Vakit'ten askere 12 soru

Vakit'ten askere 12 soru
Daha önce 5 defa basılan ve 29 şehit verdiğimiz karakolun bir defa daha PKK'nın hedefi olması sabırları taşırdı. Uzmanlar 15 evladımızın şehit olmasıyla ilgili olarak Genelkurmay'a can alıcı 12 soru yöneltti

İşte o soruların diğerleri:
*Dağlıca saldırısında ortaya çıkan ihmalleri sağır sultan bile duydu ama Genelkurmay mesullerin cezalandırılması için harekete geçmedi, aksine “cezalandırılabileceklerini” yazanları yalanladı. Dağlıca sorumluları cezalandırılmış olsaydı, bugünkü “acı olay” da, daha vuku bulmadan önlenmiş olmaz mıydı?

*Terörle mücadele konusunda komutanlarımız sürekli olarak ağır arazi şartlarından şikâyet ediyorlar. Teröristler de aynı arazi şartlarına muhatap değil mi?.. Genelkurmay, “Maçı havanın yağışlı olmasından dolayı kaybettik” diyen teknik direktörün durumuna düşmüyor mu?..

*Genelkurmay Başkanlığı, bütün kışlalara astırdığı “Hiçbir mazeret başarının yerini tutmaz!” özdeyişinin kendisi açısından bir “anlam” ifade ettiğini düşünmüyor mu?

*Askerî yetkililer, terörist grupların takibinin çok zor olduğunu vurguluyorlar. 400 kişilik bir terörist grubunun, ağır silahlar ile “kayda değer zayiat vermeksizin” uzaklaşabilmeleri, “zorluğundan” şikâyetçi olunan “takip”ten çok daha güç bir iş değil mi?

*70 milyon, boğazından kesip, orduyu besliyor. Ordunun bütün ihtiyaçlarını karşılamak konusunda hiçbir fedakârlıktan kaçınmıyor. Ülke kaynaklarının çok büyük bir bölümünü savunma harcamaları tüketiyor. Böyle olduğu halde, bu kadar kritik bir bölgede görev yapan askerlerimizin üzerlerinde kurşun geçirmez yeleğin bile olmaması nasıl izah edilebilir?

“PKK KAMPLARI DEĞİL, BİZİM KARAKOLLAR BBG EVİ!”
Jandarma Kurmay Binbaşı Kemal Şahin, Kuzey Irak’a yönelik operasyonlardan sonra dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın “PKK kampları ‘BBG evi’ gibi” ifadesini kullandığını hatırlattı ve bu söylemin Aktütün’e yapılan saldırı ile altüst olduğunu belirtti. Şahin, “Anlaşılan bölücülerin kampları değil, bizim karakollarımız BBG evi! ABD ile sağlanan istihbarat anlaşmasına güvenen Sayın Büyükanıt, bu hain saldırı sonrası ne düşünüyor? ABD galiba, PKK ile de bir anlaşma yapmış!.. İsrail ve ABD istihbarat güçlerinden destek almayan PKK’lıların böyle bir saldırı gerçekleştirmesi mümkün değil. Terör devletleri ile terör anlaşması yapılır mı? Bunlar, bölgede çıkarları ne ise ona göre hareket ederler. Tabii bir de kimsenin gündeme getirmediği ve sustuğu Ergenekon gerçeği var” dedi.

“BU OLAYDA ERGENEKON PARMAĞI KESİN VAR”
Ergenekon terör örgütünün hedeflerinin arasında Türk- Kürt çatışması çıkartmak olduğunu vurgulayan Şahin, şöyle devam etti: “Bakın çok değil 4 gün önce bir aile kavgası, Altınova’da Türk-Kürt çatışmasına dönüştürülmek istendi. Kimdi bunu yapan? İddianamedeki belgeler, Ergenekon terör örgütünün bölgeyi üs olarak kullandığını ortaya koyuyor. Aslında daha büyük ve daha güçlü öfke uyandıran bir sansasyonel olaya ihtiyaçları vardı. Düşündüler... Dış destekçileri ve askeri bürokrasi içine sızan kolları ile yaptıkları görüşmeler sonucunda bu hain saldırının planını yaptılar. PKK ile Ergenekon’un ilişkisi sadece Ergenekon iddianamesi ile değil, bölücübaşı Öcalan’ın açıklamaları ile de ortaya çıkmıştı. Sonuçta emelleri ve amaçları da zaten bir... Ne o amaç? Bizi bize kırdırmak... ‘Yap-boz’un bütün parçalarını bir araya getirdiğimiz zaman bu olayı Ergenekon’un dışında tutmamız mümkün değil. Bu hain saldırı hakkında kapsamlı bir soruşturma başlatılır ve asker de olayın üstüne titizlikle giderse, güzide ordumuzun içine sızan Ergenekoncular tespit edilir. Ordu içersindeki ihanet zinciri de kırılır.”

“OLAY ‘BAŞIMIZ SAĞOLSUN’, ‘ŞEHİTLER ÖLMEZ’ DİYEREK GEÇİŞTİRİLEMEZ”
Saldırının Dağlıca baskını ile birebir örtüştüğünü vurgulayan Şahin, “Ülkenin güvenliğinden sorumlu olanlar aynı hataya iki defa düşmez. Aktütün Karakolu’na daha önce benzer saldırıların olduğunu görüyoruz. Sonra nasıl oluyor da, 5 saat süren bir çatışmada havadan ve karadan destek sağlanmıyor? Katırlar ve ağır silahlar ile bölgeye gelen teröristler, nasıl oluyor da ellerini kollarını sallayarak sınırı tekrar geçiyor? 23 PKK’lının öldürüldüğü söyleniyor. O terörist grubun içinde 5 saat süren bir çatışmada sağ kalan olmamalı. ‘Başımız sağolsun’, ‘Şehitler ölmez’ şeklinde sözlerle bu olay geçiştirilemez. Olayın acısı ile gündeme getiremediğimiz soruları sormanın zamanı gelmiştir. Bu sorulara TSK cevap vermek zorundadır. İhmallerin tesbitinin ardından da sorumlular cezalandırılmalıdır. Verilecek cevap yoksa o zaman yetkililer derhal istifa etmelidir” diye konuştu.

“ARAZİDEN BİZ ŞİKAYET EDİYORUZ, ONLAR ETKİLENMİYOR”
Bölgede görevli olan komutanların her operasyon sonrasında ağır arazi şartlarından şikâyetçi olduklarını belirten Şahin, “Bölücüler kilometrelerce yol kat ederek aynı araziden geçip bize baskın düzenliyor. Üstelik ellerinde ağır silahlar ve önlerinde katırlar... Bir de bu şartlarda güvenlik güçlerine görünmemeleri lazım. Biz aynı arazide kontrol sağlayamazken, sıcak takipte bulunamazken onlar gelip evlatlarımızı şehit ediyor. Bunun izahının yapılması gerekiyor” dedi.

“NASIL OLDU DA GÖREMEDİK”
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Hasan Köni ise şunları söyledi: “Öğlen vakti 400 kişi sınırımızı geçerek karakolumuza saldırı düzenliyor. Ve bu teröristler her nasılsa görülmüyor. Nerede koruma sistemlerimiz? Havadan kampları bombalayan TSK, kendi çevremizdeki olayı göremiyor. Sürekli olarak son teknoloji ürünü silahlar almamıza rağmen bunlardan neden faydalanamıyoruz? Bu kadar riskli bir bölgede görev yapan askerlerimizin üzerlerinde neden kurşun geçirmez yelek yok? Bir de ABD faktörü var. Tek cümle ile özetlemek istiyorum. ABD, Irak’tan çekilmeden sınır güvenliğimizi tam sağlamamız mümkün değil.”

“CASUS UÇAKLAR İSRAİL’DEN, YAZILIMLAR ABD’DEN”
Terör Uzmanı ve Siyaset Bilimci Reyhan İşeri de, İsrail’den alınan casus uçakların yazılımlarının ABD tarafından hazırlandığını hatırlattı. İşeri, şöyle devam etti: “Terör devleti İsrail’den 2 casus uçak aldık, yetmedi, bir de kiraladık. Bunların yazılımları ise Ortadoğu’ya kan ve gözyaşı getiren ABD’den. Irak savaşını hatırlayalım. Ne oldu?.. Yazılımları ABD’nin elinden sağlanan Irak uçaklarının hiçbiri işgal anında havaya bile kalkamadı. Sözüm ona Irak uçaklarını Fransa ve Rusya’dan almıştı, ancak yazılım ve kod şifreleri ABD’nin elindeydi. Yazılım kodlarını elinde tutan ABD, uçaklar havalansaydı bile istediği an düşürebilirdi. Şimdi biz nasıl olur da uçağı İsrail’den, yazılımı ise ABD’den sağlayarak istihbarat elde edebiliriz? Sağlasak bile yüzde 50’si hatalı olur. Uçaktan alınan şifreler ve bilgiler aynı anda PKK’ya bile iletilebilir. Savunma sanayiinde milli yazılım ve şifreleme sistemlerinin kullanılmasındaki ısrarlı talebimizin sebebi bu.”

ASLAN DEĞİRMENCİ-VAKİT

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.