Eğitimde Sorun: Sistem

Eğitimde Sorun: Sistem
Tartışmalar eğitimde sorunun “sistem”de olduğu noktasında yoğunlaşıyor. Kimi eğitimciler bir takım yapısal değişikliklerle düzelme olabileceğini savunurken kimi eğitimciler ise ancak kökten sistem değişiklikleri ile sorunun giderilebileceği görüşünde.

Gençliğin geldiği noktadan duyulan rahatsızlık eğitimciler tarafından tartışılmaya devam ediyor. Dün olduğu gibi bugün de eleştirilen gençlik ise kesintili ya da kesintisiz mevcut “eğitim sistemi”nin bir ürünü. 

Kimi eğitimciler bir takım yapısal değişikliklerle düzelme olabileceğini savunurken kimi eğitimciler ise ancak kökten sistem değişiklikleri ile sorunun giderilebileceği görüşünde. Habervaktim olarak eğitim sisteminin durumunu, okullarda yetişen gençliğin halini ve ideal eğitimi “Çocuk Eğitimi ve Aile” isimli kitabın yazarı ilahiyat kökenli eğitimci-yazar Şefik Sevim ile konuştuk:

EĞİTİMCİ YAZARDAN ÇARPICI AÇIKLAMALAR

-Bugünkü eğitim sistemi, değer üreten bir insan tipi mi yoksa kendi işleyişi içerisinde “makbul vatandaş” mı yetiştiriyor?

Sistem bu çarkıyla cezaevi, okul gibi birçok kurumu standart ve steril vatandaş üretme merkezleri haline getirmeyi hedeflemekte. Bu durum bizatihi sistemin kimyasından kaynaklanmakta. Bu anlayışın yakın tarihimiz açısından miladı Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun yürürlüğe girmesidir.

EĞİTİM SİSTEMİMİZ İLE TOPLUMUMUZUN TEMEL İNANÇ VE DEĞER KODLARI UYUŞMUYOR

-Eğitim sistemimizin temel kodları ile toplumumuzun inanç, değer kodları uyuşuyor mu?

Hayır, uyuşmuyor. Eğitim sistemimizin temel kodları toplumumuzun temel inanç ve değer kodlarıyla uyuşmadığı için Türkiye’de arzulanan düzeyde bir aydın kitlesinin yetişmediği söylenebilir. Bu sorun her şeyden önce münafık tipler üretir.  Bugünkü toplumumuzun da inanç ve değer kodları ne kadar muhkemdir bu da ayrı bir tartışma. Ama bu gerçekliği yaşıyor olmamız, eğitim sistemimizin tartışılması gereken vakii durumunu görmemezlikten gelmemizi gerektirmez.

Ailelerin, en yetenekli, üretken çocuklarını değer üreten kurum ve kuruluşlara göndermekten çok, dünyevi kriterleri önceleyen yerlere yerleştirme çabaları değer erozyonunun müsebbib unsurlarıdır.

‘GEZİ’ KUTSALLA SORUNLU BİR EĞİTİMİN SONUCUDUR

-Peki, eğitim sistemimiz gençleri hangi amaçlar doğrultusunda eğitiyor?

Bugünkü eğitim sistemimiz; ne yazık ki binalarımızın fiziki şartlarından tutun öğretmen kadrosunun arzulanan düzeyde bir zihniyet taşımamasına kadar Müslümanca bir hassasiyet açısından sıkıntılı addedilebilecek sorunlu bir eğitim anlayışını merkezde tutmaktadır. Cumhuriyetin elit kadrolarının kutsalla sorunlu nesiller yetiştirmeye matuf hesapları bugün “gezi ruhu”yla sokağa yansımıştır.  Bugünkü eğitim sistemimizin, gençleri bireysel anlamda dünyevi standartları yakalama uğruna ve kariyer elde etme merkezli laik algılar doğrultusunda eğittiği bir gerçek. Tanzimatla beraber başlayan seküler hayat tasavvurunun ilk adımları eğitim kurumlarında başlatılmış, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ve Köy Enstitüleri gibi uygulamalarla kendi kadim değerlerinden kopuk bir toplumsal yapıyı oluşturma adına çeşitli mühendislik projeleri uygulamaya konulmuştur. 

“LAY LAY LOM” BİR GENÇLİK

Eğitim sistemimizde değerler eğitiminin daha yeni farkına varılmış “lay lay lom” bir gençlik küçümsenmeyecek bir kitleye dönüşmüştür. Sorgulanamaz ikonlar, tabular ve ritüellerin törensel anlamda kutsanmasıyla milyonlarca genç fıtri değerleriyle mesafeleştirilmiştir. Ulusçu ve milliyetçi refleksler eğitimin belirleyici mayası kabul edildiğinden Anadolu mayasının ruhu incitilmiştir.

EĞİTİM SİSTEMİMİZ MEKANİK, RESMİ, BÜROKRATİK…

-Eğitim kelimesi eski Türkçede “terbiye” kelimesi ile ifade edilirdi. Eğitimden geçmiş insanlara ‘terbiyeli’ denirdi. Bu açıdan günümüz eğitim sistemi ve gençleri nasıl değerlendirirsiniz?
Terbiye kelimesi, Rab kelimesinden türemiş olmasıyla manidardır. Terbiye kelimesinde bir sıcaklık bir disiplin ve bir aidiyet vardır. İslam’ın eğitim sisteminde yüz yüze, göz göze daha insani bir tarz söz konusudur.  Modern algılardan uzak, fedakarlığın esas alındığı bir eğitim anlayışı söz konusudur. Bugünkü eğitim sistemimiz mekaniktir, resmidir, bürokratiktir, dayatmacıdır. Fıtri olana hayat hakkı sınırlıdır. İslami eğitim sisteminde medreselerin vakfı, bahçesi vardı. Havuzlar vardı. Relaks bir atmosfer hakimdi. Bu insan tabiatı ve ruh sağlığı açısından ayrı bir kişilik inşasını beraberinde getirmekteydi. 

MÜMİN İÇİN EĞİTİM BİR GENCİN İFFETİNDE BİLE YAKALANABİLİR

Eğitimle ilgili en temel yanlış algımız, eğitim gibi kapsamlı bir kavramı standart mekanlara mahkum etmektir. Bu çerçevede düşündüğümüzde bir mümin için eğitim; bizi terbiye eden, hayata anlam katmamıza vesile olabilecek her türlü salih ameli yapma alışkanlığını kazandıracak, hayatın yakıcı gerçekliği karşısında bir irade bahşedebilecek her türlü çabadır.  Bu bazen toprak damlarımızda, eyvanlarda yaşlı bir dedeyi dinlerken kazanılabilir, bazen bir dulun sabrında, bazen de bir gencin iffetinde yakalanabilir. 

AŞIRI ÖZGÜVENİ OLAN, UYARILARA KAPALI BİR GENÇLİK

-Çağdaş(!) eğitim sisteminin sormayan, sorgulamayan, açık ve doğru düşünüp karar veremeyen gençler yetiştirdiği doğru mu?

Evet, ne yazık ki bugünkü eğitim sistemimiz bir yönüyle sorgulamayan güçlü bir şekilde düşünüp karar veremeyen gençleri yetiştirdiği gibi bir yönüyle de çok gariptir ama tam ters orantıda aşırı şımarık, kendine güvenen, aşırı özgüveni olan, uyarılara kapalı, her türlü bilgiye ulaşırım edasında olan ukala bir gençlik de yetiştirmektedir. Bu gerçeklik belki de ruhunu boş bıraktığımız bir gençliği mirasyedi psikolojisine sürükleme yanlışlığımızdır. Her türlü araç gereçlerle donatılmış ortamlarda yetiştirilip, steril bir hayatın, internet ağlarıyla her türlü bilgiye ulaşabilmenin müsebbib olduğu bir psikolojidir. 

İFRAT-TEFRİT DENGESİZLİĞİ KİŞİLİK EROZYONUNU OLUŞTURUYOR

Bugünkü ailelerimizin bu konuda katkılarının olduğunu göz ardı edemeyiz. Hayatın gerçekliğinden uzak, steril bir hayat içerisinde abartılı bir sevgi ve ilgiye boğulan bugünkü çocuklarımız gereken iradeyi, programlı, disiplinli bir hayatı inşa etmekten aciz bir duruma düşürülmüşlerdir. Ne yazık ki bugünkü çocuklarımız kimi ailelerimizde birer tabu haline getirilmişlerdir. Bu ifrat-tefrit dengesizliği ne yazık ki beraberinde bir kişilik erozyonunu da oluşturmaktadır. 

ALTERNATİF EĞİTİM ORTAMIMIZ, ÖNCELİKLE EVLERİMİZ OLMALIDIR

-Okullarda verilen eğitim gençlerde doğru bir kişiliğin oluşmasını sağlıyor mu? Doğru bir kişilik oluşturan eğitim sistemi ve ailelerin buna katkısı nedir nasıl olmalıdır?

Okullarımızın verdiği eğitimle gençlerimizde doğru bir kişilik gelişmiş olsaydı toplumsal kalitemizin bu kadar irtifa kaybetme riskini konuşmuş olmazdık. Uyuşturucu bağımlısı çocuklarımızı bu kadar konuşmazdık. Öncelikle şunu kabul etmeliyiz ki gerçek bir İslami şahsiyetin inşası, alternatif eğitim ortamlarımızla mümkün olabilecektir.  Alternatif eğitim ortamımız, öncelikle evlerimiz olmalıdır. Ev sohbetlerimiz, seminerlerimiz, etkinliklerimiz, kurslarımız, kermeslerimiz vs…

DEĞERLER SİSTEMİ KİMLİK VE HEDEFLERİ OLUŞTURUR

-Bu durumda çocukları, gençleri eğiten okullar mı? Yoksa moda, müzik, film ve diziler mi?

Her değerler sisteminin kendine özgü müktesebatı, ilkeleri, disiplinleri, idealleri, malzemeleri, ortam ve mekanları vardır. Bunların işlevselleştirilmesiyle kimlikler ve hedefler oluşur. Bu da bir bütün olarak eğitim atmosferini oluşturur. Peygamberimizin Mekke’nin kenar mahallelerinde Kur’an öbeklerini ziyaret çırpınışları belki de bunun göstergesidir. Ashab-ı Suffa, Darul Erkam bu işleyişin bir parçasıdır. Modern toplumda şunu teslim etmeliyiz ki; okul ve evin dışında sokak diye tabir edebileceğimiz moda, müzik, vitrin, görsel dünya, internet vs malzemelerin oluşturduğu dünya inanılmaz derecede belirleyici bir durumdadır.

MODERNİZMİN HAZCI DÜNYASI GENÇLİĞİ ŞEKİLLENDİRİYOR

Vahyi değerlerden yoksun kitleler bu albenili dünya içerisinde boğularak değerler aşımını hızlandıracak figürler durumuna düşmüşlerdir. Bunların üstüne modernizmin bireyselleştiren hedonist hazcı dünyası da eklenince bugünkü gençliğin bu minvalde şekillenmesi kaçınılmaz bir gerçekliğe dönüşmüştür. Bu gerçeklik müminlerin bu duruma teslim olmalarını gerektirecek bir durum değildir kuşkusuz. Kendimize özgü dünyamızda ümit var olmayı ibadi bir hassasiyet kabul ederek salih amelleri bereketlendirmeyi hayatı anlamlandırmamız için zorunlu bir duruş olarak görmemiz gerekir.

ÇOCUKLAR MÜSLÜMAN AİLELERİN HEM CENNETLERİ HEM DE CEHENNEMLERİDİR

-Bu durumda evinin son moda mobilyalarla döşenmesini, altında iyi bir araba olmasını önemsediği kadar çocuklarının iyi bir eğitim almasını önemsemeyen ailelere düşen görev ve sorumluluklar nelerdir?

Müslüman aileler çocuklarının hem kendi cennetleri hem de cehennemleri olabileceğini hesaba katmalıdırlar. En büyük sermayemiz çocuklarımızdır. Bu konuda bizi sağlıklı düşünmeden uzaklaştıran önemli unsur belki de farkında olamadığımız ürkütücü dünyevileşme gerçekliğimizdir.  Sonu gelmeyen hazlarımızın, tutkularımızın, tüketimdeki rekabetimizin, gösteriş hastalığımızın bizi dış dünyamızdan kopararak gettolaştırıp küçücük hesapların insanı haline getirmesidir.

İyi bir eğitimden kastımız kuşkusuz Allah’ın muradına uygun bir eğitimdir. Dolayısıyla Müslüman ailelerin en değerli çocuklarının hem sosyal müspet ilimler alanında hem de İslami ilimler alanında ehil bir insan olmasını sağlayıcı imkanlar oluşturulmalıdır.

EVLERİMİZİ SHOWROOM TARZINDAN KURTARIP UHREVİ BİR MEKANA DÖNÜŞTÜRELİM

Dünyevi tüm imkanlar kendisine feda edilebilecek kadar değerlidir insan. Yeter ki hakikati öğrenme arayışında ona bir katkıya dönüşsün.  Ne zamanki evlerimizi showroom tarzından kurtarıp uhrevi bir mekana dönüştürebilirsek, hakikat merkezli bir eğitim için her türlü dünyevi imkanımızı feda etmeye hazır olduğumuzu anlarız. 

MÜSLÜMAN EĞİTİMCİLER SORUMLULUK BİLİNCİ TAŞIMALI

-Eğitim sisteminde yapılan şekilsel değişikliklerle eğitim sorunu çözülebilir mi? Yoksa sorun bir anlayış, sistem gibi temel bir sorun mu?

Son dönemlerde eğitim sistemimizde yapılan değişiklikler iyiliğe şükür anlamında teslim edilmeli ki değerlidir. Andın kaldırılması, katsayı zulmünün kaldırılması, abartılı törenlerin sadeleştirilmesi, seçmeli derslere Kuran-ı Kerim ve Siyer’in konulması, okullarda ibadet yerlerinin zorunlu hale getirilmesi gibi çabalar değerlidir ve değerlendirilebilmelidir.  Bu gerçekliği değerlendirme noktasında dindar olma iddiasında olan eğitim kadrolarının sorumluluk bilinci ruhundan yoksun olmaları bir sorundur. Bunlarla yetinmek rehaveti besler. Müslümanların geçmişteki ev sohbetleri sıcaklığını yakalamaları öğretmen-öğrenci ilişkisinde İslami endişelerin hakim olması, kitapevlerinin canlandırılması konuları önemsenmelidir. Parçacı mevzi yaklaşımlarla yetinilmemeli ama bu zeminler üzerine bilinçli ve takvalı çabalar inşa edilebilmelidir.

UYUŞTURUCU VE ŞİDDETİN ÖNÜNE SEÇMELİ KUR’AN’I KERİM DERSİYLE GEÇİLEMEZ

-Son olarak, ortaöğretim yaşına kadar inen uyuşturucu ve okulda şiddettin önüne seçmeli Kur’an’ı Kerim ya da Siyer dersleri ile geçilir mi?

Uyuşturucu ve şiddetin önüne birkaç seçmeli dersin oluşturacağı atmosferle geçileceği zannına yer verilmemeli.  Rabbimizin Rad Suresi 11. ayetinde buyurduğu gibi: “Bir toplum kendi özünde olanı değiştirmediği sürece Allah’da onların gidişatını değiştirmez.” Biz de bu değişim ve dönüşümde muslihler ve zakirler olabilmeliyiz. 

K. Bahaeddin Carda / Habervaktim gazetesi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum