Balbay 'hayır'a çağırdı!

Balbay 'hayır'a çağırdı!
Ergenekon'un tutuklu sanığı Mustafa Balbay, 4 polisin şehit edilmesiyle patlak veren Dörtyol olayları üzerinden 12 Eylül'de "hayır" oyu kullanılmasını istedi.

Hatay Dörtyol'daki olayların üzerindeki sır perdesi aralanamazken, Ergenekon sanığı Balbay olayların sebebi olarak açılımı gösterdi. Anayasa değişikliği paketi için "poşet" benzetmesi yapan Balbay herkesi hayır oyu kullanmaya çağırdı:

12 Eylül sadece anayasa değişikliği poşetinin oylanacağı gün değildir. Bütün bu ikiyüzlü politikalara hayır deme günüdür. Memleketi Dörtyol ağzına getirdiler... Ödümüzü ağzımıza getirdiler... Buna hayır deyin!
 
Balbay'ın Cumhuriyet'te yayınlanan yazısının tamamı şöyle:

Açılım Dörtyol’a Çıktı...

2009 yazında “açılım” politikası yaygınlaşmaya başlayınca işe bu sözcüğün anlamından başlamış, endişelerimizi dile getirmiştik.

Açılımın üç anlamı var:

1- Açılma eylemi.

2- Bir kısaltma ya da formülün açılmış biçimi.

3- Bir yıldızla gök ekvatoru arasındaki uzaklık.

Hükümetin açılımı yukarıdaki üç anlama da uyuyor. Sorunu üzerlerinden atmak için ne kadar açılınabilirse o kadar açılmayı kafaya koymuşlar. Bu yolda kimi açıklanmayan, dile getirilmeyen formüllerin açılmasını da göze almışlar. Beraberinde Türkiye’nin ortak değerlerinden uzaklaşmayı getirse de “biz yaptık oldu” deyip işi pişkinliğe vurmayı da bir “politika” olarak bellemişler.

Geçen yıl, açılımın başında şu uyarıyı yapmıştık:

Örneğin denizde ilerlemek de bir açılımdır, açılmadır. Ama bu yolla karadan da uzaklaşırsınız. Aman bu açılımla birbirimizden uzaklaşmayalım...

***

Geçen yılki uyarımız arşivlerde, bugün geldiğimiz nokta ortada.

Hatay, Türkiye’nin bir arada yaşama kültürünün serasıydı. Hâlâ da öyle. Ancak, Hatay da Türkiye’nin bir parçası, ülkenin genelinden elbette etkileniyor.

Dörtyol ilçesinde meydana gelen olaylar, içinde bulunduğumuz ortamı anlatmak bağlamında şöyle özetlenebilir:

Ülkeyi Dörtyol ağzına getirdiler!

Öteden beri Türkiye’nin iç güvenliğine bakışta anafikrim şu olmuştur:

Önce Türkiye’nin birliği, sonra Avrupa Birliği ve öteki birlikler. Türkiye’de karar verme, yönlendirme noktalarında olan herkesin birinci sorumluluğu, artık iç düşman üretilmemesi için çaba harcamaktır.

Hükümetin açılım politikası buna hizmet edemezdi. Çünkü başlangıcı, kurgulanışı yanlıştı. Kamuoyunda açılım bir paket olarak algılandı. Zaman zaman içinin doldurulması da sanatçılardan, sporculardan, kadınlardan istendi.

Hükümetinki paket değildi. Poşetti, açılım poşeti.

***

Benzetmeyi anayasa değişikliğine uyarlamak gerekirse; referanduma sunulan da bir anayasa poşeti...

Çok ünlü, kaliteli, pahalı bir mağazaya girdiniz. Dediniz ki:

“Ben sizden ürün almayacağım ama mümkünse bir poşetinizi verin... Şöyle kocaman olsun...”

Aldınız poşeti, içine evinizde, elinizde olanlardan bir şeyler koydunuz, poşetin üzerindeki markayı göstererek hava atıyorsunuz:

“En kaliteli ürün bende!”

Bu ne kadar gerçeksiyse hükümetin anayasa açılımı da iç barış açılımı da bütün dış açılımları da o kadar gerçekçi.

12 Eylül sadece anayasa değişikliği poşetinin oylanacağı gün değildir. Bütün bu ikiyüzlü politikalara hayır deme günüdür.

Memleketi Dörtyol ağzına getirdiler...

Ödümüzü ağzımıza getirdiler...

Buna hayır deyin!

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.