Nefsinizle Cihad Edin

Nefsinizle Cihad Edin
Uzun günlerde sabrımızı, tahammülümüzü ortaya koyan oruç, bir bakıma nefsimizle cihat etmek. Allah (c.c.) bunu emretti, biz sabrımızın son sınırlarına kadar oruç ibadetini yapmaya çalışıyoruz

Rahmet, bereket, fazilet, gufran ayı Ramazan’a erişmiş bulunuyoruz. Ramazan’ı nasıl idrak etmeliyiz Müslümanlar olarak?

Ramazan bizim hayatımızda önemli bir yeri olması gereken zaman dilimi. Bütün anlar, bütün zamanlar hep kıymetlidir, biz bu dünyaya imtihan için gönderildik ve her nefesimiz bizden sorulacak. Nefes almasak yaşayamayız, aldığımız nefesi veremesek yine yaşayamayız. Nefes alıp verirken, nerede nefes alıp verdik, bu nimetlere teşekkür ettik mi? Allah’ın nimetleri saymakla bitmez… Bir ayeti celilede, “Sayarak bitiremezsiniz” diyor. Cenab-ı Hak bize her zaman imkan tanıyor, kapılarını açıyor da, insan ikili… Bir taraf var arştan gelmiş, ruhtan, Adem’i (A.S.) yarattıktan sonra, “Ruhumdan üfledim” diyor Cenab-ı Hakk. Bir tarafımız da çamurdan yaratılmış, nefis, beden tarafımız. Herkes kendi vatanını özler.

İnsandaki dualiteyi anlamak

Bedenimiz çamurdan yaratıldığı için, bizi aşağıya çekmeye çalışır, ruh tarafımız da bizi geldiği yere, arşa yöneltmek ister. Yani, insanda böyle bir dualite var. Bunlar sürekli mücadele eder. Hayat boyunca… Allah (c.c.) bizleri çok seviyor, kendi elleriyle yaratmış, özene bezene yaratmış. İnsanı çok sevdiği için, akıl vermiş, irade vermiş. Ama mücadelemizde yardımcı olsun diye kitaplar göndermiş. Peygamber göndermiş bize rehber olsun diye. Dünya hayatımızda, nefeslerimizi ne yolda tükettik, bizlere öğretsinler. Dünyaya gönderilişimiz, Allah’ın halifesi olarak gönderilmişiz. Biliyorsunuz Adem (A.S.) cennetten çıktıktan sonra, hatasında ısrar etmedi, tevbe etti. Adem (A.S.) Serendib adasına, Havva (A.S.) anamız da, Cidde’ye indirildi. Allah (c.c.) tarafından kovulan şeytan, “Sen beni bunun yüzünden kovuyorsun, bana müsaade et, ben de bunun nesline karşı mücadele edeceğim. İntikamımı alacağım” dedi. Rabbimiz ona müsaade etti. Ama, “Bana sığınanların kılına dokunamazsın” dedi. Nuh (A.S.) kavmine 950 sene peygamberlik yapmış. 950 sene kalabalıkta, tenhada, gündüzde, “Bırakın şu putları, insanca yaşayın, birbirinizi ezmeyin, inanın” demiş, ama 80 kişi inanmış. O da kızmış, “Allah belanızı versin” demiş, biliyorsunuz tufan olmuş. Tufan olduktan sonra, Cebrail (A.S.) O’na gemi yapmasını söylemiş. Gemiyi tarif etmiş… İnananları almış, hayvanları almış. Oğullarından birisi iman etmemiş… “Oğlum, La ilahe illallah de de, iman et. Şu gemiye sen de bin. Boğulacaksın” demiş. Oğlu, “Boğulmam, ben tepelere sığınırım…” Ama dalga götürmüş, O bir peygamber ama, insandır, “Allah’ım o benim evladım” feryadı çıkmış ağzından. Allah (c.c.), “O senin evladın değil” buyurmuş. İman yok, bağlantı yok. Geminin ucunda şeytanı görmüş. “Bu kadar insanın, hayvanın mahvına sen sebep oldun, yarın nasıl hesap vereceksin” diye sormuş. Şeytan “Allah yok” demiyor. Allah’ı inkâr etmiyor, Allah’ın emrine rest çeken birisi. “Nasıl hesap vereceksin?” O da inanıyor ahirete, ama inat işte. “Nasıl hesap vereceksin, tevbe et Allah’a…” “Tevbemi Allah kabul eder mi?” diye sormuş şeytan. “Dur, Allah’a bir yalvarayım”… Yalvarmış, Cebrail (A.S.) aracılığı ile Allah vahyetmiş, “Adem’in kabrine secde etsin, o zaman affedeyim…” Şeytan, “Ben onun dirisine secde etmedim, ölüsüne mi edeceğim, etmiyorum” demiş. Günahında ısrar etmek, işte şeytanlığın ta kendisi. Adem (A.S.) bir kusur işledi cennette, “Yemeyin” denilen meyveyi yedi, cennetten çıkarıldı. Ama, “Ey Rabbimiz biz ne ettiysek kendimize ettik, sen bize merhamet edip affetmezsen, biz ebedi zarar edenlerden oluruz” diye 300 sene ağlamış. Ramazan’a işte buradan geleceğim. Cenab-ı Hakk, Peygamberimizi çok seviyor. Kâinatı O’nun hürmetine yaratmış. Çok seviyor Resulü. Biz de elhamdülillah O’nun ümmetiyiz… 300 sene Adem (A.S.) yalvarmış, 300 sene sonra tevbesi kabul olmuş da, Arafat’ta buluşmuşlar. Arafat’ta buluşmuşlar, Müzdelife’de evlenmişler, insan nesli devam etmiş. Adem’in (A.S.)günahlarında ısrar etmeyip tevbe etmesi, hemen kendisine gelmesi insanlık. Bundan dolayı da Ademoğlu’nu Allah (c.c.) yeryüzünde kendisine halife seçmiş. Biz insanlar Allah’ın halifesiyiz. Bunun altında ne var? Allah (c.c.) inkar edenlere bile güneşini veriyor, kesmiyor. İnsan olarak biz Allah’ın halifesiysek, bütün neslimize, eşyaya, dünyaya, hayvanlara dengeli davranacağız. İnsanca davranacağız. İnsanda nefis var, insan bundan dolayı günaha meyilli. Cenab-ı Hakk her zaman duaları kabul ediyor, ama bir de bizi çok sevdiği için Ramazan’ı bize tahsis etmiş. Recep Allah’ın ayı, Şaban Peygamberin ayı, Ramazan ümmetimin ayı diyor Peygamberimiz. Allah (c.c.) her zaman tevbeleri kabul eder, samimiyetle, “Ben bir kusur işledim, beni affet” dese, “Allah (c.c.) bu duayı boş çevirmez” diyor Peygamberimiz. Ama bir de Ramazan’ı özel olarak vermiş, Ramazan’da bir iş yaptığınız zaman 70 kat ecir kazanıyorsunuz. Bir vakit namaz kılıyorsunuz cemaatle 27 kat sevap alıyorsunuz. Ramazan’da bunun üzerine bir 70 kat daha çarpacaksınız. Ramazan müminlerin ayı.

Uzun yaz günlerinde oruç tutmak, nefsimize yaptığımız en büyük cihattır değil mi hocam?

Evet… Uzun günlerde sabrımızı, tahammülümüzü ortaya koyan oruç, bir bakıma nefsimizle cihat etmek. Allah (c.c.) bunu emretti, biz sabrımızın son sınırlarına kadar oruç ibadetini yapmaya çalışıyoruz. Su içmek normal zamanlarda helal, yemek yemek helal. Allah (c.c.), “Oruç tutun” dedi, oruç tutuyoruz, camileri dolduruyoruz. Allah bu şartlarda günahlarımızı yakmaz mı? Bizi sevmez mi? Sevince de bizleri kalkındırmaz mı? Ramazan ayında camilere koşmak, başka ülkelerde yok. Ben dünyanın her yerini gezdim. Bu aziz milletimizin güzel bir hasletidir. Ramazan’da günahlarımızı sıfırlamalıyız. Ramazan’da ağlayacağız, günahlarımıza tevbe edeceğiz, oruç tutacağız.

Teravih namazı ve gürül gürül salavat

Ramazan’da namazlarımızın arkasından gürül gürül salavatlar getiriyoruz. Elhamdülillah bizim milletimiz, başka hiçbir İslam ülkesinde olmayan biçimde camileri dolduruyor, arkasından gürül gürül, iştahla şevkle salavat getiriyor. Efendimiz buyuruyor ki, “Şu üç kimsenin burnu yere sürtsün. Bir: Ramazan gelir kendisini affettirmez. İki: İhtiyar annesi babası var, onlara bakarsa, Allah kendisini affediyor. Onlara bakmazsa, burnu yere sürtsün. Üç: Bir mecliste benim adım anılır, bana salavat getirmeyen kimse” Peygamber Efendimiz, kendisine getirilen salavatların, kendisine takdim edildiğini söylüyor. Allah buyuruyor ki, “Beni sevmek isteyen, Peygamberimi sevsin”. Ben şuna yoruyorum. Biz ehli sünnet inancını dünyaya yaymışız, Viyana kapılarına kadar adaleti götürmüşüz. Sapık fikirlere karşı mücadele etmişiz. Ehli sünnet inancı, dengelidir. Böyle bir milletiz. Zaman zaman zorlanmışız, ama hiç tuşa geldiğimiz yok. Ama görüyorsunuz Suriye’yi, Irak’ı hiç başları dertten kurtulmuyor. Benim kanaatim, onlar sünnete bizim gibi uymuyor. Bizim gibi salavat getiriyorlar mı? Hayır. Ben hacca giderken Halep üzerinden geçtim. İki oğlumla birlikte camiye gittim. Cami dolu. Dört rekât kıldılar caminin yarısı gitti. Bir dört rekât daha kıldırdı teravihi, caminin diğer yarısı da gitti. İmam, arkasına baktı, bizi gördü, biz olmasak o da gidecek. Yirmi rekâtı tamamladık elhamdülillah. Teravih sünnettir..

“Oruçlu inanarak Ramazan’ını geçiren Mü’minin geçmiş günahları silinir”. Peygamberi memnun ediyoruz, Allah da bizi memnun ediyor. Bu aziz milletin sırtını hiç kimse yere getiremez. Şu Çanakkale’nin örneği hiçbir yerde yoktur. Dünyanın en muazzam teknolojisiyle bütün devletler gelmişler. Senelerce 9 cephede savaşmışız… Gencimiz kalmamış. Yemen, Galiçya, Kafkasya… Gücümüz kalmamış. Ekmek yok… Biz bu şartlarda almışız memleketi. Allah’a güveneni Allah aziz ediyor. Peygamberini seveni de Allah (c.c.) seviyor. Bu aziz millet, Peygamber sevgisi, merhamet için camileri Ramazan’da doldurup taşırıyor. Gürül gürül salavatlar getiriliyor. Böyle olduğu için de sırtımız asla yere gelmeyecek.  Biz insanız, günaha meyilliyiz, Allah (c.c.) bize Ramazan’ı bir fırsat olarak vermiş. Bu ay içinde camilere koşalım, teravihleri kılalım, gürül gürül selavatlarımızı getirelim, Resulullah (S.A.V.) efendimize salavatlarımızı gönderelim. Kadir Gecesi’nde günahlarımıza ağlayalım. Yaptıklarımızı, pişmanlığımızı gözyaşımızla, dualarımızla, dile getirelim. Sanki 83 yıl ibadet etmiş gibi, tevbe etmiş gibi kazananlardan olalım. Ramazan’ın adı zaten buradan gelmektedir. Çok kızgın güneş, pislikleri ne yapar? Yakar, kurutur, koku moku kalmaz. Ramazan da yakar, kurutur. Ramazan’ın adı buradan geliyor. Uzun günlerde oruç tutuyoruz, 17-18 saat.

Milli Gazete

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum