Yahudilere göre Hz. Muhammed kim?

Yahudilere göre Hz. Muhammed kim?
"İngilizce kaynaklara göre Hz. Muhammed'i 'Peygamber' olarak tanımlayan Yahudilerin, aslında böyle bir görüşü yokmuş. Tercüme hatası Yahudilerin gerçek tanımını gizlemiş..."

"İster siyasi gayeler olsun isterse dini etkenler olsun, "Yahudilik" ve "Yahudi tarihi" ile ilgili bilgilerin bilimsel temele oturtulma zarureti vardır" tespitini yapan Nuh Arslantaş, "Neden Yahudilik hakkında halen selef alimlerimiz gibi bilimsel çalışmalara yönelmiyoruz?" diye soruyor

Nuh Arslantaş, dinler tarihi ve özellikle de Yahudilik tarihi ile ilgili yaptığı çalışmalarla tanınan önemli bir araştırmacı. İslam toplumunda Yahudiler/ Abbâsi ve Fâtımi Dönemi Yahudilerinde Hukukî, Dinî ve Sosyal Hayat, İslam Dünyasında Sâmirîler, Emeviler Döneminde Yahudiler, İslam Dünyasında Depremler ve Algılanma Biçimleri, İslam Dünyasında İktisadi ve İlmi Hayatta Hahudiler kitaplarının yazarı Arslantaş'ın tezgahında bekleyen iki kitabı daha var. Bu üretken kalem araştırmalarını İbranice, Fransızca ve Arapça kaynaklardan yaparak ilim dünyasına kazandırıyor. Türkiye'de bu alanda çalışan nadir isimlerden biri olan Arslantaş ile araştırma sahasını ve kitaplarını konuştuk.

Genelde İslam-dışı dinler, özelde de Yahudilik ve Yahudi tarihi araştırmalarının zorlukları nelerdir? Bu konudaki çalışmalar ve bu çalışmalara ilgi ne düzeyde?


Nuh Arslantaş - İslam Toplumunda Yahudiler
İz Yayıncılık 688 sayfa

Kitapla ilgili teknik bilgiler ve internet üzerinden sipariş şartlarını görmek için bu linki kullanabilirsiniz...
Bahsettiğiniz konulardaki araştırmalar, belki on sene öncesine kadar çok önemsenmeyen bir konu gibiydi. Ancak küreselleşme ile birlikte özellikle de 11 Eylül olayından sonra başta İslamiyet olmak üzere çeşitli dinler ve kültürler konusunda dünyada artarak devam eden bir merak başlamıştır. Bu merak Türk halkı için de söz konusu.

Fakat maalesef ülkemizde bu sahada araştırma yapılabilecek kütüphane yok denecek kadar azdır. Alan araştırmacılarının önündeki akademik engellerden biri de kaynak dili meselesidir. Yahudi tarihi araştırmaları için bir batı dili yanında Arapça, Aramice ve İbraniceyi bilme zorunluluğu vardır. Ülkemizde maalesef İbranice öğreten kurslar yok. Bu açıdan araştırmacıların coğrafi yakınlık ve merkezi olması dolayısıyla İsrail'e giderek dil öğrenmeleri yanında malzeme toplamaları gerekmektedir.

Bu tür araştırmalar hem akademik bakımdan, hem de sıradan insanlar için ülkemizde halen tabu mudur?

İyi bir noktaya temas ettiniz. Biraz önce bahsettiğimiz problemlere ilave olarak Yahudilik ve Yahudi tarihi araştırmalarının önünde bunlar kadar bir diğer problem de konunun çağdaş siyasi meselelere kurban gitmesidir. Filistin-İsrail meselesini kast ediyorum. İsrail'in kuruluş aşamasında, II. Dünya savaşı sırasında Almanya'nın da desteği ile İsrail ve Yahudiler hakkında kimi doğru ancak geneli itibariyle siyasi içerikli ve propagandaya yönelik üretilen çalışmalar Türk halkında yanlış bir Yahudi algısı yaratmıştır. Bu algı bilimsellikten uzaktır. Bu algının ortaya çıkmasında dönemin ekonomik ve sosyo-politik şartlarının etkisi büyüktür. Burada yanlış anlaşılmamak için vurgulamak istiyorum: Bu algıda İsrailli Yahudiler ya da ABD merkezli Yahudi lobilerinin manipülatif eylemleri de etkili olmuş; Türk insanında böyle bir algının yerleşmesine sebep olmuştur. İfade etmek istediğim husus, "her taşın altından bir Yahudinin çıkması" şeklinde bazı dönemler paranoyaya dönüşen ruh halidir. Hatta İsrail'in, kamuoyunda kendisi hakkında bu tür, yani "karşı konulamaz", "mücadele edilemez", "hakkından gelinemez" şeklinde bir imgenin yaratılması için el altından desteklediği de rivayet edilir. İsrail'e karşı olabilirsiniz. Yahudileri sevmeyebilirsiniz. Ancak tarih ilminin gelecek hakkında öngörüler ve atılacak adımlar hususunda sağlam değerlendirme yaptırma gibi çok özgün bir faydası vardır. Günümüz İsrail devletinde din ve tarih çok önemli bir yere sahiptir. İsrail'e yönelik geliştireceğiniz stratejiler için "Yahudilik" ve "Yahudi tarihi"ni bilmek, lüzumdan öte elzemdir. Geçmişin günümüze bakan yönü her zaman olmuştur. Geçmişten hareketle günümüzde yapacağınız sağlıklı değerlendirmeler önemlidir; çünkü bu gün yapıp ettikleriniz ile geleceği de aslında şekillendirmiş olmaktasınız. Bu amaçla ister siyasi gayeler olsun isterse dini etkenler olsun, "Yahudilik" ve "Yahudi tarihi" ile ilgili bilgilerin bilimsel temele oturtulma zarureti vardır.

Öte yandan geleneğimizde "adalet" esastır. Hz. Muhammed'in de sünneti de bu doğrultudadır. O'nun Yahudilerle ilişkisi gayet realisttir. Problem teşkil edenle gerekli mücadeleyi yapmış; iyi niyetle irtibat kurmak isteyenle de gayet medeni ilişkiler kurmuştur. Çalışmalarımda detayları ile ortaya koyduğum üzere Yahudiler İslam hakimiyetinde ekonomik ve bilimsel bir değişim ve dönüşüm yaşamışlardır. Yahudiliklerinden dolayı herhangi bir dışlanma söz konusu olmamıştır. Yahudilerle ilişkilerde gelenek bu şekildedir. O dönemlerde yaşamış Birunî, Makdisî ve Ya'kubî gibi Müslüman alimleri bir Yahudi kadar Yahudiliği ve tarihini bilmekte idiler. Makdisî, İbranice öğrenerek kendi kaynaklarından hareketle Yahudilik ve tarihi hakkında nesnel bilgiler vermiştir. O dönemde İslamiyet hakkında bu denli bilgiye sahip bir Yahudi bilmiyoruz. Günümüzde ise durum tersine dönmüştür. İslamiyat uzmanı Yahudiler İslamiyet'i çoğu Müslümandan daha iyi bilmektedir. Benim sorgulamak ve de vurgulamak istediğim husus, bu geçmişe ve bilimsel geleneğe rağmen neden Yahudiler ve Yahudilik konusu hakkında halen selef alimlerimiz gibi bilimsel çalışmalara yönelmiyoruz?

Çalışmalarınızın birkaç farklı muhatabı var. Birincisi, bu medeniyeti tanımak isteyen müslüman genel okur; ikincisi, aynı coğrafyada yaşadığımız yahudiler; üçüncüsü, İsrail'deki akademik ve dinî çevreler. Bu üç noktadan aldığınız tepkiler ne şekildedir?

Sizin ifadenizle "Müslüman genel okur"un tepkisi olumludur. Son zamanlarda, çalışmalarımızın da fark edilmesiyle birlikte yoğun panel, konferans ve sempozyumlar için tebliğ teklifleri gelmektedir. Yaptığım konuşmalardan sonra genelde "Hocam, biz Yahudileri böyle bilmiyorduk" diyorlar. İdeolojik ve gündelik sığ-politik tartışmalardan uzak çalışmalar yapıldığı takdirde insanlar bu tür çalışmaları da takdir etmekte ve ilgi göstermektedirler.

Türk Musevi cemaatinin tepkisi de gayet olumludur. Yayınevinizden çıkan çalışmalarımdan biri, cemaatin haftalık gazetesi Şalom'un Kitap Eki'nde genişçe tanıtılmıştır

Genel eleştiri ise çalışmalarımızın İslami bakış açısı ile yazıldığı ve İslam ölçütlü tanımlamaların belirgin olduğudur. Haklıdırlar. Her şeyden önce çalışmaların sahibi İlahiyat fakültesinde görevli Müslüman bir tarihçidir. Görev yaptığı fakültenin formatı gereği konuyu İslam ve Müslümanlarla bağlantılı olarak ele alması gerekmektedir. İslam ölçütlü tanımlamalar bundan kaynaklanmaktadır.

Öte yandan her tarih çalışmasında olduğu kadar, bizim çalışmalarımızda da belli ölçüde öznellik vardır. Aslında öznellik tarihçinin ve tarihçiliğin doğasında vardır.

Belirli aralıklarla İsrail'e gidip geldiğinizi biliyoruz. İbranice kaynaklara ulaşabiliyor olmak çalışmalarınızı ne şekilde etkiliyor?

İbranice kaynakları kullanmak Yahudilerin kendi tarihlerini kendi kaynaklarına göre yazmanın ötesinde, verdikleri bilgilerin başta İslam kaynakları olmak üzere farklı kaynaklarla karşılaştırılmasına, dolayısıyla eleştiriye de imkan vermektedir. İbranice bazı kaynakların İngilizce tercümeleri de vardır; bunlar da kullanılabilir. Ancak, müsaade ederseniz, bir tespitimi paylaşayım. İbranice kroniklerden İngilizceye yapılan bazı tercümelerde benim "bilinçli" olarak yapıldığını düşündüğüm bir tercih söz konusudur. Meselâ Hz. Muhammed için ortaçağ Yahudi tarih literatüründe genelde "mecnun" anlamına gelen "meşoga" tabiri kullanılır. Fakat çoğu İngilizce tercüme de bu ifade "peygamber", yani "the prophet" şeklinde tercüme edilir. Eğer siz Yahudilerde Hz. Muhammed algısını yazarken kaynak dilindeki orijinal ifadeyi atlar da İngilizce tercümeyi esas alırsanız, karşınıza Yahudilerin Hz. Muhammed'e inanmasalar da onu başka millete gönderilmiş bir peygamber şeklinde algıladıkları gibi çok fahiş bir hataya düşersiniz.

Niyetinizde ileriye dönelik ne tür çalışmalar var?

Tezgâhımda biten iki çalışma var: Bunlardan biri İsrailli meslektaşım Dr. Yaron Ben Naeh ile neşre hazırladığımız, Oxford Üniversitesi Bodleian Kütüphanesi Pococke 31 Numaralı tasnifte kayıtlı, İstanbul'da sarayda görevli olduğunu tahmin ettiğimiz bir Yahudi bürokrat tarafından Osmanlı tarihi üzerine kaleme alınan bir yazma risaledir. Yazma uzun bir mukaddime ile dünya dilleri içerisinde ilk defa Türkçeye tercüme edilmiştir. Diğeri ise X. asırda Bağdat'ta yaşamış bir Yahudi tarafından İslami dönemde kaleme alınan kısa bir dünya tarihidir. Birkaç değişik çalışmada neşredilmiş metinleri derleyip İbraniceden Türkçeye tercüme etmiş bulunmaktayım.Öte yandan İsrail'de bulunduğum sürede Yahudi tarihçilerin Türk tarihinden bahsettikleri İbranice kronikler ve risaleler üzerine çalıştım. Bunların Türk tarihini ilgilendiren kısımlarını Türkçeye çevirdim. Bunlar da yazım aşamasındadır. Şu günlerde İbranice kroniklerin Hz. Muhammed ve İslâmiyet ile ilgili verdikleri bilgilerin değerlendirmelerine yoğunlaşmış bulunmaktayım. Metinlerin tercümeleri ile içerik değerlendirmelerimi özgün bir eser olarak kısa bir süre sonra okuyucu ile buluşturmak istiyorum.

Yeni Şafak

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.