Cunta Trakya Cumhuriyeti'ni kuracaktı

Cunta Trakya Cumhuriyeti'ni kuracaktı
Şifreli mesajı yanlış anlayan İstanbul cuntası 1 saat erken harekete geçti ve radyodan açıklamayı yaptı. Ankara’dan aynı saatte ses çıkmayınca ‘başaramadılar’ sanılarak Trakya’da devlet kurma planı yapıldı.

26 Mayıs’ta öğle saatlerinde Genelkurmay Başkanlığı’nda görevli subay, İstanbul 1. Ordu’daki irtibatını askeri santral üzerinden aradı. Telefonda, “Emekli Sandığı’ndan istediğin 2740 lirayı aldım. 10 lirasını kestiler, 2730 lira kaldı. Eskişehir’deki havacı arkadaşın da parasını aldım ama bildiremiyorum. Sen hallediver” dedi. Telefonlar dinlenildiği için şifreli konuşmuştu ama söylediklerini karşı taraf anlamıştı. 27’sinde saat 3’te başlıyordu harekât. Birlikler 4’te hedefleri ele geçirecekti. Eskişehir’de bulunan Menderes’i tutuklamak işini de siz halledin, demişti...

GENELKURMAY BİLMİYORDU

Aynı gün Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun komutanlarla yaptığı konuşmadan sonra Köşk’e çıktı ve Bayar’a “Komuta bende, sorun yok, iktidara bağlıyız” dedi. Aynı saatlerde Sami Küçük’ün odasında toplanan darbeciler harekât için son gözden geçirmeyi yapıyorlardı. İstanbul ve Ankara’da cuntalarda örgütlenmiş subaylar birlikleriyle harekete geçti. İşaret ve parola El Kaldırmaile İnkılâp’tı...

TRAKYA CUMHURİYETİ!

İstanbul şifreli konuşmayı yanlış anladığı için Ankara’dan bir saat erken harekete geçti.Şehir neredeyse direnişsiz teslim alındı. Darbe haberi ilk olarak 04.36’da İstanbul Radyosu’ndan verildi. Kulakları Ankara’daydı ama Ankara Radyosu normal yayınına devam ediyordu. “Başarısız olduk” diye düşündüler. Gerekirse Trakya’da bir cumhuriyet ilân edip direnmek geçti akıllarından...

VE TÜRKEŞ BİLDİRİYİ OKUDU

Oysa Ankara’da önemli bir sorun yoktu. Darbeciler Başkent’in işgalini tamamlamak üzere caddelere dağılmışlardı. Ankara İstanbul kadar sessiz teslim olmadı. İçişleri Bakanlığı önündeki jandarma ile Harbiyeliler arasında çatışma çıktı. 10 dakikada 9 bin mermi yakıldı. Ölen olmadı. Ankara, saat 4’te bakanlar, generallerden oluşan hedeflerin çoğuna ulaşmış, 5’e doğru darbe hemen hemen tamamlanmıştı... Ankara Radyosu saat 5.25’te Kurmay Albay Alparslan Türkeş’in bildiriyi okuyan sesini yayınladı... Cumhurbaşkanı ve Eskişehir’deki Başbakan tutuklanmamıştı henüz... Köşk direnirse ve Başbakan da tutuklanamazsa sorun büyüyecekti... Muhafız Alayı’nın direnmeyeceği belli olduktan sonra ellerinde makineli tüfekler olan General Burhanettin Uluç ve iki subay içeri girdi. Yönetime el koydukların ve kendisini götüreceklerini söylediler. “Ben buraya silah zoruyla gelmedim. Milli iradenin seçimiyle geldim. Sizinle bir yere gitmem” dedi. İkna edemediler. Bayar sol arka cebine biraz önce koyduğu tabancayı şakağına dayadı. Atılıp elinden aldılar. Köşk’ten ayrıldılar...

Menderes’i tutuklamaya kimse cesaret edemiyordu

Parti yöneticilerinin bütün ısrarlarına rağmen Eskişehir gezisini iptal etmeyen Başbakan 25’i akşamı şehre geldi. Karşılamadaki subayların soğuk tavrını o da fark etti. Miting alanına geldi. Mikrofon kabloları kesilmişti; bağırarak yaptı konuşmasını. Ankara’dan bir telefon geldi; hukuk profesörlerinin bazıları yine hükümet aleyhine konuşmuştu. Sinirlendi. “Kara cüppeliler” diyerek ağır konuştu yine.

ŞEHİRLERARASI HATLAR KESİLMİŞTİ

Saat sabah 3’ü biraz geçe Başbakanlık Nöbetçi Memuru’nun telaşlı telefonu geldi Özel Kalem Müdürü Ercüment Yavuzalp’e. Silah sesleri vardı... Başbakan sakindi. Ne İstanbul ne Ankara’ya ulaşabildiler. Darbeciler şehirlerarası hatları kestirmişti. Yurt İçi Savunma Komutanlığı’na gidildi. Bilgi alınamadı. Kütahya’ya gitmeye karar verdi. 1946 seçimlerinde seçilemediğini sanırken milletvekili seçildiği Kütahya’ya...

İLK KAN HARP OKULUNDA AKTI

Toplantıya Hava Eğitim komutanı da katıldı. Başbakan’ın tutuklanma emri çoktan gelmişti ama henüz kimse cesaret edemiyordu. Biraz sonra alana inen C-47 bozdu. Albay Muhsin Batur, güvenliğini sağlamak için kendisini almaya geldiğini söyledi. Yolculuk boyunca hiç durmadan sigara içti Başbakan. Ankara... Harp Okulu... İlk kan da burada aktı. İçişleri Bakanı Namık Gedik’in tutulduğu odanın penceresinden atlayarak intihar ettiği belirtildi. İntihar mı cinayet mi hiçbir zaman öğrenilemedi... Aynı odadaki kabineden arkadaşı Etem Menderes de “intihardı”, dedi... Gedik, tutuklandığında çöp kamyonuyla getirilmişti Harp Okulu’na.

Menderes’in bir daha kimseyle doğru dürüst görüştürülmeyeceğinin ispatı bir tecritin ilk adımları burada atıldı. Bundan sonra hepsi için ilk durak Yassıada; bazıları için Yassıada’da ölüm; bazıları için İmralı’da idamdı...

Menderes ve Bayar

SON KEZ NEREDE KARŞILAŞMIŞTI?

Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes’in son görüşmeleri tutuklu bulundukları sırada Harp Okulu’nda oldu.

Menderes yüzünü yıkarken lavaboya Bayar da girdi. İkisinin de yanında askerler vardı. Karşılaşma ani olmuştu.

Bayar, “Olan olmuştur Adnan Bey, metin olunuz” dedi.

Başbakan’ın yüzünde mahzun bir gülümseme belirdi. Ellerini iki yana açtı: “Zaten başka çare var mı?”...

Askerler sözlerini kesti.

Bu, son görüşmeleri oldu.

BAYAR O KALEMİ HEP SAKLAYACAKTI

Bundan sonra Yassıada duruşmalarında aylarca yan yana oturacak ama konuşmayacaklardı.

Sadece bir kere, mürekkebi biten kaleminin yerine Bayar kendi kalemini uzattı.

Bayar’ın, yol arkadaşından duyduğu son kelime kalemi geri uzatırken söylediği “teşekkür ederim” olacak; Bayar o kalemi ömrünün sonuna kadar saklayacaktı..

Star

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.