Küçük Gizem’in Gerçek Katilleri

Küçük Gizem’in Gerçek Katilleri
Dönüp şöyle eleştirel bir gözle bakarsak kendimize, acaba Gizem’in ölümünde bizim de suçumuz var mı diye?

İtiraf Ediyorum Küçük Gizem’i Büyük Türkiye Öldürdü!

Dönüp şöyle eleştirel bir gözle bakarsak kendimize, acaba Gizem’in ölümünde bizim de suçumuz var mı diye?

Gerçekten yapabilirsek böyle bir içe dönüşü, muhakkak fark edeceğiz bu suçlunun aslında hepimiz olduğunu. Son haber manşetini de “O artık benim oğlum değil!“ okuyunca artık dayanamadım ve dedim ki kim sahip çıkacak bu oğlana? Nedendir bu anaların, babaların, halkın, resmi yetkililerin, siyasi organların, eğitimcilerin, din âlimlerinin, cemaat üyelerinin, medya çalışanlarının ve daha sosyolojik rolünden burada bahsedemeyeceğimiz kişilerin, suçlunun sadece tek kişiden ibaret olduğunu iddia etmesi?
Sözüm herkese değil, sadece vicdanı olana!

İlk önce katil zanlısının annesi Ayşe Akdeniz vazgeçti oğlundan ‘’O benim evladım değil, Oğluma idam istiyorum’’ dedi. Niçin böyle söylüyorsunuz Ayşe Teyze, siz yetiştirmediniz mi bu oğlanı siz büyütmediniz mi bu evladı evinizde ve yüreğinizde? Acaba siz Adana’dan taşınırken Türkiye’de kimler kendi vicdanlarından taşınabilecek?

Nedir bu zanlının komşularının, çevresinin ve akrabalarının hali; örnek oldukları, yetiştirdikleri, içlerinden çıkan oğlan bu günaha maşa oldu diye feryat etmeleri? Yoksa siz örnek olmadınız mı zanlıya? Sizin yanınızda büyümedi mi bu oğlan? Eğer "Benim bu bireyin yetişmesinde rolüm yok’’ diyorsanız, kendinizce haklısınız ama o zaman aklıma şöyle bir soru geliyor ve siz nerelerdeydiniz diyorum? Bu çocuk büyürken siz niye yoktunuz ve acaba daha hangi oğlanların ve kızların sorumluluğunu üzerinizden atabileceksiniz?

Televizyon, gazete ve internet aracılığıyla her türlü ahlaksızlık ve şiddet toplumda yayılırken bu dizileri ve filmleri keyifle izleyen ve çocuklarına da bunları izleten anne ve baba kendi vicdanlarından nereye taşınabilecek? Bu yayınları hazırlayan, yapan, satan ve tepki göstermeyen insanlar kendi vicdanlarından kurtulabilecek mi?

Siz ünlü sanatçımız hanımefendi çekilen dizide adabı muaşeret kurallarına uymadan bulunduğunuz erkeklerin yanında, sizi izleyen kızlara örnek olduğunuzu düşünecek misiniz?  Ya popüler sanatçı beyefendi nikahın olsun yada olmasın bir bayanla ahlak dışı görüntülerinin bir mesuliyeti olduğunu görebilecek misiniz? Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun çok kıymetli üyeleri, vatanımızın güzel gençliği bu şekilde kirletilirken yatağınızda rahat uyuyabilecek misiniz?

Ya siz taciz sahnesinin başrol oyuncusu, bu görüntümü izleyen bir erkek, yarın benim yaptığımı yaparsa benim mesuliyetim olmaz diyerek vicdanınızdan taşınabilecek misiniz? Ya da millet zaten bunlardan hoşlanır durumda mı? İtiraf edelim mi? Böyle olmasa argo kelimelerin, küfürlerin ve müstehcen sahnelerin tükenmediği filmler güzel vatanımızda gişe rekorları kırabilir miydi? Peki, çok kıymetli aile üyeleri çocuklarınızı bu filmlere gönderirken verdiğiniz paraların gelecekte kimlerin namusunu kirletebileceğini hayal edebilecek misiniz?

Ya siz sayın belediye başkanımız, esnaf abimiz; eşinize ve kızınıza stüdyoda giydirip de fotoğrafını çektirmekten hayâ edeceğiniz iç çamaşırını giymiş bayan resimlerini, fotoğraflarını nasıl olsa bir manken diyerek billboardına, vitrinine asarken vicdanının da asıldığını fark edebilecek misin? Müstehcen fotoğraflı gazeteleri satan sayın büfe ve market sahibi abimiz, başka kişilerin eşlerinin ve kızlarının resimlerini pazarlarken; kendi kızlarınızın ve eşlerinizin namusunu koruyabilecek misiniz?  Kazandığın paradan bereket bulabilecek misiniz? Bu paraları aile halkına afiyetle yedirebilecek misiniz? Kız çocuklarına ve torunlarına bir şey olmadı diyelim ya Adana’da ya Zonguldak’ta kız veya erkek çocukları tacize uğrarken vay şer.. Bu namussuzu asalım diyebilecek misiniz?
 
Asıl sorumluluğunun öğretim olduğunu iddia eden ve “zamane gençliği böyle” diyerek ders saatlerinin dışında öğrencilerinden sorumlu olduğunu düşünmeyen, öğrencisinin duyguları davranışları değişirken onlara bir arkadaş gibi değil bir materyal gibi yaklaşan ve belki de yoksul ve bilinçsiz ebeveynleri yeterince ve olması gerektiği gibi yönlendiremeyen eğitimci sen kendi çocuğunu yetiştirebilecek misin?

Siz psikiyatrist, psikolog, sosyolog ve ilgili diğer akademisyenlerimiz; devletin verdiği imkânları kullandığınız halde; bin bir türlü acılar içinde kıvranan halkın sorunlarına çözüm bulmak, onların ruhsal sorunlarını analiz ederek bu sorunların temel nedeni olan faktörleri tespit edip, devlet adamlarına yön vererek topluma katkı sağlamak yerine; hayali bir unvan için yazdığınız ve A, B, Z gibi indeksli dergilere gönderdiğiniz makalelerinizle harcadığınız kaynakların ve zamanınızın hesabını verebilecek misiniz?

Ya siz din görevlisi veya cemaat üyesi abimiz, temsil ettiğini zannettiğiniz dini aslında yaşamadığınızı ve toplumdaki her kesimi dinden ve ahlaktan da soğutarak soyutladığınızı önder olmanız gerekirken kindar olduğunuzu, başkaları ruhen ve manen aç olduğu halde sizler yatağınızda karnı tok olarak uyuyabilecek misiniz?

Siz emniyet ve adalet mensubu üyelerimiz, bir yakını kaçırılan ya da kaybolan biri müracaat ettiğinde, olayı resmi süreçlerle izah edip, yüreğinizi davaya koymadan, çaresizce gözyaşları içinde feryat eden anaları teselli edebilecek misiniz? Halkımızın bu kendinden geçmiş vaziyetini fırsat bilerek, asıl yapmanız gereken toplumun huzurunu sağlamak ve kültürel, ahlaki değerlerimizi de içine alabilen caydırıcı cezaları oluşturup, bunları kararlılıkla en yakınımıza dahi uygulamak ve toplumun gözyaşlarını kurutmak yerine örgüt içerisinde hareket ederek vatanını ve namusunu satarken, din kardeşim dediğine her kötülüğü yaparken kendi yakınlarınızı kötülüklerden koruyabilecek misin?
Ya Siz Sayın milletvekilleri, tüyü bitmemiş yetim hakkının olduğu maaşınızı alarak rahat bir yaşam! sürerken, ülkemizde günde onlarca kişi intihar ederken ve namusunu kaybederken, meclis te akıllı cep telefonunuzla okey oynayarak ruhunuza keyif verebilecek misiniz? Asgari ücretli işçilerin, yoksulun, kimsesizin sorunlarına çözüm üretecek projeler ile hizmet yapmanız gerekirken, gayrimeşru ilişkiler ile gündeme gelerek temsil ettiğiniz millete örnek olduğunuzu kabul etmeden, yapılan tecavüz ve cinayetlerin sorumluluğu zanlıya yükleyerek vicdanınızı rahatlatabilecek misiniz?  

Siz Sayın Bakanım, basın açıklamaları yaparken işlenen suçlar ile ilgili istatistikleri açıklayarak bizleri bilgilendirebilecek misiniz? “Çocuklarımıza çığlık atmayı öğretmemiz gerekiyor.’’ derken ve “Bizim toplumumuz bu insan tipini nasıl oluyor da yaratıyor?”  sorusunun cevabının ararken, suçu kimsenin üstlenmeyeceğini ve burada Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olarak politika yapmaktan öteye gidemediğinizi görebilecek misiniz?

Uzatmayalım çok kıymetli, sütten çıkmış ak kaşık gibi pak olan (!) insanlarımız, bu ülkede ki suçsuzları saymakla bitiremeyiz!  Bu sebeple suça odaklanalım. Sayın Başbakanımızın dediği gibi “Bu suçun cezası idam’’ ancak sadece yakalanan zanlı için değil! Zanlı ile birlikte vicdanımızın.

Çok kıymetli analar, babalar ve kanaat önderleri:

Bu kahreden olayların bir daha yaşanmamasını isterdim ancak artık ümitsizim; Acı ve sessizce yükselen çığlıkları duyabilecek ve gerektiğinde kendi vicdanını darağacında asabilecek sağlıklı bir toplum yerine çığlık atan çocukları yetiştirebilen insan topluluğumuz olduğu müddetçe daha çok kahır çekeceğimizi düşünüyorum.

Selçuk Tezcan
Yeşilhisar/KAYSERİ
Habervaktim Okuru

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
33 Yorum