Geleceğimiz Çalınıyor

Geleceğimiz Çalınıyor
ASKON Başkanı Mustafa Koca, 17 Aralık kirli operasyonunun ülkemize verdiği zararı değerlendirdi. Koca, Şimdi faizin artırılması demek ülkenin geleceğinden alınan kuruşlar demektir. Geleceğimiz çalınıyor” dedi.

17 Aralık komplosu ülkemizi siyasi anlamda istikrarsızlığa sevk ederken diğer yandan ise ekonomimizi de etkiledi. Devletin komplo nedeniyle 156 milyar TL kaybettiği ifade edilirken, özel sektör de bir takım sıkıntılar yaşıyor. Bizde Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Başkanı Mustafa Koca ile 17 Aralık operasyonunun ekonomik anlamda ülkemize maliyetini konuştuk…

17 Aralık operasyonunun ülkemize maliyeti nedir?

17 Aralık operasyonunu değerlendirebilmek için ülkemizin 2013 yılına nasıl girdiğine bakmamız lazım. Türkiye, 2013 yılına girerken, makroekonomik durumumuz son derece iyi, mikro reformları yapabilmenin gayretleri içerisinde olan bir hükümet ve millet vardı. Bu heyecanla beşinci aya geldik ve rekor üstüne rekor kırarak devam ettik. Moral ve motivasyonumuz iyiydi. 2023 hedeflerine doğru koşarken, Mayıs ayında FED’in almış olduğu bir karar vardı. Ekonomimiz bununla birlikte artçı etkisi oluşturdu. Haziran ayında Türkiye’de üretilmek istenen bir siyasi kaos olarak Gezi Parkı olayları cereyan etti.

Bu noktada Gezi Parkı olaylarının etkisi nasıl?

Gezi Parkı olaylarında ülkede siyasi kaos ortamı yapılmak istendi. Millet iradesi gasp edilmeye çalışıldı. Gezi Parkı olayları tam yatıştı derken bu sefer de ülkede tekrar yeni bir kaos ortamı üretmek adına 17 Aralık operasyonu gerçekleşti. Hükümet de, siyaset de üretime ve mikro reformlara harcaması gereken zamanı adeta boş dedikodularla ve gereksiz zaman israflarıyla harcıyor. Sanki Türkiye’de çok farklı bir siyasal atmosfer var, 3. dünya ülkesinden de daha beter demokrasimiz varmış gibi hava estirilmek suretiyle ülkemizde Mayıs ayında 4,5’lara kadar inen faizin şimdi ise maalesef yüzde 12’lere kadar çıktığını gördük. 

Tabii bu yetmedi. Çünkü bugün döviz cinsinden baktığımızda sadece Mayıs ayından bu yana yüzde 30 dövizde devalüasyon olduğunu görürüz. Tabii bununla birlikte bu kaos ortamında millet iradesine saygı göstermeyen özellikle uluslararası güçler tarafından ve Türkiye’deki işbirlikçileri vesilesiyle ülkemizde tabiri caizse bir demokrasi ve özgürlükler yokmuş gibi lanse edilmek suretiyle kaos ortamı sağlanmaya çalışıldı. 

HERKES KENDİ SERMAYESİ KADAR KÜÇÜLDÜ

Maalesef bizim enerji açığımız var. Enerji açığımızı geçen sene ödediğimiz 2013’deki 56 milyar dolara 8 milyar dolar kadar daha ilave yük yüklenmek zorunda kaldı. Buna bağlı olarak uluslararası manipülasyonlar yapmaya çalışanlar DİPS de ve BİST de yapılan çıkışlarla birlikte bu bize çok ciddi bir zaman kaybettirdi. Enerjimizi boş yere harcadık ve bu da 76 milyona mutlaka bir yük olarak gelecek. Çünkü faizlerin artmış olması geleceğimizin alınan her bir kuruş anlamına gelir. Devletin maliyetleri arttı, işadamlarının maliyetleri arttı. Her ne kadar bu kaos ortamında 17 Aralık’ın maliyeti bir takım verilere göre 156 milyar TL gibi rakamlar ortada gezse de, sonuç itibariyle dikkat edilmesi gereken şey bu rakamlar sadece devletin yani 76 milyonu idare eden hükümetin çıkartmış olduğu resmi rakamdır ama bir de bizim gibi özel sektörde çalışan insanlar var. Herkes kendi sermayesi kadar küçüldü. Herkesin kredibilitesi bir o kadar kredi maliyetlerini artırmak suretiyle yatırımlardan adeta uzaklaştırıldı. Çünkü hiçbir yatırımcı bu ortamda özellikle seçimler arifesinde yatırım yapmaz. 

Yatırımcılar neden yatırım yapmaz?

Çünkü bu ortam 17 Aralık’tan sonra bize şunu gösterdi. Devletin riski arttı, faizler yükseldi. Özel sektör olarak kredi maliyetlerimizde yükseldi. Bunu yaparken şunu da gördük. Özellikle bizim gibi Kobileri yüksek olan ülkelerde çok çabuk kırılmalar ortaya çıkıyor ama biz şunu biliyoruz ki ekonomi moral demektir, moral üretim demektir. Eğer bu ülkede birileri manipülasyonla millet iradesine saygısızlık yaparak, işadamlarımızı tedirgin etme cesaretini göstermişse ben inanıyorum ki Türkiye’nin iç dinamikleri, Türkiye’yi sevenler, sadece ve sadece üretimden para kazananlar, insan sevdalısı ve millet sevdalısı olanlar, insana hizmet etmenin hakka hizmet anlamına geldiğini bilen insanların bu moral ve motivasyonlarla şu anda birçok piyasadaki oyuncuların Türkiye’nin geleceğinde, 2014 ile ilgili yüzde 2’ini zaten satın aldılar. Ama bizim Türkiye olarak hedefimiz yüzde 4’de. Yüzde 5’lerin altında bir büyüme Türkiye için düşük bir büyümedir. İnanıyorum ki gerçekten millet iradesine saygı duyan, bu ülkede ben sadece üretimden para kazanıyorum diyen insanların da bu sene hak ettiğimiz yüzde 4 büyümenin hayal olmayacağına inanıyorum. 

“ULUSLARARASI ARENADA PARADAN PARA KAZANAN OYUNCULAR VAR

Uluslararası güçlerden bahsettiniz. Bu uluslararası güçler kimdir?

Uluslararası güçler belli. Uluslararası arenada paradan para kazanan oyuncular var. Bunun adına faiz lobisi, manipülasyondan para kazanan insanlar ve dış güçler de diyebilirsiniz. Bizim için önemli olan bu ülkede 1990 ile 2000 yılları arasında çok partili iktidarları gördük. Siyasi istikrar olmadan ekonominin istikrarının olmayacağını gördük. 2002 ile 2013’e geldiğimizde özellikle tek partinin iktidarda olması, makroekonomik rakamların düzgün olması ve siyasi istikrarın olduğu yerde mutlaka arkasından da ekonomik istikrar gelir. Bütün gelişmiş olan ülkelerde de bunu görürüz. Burada siyasi istikrarımızı koruyamazsak, bunu uluslararası faiz lobisine, uluslararası sermayeyi elinde bulunduran güçlere devredersek, o zaman biz kendi bulunduğumuz yerde görevimizi yapmamış oluruz. O yüzden de biz siyasi istikrarın yanında ekonomik istikrarı mikro reformları yapabilmek adına ASKON olarak üzerimize ne görev düşüyorsa bunu yapmaya hazırız.

“ULUSLARASI UÇAK ŞİRKETLERİ BU PASTADAN TÜRKİYE'NİN PAY ALMASINI İSTEMEZLER”

25 Aralık’ta 3. köprüyü yapan firmaların sahiplerine yönelik bir operasyon olacaktı ama engellendi. 3. köprünün ülkemizin kalkınması için bir önemi varken, bu kişilere yönelik operasyon yapılmasını nasıl okumak gerekiyor?

Türkiye kalkınırsa, dünyanın gelişen ekonomisinden, gelişen kazanımlarından ne kadar çok pay alırsa o derecede uluslararasındaki rekabetçi ulus şirketlerle bir nevi rekabet eder. 3. köprünün olması kime yarar sağlar kime zarar sağlar? Bunu sorgulamak gerekiyor. 3. köprü İstanbul trafiğini rahatlatır ve İstanbul’da 3. köprünün olması vesilesiyle uluslararası transit taşımacılığında Avrupa, Asya, Avrasya bölgelerinde çok rahat bir şekilde ihracatımızı, ithalatımızı yapabiliriz. İkincisi; 3. havalimanı yapılması İstanbul’un bulunduğu konum itibariyle dört saatlik bir mesafede dünyanın yarısına mal satabiliyoruz. Buradan yine kendini büyük gören uluslararası uçak şirketleri bu pastadan Türkiye’nin pay almasını istemezler. Biz aslında şu anda bulunduğumuz konum itibariyle Allah’ın bize lütfetmiş olduğu çok güzel bir topraklar üzerindeyiz. Bu köprü rolümüzü çok doğru değerlendirmemiz lazım. İşte bunun en başarılı örneklerinden bir tanesi Türk Hava Yolları. Şu anda Türk Hava Yolları’ndaki bu güzel örnekliği bizim işadamlarımız doğru kurgulayarak, dünyanın her tarafına ihracat yapabilir. Biz sadece sabah işine giden akşam da evine giden bir varlık değiliz. Biz tam tersi Hz. Mevlana’nın buyurduğu gibi bir ayağı ile değişmez değerlere sahip çıkarken, diğer ayağı ile de dünyada helal kazanma mücadelesi veren bir grubuz. 

17 Aralık’ın ardından faizlerin artırılmasını nasıl görüyorsunuz?

2013’te faiz 4,5’lara kadar inmişti ama faiz lobisinin yapmış olduğu manipülasyonlar sonucunda, şu anda yüzde 12’lerde. Şimdi faizin artırılması demek ülkenin geleceğinden alınan kuruşlar demektir. Geleceğimiz çalınıyor. Ama dövizdeki iniş ve çıkışlar veya dövizdeki ani yükselişler bize birkaç ay zarar ettiriyor gibi makro tablolarda görünse de 12 aylık zaman dilimine baktığımızda mutlaka onu optimizasyon şekilde ortalama bir seviyeye gelmek suretiyle biz onu büyüme rakamlarına bu moral ve motivasyonla getiririz diye düşünüyorum.

HALK, EKONOMİK İSTİKRARI İÇİN MANİPÜLE OLMADI

2000’li yıllarda anayasa kitapçığı fırlatıldığında bugünkü kadar bile ortada zarar yokken, ülke ekonomik bir krize giderken, bugün ise o kadar zarar söz konusuyken bile ülkede kriz olmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Anayasa kitapçığı patladığı zaman ülkemizde maalesef makro tablolarımız ve ekonomik durumumuz kötüydü. En ufak bir kayıp da biz o gün bankalara 60 milyar dolar verdik ama o gün bunun bedelini ödedik. 2013’ün 17 Aralık’ın da ise makro tabloları düzgün, ekonomisi büyüyen bir ülke, siyasi istikrarı olan ve ekonomik istikrarı yakalamak isteyen bir Türkiye’de 156 milyar TL sadece devletin kaybetmiş olmasına rağmen ekonomik tabloların bozulmamış olması da faturayı ödediğimizi, makro tabloların düzgünlüğü, halkın siyasi istikrarın devamından yana olduğunu gösteriyor. Bunun paralelinde halk, ekonomik istikrarı istediği için manipüle olmadı.

“SİYASİ İSTİKRAR OLMAZSA EKONOMİK İSTİKRAR DA OLMAZ”

TÜSİAD’ın bu dönemde, “yabancı yatırımcıların ülkemize gelmeyeceği” şeklinde bir açıklaması var. Siyasi istikrarı eleştiren açıklamalarını nasıl okuyorsunuz?

- Özellikle sanayicilerin ve belli sorumluluk makamında olan kişilerin bir kere bu tip çıkış yapması ülkemizde üretim yapan, ihracat yapan, istihdam sağlayan bütün üreticileri son derece üzmüştür. Çünkü yatırımı yapacak olan iç dinamik ile dışarıdan gelecek olan yabancı sermayedir. Türkiye’de 1990 rakamları ile 2000 rakamlarını yani 10 yılı değerlendirdiğimizde ve 2000’li yılların başı ile 2010’u değerlendirdiğimizde rakamların yabancı sermaye anlamında kaç kat arttığını gördük, görüyoruz. 

Çünkü burada şu önemli… 90’lı yıllarda yine TÜSİAD’ın içerisinden birileri diyordu ki, “Biz 10 yılı görüyoruz” ama 36 gün sonra ülkede 28 Şubat oldu. TÜSAİD da milli iradeye saygıyı ve demokratikleşmeyi hazmedip, topluma daha olumlu mesajlar vermek zorundalar. Bu ülkede üreteceksiniz, kazanacaksınız ve aynı zamanda da millet iradesine saygı duyacaksınız. Eğer millet iradesine saygı duymazsanız, siyasi istikrar olmaz, siyasi istikrar olmazsa da ekonomik istikrar olmaz.

“CEMAAT LİDERİNDEN İŞADAMI OLMAZ”

Cemaatin lideri Fethullah Gülen’in internete düşen ses kayıtlarında, Uganda’daki petrol rafinerisinden tutun da Çin’deki büyük işe kadar birçok işle uğraştığı ve ülkemizdeki sermaye sahipleri ile de içli dışlı olduğu ortaya çıktı. Bu durum etik midir?

Cemaatin lideri pozisyonunda olan insanların manevi bir ağırlıkları var. Manevi ağırlıklarını bu tip ilişkilere girerek yıpratmaları doğru değil. Çünkü işadamı formasyonu yok. O manevi bir liderdir ve orada gönülleri besler, gönülleri hizmete açar ve onunla birlikte ülkenin manevi atmosferi, haramı-helali, insan ilişkilerini ortaya koyar ama bu tip iş ilişkileri, hem bulunduğu makamı hem de içinde bulunduğu ona gönül veren gönül dostlarını küstürmüş olur. 

Dolayısıyla bu tip sorumluluk makamında olan insanların hangi makamda olursa olsun ister maddi ister manevi röportaj yaparken, bir sunum yaparken, bir mesaj gönderirken çok daha dikkatli olması kanaatindeyim. Bu ilişki biçimi Cemaat menfaati mi yoksa ümmet menfaati mi diye bakıldığında mutlaka tercihin ümmet menfaati olduğunu bilmeliyiz. 

Seçimleri nasıl görüyorsunuz. Seçimlerin ardından piyasa düzelir mi?

Şu anda bütün piyasalar seçimlere kadar yüzde 2 büyümeyi satın aldılar. Bu yerel seçimlerde 17 Aralık vesilesiyle öyle bir hava estirildi ki, sanki genel seçimler gibi bir havaya büründü. Dolayısıyla bu seçimlerin yerel seçim gibi değil de genel seçim havasında geçeceğine inanıyorum. Bu noktada da seçimlerden sonrada piyasaların düzeleceğine inanıyorum. 

17 Aralık operasyonunun gidişatı ne olur?

17 Aralık’tan sonra insanlar siyasi istikrar mı, yoksa değil mi? Buna karar verecekler. Dolayısıyla millet iradesine saygımız var. Her türlü sandıktan çıkacak olan iradeye bütün demokratik ülkelerde olduğu gibi bizim de saygı göstermemiz lazım. İnanıyorum ki bu seçimlerde bütün siyasi partilerimiz başını iki elinin arasına alarak, geleceğe yönelik hesapları çok daha dikkatli yapmalıdırlar.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.