Akdoğan: İllegaliteye Göz Yummayız

Akdoğan: İllegaliteye Göz Yummayız
Gazetelerin Ankara Temsilcileriyle buluşan Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Kürtçe okul provokasyonuyla ilgili “Süreç var diye bu tür illegaliteleri sineye çekelim gibi bir yaklaşım söz konusu değildir" dedi.

Gazetelerin Ankara temsilcileriyle bir araya gelen Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, gündeme ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun 10 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan’ı tebrik etmediğini hatırlatan Akdoğan, bunun yüzde 52’lik seçmen kitlesini aşağılayan bir anlayış olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun uzlaşı mesajları rağmen muhalefet liderlerinin gerginlik stratejisi güttüğünün altını çizen Akdoğan, “Sanki Türkiye’de bir savaş hali var. Böyle cinnet halinde konuşan bir muhalefet anlayışı. Sana karışan yok, elleyen yok, yumruk atan yok. Sen habire yumruklamaya çalışıyorsun. O zaman sende bir problem var demektir. Şimdi bakın Bahçeli’nin, Kılıçdaroğlu’nun konuşmalarına. Yani burada bir sataşma, onlara bir şey diyen mi var da bu kadar hakaretamiz birtakım konuşmalar yapılıyor? Bunlar eski Türkiye’nin lafları. Bunlardan da gına geldi. Yok kutuplaşma vs. Yumuşama mesajı vermekten yumuşama mesajı vermenin kıymeti kalmadı. Burada kapıları kapatan, köprüleri atan kaybeder. Sayın Başbakan da çok açık söyledi. ‘Ben elimi uzatırım. Elim havada kalırsa bir daha elimi uzatmam. Kim elini de uzatırsa elini tutarım.’ Bu iyi niyet göstergesidir. Peşinen ‘kardeşim ben oynamıyorum’ diyen varsa o kaybedecektir. Şu anda baktığımda ne Cumhurbaşkanı’nda ne de Başbakan’da böyle dışlayıcı bir yaklaşım var. İkisinin de sıkılı yumruğu yok. Başbakan çok iyi niyetli. O gün Sayın Bahçeli’nin yanına gitti, sohbet etti. Böyle bir kriz var. Muhalefet, iktidar birbirinden koptu denecek bir tablo yok şu anda. Bunun da olmaması için çaba göstermemiz lazım” dedi.

YENİ ANAYASA SÖZÜ

Anayasa konusunda toplumda büyük bir beklentinin olduğunu belirten Akdoğan, “Bütün partilerin de birtakım sözleri, vaatleri var. Bence yeniden bunu denememiz lazım. Yani ‘seçime bu kadar süre var’ demeden, en azından anlaşılan maddelerin çıkarılması konusunda çalışmalıyız. Buna yanaşmazlarsa o zaman seçimlerde AK Parti’nin alacağı milletvekili sayısı önemli” diye konuştu.

“PSİKOLOJİK HAREKAT YÜRÜTÜLÜYOR”

Son dönemde uluslararası kamuoyunda AK Parti hükümetinin “IŞİD’e destek verdiği” şeklinde karalanmaya çalışıldığına dikkat çeken Başbakan Yardımcısı Akdoğan, şunları söyledi: “Uzunca bir zamandır AK Parti’ye karşı bir algı operasyonu yapıldı. Gezi olaylarında vs. Bir gazetecilik, yayıncılık faaliyetinin ötesinde bir psikolojik harekat yürütüldüğünü görüyoruz. Yani bunların bir kısmı hükümeti baskılamak için, hükümete zarar vermek için yapılan işler. Bir kısmı da genel olarak Türkiye’yi baskılamak için yapılan psikolojik harekat operasyonları. Bu son dönemde IŞİD üzerinden biraz daha köpürtülmeye çalışılıyor. Bu konuda bizim duruşumuz net. AK Parti’nin bu konuda ortaya koyduğu duruş çok açıktır. Yani İslam dünyasında demokrasi, temel hak ve özgürlükler, sivil siyaset, şiddete, teröre karşı olma, silahlı mücadeleyi tamamen ademe mahkum etmek konusunda en net fikri olan ve bu kadar büyük bir siyasi hareket yok zaten. Bu yüzden buradan kimse AK Parti’ye toz konduramaz. AK Parti’nin varlık sebebi ve bütün fikriyatı bunun üzerine kurulmuştur ve bunlara şiddetle karşıdır. Kim olursa olsun, kimden gelirse gelsin, rengi ne olursa olsun bu yöntemi biz toptan reddediyoruz. Bu yüzden böyle bir ilişkilendirme çabası kesinlikle doğru olmaz.”

PARALELLE İLGİLİ ELDE EDİLEN BAŞARI

Tavizsiz süren mücadele sonucu paralel yapının deşifre olduğunu ve toplumda bu yapıyla ilgili bir güven sarsılması yaşandığını kaydeden Akdoğan, “Bu noktada başarılı olduğumuz kanaatindeyim. Yani farkındalık oluşmuştur, büyük bir güven sarsılması yaşanmıştır. Devlet kurumları içerisinde devletin gücünü kullanarak, devlete operasyon çeken, siyasi iktidarı düşürmeye çalışan, siyaset mühendisliğine soyunan, ülkeyi biz yönetiriz şeklinde vesayetçi bir yapı oluşturmak isteyen bu anlayışın deşifre olmasını önemsiyorum. Onun ötesinde idari birtakım tedbirlerle mesafe alındığını görüyoruz. İşte birtakım yürüyen davalar olduğunu görüyoruz. Tabii bu uzun soluklu bir mücadeledir. Bu AK Parti’nin bir kavgası da değildir. Bu devletin bir hukuk mücadelesidir ve ben bunu bir demokrasi mücadelesi olarak algılıyorum” ifadelerini kullandı.

“KUTSAL DAVASI İÇİN MÜBAH GÖREN ÇARPIK…”

Cemaat kisvesi altında illegal işlere bulaşan paralel yapının tabanda da ciddi şekilde sorgulandığını dile getiren Akdoğan, şöyle konuştu: “Sevap kazanırcasına günah işleyen bir anlayış var. Yani kişisel olarak kendisine mübah görmeyeceği şeyleri o mekanizmaya, o yapıya meşru gören ve bunu hiç de üzerine almayan, çok da kötülük yapmasına rağmen kişisel olarak üzerine almayan ama o mekanizmanın kutsal davası için onu mübah gören çarpık bir anlayış var. Bu anlayışın da artık sorgulanmaya başlandığını görüyorum. Yani ‘amaca ulaşmak için her yol mubahtır’ anlayışı. Bunu daha önce başka örgütlerde de gördük. Özellikle muhafazakar kesime çok büyük zararlar veren, hem algı olarak hem de işte insanların hayatına son vermek şeklinde zarar veren başka örgütlerde de gördük. Yani amaca ulaşmak için her yolu mübah görürseniz, kendinizi hakikatin önüne yerleştirirseniz, yalan, iftira vs. tüm bu kötülükleri kendinize meşru görmeye başlarsanız işte o zaman kendinizi de arkanızdan gelenleri de uçurumdan sürüklüyorsunuz. Dediğim gibi bu uzun soluklu bir mücadeledir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu konudaki hassasiyeti önemli. Bütün devlet aygıtını bu mücadelenin bir parçası haline getirmek ve bir duruş sergilemek lazım. Bu sadece hükümetin meselesi değil. Bu ulusal güvenlik meselesiyse bütün devlet aygıtları bir şekilde bu mücadelenin arkasında durmalıdır.”

“ÇÖZÜM SÜRECİ TARİHİ BİR FIRSAT”

Bölgedeki gelişmeler ve çalkantılar bağlamında Türkiye’nin çözüm sürecini başlatmış olmasını ve kendi içinde bir nihai çözüme kavuşturma yolunda yürüyor olmasını tarihi bir fırsat olarak gördüğünü belirten Yalçın Akdoğan, “Bunu çok önemsiyorum. Başbakan da söyledi. ‘Bu Türkiye’nin bir başarı hikayesidir’ diye. Gerçekten bölgedeki bu çalkantının bir tarafında mezhep çatışması arzu edenler var, bir tarafında etnik çatışma arzu edenler var. Farklı farklı zeminlerde fay hatları kırılmaya çalışılıyor ve demokrasiye karşı bir takım anlayışlar olduğunu görüyoruz. Baktığınızda Ortadoğu’da, Kuzey Afrika’da… Yani Türkiye’nin ortaya koyduğu örnekliğin bunların panzehiri olduğunu düşünüyorum. Türkiye güçlü bir demokrasi mesajı veriyor” şeklinde konuştu.

“BUNLAR UCUZ SİYASİ MANEVRALAR”

Güneydoğu’daki Kürtçe okul provokasyonuna da değinen Akdoğan, şunları kaydetti: “Burada bir okul falan yok. Burada bir işi provaya çevirme, suiistimal yapma durumu var. Ortada bir okul açılmış mı? Yok. Kürtçe eğitim tartışması da değil bu. Kanun ve nizam tanımadan, herhangi bir usulü yerine getirmeden herhangi birisi hastane işletebilir mi? Orada imam hatip okulu da olsa buna izin verilmeyecekti. Çünkü ortada bir okul yok. Yani mevzuata uygun yapılmış bir başvuru, bir çalışma yok. Siz okul açmak istiyorsanız bunun şartları bellidir. Başvuruda bulunursunuz, gerekli fiziki şartları oluşturursunuz, müfredatınızı hazırlarsınız, bunu Talim Terbiye’ye gönderirsiniz, onaylanır vs. Bunun bir sürü prosedürü var. Biz bunların hiçbirini yapmıyorsunuz, ben buraya okul açtım! Ha devlet de Kürtçe’ye karşı! Şimdi bu çok ucuzculuk. Bu meslek lisesi de olsa, imam hatip lisesi de olsa yine izin verilmez. Çünkü burada usulüne uygun bir işlemin yapılması gerekiyor. Bu Kürtçe meselesi falan değil. Burada üzüm yemeye mi çalışıyorsunuz, bağcıyı dövmeye mi çalışıyorsunuz? Çözüm sürecini bu tür siyasi taktiklere kurban etmemek lazım. Yani bir şekilde iktidar bundan nasıl zarar görür? Bunlar ucuz siyasi manevralardır. Bunları doğru bulmuyorum. Sürece de fayda getireceğine inanmıyorum.”

“GEREKEN NEYSE YAPILACAK”

“Bölgede son dönemde yol kesme, haraç alma, mahkeme kurma, iş makinası yakma gibi birtakım eylemler de kırılganlık üreten eylemlerdir” diyen Akdoğan, “Bunlar da bölgedeki normalleşmeyi zayıflatan, çözüm süreci açısından kırılganlık ve risk üreten gelişmelerdir ve bölge halkı da bundan son derece rahatsızdır. Eylemsizlik sadece karakol basma, kurşun atma meselesi değildir. Bunlar da terörün alt başlıklarıdır. Bütün şiddet ve asayiş olayları da eylemsizlik kararı içerisinde olmalıdır ve Türkiye’yi PKK’lı teröristlerin terk etmesi süreci de yeniden başlamalı. Gerilim, baskı bu tür olaylar olmazsa burada halk üzerinde kontrolü kaybederiz düşüncesi var. Bir şekilde bu tür olaylarla kendi gücünü korumaya çalışan bir anlayış olduğunu görüyoruz. Yani çözüm süreci bir şekilde devam etsin ama biz bölgedeki nüfuzumuzu geliştirebilmek için bir taraftan da baskı kurmaya devam edelim anlayışı. Buna bizim göz yummamız mümkün değil. Süreç var diye bu tür illegalite, hukuksuzlukları, taşkınlıkları, asayiş olaylarını bunları sineye çekelim gibi bir yaklaşım söz konusu değildir. Burada yapılması gereken ne varsa yapılacaktır” dedi.

“KURUMSALLAŞMANIN TEZAHÜRÜ”

AK Parti’nin geçiş sürecini başarıyla tamamladığını vurgulayan Başbakan Yardımcısı, “Türk siyasetinde bunun bir örneği yoktur. Siz cumhurbaşkanı değiştireceksiniz, başbakan değiştireceksiniz, genel başkan değiştireceksiniz, MYK değişecek, kabine değişecek, grup değişecek ve hiçbir sıkıntı yaşanmadan, en ufak bir çatlama, patlama, bölünme, herhangi bir kırgınlık vs. olmadan. Bu süreci bu noktaya getirebilmek gerçekten büyük bir maharettir ve bu Tayyip Erdoğan’ın başarısıdır. ‘AK Parti kurumsallaştı mı, kurumsallaşmadı mı? Hep karizmatik bir lider var. Ne olacak bu partinin hali?’ diye sorulan sorulara Tayyip Erdoğan en güzel cevabı verdi. ‘AK Parti’yi kurumsallaştırdım kardeşim’ dedi. Bu kurumsallaşmanın tezahürüdür. Burada AK Parti camiası da ahlaki bir duruş sergilemiştir” değerlendirmesini yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görev süresi boyunca teamüllere uyacağını ifade eden Akdoğan, “Tayyip Erdoğan anayasa ve yasalarda ne varsa onu yapar. Bunları zorlayacak bir işin içine girmez. Bundan sonraki süreçte kriz bekleyenler boşuna bekler. Yani fiilen farklı bir sisteme geçildi, farklı bir sistem uygulanıyor gibi bir şey doğru değil. Böyle bir şeyi de zorlamaz. Ama yetkisi neyse o yetkiyi de kullanır” diye konuştu.

“BENİ ÜZÜYOR”

Paralel yapı tartışmaları gölgesinde 12 Ekim’de yapılacak olan HSYK seçimlerini de değerlendiren Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, şöyle konuştu: “Yargının bu tür konularla anılması beni üzüyor. Bu önemli, hayati bir seçim olabilir. Ama bunu ülkenin kaderini belirleyecek en hayati şey, olmazsa kıyamet kopar şeklinde algılamak da doğru değil. Ülkenin kaderini, geleceğini 12 bin kişinin yaptığı seçim belirlemez, 55 milyonun yaptığı seçim belirler. Hiç kimse de ‘55 milyonun yaptığı seçim ve ülkenin genel gidişatı konusunda bunlar önemli değildir. Ben buna karar veririm. Biz belirleriz’ diyemez, devlete meydan okuyamaz. Bundan dolayı da çok fazla kaygı pompalanmasını doğru bulmuyorum. Ama önemli bir seçimdir. Herkesin hem yargının hem de ülkenin genel selameti açısından daha serinkanlı düşünerek karar vereceğini temenni ediyorum.”

Yener Dönmez / Akit

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum