ülkede görülmemiş bir kalkınma seferberliği başlatılmış, Ankara; “Hititler dönemindeki bir köy” olmaktan kurtarılmış, fabrikalar 

açılıyor, devasa yatırımlar yapılıyor, işsizlikle mücadele ediliyor...
İşte bu “parlak dönem” için Cüneyt Arcayürek şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Menderes’in, tarihe ‘ülkeyi bir baştan öteki başa imar etmiş Başbakan’ olarak geçmeyi öngören ihtirasına artık bir yerde ‘dur’ demenin ya da bu gidişi frenlemenin gerekirliğinde çok kişi birleşiyordu... Basına iş çıkmıştı!..”

HEP AYNI FİLM!

Gerçekten ilginç!..
Bugün “Tayyip Erdoğan’ı durdurmak” isteyenler de aynısını yapıyor!.. Onlar da; aslında Erdoğan’ı değil, “Türkiye’yi durdurmaya” çalışıyor!..
Basın desen;
“Yine işbaşında!”
Demem o ki;
“Biz bu filmi görmüştük” deyin ve “aynı yalanlar”la Tayyip Erdoğan’ı devirmek isteyenlere fırsat vermeyin!..
Dün, Menderes’i yediler!..
Bugün, Erdoğan’ı yedirtmeyin!..
Aslında, benim bir şey dememe gerek yok... “Dünkü” gazetelerle, “bugünkü” gazeteleri!.. Dünkü “muhalefet”le bugünkü “muhalefet”i!.. Dünkü “iddia”larla, bugünkü “iddia”ları karşılaştırın, yeter!..
Senaryo aynı!..
Taktik aynı!..
Tezgâh aynı!..
Malzemeler aynı!..
Söylemler aynı!..
“Yılanın aynı deliği”nden;
Bir daha sokulacak mıyız?..
Başka sözüm yok!..

********************************************************************

Cemaat Medyası’ndan 2 muhabir istifa etti, duydunuz mu?

Mehmet Altan olsun, Hasan Cemal olsun, Derya Sazak olsun; kendilerinin, “Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından kovdurulduğunu” iddia ediyorlar.. Çok iyi biliyorum ki; Mehmet Altan; bir “PKK ajansı”na, hem de “başyazar olduğu Star aleyhinde sözler sarfettiği” için, “Mustafa Karaalioğlu tarafından kovulmuştur!”

Ama Mehmet Altan, “Başbakan tarafından kovulma”nın, kendisi için bir “paye”, bir “onur” olduğunu düşündüğünden, bu “malzeme”yi tepe tepe kullanmayı çok seviyor!..

Hasan Cemal’e gelince... “Hasan Cemal’in kovulması” ile “Başbakan”ın zerrece ilgisi yok!.. Hasan Cemal’i de, Derya Sazak’ı da kovan, adım kadar eminim ki, “kendi patronları”dır!..

Peki, bu arkadaşlar; “Ahmet Taşgetiren ve Prof. Vedat Bilgin’in Bugün’den niye ve niçin ayrılmak zorunda kaldıklarını” hiç düşündüler mi?..

Gelelim “son istifa”lara...

“Cemaat’in siyasi mobingleri”nden bunalıp, önceki gün Cihan Haber Ajansı’ndan istifa eden Kübra Kara’dan sonra, dün de Bugün gazetesinden Zeynep Ceylan istifa etti, haberiniz var mı?..

Onları istifa ettiren “Erdoğan” değil, “Cemaat”in yöneticileri!.. Hadi, onlar için de bir şeyler yazıp, Cemaat’e yüklenin!... Sıkar biraz!..

Çünkü, aynı “Paralel”desiniz!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi