Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

27 Mayıs Darbesi’nin 54. yıldönümü... Aaa, ne tesadüf?!?

27 Mayıs Darbesi’nin 54. yıldönümü... Aaa, ne tesadüf?!?

Bugün 27 Mayıs 2014...

Yani, “27 Mayıs kanlı darbesi”nin 54. yıldönümü... Bundan 54 yıl önce, “darbelerin anası” diyebileceğimiz bir “darbe” yapıldı Türkiye’de ve “Menderes Hükümeti” alaşağı edildi... Daha sonra da; merhum Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu, Yassıada’da kurulan “dandik bir mahkeme”nin verdiği kararla, “asılarak” idam edildiler.

Bu “darbe”den sonra;

Türkiye pek çok “darbe” gördü, pek çok “muhtıra” gördü...

Her seferinde de; “Hükümet”ler devrildi, “askeri vesayet” devam etti...

27 MAYIS BİR KIYMIK!

“28 Şubat Darbesi”nden sonra, devrilen “Refahyol Hükümeti”nin Başbakan Yardımcısı olan Tansu Çiller ile bir “yemek”te sohbet etmiştik... Tansu Hanım; “27 Mayıs Darbesi’nin, her siyasetçinin kafasında bir kıymık olduğunu ve bu kıymığın sürekli batarak, siyasetçilere 27 Mayıs’ı hatırlattığını ve acı verdiğini” söylemişti...

O “kıymık”, gerçekten de “sürekli batıyor”, dolayısıyla “korkutuyor”du!..

Bu yüzden de;

Her siyasetçi, “bir darbe ile devrilme korkusu” yüzünden, sürekli “diken üzerinde” duruyor, “özgürce davranamıyor”du!..

Bunun “tek istisna”sı, Başbakan Tayyip Erdoğan oldu... “Menderes, Polatkan ve Zorlu’nun asılmasına!.. Demirel’in 7 defa gidip, 8 defa gelmesine!.. Özal’ın tartışmalı şekilde ölmesine!.. Erbakan’n Hükümet’ten düşürülmesine!..” Ve en önemlisi de “birçok suikast teşebbüsü”ne, “darbe teşebbüsü”ne, “kapatma dâvâsı”na “e-muhtıra”ya ve “Paralel Çete’nin darbe girişimleri”ne rağmen “dimdik” durdu, “oyun”ları ve “tuzak”ları boşa çıkardı!..

HEP AYNI SENARYO

Ancak, “teşebbüs”ler devam ediyor...

Dün Merhum Adnan Menderes’e neler yapıldı ise, bugün de Tayyip Erdoğan’a yapılmak isteniyor... “27 Mayıs Darbesi”ne zemin hazırlamak için hangi “senaryo”lar sahneye konuldu ise, “Erdoğan Hükümeti’ne darbe” için de “aynı senaryolar” sahneye konuluyor!..

Tarih 28 Nisan 1960...

Dönemin Başbakanı “Adnan Menderes ve arkadaşlarının asılmasıyla” sonuçlanan darbe öncesi İstanbul’da başlayan “öğrenci olayları”yla ilgili yalan haberler, darbe yapımında enstrüman olarak kullanılmıştı...

28 Nisan 1960’ta CHP’nin organize ettiği ve İstanbul Üniversitesi öğrencilerini sokağa döken eylemle ilgili olarak; “200-300 tane öğrencinin öldürüldüğü, kıyma makinelerinden geçirildiği, kıymalarının da Konya yolunda asfaltın, inşaatın altına koyulduğu” ya da; “cesetlerin yem makinalarında kıyılıp, toz haline getirildiği” iddiaları ortaya atılarak provokasyon yapılmıştı...

Tarih 30 Mayıs 2013...

Yer yine İstanbul!..

“CHP ve candaşları” yine devrede...

Bugün de, aynı oyun; “Taksim Gezi Parkı” üzerinden oynandı...

“Çoğu CHP’li, İşçi Partili, ADD’li ve illegal gruplar”dan oluşan “darbeci” zihniyet “Twitter” ve “Facebook”tan öyle mesajlar attılar ki, “sinirleri sağlam bir insan”ın bile kafayı yememesi mümkün değil!..

Bu mesajlarda dediler ki;

“Bütün televizyonlar iktidarın baskısı altında olduğundan gerçekleri açıklayamıyor!.. Şu anda, yurt genelinde bir halk hareketi var ve gösterileri engellemeye çalışan polis, 500 genci öldürdü, tanklar küçük çocukları ezdi!.. Taksim’de 400 yaralı var, 10 kişi kafa travması yaşadı, 3 kişi gözünü kaybetti, 1 kişinin kulağı koparıldı!”

Bunlar “tesadüf”(!) müydü?..

YOLSUZLUK VE RÜŞVET!

“17-25 Aralık Kirli Operasyonu”nda, AK Parti Hükümeti, “yolsuzluk ve rüşvet”le itham edildi... Bir “algı operasyonu”na girişilerek, “para kasaları” ve “ayakkabı kutuları” gündeme getirildi... “Pahalı saatler”den, “sıfırlama”lardan söz edildi!..

“27 Mayıs Darbesi” esnasında da;

l Meselâ, “Celal Bayar’ın, yalnızca bir bankada 103 milyon lirası çıktığı” haberi, gazetelerde manşet oluyor ve İhtilâlin Başı Cemal Gürsel de “Doğrudur” diyordu!..

l Aynı günlerde, Samet Ağaoğlu’nun İstanbul’da oturduğu apartmanın arandığı, “çeşitli silâhlar ve mermiler” bulunduğu, “Emniyet İstihbaratı”ndan bildiriliyor ve “aramaların sıklaştırılacağı” duyuruluyordu!..

l Adnan Menderes’in “makam odası”ndaki gardıropta, “Sıra sıra giysiler” ile “evinde 60 takım kostüm bulunduğu” da manşet manşet yayınlanıyordu!..

l Hasan Polatkan’ın evine “kuyumcular” getiriliyor, “eşinin takıları”na değer biçiliyordu!.. Hatta; “Bir kadının, Polatkan’ın evinden çantayla çıkarken görüntülendiği” bile yazılmıştı!..

Bunlar “tesadüf”(!) mü?.

SEÇİM HAZIMSIZLIĞI!

“30 Mart seçimleri”nden sonra, “AK Parti’nin  sandıklarda hile yaptığı” iddiaları günlerce gündemde tutuldu... Çünkü AK Parti’nin “yüzde 46” değil, “yüzde 30-35” oranında oy alması plânlanmış ve “Paralel kitle” de buna inandırılmıştı!.. Malûm, “itirazlar” üzerine oylar yeniden sayıldı, Yalova ve Ağrı illeri başta olmak üzere bazı ilçe ve beldelerde seçimler iptal edildi.

Tarih, 28 Ekim 1957...

O günkü Hürriyet’in manşetinde “DP yine kazandı” başlığı vardı ve hemen altında şöyle deniliyordu: “İnönü mağlubiyeti kabul etmiyor... CHP; İstanbul için radyoda ilân olunan son neticelere de itiraz etti!”

CHP, aynı CHP...

1957’deki hezimete itiraz,

2014’teki hezimete de itiraz!..

Bunlar “tesadüf”(!) mü?..

“BEDDUA”DAN SONRA!

Malûm, her darbe öncesinde; “kitleler kışkırtılır” ve hemen her gün “cinayet”ler işlenir!.. “Faili meçhul”ler artar, toplumu “galeyan”a getirecek “kitlesel ölümler” olur!..

Bunların kimi “kaza”dır,

Kimi “plânlı katliam”dır,

Kimi de, “sabotaj”lardır!..

“Dershanelerin kapatılması” sürecinde, Başbakan Tayyip Erdoğan için; “Firavun!.. Karun!.. Tımarhanelik Deli” diyerek “kalkışma”nın fitilini ateşleyen Fetullah Gülen, devletin içine sızmış “Emniyet ve Yargı Cuntası” kullanılarak gerçekleştirilen “Kirli 17-25 Aralık operasyonları”ndan sonra da,  “beddua” yağdırmış ve demişti ki;

“Allah, ocaklarına ateş salsın!”

13 Mayıs’ta “Soma’daki maden ocağı”na gerçekten de “ateş” düştü ve “301 ailenin bağrı cayır cayır yandı!”

Bu, bir “tesadüf”(!) mü?..

Aynı Fetullah Gülen, aynı “beddua”sında yine demişti ki;

“Allah önlerini kessin!”

Bu “beddua” sonrasında, Adana’da, “Suriye’deki Türkmenlere yardım” taşıyan “MİT TIR’larının önü kesildi!”

Bu bir “tesadüf”(!) mü?..

Ve yine, Fetullah Gülen, o “beddua”sında; “Allah birliklerini bozsun!” demişti!..

Ne ilginçtir ki;

“Paralel”inden “dikdörtgen”ine varıncaya kadar, birkaç milletvekili “istifa” etti AK Parti’den!..

Bu, bir “tesadüf”(!) mü?

Mehmet Baransu adlı gazeteci, “maden faciası”ndan önce, şöyle bir “tweet” atmıştı:

“Manisa, İzmir ve çevresinde üzümler dolu sebebiyle zarar gördü... Zarar yüzde 40... Bu, daha başlangıç... Ben deprem bekliyorum...”

Faciadan önce, böyle bir tweet!..

Bu bir “tesadüf”(!) mü?..

“Aynı ekip”ten birisi, yani Emre Uslu da; “Kirli 17 Aralık operasyonu”ndan 5 ay önce,hem de 12 Ağustos’ta, yani ortada fol yok yumurta yokken; şöyle bir “tweet” atmıştı;

“Bakan çocuklarının adı yolsuzluklara karışmışsa, kim Güler, kim ağlar?”

Otweetten “5 ay sonra” düzenlenen operasyonda; “Muammer Güler’in oğlu” gözaltına alındı ve bir süre tutuklu kaldı!..

Bu, bir “tesadüf”(!) mü?..

GÜLEN, ALMANYA, İŞBAŞARAN!

Ve, dün...

Fetullah Gülen’in “Karun” dediği!.. “Aydın Doğan medyası ve Alman ortakları”nın gazetelerinin Başbakan Tayyip Erdoğan için “kampanya” açıp, “Almanya’ya gelme” deyip, Erdoğan’ı “Hitler’e” benzettiği... Dahası; “Cehenneme git” dediği bir ortamda...

2009’da, Ankara’da “alkollü” olarak bulunduğu araç “trafik polisleri” tarafından durdurulunca, polislere “hakaret”ler savuran, dolayısıyla “AK Parti’den ihraç” talebiyle Disiplin’e sevkedilen, “kovulacağını” anlayınca AK Parti’den istifa eden... İstifa ettikten sonra, “Tayyip Erdoğan’a düşman” kesilen ve bu düşmanlığını da “Şubat 2014’te” attığı bir “tweet” ile; “Başbakan yoğun bakımda!” diyecek kadar ileri götüren Elazığ Milletvekili Fevzi İşbaşaran, dün de “çok sert sözler”le yine Erdoğan’a yüklenmiş!..

Tıpkı Fetullah Gülen gibi, “Karun” demiş Erdoğan’a!.. Hatta, daha ileri gidip; “Karun’u öldürün ve milletin malını Hazine’ye iade edin!” demiş...

Bununla da kalmayıp, tıpkı “Alman medyası”nın dediği gibi; Erdoğan için “Diktatör” ve “Hitler” ifadelerini kullanıp; “Bu diktatör öldürülmeli! Dünya, bir Hitler’i daha yaşamamalı!” demiş!..

Bu, bir “tesadüf”(!) mü?

TESADÜF YOKTUR!

Açık ve net söyleyeyim:

Bırakın “tesadüf”lere inanmayı, “tesadüf” kavramına da kesinlikle inanmam.. Zira, “trilyonda bir ihtimal” de olsa, her olayın vuku bulmasında bir “hesap” vardır, “kitap” vardır, “plan” vardır... Hiçbir olay “tesadüf”le açıklanamaz!..

Daha önce yazdım...

“Senin evin yanacak” diyen “falcı”, nasıl ki “falının doğru çıkması” için, eline “benzin bidonu”nu alıp, “o kişinin evini yakmaya” çalışırken yakalanmıştır, “tesadüf”lerle ya da “beddua tuttu”larla açıklanmak istenen olayların arkasında da, mutlaka bir “fail” olmalıdır!

Demek istiyorum ki;

Ne 27 Mayıs’ta olanlar, ne de bugün yaşadıklarımız asla “tesadüf”le açıklanamaz!..

Dolayısıyla;

Ortada “tesadüf” yok!..

Birilerine “talimat” var!..

O birileri de, herhalde;

“Talimatın gereği”ni yerine getiriyor!..

Değilse, olanları izah etsinler!..

 ******************************************************************************

Malatya’nın “Zeki Baba”sı, bugün özgürlüğüne kavuşuyor

28 Şubat’ta pilot il seçilen Malatya’da önce şehrin karışmasına sebep olacak girişimlerde bulunulmuş, ardından yüzlerce masum insan evlerinden, iş yerlerinden alınarak sorgu ve işkencelerden geçirilmiş, ardından cezaevlerine atılmış, niceleri de yerlerinden yurtlarından edilmişti. Tüm Türkiye’yi karabasan gibi saran bu sürecin Malatya’ya dönük yüzü daha da ağır olmuştu.

Malatya’da, “Daha iyi bir nesil nasıl yetiştirilir, zararlı alışkanlık ve maddelerden gençler nasıl uzaklaştırılır?.. Daha iyi bir Türkiye nasıl inşa edilir” diye kafa yoran, “Allah’ın razı olacağı bir nesil nasıl yetiştirilir?” diye gecesini gündüzüne katanlardan biri de hiç şüphesiz Malatyalı inançlı gençliğin “Zeki Baba”sı olan Zekeriya Şengöz’dü.

İnançlı bir gençlik yetiştirmekten başka amacı ve çabası olmayan, herhangi silahlı eyleme katılmak şöyle dursun; böyle bir söylemi bile kökten reddeden Zeki Baba, tam 8 yıldır cezaevinde idi...

Ortada “suç”da yoktu, “belge”de!..

Ama, diyorlardı ki;

“İhtimaldir!.. İleride suç işleyebilir!.. İçeri atalım!”

Attılar!.. 8 yıl cezaevinde tuttular... İşte bu Zekeriya Şengöz, yani Malatya’nın “Zeki Baba”sı, “bugün saat 12.00’de” E Tipi Kapalı Cezaevi’nden çıkıyor...

Ona “Geçmiş olsun” derken, aynı kaderi paylaşan Fahri Memur ve Nurettin Kayan’a sabırlar diliyorum...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi