Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Size yakıştı mı?

Size yakıştı mı?

Nazlı Ilıcak “Bugün”de dün “Doğu Perinçek ve Tayyip Erdoğan”ı yazmış.. Nazlı hanım eski bir gazeteci. Niye yazısının başlığını “Tayyip Erdoğan ve Doğu Perinçek” diye atmadı da, yukarıdaki gibi attı acaba! Kendine göre bir sebebi vardır herhalde..

Yazısında Akit’e de getiriyor sözü ve ardından da  kırmızı zemin üzerine, ayrı bir çerçeve içinde “Doğu Perinçek’in ‘Cemaat’in kökünü kazıyacağız’ röportajı Akit’te yayınlanır yayınlanmaz, Twitter’de Abdurrahman Dilipak ile Perinçek’in bir arada çekilmiş bir fotoğrafı dolaşmaya başladı. Acaba bu beraberliğin bir dostluk hikâyesi var mı? Belirli bir maksatla mı bir araya gelmişlerdi? Biri radikal İslam, diğeri Maocu.. Yoksa bu birliktelik diyalog ve hoşgörü sürecinin bir parçası mı?” diye soruyor..

Nazlı hanımın maksadı ne bilmiyorum ama, her şeyi birbirine karıştırmış..

Çok merak ediyorsa beni arayıp sorabilirdi.. Tanışmıyor değiliz..

Açıklayayım..

1980 sonrası ilk siyasi panel 7-8 Nisan 1987 tarihinde İstanbul’da Kenterler Tiyatrosu’nda BİLSAK tarafından düzenlenen Asaf Savaş Akat, Taha Akyol, Murat Belge, Yalçın Küçük ve Uğur Mumcu’nun katıldığı “Siyaset, Sivil Toplum ve Gelişme” konulu panelinden kısa süre sonra 2000’e Doğru dergisi tarafından 6 Haziran 1987’de İstanbul İnci Sineması’nda, ağırlığını Sol-Sosyalist aydınların oluşturduğu  bir başka panel düzenlendi.. O ikinci panelde Maoistlerle birlikte başka sol aydınlar da vardı.. O panelde Perinçek’le yan yana düşmüştük ve o resim, o günkü gazetelerde ve dergilerde çıkmıştı.. Yani 33 yıllık bir resim ve bir panel görüntüsü.. O günlerde sizinle de çıkan resimlerim var, Aybar’la da..

Ben GYV’den “Hoşgörü ödülü” aldım almasına da, benim ötekilerle, farklıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşama çabalarım, cemaatin bu proje ile ortaya çıkmasından çok daha eskilere dayanır..

Laf mı yani şimdi Nazlı Ilıcak’ın yazdıkları. Yakışıyor mu kendine.. Aklınca akıl karıştıracak.. İyi karıştırsın. “Mavi Marmara’dan niye indi” yalanı tutmadı, bir panel görüntüsünü servis edip kafa karıştıracaklar.. Arşivlere bir daha göz atın, 43 yıllık gazeteciyim, belki daha ciddi bir şeyler bulabilirsiniz, ha!

Nazlı hanım, dürüst ve samimi ise “Acaba bu beraberliğin bir dostluk hikâyesi var mı? Belirli bir maksatla mı bir araya gelmişlerdi?” şeklindeki sorularının cevabını merak ediyorsa, o her iki toplantıda konuşulanlar kitaplaştırıldı.. (Abdurrahman Dilipak / Savaş, Barış, İktidar / İşaret Yayınları), öteki toplantının metni ise (İslamiyet ve Barış Tartışması Doğu Perinçek, Abdurrahman Dilipak, Murat Belge Kaynak Yayınları).

Bu kitap, yayınevinin katalogunda şöyle tanıtılıyor: “2000’e Doğru dergisinin 6 Haziran 1987’de İstanbul İnci Sineması’nda düzenlediği, Hasan Yalçın’ın yönettiği, Murat Belge, Abdurrahman Dilipak ve Doğu Perinçek’in konuşmacı olarak katıldığı “İslamiyet ve Barış” konulu panelde yapılan tartışmalardan oluşuyor. Perinçek o konuşmasında “Amerikan işbirlikçisi iktidarlar, 1950’lerde başlatılan “Küçük Amerika olma” süreciyle birlikte, şeriatçılığın da önünü açtılar.” Ben de o yıllarda farkı kesimden insanlarla Amerikano İslam’dan sözediyordum. Daha sonra Amerikano Mehdi, TSE damgalı bir din tartışmaları yaptık. “Bu din benim dinim değil” diye bu TSE damgalı dine karşı çıktım sonraki yıllarda! Perinçek “1980 sonrası süreçte ise, ABD emperyalizminin “ılımlı İslam” programı doğrultusunda şeriatçılığın tırmandırılması olgusunu yaşadık.. Devlet içinde önemli mevzileri ele geçiren şeriat, şimdi iktidarın tümünü istiyor” diyordu.

Bakın hanımefendi, ben 43 yıllık bir yazarım. 43 yıldır her gün yazıyorum. Haftalık, aylık, yıllık iznim yok benim.. Ben “yakın tarihin yaşayan tanığıyım”. Hep şeffaf olduk. Ne yaptımsa yazdım. Gizlemedim ve utanacak bir şeyim de yok.. Sizin aldığınız aylık para, benim yıllık maaşımdan aldığından fazla olabilir. Ama bu size gerçekleri çarpıtma hakkı vermez..

Sanki sizin Cemaatçiliğinizin de profesyonel anlamda bir “iş” olduğunu düşünüyorum. Ama bu “iş” ne size, ne de onlara fazla bir itibar sağlamayacak. Eğer bir de bu şekilde, bilmeden, anlamadan, bu tür sataşmalarda bulunursanız yazık olur size..

Ben de bir zamanlar Akşam’da yazıyorum. Emin Şirin’le evliydiniz o zaman. Gazeteye gelip-gidiyordum.. “Hocaefendi” gazeteyi ziyarete geldiğinde oradaydım.. Öncesi ve sonrası sohbetleri biliyorum.. Bu konudaki hassasiyet ve ilginizin, samimiyetinizin şeklini ve derinliğini bilirim..

O zamanda Erdoğan ile “iş” tutuyordunuz, anlaşılan bu gün Cemaatle..

Beni bu işlere karıştırmayın hanımefendi! Bu işler size fayda sağlamaz..

Beni tanımış olmalısınız..

Ben, yaşını başını almış bir kişisiniz.  Sizi tanıyan biri olarak yaptığınızı size yakıştıramadım..

Olay bir Twitter manipülasyonu, Anayasa Mahkemesi’nin koruması altında bu saldırılar ve saldırganlar artık özgür! Cumhurbaşkanı da buna destek veriyor madem. Hani zaten dün de Türkçe Olimpiyatlarını desteklemiyorlar mı idi.. Ben bu ülkenin bir çocuğuyum, birileri dışarıdaki ülkelerin himayesine sığınarak, devlete ayar çekmeye kalkabiliyor.. Birileri yabancı ülkelerin istihbaratları ile birlik olup, her türlü dinlemeyi yapıp, iftiraları himaye edebiliyor. İçeride milli iradenin temsil makamındakiler ise, “yabancı”ları, kendi vatandaşına karşı koruma altına alabiliyor.. “Siyasi emellerini yabancıların siyasi emelleri ile tevhid eden birileri” içeride buna dayanarak bu ülkenin  çocuklarına karşı her türlü haksızlığı reva görebiliyorlar.. “Özyurdunda garip, öz vatanında parya” muamelesi görmek, böyle bir şey olsa gerek..

Durmak yok, yola devam. Gerçekler zamanla anlaşılacak nasıl olsa..

Evet Nazlı hanım, siz yazdıklarınızı ve üslubunuzu kendinize yakıştırdınızsa ona da bir diyeceğim yok..

Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
18 Yorum
Abdurrahman Dilipak Arşivi