Memur-Sen'in Erdoğan'a Sunduğu Rapor

Memur-Sen'in Erdoğan'a Sunduğu Rapor
Memur-Sen Başkanı Ahmet Gündoğdu Türkiye gündemine ilişkin önemli açıklamalar yaptı. Erdoğan'a sunduğu raporun içeriğini açıkladı.

Türkiye'nin en büyük sendikalarından olan biri olan Memur-Sen'in Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu Haberler.com'un sorularını cevaplandırdı. Gündoğdu son günlerde yaşanan Gezi Parkı olaylarına değindi. Başbakan Erdoğan'ın son günlerde dilinden düşürmediği faiz lobisini de açıkladı. Türkiye gündemine dair önemli açıklamalar yapan Gündoğdu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a sunduğu raporun içeriğini de açıkladı.

İşte Ahmet Gündoğdu ile yaptığımız o röportaj

"TÜRKİYE'Yİ GERİ VİTESE ALMAK İSTEYENLER VAR, BUNA İZİN VERMEYECEĞİZ"

Türkiye'de ekonomik göstergeler iyileşirken asgari ücret ile çalışanların ve emeklilerin sorunları devam etmekte, iki kesimin maaşlarına yönelik Memur -Sen nasıl bir düşünceye sahip?

Ahmet Gündoğdu: Memur-Sen tarafından her ay yaptırılan açlık ve yoksulluk araştırmasında, Mayıs ayında Türkiye'de 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 2 milyon 749 lira, açlık sınırı ise bin 25 lira olarak gerçekleşti. Mevcut net asgari ücret 773 TL, bu Temmuz 2013 zammıyla birlikte 803 TL'ye çıkacak. Dolayısıyla asgari ücretin tüm iyileştirmelere rağmen yeterli olmadığı, açlık sınırının altında olduğu ortada. Yapılması gereken asgari ücretin hiç olmazsa bin TL'nin üzerinde belirlenmesidir. Emeklilere gelince, özellikle çiftçi, esnaf ve işçi emeklilerinin aylıklarının çok düşük olduğu herkesçe malum. Mutlaka bu kesimin emekli aylıklarında ciddi iyileştirmeler yapılması şart. Emekli aylıkları noktasında memur emeklileri de geçim sıkıntısıyla karşı karşıya. Bir memur emekliye ayrıldığı gün maaşının en az yüzde 40'ını kaybediyor. Memur-Sen olarak, bu kaybın yaşanmaması için maaşın tamamının emeklilik aylığının hesaplanmasında dikkate alınmasını istiyoruz. Ek ödemelerin ve tazminatların emeklilik aylığı hesaplanmasında dikkate alınmamasını doğru bulmuyoruz. Bu yanlışlık düzetilmelidir. Emeklilik ikramiyesi konusunda konan 30 yıllık süre sınırı kaldırılmalıdır. Emeklilere de aile yardımı yapılmalıdır.

"PARTİLER YENİ ANAYASA KONUSUNDA İPE UN SERMEMELİDİR."

Memur -Sen yaklaşık 5 senedir sivil anayasayı gündeminde tutuyor. Bu kapsamda Memur- Sen'in hem anayasa taslağı hem de bir anayasa anketi var. Bu çalışmalar hakkında neler söylemek istersiniz. TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun çalışmalarından memnun musunuz?

Ahmet Gündoğdu: Memur-Sen olarak, 5 yıldır, değil, kurulduğumuz 1995 yılından beri yeni anayasa talebimizi yüksek sesle dillendiriyoruz. Memur-Sen'in kuruluş aşamasında belirlediği hedeflerin arasında sivil, özgürlükçü ve herkesi kucaklayan bir anayasa talebi var. Ancak son 5 yıldır yeni anayasa talebimizi anketlerle, raporlarla, uluslar arası kongrelerle akademik bir çerçevede üst düzeye çıkardık. Anayasa ile ilgili görüş ve önerilerimizi hem kamu görevlilerinin hem de milletimizin gündemine taşıdık. Kamu görevlilerinin ve milletimizin anayasayla ilgili beklentilerini iktidar, muhalefet ve TBMM ile paylaştık. Malumunuz, 12 Haziran 2011 genel seçimlerinde tüm siyasi partiler milletimize demokratik yeni anayasa vaadinde bulundular. Ancak aynı heyecanı yeni anayasa çalışmalarında göremiyoruz. Hem iktidar partisi hem muhalefet partileri hem de TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu rölantide çalışıyor. Aralık 2012 tarihi itibariyle ortaya çıkması gereken taslak halen tamamlanamadı, sürekli ek sürelerle zaman geçiriliyor. Memur-Sen olarak, artık Temmuz ayı içerisinde milletin önüne taslak konmalı, milletimiz yaz boyunca enine boyuna taslak üzerinde tartışmalı, yeni öneri ve tekliflerini yapmalıdır. 2013 yılının sonuna kadar da yeni anayasa referandumu milletin önüne konmalıdır. Yeni anayasanın her geciktiği gün milletimizin geleceğinden çalmaktır. Bu daha fazla özgürlük, daha fazla sivilleşme, daha fazla demokrasi, daha fazla refah özlemi çeken milletimize yönelik büyük bir haksızlıktır. Bu haksızlığı gidermenin yolu devletin milletinden milletin devletine geçişi tam olarak sağlayacak yeni anayasayı bir an evvel yapmaktır.

"DOĞUDA Bayram, BATIDA ENDİŞELİ UMUT VAR"

Çözüm süreci kapsamında Memur- Senin aktif rol aldığını görüyoruz. Memurların bu sürece bakışı nasıl?

Ahmet Gündoğdu: Başbakan'ın akil insanlarla görüştüğü 4 Nisan'dan sonra Marmara ve Karadeniz bölgesi başta olmak üzere 37 ilde halkımızın ve kamu görevlilerinin duygularını aldım, fikir ve düşüncelerini dinledim. Kalan illeri de sendika başkanlarımız, yönetim kurulu üyelerimiz gitti ve teşkilatlarımızın nabzını tuttu. Gördüğümüz tablo şudur: Genel olarak batınının sürece desteği yüzde 75'in, doğunun desteği ise yüzde 90'ın üstünde. Doğuda büyük bir sevinç ve Bayram var. Çünkü silahların bırakılmasının ardından toplum rahatlamış, uzun süredir gidemedikleri köylerine akın var, çobanlar yaylalara çıkıyor, geriye göçler başlamış, köylüler tarlalarına geri dönmüşler. Batıda küçük endişeler ve şüpheler var; ancak uzun süredir şehit haberinin gelmemesi, çatışmanın olmaması onlarında umudunu yükseltiyor. Görüştüğümüz şehit anaları, "Biz yandık, başkaları yanmasın" diyerek sürecin hayırlı bir şekilde sonuçlanması için dua ediyorlar. Bu sürece en büyük destek verenler hiç kuşkusuz kamu görevlileri. Çünkü terör bölgesinde, silahların gölgesi altında sağlık hizmeti sunmak, eğitim ve öğretim yapmak, barajlar inşa etmek, duble yollar yapmak kolay değil. Doğu ve Güneydoğu'daki kamu görevlileri kendilerini daha güvende hissediyor, zorunlu göreve gidecek olanlardaki endişe kısmen gitmiş durumda. Bölgede görev yapan teşkilatlarımızdan arabası yakılan, evi kundaklanan, dağa kaçırılanlar olmuştu. Dolayısıyla Memur-Sen, çözümün tarafıdır. Çözümün bir an evvel tamamlanması, hem ülkemizin ve hem de kamu görevlilerinin hizmet sunmasının önündeki terör engelinin tamamen kaldırılmasını büyük bir kararlılıkla istemektedir. Ancak kamu görevlilerinin daha bir istekle, daha bir gönüllü olarak bölgede görev almasını teşvik etmek için hükümetin kamu görevlilerine yönelik bir teşvik paketi açıklamasını bekliyoruz. Memur-Sen'in süreçle ilgili iki kırmızı çizgisi var. Biri, şehit yakınları ve gazilerin incitilmemesi, diğeri ise ülkenin milletin ve ülkenin bölünmez bütünlüğüdür. Bu noktalar dikkat edilerek çözüm süreci sonuna kadar gidilmelidir.

"TÜRKİYE'NİN ÖĞRETMEN AÇIĞI BİR DEFADA KAPATILMALIDIR"

Sendikanızın öğretmen atamaları konusunda sık sık çağrıları oluyor. Ancak halen öğretmen atamalarındaki sıkıntı giderilmiş değil. Çok sayıda mağduriyet var, bu konuda bir girişiminiz olacak mı? Var mı?

Ahmet Gündoğdu: Son 10 yılda yılbaşına ortalama 30 binin üzerinde öğretmen ataması yapıldı. Ancak tüm bu atamalara rağmen öğretmen açığının devam ettiği biliniyor. Bunu Milli Eğitim Bakanı da söylüyor, biz de söylüyoruz. Mevcut derslik sayısına göre baktığımızda öğretmen açığı farklı çıkar, öğretmen başına düşen öğrenci sayısına göre farklı çıkar. AB ülkelerinin ortalamasını esas aldığımızda bu açık iki yüz binlerin üzerinde. Memur-Sen olarak, bir defaya mahsus Türkiye'nin ihtiyacı olan öğretmen alımının bir defada yapılmasını, daha sonra emekli oldukça yerine ihtiyaç kadar öğretmen alımının sürdürülmesini istiyoruz.

"FAİZ LOBİSİ IMF AVUKATLARIDIR"

Başbakan Erdoğan'ın sürekli gündeme getirdiği faiz lobisinden ne anlıyorsunuz ?

Ahmet Gündoğdu: Başbakan'ın faiz lobisinden anladığı nedir, kimlerdir bilmiyorum. Ancak bildiğimiz Türkiye'de faizden, ranttan kazanan 300 civarında rantiye var. Bunlar her iktidar döneminde kazanmaya devam ediyorlar. Bugün bütçenin 50 milyar TL'si borçlanma faizlerine ödeniyor. Bu rantiye sınıfı hükümetin IMF ile kredi anlaşması yapması için çok baskı yaptı, ancak hükümet bu oyuna gelmedi. Biz aynı dönemde "IMF def ol" sloganıyla IMF ile ilişkilerin tamamen bitirilmesini istedik. Bugün IMF'ye tek kuruş borcumuz kalmadı, hatta borç verir hale geldik. İşte rantiye sınıfını, faiz lobisini çıldırtan nokta burası. Gezi Parkı olaylarını desteklemelerinin arkasında bu art niyet var. Faiz lobisi krizde de, kriz yokken de köşeyi dönmeye devam ediyor. Bazen onlara verilen önem ve aktarılan kaynaklar yüzünden işçi, memur, emekli, çiftçi ve esnaf ihmal ediliyor. Buna rağmen memnun olmuyor, hep kriz çıkarıyorlar, çıkardıkları krizden nemalanıyorlar.

"28 Şubat KARANLIĞI AYDINLATILMALIDIR"

28 Şubat iddianamesi kabul edildi. Mahkeme aşamasına geçildi. Sendika üyelerinizin 28 Şubat sürecinde mağdur edildiğini biliyoruz. Davaya müdahil olma girişiminiz olacak mı? Süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ahmet Gündoğdu: 28 Şubat iddianamesinin kabul edilmesi milletimizi ve kamu görevlilerini memnun etmiştir. Çünkü 28 Şubat sürecinin mağduru milletimizdir, kamu görevlileridir. Özellikle kamu görevlileri sürgün edilmiş, disiplin cezaları almış hatta memuriyetten atılanlar olmuştur. Biz davanın açıldığı gün adliye önüne müdahil olmak üzere gittik. Çok yoğundu, hukuken müdahil olamadık. Ancak üyelerimizden mağdur olanlar var. Hem üyelerimiz hem kamu görevlileri hem de milletimiz adına tarafız. Tüm darbe ve darbe girişimlerinin sonuna kadar üzerine gidilmesini, ucu kime dokunursa dokunsun tüm karanlıkların aydınlatılmasını yargıdan, yasamadan, yürütmeden bekliyoruz.

"ALKOL YASAĞI YOK, GENÇLERİN KORUNMASI SORUMLUĞU VAR"

Son günlerin tartışma konusu alkol düzenlemesi ile ilgili olarak Memur- Sen'in düşüncesi nedir? Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Ahmet Gündoğdu: Alkolle ilgili düzenleme Cumhurbaşkanı'nın onaylamasıyla birlikte yürürlüğe girdi. Alkolle ilgili düzenleme tam olarak anlatılamadı, dolayısıyla iyi niyetli olmayan, olayı siyasallaştırmak isteyen kesimlerce istismar edildi. Hem yabancı basında hem de Türkiye'deki sosyal medya ortamında "Türkiye'de alkol yasaklanıyor" noktasına taşındı olay. Hâlbuki alkolün içilmesiyle ilgili hiçbir düzenleme yok. Anayasada gençlerin alkol ve benzeri zararlı alışkanlıklardan korunmasına yönelik düzenlemeler var. Bu konuda yasama ve yürütmeye sorumluluklar yüklüyor. Yapılan anayasanın bu amir hükmünü yerine getirmekten ibarettir. Alkol ve benzeri ürünlerin hangi saatler arasında büfelerden alınacağıyla ilgili bir düzenleme. Tüm gelişmiş batı demokrasilerinde bu var. Hatta bizim yaptığımız son düzenleme gelişmiş ülkelerdeki düzenlemelerin yanında çok light kalır. Gezi Parkı'nı bahane ederek alanlara inenler dahi düzenlemenin içeriğini doğru dürüst bilmiyor. Bir başka yanlış. Düzenlemeyi protesto etmek için sokaklara dökülenlerin çocukların bulunduğu ortamlarda alkol tüketme yarışını da doğru bulmuyoruz. Çocuklara ve gençlere kötü örnek oluyorlar. Aynı zamanda bir eğitim sendikasının başkanı olarak endişem, çocuklar ve gençlerin, bunlara bakarak çağdaşlaşmanın yolunun içmekten geçtiği fikriyle karşı karşıya kalmalarıdır. Bu vahim bir durum olur. Sosyolog ve psikologlar bu konular üzerinde durmalıdır. Memur-Sen olarak, yalan haberlerle oluşturulan kaos ortamında Türkiye'nin geri vitese alınmasına müsaade etmeyeceğiz. Türkiye için en ileri vites hangisi ise Türkiye'nin o hızda gitmesi için gece gündüz gayret göstereceğiz.

"11'DE 11 YAPIP MİLLİ TAKIMI KURACAĞIZ."

2013 yılı yetki tespit süreci tamamlandı? Memur-Sen'nin bu süreçte durumu nedir?

Ahmet Gündoğdu: Tüm karalama ve iftiralara rağmen Büyük Memur-Sen ailesine, 57 bin daha yeni üye katılmış, resmi olmayan rakamlara göre, toplam 650 bin olan üye sayımız 707 bini aşmıştır. 11 hizmet kolunun 10'unda sendikalarımız üye sayılarını artırarak yetkilerini pekiştirdiler. İnşallah 2014 yılında kültür hizmet kolunda da yetkiyi alarak 11'de 11 yapıp milli takımı oluşturmak istiyoruz.

"4/B ve 4/C'LİLER ACİLEN KADROYA ALINMALIDIR"

Geçtiğimiz günlerde Başbakan Erdoğan ile bir araya geldiniz. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a sunduğunuz raporun içeriğinde neler vardı?

Ahmet Gündoğdu: Başbakana çözüm süreci, hizmet kollarının sorunları yanında Kamu Personeli Danışma Kurulu'nun gündeminde olan ve kamu görevlilerini yakından ilgilendiren 7 konuda görüşlerimizi ilettik. Özellikle 4/B ve 4/C başta olmak üzere tüm sözleşmelilerin kadroya alınması noktasında ısrarlarımızı dile getirdik.
Raporun kısaca içeriği şöyle:

1- KARİYER UZMANLIK SİSTEMİ

Kamu personel sistemi içerisinde oluşturulan kariyer uzmanlık sistemi olumlu bir süreç olarak işlemeye devam etmektedir. Ancak, kariyer uzmanlık statüsünün ağırlıkla ilk atama yoluyla atananlardan oluşması durumu söz konusudur. Kurum içinde halen göreve devam eden kamu görevlilerinin kariyer uzmanlık kadrolarına atanmasına imkan sağlamak amacıyla halen kurumlarda görev yapan kamu görevlilerine yönelik olarak; uzmanlık unvanına atanmak için gereken 35 yaş şartının aranmaması ve bunlara yönelik sınavın doğrudan kurum tarafından yapılması ve bu amaçla uzmanlık kadrolarının bir bölümünün kurumda görev yapan personelin atanmasına tahsis edilmesi uygun olacaktır.

2- KAMU GÖREVLİLERİNİN ÜLKE GENELİNDE ADİL DAĞILIMI- YER DEĞİŞTİRME MEVZUATI

Kamu görevlilerinin, ülkenin belirli bölgelere ayrılmak ve her bölgede belirli süre görev yapmak kapsamlı bir rotasyon uygulamasına karşı karşıya bırakılması, bölgeler arası sayısal adaleti sağlayacak bir uygulama olarak tasavvur edilse de, gerçekte kamu görevlilerinin görev motivasyonunu azaltacaktır.
Bunun yerine, halen Milli Eğitim Bakanlığı'nca öğretmen atama ve yer değiştirmelerinde uygulanan zorunlu bölge hizmeti uygulamasının kamu personel sisteminin genel uygulaması olarak düzenlenmesi uygun olacaktır. Rotasyon uygulaması yerine zorunlu bölge hizmeti süresinin öngörülmesine ilişkin uygulamanın sağlıklı işlemesi için, düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak ilk atamanın ağırlıkla Doğu-Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki illere bundan sonra ilk atama kapsamında yapılacak atamaların ise sosyo-ekonomik açıdan gelişmiş bölgelere yapılması uygun olacaktır.
Söz konusu uygulamanın, düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten önce atanmış kamu görevlilerini kapsamaması, zorunlu bölge hizmetinin sadece personel istihdamında zorluk çekilen kadro/unvan ve görevler için öngörülmesi, zorunlu hizmet bölgelerinin il ve ilçeler bazlı olarak belirlenmesi ve zorunlu bölge hizmeti kapsamında görev yapılacak asgari ve azami süre sınırının kanun hükmü olarak ortaya konması uygun olacaktır.
Diğer taraftan, personel istihdamında zorluk çekilen hizmet bölgelerinde (il ve ilçelerde) görev yapan kamu görevlilerine alt ve üst limitleri kanunda belirlenmek ve uygulanacak kesin tutar Bakanlar Kurulunca belirlenmek suretiyle ilave bölge tazminatı/özel hizmet tazminatı veya başka bir ad altında (pozitif ayrımcılık kapsamında) ödeme yapılması hem bölgeye atananların sayısını hem de söz konusu hizmet alanlarında görev yapma süresini artıracaktır.

3- İSTİHDAM TÜRLERİ VE KADROYA GEÇİŞ

Kamu personel sistemindeki istihdam türlerinin sayısı azaltılmalı ve temel istihdam şekli kadrolu memur statüsü olmalıdır.
Mevcut sözleşmeli personelin tamamı kadroya geçirilmeli sadece 399 sayılı KHK kapsamındaki sözleşmeli personelin kadroya geçişi istekleri kapsamında yapılmalıdır. Kadroya geçiş sürecinden sonra sözleşmeli personel istihdamı, sınırlı sayıda (örneğin memur kadrosunun %1 oranında) gerçekleştirilmelidir.
4/C statüsünde istihdam edilenler, öncelikle öğrenimlerine uygun kadro ve unvanlara atanmak suretiyle kadroya geçirilmelidir. Bu kapsamda, ilk-orta ve lise öğrenimli olanlar yardımcı hizmetler ve Genel İdare Hizmetleri Sınıfındaki durumlarına uygun unvanlara, yükseköğrenimli olanlar ise öğrenimlerine (kariyerlerine) uygun unvanlara atanmak suretiyle kadroya geçirilmelidir. Bunun mümkün olmaması halinde, söz konusu personel, durumlarına uygun işçi pozisyonları olmak suretiyle kadrolu işçi statüsü ile ilişkilendirilmelidir.
Veya 4/C'li personelin kadroya geçirilmesi ile ilgili olarak, halen görev yaptıkları kurumlar tarafından kendilerine mahsus kadroya geçiş sınavı yapılabilir ve 70 barajını aşanlar memur kadrolarına, geçemeyenler işçi kadrolarıyla ilişkilendirilebilir.

4- DİSİPLİN HUKUKUNA İLİŞKİN HÜKÜMLER VE DİSİPLİN CEZALARI

Kamu personel sisteminde hali hazırda, ödül-ceza dengesi ödül aleyhine bozulmuş durumdadır. Ceza türlerinin azaltılması ve ceza verilecek fiillerin azaltılması yönündeki tercih bu nedenle dikkatle kullanılmalıdır.
Bu kapsamda, uyarma ve kınama cezalarını gerektiren fiiller birleştirilerek uyarma cezası altında toplanmalı, diğer disiplin cezaları aynen korunmalı sadece cezayı gerektiren fiiller daha açık ve kesin bir dille tanımlanmalıdır. Devlet memurluğundan çıkarılmayı kolaylaştıran veya belirli cezaların toplanması suretiyle devlet memurluğundan çıkarma riskini bireyler üzerinde baskıya dönüştürecek bir yaklaşımdan uzak durulmalıdır.
Kılık-Kıyafet hükümlerine uymamak şeklindeki fiil disiplin cezası kapsamından çıkarılmalı ve kamu görevlilerinin serbest ve özgür iradeleriyle belirledikleri ve kamu vicdanının reddetmeyeceği kıyafetlerle kamu hizmeti sunmalarına imkan sağlanmalıdır.

5- KAMU GÖREVLİLERİNE BİR DERECE VERİLMESİ

Kamu personel sisteminde çeşitli aralıklarla Bakanlar Kurulu tarafından kamu görevlilerine bir derece verilmesi yönünde düzenleme yapılmıştır. Bu kapsamdaki en son düzenleme 2005 yılında yapılmıştır. Bu çerçevede, 2005 yılından sonra göreve başlayan ve bugünden sonra göreve başlayacak kamu görevlilerinin bir derece verilmemesi yönündeki mağduriyetin giderilmesi/yasa koyucu iradenin bu taleple meşgul edilmemesi için yapılacak bir düzenlemeyle 2005 yılından sonra göreve başlayanlara ve düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra göreve başlayacaklara bir derece verilmesine ilişkin bir düzenleme yapılması uygun olacaktır.

6- FAZLA ÇALIŞMA VE MESAİ ÜCRETLERİ

666 SAYILI Kanun Hükmünde Kararname ve 2013 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu hükümleriyle çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında ödenmekte olan maktu nitelikte fazla çalışma ve mesai ücretlerinin ödenmesine son verilmiştir. Bu düzenleme, özellikle Adalet Bakanlığı, SGK, Maliye Bakanlığı ile üniversiteler (ikili öğretim yapan üniversiteler) bünyesinde görev yapan kamu görevlilerinin aylık ve ücretlerinde 300-550 TL arasında kayıp yaşanmasına neden olmuştur.
İkinci öğretim yapan üniversitelerde görevli personelin mağduriyeti yakın tarihte kabul edilen düzenlemeyle giderilmiştir. Fazla çalışma ve mesai ücretlerine ilişkin mağduriyeti devam eden kamu görevlilerine yönelik olarak, 666 sayılı KHK'dan önceki durumun yeniden ihdasına imkan veren bir düzenleme yapılması uygun olacaktır.

7- DEVLET MEMURLUĞUNDAN ÇIKARMA CEZALARI (1999 VE 2005 YILLARINDA AFFEDİLENLERİN) ALANLARIN SGK İLE İLGİLİ MAĞDURİYETLERİ VE YENİ DÜZENLEME İHTİYACI

Bilindiği gibi, 28 Şubat süreci ve hemen öncesinde oluşan anti-demokratik uygulamalar, özellikle kamuda görev yapan dindar-muhafazakar kamu görevlilerinin bilhassa da başörtülü kamu görevlilerinin devlet memurluğundan çıkarılmalarına/baskı nedeniyle istifa etmelerine uzanan sonuçlar üretmiştir.
5510 sayılı Kanunda yapılan ilk düzenlemeyle bu kapsamdaki kamu görevlilerinden disiplin cezaları 5524 sayılı Kanunla affedilenlere açıkta geçen süreleri borçlanma imkanı verilmiş, aynı Kanuna geçen yıl eklenen geçici maddeyle de söz konusu sürelere ait prim borçlarının ilgili kamu kurumları tarafından SGK ödeneceği kayıt altına alınmıştır. Düzenlemeler, olumlu olmakla birlikte mağduriyetleri gidermemiştir.
Bu kapsamda;
a) Açıkta geçen sürelere ilişkin prim borçlarının ödenmesine ilişkin kapsamın 1999 yılında disiplin cezaları affedilenleri ve haklarında yürütülen soruşturma nedeniyle adaylık süresi içerisinde memuriyetle ilişiği kesilenleri de kapsayacak şekilde belirlenmesi,
b) Daha önce söz konusu prim borçlarını kendileri ödeyen kamu görevlilerinin ödedikleri tutarların kendilerine iade edilerek prim borçlarının kurumlar tarafından ödenmesi,
c) 2012 yılında yapılan düzenlemenin kapsamında olmasına rağmen, hakkın ilanına ve hakka ilişkin bilgilendirme eksikliği nedeniyle başvuru yapamayanlar göz önüne alınarak yeni bir başvuru imkanının sağlanması,
d) Kendi borçlanmasına bağlı olarak emeklilik hakkı elde eden ancak SSK kapsamında emekli olması nedeniyle emekli ikramiyesi ve emekli maaşı nedeniyle kayıplarla karşı karşıya kalanların mağduriyetinin giderilmesi
hükümlerini içerecek şekilde 5510 sayılı Kanuna yeni bir geçici madde eklenmesi uygun olacaktır.

Haber: Memur-Sen'in Erdoğan'a sunduğu raporun içeriği

 

ajanslar

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.