Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Haftaya damgasını vuran bir mesaj, bir konuşma!

Haftaya damgasını vuran bir mesaj, bir konuşma!

Geçen haftanın “en önemli iki olayı” şüphesiz ki; Başbakan Tayyip Erdoğan’ın; “1915 yılındaki Ermeni tehciri” konusundaki “tarihî taziye”si ve Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın “AYM’nin 52. yılı” münasebetiyle yaptığı konuşma idi...

Gerek Tayyip Erdoğan’ın mesajı, gerek Haşim Kılıç’ın konuşması, “tartışma gündemi”ndeki yerlerini koruyor...

Hemen herkes, olaylara “kendi ideolojik pencerelerinden” bakıyor ve dolayısıyla “gerçeğin anlaşılması” zor oluyor...

Hiç kimse, konuşmaların “perde arkası”nı açığa çıkaracak “niye ve neden?” sorularını sormuyor, “günübirlik” ve “sığ” değerlendirmelerde bulunuyor.

99 YIL SONRA TAZİYE

Bu “girizgâh”tan sonra, gelelim Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Ermeni tehciri” ile ilgili değerlendirmelerine...

Ne dedi Tayyip Erdoğan?..

Dedi ki;

“Birinci Dünya Savaşı esnasında yaşananlar, hepimizin ortak acısıdır... 20. yüzyılın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz.

Osmanlı İmparatorluğu vatandaşı herkes gibi Ermenilerin de o dönemde yaşadıkları acıların hatıralarını anmalarını anlamak ve paylaşmak bir insanlık vazifesidir.”

Hemen arkasından da, ilâve etti:

“Birinci Dünya Savaşı esnasında yaşanan hadiseler, hepimizin ortak acısıdır... Her din ve milletten milyonlarca insanın hayatını kaybettiği I. Dünya Savaşı esnasında, tehcir gibi gayr-ı insani sonuçlar doğuran hadiselerin yaşanmış olması, Türkler ile Ermeniler arasında duygudaşlık kurulmasına ve karşılıklı insani tutum ve davranışlar sergilenmesine engel olmamalıdır.

Bugünün dünyasında tarihten husumet çıkarmak ve yeni kavgalar üretmek kabul edilebilir olmadığı gibi ortak geleceğimizin inşası bakımından hiçbir şekilde yararlı da değildir.”

Dikkat edilirse;

Erdoğan’ın açıklamasında “soykırım” ifadesi geçmiyor...

Tam aksine “tehcir” diyor...

Ayrıca, bir “özür” beyanı da yok...

Evet, “taziye” var ama bu da, sadece “Ermeniler” için değil, “Osmanlı İmparatorluğu vatandaşı herkes” için!..

Tayyip Erdoğan, bu mesajı ile; “99 yıllık bir istismar” konusunu “Ermeni Diasporası”nın elinden almak istemiş ve topu Ermeni halkının kucağına atmıştır... Bu işleri “siyasetçiler”in değil, “Tarih Komisyonu”nun çözmesini isteyerek de “sorunların çözüm adresi”ni göstermiştir!..

Gelin, görün ki;

Erdoğan’ın bu açıklaması, özellikle “muhalefet sözcüleri” tarafından “taviz” olarak görülmüş, “soykırımı tanıdığı” şeklinde yorumlanmış ve “özür” dilediği ileri sürülüp, “ihanet”le suçlanmıştır!..

Oysa, yok öyle bir şey!..

Erdoğan, “ilelebet” devam edecek “gerilim ve kavga” ile bir yere varılamayacağını, “kırgınlıkların dostluklara dönüşmesi” gerektiğini söylemiştir!..

M. KEMAL NE YAPMIŞTI?

Bunu ilk söyleyen de Tayyip Erdoğan değildir... Benzeri sözleri, Atatürk de; taa Avustralya’dan gelen ve “Çanakkale’de Osmanlı’ya karşı savaşan Anzaklar” için söylemiştir...

Mustafa Kemal; aralarında “Anzaklar”ın da bulunduğu ve “Türkiye’yi işgale gelen düşman askerleri” için demişti ki;

“Bu memleketin topraklarında kanlarını döken kahramanlar! Burada, dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”

Dahası da var...

Aynı Mustafa Kemal, kendilerine karşı “İstiklâl Savaşı” verdiği “Yunan halkı”nın lideri Venizelos ile 1930’lu yıllarda masaya oturmuş, onunla “Seyrisefain Anlaşması” imzalamış, bununla da yetinmeyip, “Balkan Paktı”nı kurmuştu!..

Peki, sormak gerekmez mi;

Mustafa Kemal de mi “taviz” verdi, Mustafa Kemal de mi “Türkiye’yi sattı?!?”

“Anzaklar” ve “Yunanlılar”la ilişkiler önümüzde... Bugün, Anzaklar her yıl Çanakkale’ye gelip, “Şafak Ayini” yapmıyor mu?.. Yunanlılar ise, neredeyse “Türkiye’den medet umar” halde değil mi?..

Demek oluyor ki;

“Savaş”ların, bir de “barış”ları vardır!.

BU SORUN DA ÇÖZÜLECEK!

Anladığımız kadarıyla;

Tayyip Erdoğan da, Ermeni halkını “Diaspora’nın baskısı”ndan kurtarmak ve “iradelerini özgürleştirmek” için attı bu adımı...

Erdoğan’ın; “Kürt açılımı”nı başlattığında, nasıl ki en büyük tepkiyi “PKK’dan” görmüştü, “Ermeni açılımı”nda da, en büyük tepkiyi “Ermeni Diasporası”ndan görmesi anlamlıdır.

Ama, nasıl ki Türkiye’de “Çözüm Süreci” başarıyla devam etmektedir ve artık “acılar” yaşanmaktadır, öyle umuyoruz ki; “Erdoğan’ın taziyesi”nden sonra, “Ermeni Diasporası” da yola gelecek ve bu “istismar” sona erecektir.

Erdoğan’ın yapmak istediği budur!..

23 Nisan 2014’te yayınlanan mesajı, hiç kimse sağa-sola çekmesin, bu mesajı “soykırım(!)ın kabulü” olarak görüp de, Erdoğan’ı “ihanet”le suçlamasın!..

Erdoğan’ı suçlamak isteyenler, eğer cesaretleri varsa Atatürk’ü suçlasınlar!..

Yoksa, herkes gibi, Erdoğan da, “soykırım” iddialarının bir “Ermeni masalı” olduğunu gayet iyi bilmektedir...

DEĞER MİYDİ HAŞİM BEY?

Erdoğan’ın “Ermenilerle ilgili taziyesi”ni izah ettikten sonra, gelelim, “Haşim Kılıç’ın konuşması”na...

Haşim Kılıç’ın, “AYM’nin 52. yıldönümü” dolayısıyla yaptığı, “tamamen siyasî konuşma”yı, 25 Nisan Cuma gününden bu yana tartışıyoruz...

Tepkileri biliyorsunuz... Haşim Kılıç’ın konuşması, “CHP, MHP ve BDP sözcüleri” tarafından “alkışla” karşılandı... “Millî irade yanlıları” ise; Kılıç’ı eleştirirken, özetle şu ifadeleri kullandılar:

“Hiç kimse o toplantıya haşlanmak, tokat yemek ve azarlanmak için gitmedi!.. Kılıç, alternatif iktidar gibi davrandı!.. Siyaset yapacaksa, cübbesini çıkarsın da gelsin!.. Haşim Bey; Twetter’ın değil, vatandaşın onurunu korusun!.. Asıl vesayet, Kılıç üzerinden yürütülüyor!”

Ve bugünkü “manşet”imizde yer alan İçişleri Bakanı Efkan Âlâ’nın sözleri... Haşim Kılıç’ın “Paralel İttifak’a alet olduğunu” söyleyen Âlâ dedi ki; “Haşim Kılıç gömlek değiştirmedi ama kendisi değişti!”

KASEDİ Mİ VAR?

Peki, niye değişti Haşim Kılıç?..

Dün de ifade ettiğimiz gibi; “Erdoğan’dan bir şey talep etti de geri çevrildiği” için mi değişti, yoksa; “kendisi veya ailesi ile ilgili bir kaset” mi var?..

Başbakan Tayyip Erdoğan önceki gün, “teşekkür” için gittiği gün, Konya’da, dün de Kayseri’de, ilginç bir söz söyledi:

“Anayasa Mahkemesi’ni de dinliyorlar. Şimdi diyecekler ki, ispat et. Neyi ispat edeceğim? Her şey ortada... Çünkü bunlar şantajcı, bunlar montajcı, bunlar dublajcı... Ne yapıyorlar, önce dinliyorlar, ondan sonra arşive koy... Bunlarda kopyacılık da var, istediği yere istediği adamı yerleştirecek. Ne ile? Bu şantajla!.. ‘Buraya koydun koydun, koymadığın takdirde açıklarım ha.’ Yapılan bu.”

“Paralel Çete”nin girmediği yer, dinlemediği insan yok... Pekalâ Haşim Kılıç’ı da dinlemiş olabilirler... İyi de; “dinlemeye boyun eğip, Paralel’in güdümüne girmek” mi onurlu bir davranıştır, yoksa “Paralel’in şantajları ile mücadele” etmek mi?..

“Baskı altında” yaşayıp, “her gün ölmektense, bir defa ölmek” daha onurlu bir tavır değil midir?..

Akit, Haşim Kılıç’la ilgili tavrını daha ilk gün ortaya koymuş ve 26 Nisan Cumartesi günü, manşetinden demiştir ki;

“O, artık tarihin çöplüğünde!”

Daha ne diyelim?..

Haşim Kılıç; “özgürleşme” yolunda geçirdiği “65 yıllık ömrünü” maalesef bir konuşma ile sıfırlamıştır... Bugün, CHP sözcüleri; “Haşim Kılıç, bizim görüşlerimizi dile getirdi” diyorsa, ona bu “ayıp” yeter!..

Artık, bu “ayıp”la yaşayacak!..

Yazık... Çok yazık...

Selâm ve saygılarımızla...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi