Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Paralel’le mücadele mi... Dostlar alışverişte görsün mü?

Paralel’le mücadele mi... Dostlar alışverişte görsün mü?

Birçoklarında bir “rehavet” var ama sebebi “bahar yorgunluğu” mudur, “yılgınlık” mıdır, “boşvermişlik” midir yoksa “sinmişlik” mi, “gözü korkmuşluk” mu?..

Şöyle bir bakıyorum da;

Gerek “dershane tartışmaları” esnasında, gerek “Hükümeti devirme” amaçlı “Kirli 17-25 Aralık operasyonları süreci”nde ve gerekse “30 Mart seçimleri” öncesinde “gık”larını çıkarmayanlar, son günlerde tam “arazi” oldular!..

Ne “ses”leri çıkıyor,

Ne “gövde”leri görünüyor!

“Ekran”lardan uzaklar, “mikrofon”lardan uzaklar... “Paralel Yapı” ile ilgili bir şey söylemeleri için “telefon” açıldığında da; ya “telefona çıkmıyorlar” ya da “Beni bu işlere bulaştırmayın” deyip, yan çiziyorlar!..

ERDOĞAN OLMASAYDI! 

Bunlar; o “kirli süreç”te, “Başbakan’ı yalnız bırakanlar”dan başkası değil!..

Hatırlarsınız; Başbakan bile, televizyon ekranlarında “bunlardan yakınmış” ve “Bazı bakanlarımdan, bazı milletvekillerimden ben de şikâyetçiyim” demişti!..

Sadece “bazı bakanlar” ve “bazı milletvekilleri” mi?.. Aralarında “AK Parti kurmayları” da vardı, “belediye başkanları” da vardı... Elbette, “AK Partili il ve ilçe başkanları” da, bu süreçte “Başbakan’ı yalnız bıraktılar!”

Her zaman söyledim, yine söylüyorum; 30 Mart seçimleri bir “mahallî seçim” değildi... Bir “genel seçim” de değildi... 30 Mart’ta; aslında, “takkeli ve cüppeli vesayet”e karşı, bir “referandum” yapıldı... “Yüzde 46’lık zafer”in kahramanı da; ne “belediye başkanları”dır, ne “il ve ilçe başkanları”dır, ne de “bakanlar, milletvekilleri ve kurmaylar”dır!..

Kimse kusura bakmasın ama;

Zaferin kahramanı, Başbakan Tayyip Erdoğan’dan başkası değildir... İnsanlar, oylarını “belediye başkanları”na değil, “Paralel Yapı’nın inlerine gireceğiz” diyen Başbakan’a vermişler, çünkü ona güvenmişlerdir!..

Seçimler, gerçekten “Belediye Başkanlığı seçimi” olsaydı, çok çok iyi biliyorum ki; kimi aday “icraat”larından, kimi aday “halkla diyalog kurma özürlü ve halka tepeden bakıcı” olduğundan kesinlikle seçilemez, dolayısıyla AK Parti de “yüzde 46 oy” alamazdı!..

Böyle bir oy alındıysa, başkanlar bunu Başbakan Erdoğan’a ve onun “Paralel’le amansız mücadele sözü”ne borçludurlar!..

Bunu, hiç kimse “kendi becerisi” sanmasın!.. Oylar, Erdoğan’a verilmiştir...

MİLLET BUNLARDAN ÇOK ÇEKTİ!

Çünkü; adına ister “Fetullah Gülen örgütü” deyin, ister “Gülen Cemaati” veya “Paralel Yapı” deyin, millet bunlardan çok çekti!..

Yargı’da çekti, Emniyet’te çekti, Maliye’de çekti, TÜBİTAK’ta çekti, Milli Eğitim’de çekti... Hasılı kelâm, “bürokrasi”nin bütün kademelerinde çekti!..

Çünkü, bunlar; girdikleri “devlet daireleri”ne bir-iki kişi değil, “çekirge sürüsü” gibi üşüştüler ve içeride kim varsa dışarı attılar!.. İçeride, “sadece onlara biat edenler” kaldı... Bütün masalara kendileri oturdu, herkesi dışarı attılar!..

“Zulüm” gören, “mobing”e maruz kalan, “taciz” edilen insanlar, “Erdoğan’ın tavrı”nı görünce, onu bir “kurtuluş” olarak gördüler ve “İnlerine gireceğiz” sözünü bir “senet” kabul edip, oylarını AK Parti’ye verdiler.

Tekrar edelim;

Seçimin galibi Erdoğan’dır!..

Ve Erdoğan;

“Yalnız  bırakılmasına” rağmen, “Paralel’le mücadele”sini kararlılıkla sürdürmüş ama bazıları “sinmiş, korkmuş, pısmış” ve adeta “buhar” olup, ortadan kaybolmuştur!..

Ortadan kaybolanlardan bazıları, “yüzde 46’dan sonra” saklandıkları “mevzi”lerden çıkıp “kelle göstermeye” başlamıştır ama, geçmişler ola!..

İKİLİ OYNAYANLAR!

Bunları bir kenara koyalım ve gelelim “bukalemun”lara taş çıkartacak derecede “deri değiştiren”lere!..

Bence “en tehlikeli” yaratıklar; zamana ve zemine göre deri değiştirip, “araziye uyan” bu insanlardır!..

Hani, bir “evin tavuğu” vardır da, evin sahibi tarafından beslenir ama, gider “komşunun folluğu”na yumurtlar ya, bunlar da böyle tiplerdir!..

AK Parti iktidarı tarafından bir “görev”e getirilirler, “maaş”larını alırlar, “hava”larını atarlar ama giderler “Paralel Yapı”ya “Hizmet” ederler, onlara “Himmet” öderler, kadrolarına “onların adamları”nı alırlar!..

Görüntüde “AK Partili”dirler, “AK Parti’nin kaynağı”ndan su içmişlerdir ama asla “renk” vermezler!..

Niye?..

Çünkü efendim; şu anda “mücadeleyi  kaybetmiş” görünen Paralel örgüt yarın yine “devlete egemen” olursa, “yerimi sağlama alayım” diye!..

Ne olur, ne olmaz!..

Eğer AK Parti güç kaybederse, “ben koltuğumda oturmaya devam edeyim!” diye düşünen, bunun hesabını-kitabını yapan ve dolayısıyla “Paralel’le ilişkisini sürdüren” o kadar çok “bükokrat” var ki!..

Renksiz!..

Kişiliksiz!..

Fikirsiz!..

Dertsiz!..

Çilesiz!..

Hayatta tek hedefleri var:

“Makamlarını korumak!”

“Yaşamak” denilen kavramdan tek anladıkları şey; “ağız-mide-anüs” üçgenini muhafazadan ibaret!..

Yesin, içsin, midesini doldursun, sonra da “def-i hacet”ini yapsın!..

Başka “kırmızı çizgi”si yok!..

Başbakan Tayyip Erdoğan hançeresi yırtılırcasına bağırıyormuş, “sesini kaybetme” pahasına haykırıyormuş, kimin umurunda?..

Salla başı, al maaşı!..

Adamın tek yaptığı “AK Partililere şirin görünmek” ama bu arada “Paralel’e de mavi boncuk dağıtmak!”

“Fikir”miş, “mücadele” imiş, “vefa” imiş, “sadakat”miş!..

Geç onları bir kalem!..

“Görkemli bir oda, konforlu bir masa, yumuşak bir koltuk” varsa, diğerlerinin önemi yok!..

Ha AK Parti’nin egemenliği devam etmiş, ha Paralel Yapı’nın!..

İşte o adamlar, “Seyyar Kıbleli” adamlardır!.. Kim “güçlü” ise, onların önünde eğilirler!..

Kısacası, “her devrin adamı”dırlar!..

Bunlardan ne köy olur, ne kasaba!.. Bunlarla, yola da çıkılmaz!..

ÇETE’NİN GÜCÜ KIRILDI MI?

Star’dan Elif Çakır; önceki günkü yazısında, adeta “isyan” ediyordu:

“Adına ister ‘paralel yapı’ isterseniz ‘paralel örgüt’ isterseniz de ‘Gülen örgütü’ denilen, devlet içinde devlet olan bu ‘çete’ var ya...

Toplum nezdinde prestijlerini, saygınlıklarını kaybetmiş olsalar da ‘teknik nakavt’ diyerek, tam gaz çalışmaya devam ediyorlar.

Tamam, paralel yapıyla mücadele adına birkaç iyi niyetli adım elbette var...

Ancak, üzgünüm eyy Başbakan ve eyy İçişleri ve Adalet Bakanları...

Siz devlet bürokrasisinde yaptığınız birkaç tasfiyeyle bu çetenin gücünün kırıldığını zannededurun...

Açılan bir iki soruşturmayla ‘bu çetenin belinin kırılmaya’ başladığına inanadurun ve ‘vesayetçi yapı’nın postallısına da takkelisine de geçit yok’ yollu açıklamalar yapadurun...

Evet. Evet... 

Sizler zannededurun inanadurun...

Bu ‘paralel çete’ var ya; ne güçlerinden, ne umutlarından, ne de enerjilerinden hiçbir şey kaybetmemiş durumdalar...

Daha derinden daha temkinli bir şekilde tam gaz çalışıyorlar...

Yargı’dan Emniyet’e, kurdukları o sistem var ya...

Hâlâ tıkır tıkır işliyor; her şey tam istedikleri gibi...

Gülen medyası ve ittifak medyasında ‘devlet kadrolarında ciddi kıyım’ yaygarası kopartılırken asıl kıyımı hala cemaat yapıyor; cemaatten olmayanlar cemaatçi suçlamalarıyla yerlerinden edilirken, cemaat kendi adamlarını kritik noktalara getirmeye çalışıyor.

Tuhaf şeyler oluyor!”

SU UYUR, PARALEL UYUMAZ!

Elif’in de yazdığı gibi; bu gidiş, hiç de iyiye gidiş değil!..

“Yüzde 46”dan sonra, AK Parti’ye sanki bir “rehavet” çökmüş durumda...

Bu tür “mücadele”lerde en büyük tehlike “rehavete kapılmak”tır!..

Oysa, “su uyusa” da,

“Paralelciler” uyumuyor!..

“Paralelle mücadelede, eğer frene basılır” ise, bu “kanser tümörleri” vücuda daha fazla yayılır!.. Ondan sonra da; bırakın “temizleme”yi, “kökünü de kazısanız” bünyeyi kurtaramazsınız!..

Böyle “ele geçirilmiş bir bünye” ile belki “Cumhurbaşkanlığı seçimleri” atlatılabilir ama “2015’e ulaşmak” hayli zor ve riskli olur!..

Sözüm; sadece “bakan”lara, “milletvekilleri”ne, “kurmay”lara, “belediye başkanları”na ve “il-ilçe başkanları”na değil, “Erdoğan’ın gölgesinde gölgelenen” herkese!..

Buna, “yandaş(!) gazeteciler” de dahil!..

Herkes ayağını denk alsın!..

Bir Hükümet’e, bir Paralel’e gerdan kıvırmak, belki kısa vadede kâr getirir ama uzun vadede hiç kimseyi yerinde bırakmazlar!..

Sakın “Uzun Adam”ı yalnız bırakmayın!..

Yoksa, “nakavt” olursunuz!..

Hem de, “teknik nakavt!”

Bilmem, anlatabildim mi?!?..

*****************************************************************************************************

AK Partili 700 seçmen, niye oy kullanamadı?

Diyelim ki Adapazarı’nda, diyelim ki Niğde’de, diyelim ki Malatya veya Erzurum’da, yani herhangi bir vilâyette; “herhangi bir il başkanı”na, vatandaşlar; “seçim öncesi”nde geliyorlar ve diyorlar ki; “Sayın Başkan, biz şu mahallede, şu sokakta oturuyoruz... Ama nüfus kütüklerinde adımız yok... Bu durumda oy kullanamayacağız... Aman bize bir çare!”

AK Parti İl Başkanı, adeta “başından savarcasına” diyor ki; “Gidin, Avukat Ahmet Bey’e anlatın durumu... Bu işlerden Ahmet Bey anlar, o halletsin meselenizi!” Gidiyorlar Ahmet Bey’e... Ahmet Bey “partinin avukatı” ama, “AK Parti’ye oy verebilmek” için kendisinden yardım isteyen insanlardan, adeta “çil çil altın” istiyor!.. Hadi “altın” demeyelim de, yüklüce miktarda “avukatlık ücreti” istiyor!..

Hoppalaa!.. Adam “partinin avukatı” ama, gelenleri “kaz gibi yolma”nın derdinde!.. “Bir oy, bir oydur” demek yerine, adam “cukkayı doldurma” peşinde!..

Vatandaşlar çaresiz, gerisin geri dönüyor... 

Ve böylece; “tam 700 AK Partili seçmen”, 30 Mart günü oy kullanamıyor!.. Başbakan, “1 oy için” nefes tüketirken, “700 oy” heba oluyor!’..

AK Parti, bazı illerde “700-800 oyla seçimi kaybetti” ise, bilin ki; “teşkilatın umursamazlığı” ve avukatların “paragözlüğü” yüzündendir!.. 

Hele de bu avukatlar, “AK Parti’den aday adayı” olmuşlarsa, gerisini siz hesap edin!.. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi