Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Sert Tepki!

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Sert Tepki!
Cumhurbaşkanı Erdoğan Yeni Yasama Yılı için Meclis'te konuştu. Çözüm süreci ve bölgedeki gelişmelerle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

TBMM 24. Dönem 5. Yasama Yılı açılış töreni başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da TBMM'ye geldi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan yasama yılı açılışında konuştu.

Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:

"MİLLET ANLAMAZ DÖNEMİ KAPANMIŞTIR"

Sandık her meselenin çözüm yeridir. Milletin kararı her kararın üzerindedir. TBMM’yi şekillendirecek yegane vasıta sandıktır.  TBMM’ye istikamet çizmek için sandık dışındaki her yol gayri meşrudur. Çok partili siyasi tarihimize baktığımızda kendisini millete anlatabilen her siyasi görüşün sandıktan çıktığı, TBMM’de temsil edildiği görülecektir. Son yıllarda yapılan seçimler çok net göstermişti ki millet iyi ile kötüyü ayırabilecek hakemdir.

Millet anlamaz ve karar veremez gibi yaklaşımları benimseyenlerin dönemi kapanmıştır. Siyasetin kendini vesayetten kurtarması kaçınılmaz hal almıştır. Siyaset en az bu millet kadar cesur olmalı üzerinde tüm baskılara bertaraf etmelidir. Sorunlara siyasetin dışında çözüm aramak milli iradeye karşı ümmetsizliktir.

"SİYASİLER TERÖR VE ŞİDDETİN KARŞISINDA OLMALIDIR"

Siyaset sokaklarda hakimiyet kurmak isteyen şiddete boyun eğerse kendi varlığı inkar etmiş demektir. Sorunları Meclis’te siyasette ya da millete giderek sandıkta çözmek varken şiddetten medet umanlar kendileri yok sayarlar.

Geçmişte Türkiye bunu yaşamıştır. Ortaya çıkan sonuçları hepimiz yaşadık. Siyaseti ve milli iradeyi tehdit eden terör ve şiddet eylemleri karşısında en başta siyasetçinin karşı durması ve siyesi partilerin buna karşı durması gerekir.

“POLİSE TAŞ ATAN SİYASET ANLAYIŞI ACZİYET İÇİNDEDİR"

Sokak eylemlerini teşvik eden, polise taş atan siyaset anlayışı da kendini inkar eden çaresizlik gösteren bir siyaset anlayışıdır. Türkiye’deki her meselenin çözüm ve karar yeri TBMM’dir.

İnanıyorum ki bundan sonra da Meclis’in ve siyasetin saygınlığı muhafaza edilecektir. Yakın siyesi tarihimiz göstermiştir ki demokrasi ve özgürlük ortamı Türkiye’nin varlığını tehdit eden değil güçlendiren mekanizmalar olmuştur.

Atılan her demokratikleşme adımı toplumun farklı kesimlerini birbirine yaklaştırmıştır. Demokrasinin standartları yükseldikçe kardeşliğimiz güç kazandıkça ekonomimiz büyümüş Türkiye bu sayede yüzde 5 büyüme rakamını gerçekleştirmiştir.

Farklı dil ve lehçelerin okullarda öğretilmesinin önü açılmış Türkiye parçalanmamış daha da bütünleşmiştir. İnançları ifadesi kalktıkça Türkiye daha mutlu daha mesut ve özgüvenli ülke konumuna yükselmiştir.

BAŞÖRTÜSÜ YASAĞININ KALKMASI TOPLUMU NORMALLEŞTİRMİŞTİR

Başörtüsü yasağını kalkması toplumun normalleşmesini sağlamıştır. Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğü sağlam bir zemine kavuşmuştur. İnternet yaygınlaştırılmış öğrencilerimize dağıtılan bilgisayarlar sayesinde internet günlük hayatı ve eğitimin ayrılmaz parçası haline gelmiştir. İnternetin istismar edilmesi elbette tepkisiz kalınacak bir durum değildir.

“İSRAİL SALDIRISINDA 16 GAZETECİ ÖLDÜRÜLDÜ”

Ulusal ve uluslararası karalamalar çerçevesinde ülkemizin hedefe konması haksızlıktır. İsrail’in son Gazze saldırısında 16 gazeteci öldürülmüştür. Bu dünyadan yeterli tepki almazken Türkiye’nin bu konuda haksız eleştirilere maruz kalması üzerine düşünülmesi gereken bir meseledir.

Çözüm sürecinin Türkiye’nin istikbali, kardeşliği ve demokrasi açısından önem taşıdığını vurgulamak isterim.

ÇÖZÜM SÜRECİNE TÜM PARTİLER DESTEK OLMALI

30 yıldır devam eden şiddet ortamı bazı istisnai girişimlere rağmen 2 yılda farklı bir mecraya girmiştir. Son günlerde sergilenen çözüm serinin sabote etmeye yönelik tahrik girişimleri sadece ve sadece bu girimlerin sahiplerine zarar verecektir.  Tarih, çözüme doğru kararlı şekilde akarken tüm siyasi partilerin sürece destek olmaları önemli bir sorumluluktur.

Çözüm sericinde nihai hedef şiddetin her türlüsünün dışlanmasıdır. Siyasi partiler kararsızlığı bir kenara bırakarak çözüme katkı sunmanın mücadelesinde olmalıdır. Unutmamalıdır akan kan bizim gençlerimizin kanıdır. Bunun durdurmakta bu Meclis’in ve her kesemin sorumluluğudur.

23 NİSAN 1920 RUHU

Yeni Türkiye 23 Nisan 1920’nin özünü yeniden kavramış o çeşitliliği yeniden hayata geçirmiş bir Türkiye’dir. Yıllardır bu toplumda ötekileştirilen, demokratik taleplerini siyasete iletebilmektedirler. Bazılarının kutuplaşma olarak gördükleri şey kimlikleri kendini ifade edebilmeleridir. Yeni Türkiye çoğulcudur.

Tabiatıyla yeni Türkiye’ye bir direnç de söz konusudur. Türkiye’nin yeni sosyolojisi karşısında bu direncin başarı şansı olmadığı kesindir. Vesayet eski Türkiye’nin özelliğidir.

"PARALEL YAPI SİYASETEN MAHKUM OLMUŞTUR”

Paralel yapı devlet aygıtı kullanarak siyaseti şekillendirme arzusundadır. Siyaset bu vesayet girişimine taviz veremez. Devlet içindeki paralel yapı siyaseten mahkum olmuştur. Son iki seçim paralel yapı ve destekçilerinin siyaseten tasfiyesidir.

“YARGI MENSUPLARI PARALEL YAPIYA DUR DİYECEK"

İlkesi kuralı ahlakı olmayan bir yapı kimseye fayda sağlamaz.  Yeni Türkiye devlet içinde otonom yapılara çetele asla prim vermeyecektir. Özellikle yargı içinde bir çetenin bir şebekenin güç kazanmasına önce yargıyı ardından da tüm toplumu dizayn etmeye çalışmasına göz yumulmayacaktır. İnanıyorum ki önce yargı mensupları yargıyı teslim alma girişimine dur diyeceklerdir.

Bu Meclis ve bu çatı altındaki hiçbir milletvekili tehdide, tuzaklara asla boyun eğmeyecektir. TBMM inanıyorum ki gelecek nesilleri de örnek alacağı duruş sergileyecek paralel yapının girişimlerini boşa çıkaracaktır.

Polatlı’dan top sesleri duyulurken bu Meclis cesaretle Kurtuluş Savaşı’nı idare etmiş. Kazanmış Gazi bir Meclis olmuştur. 77 milyonun talebi olan yeni anayasa artık bir an önce yapılmalıdır.

“HERKES SUSABİLİR AMA TÜRKİYE SUSAMAZ"

Meclis’teki bütün partiler bir araya gelmeli yeni bir anayasayı yazabilmelidir. Yeni anayasa daha fazla geciktirilmemelidir. Büyük çalkantıların yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Türkiye’nin komşumuz olan hiçbir ülkenin iç işlerine müdahale etme arzusu ya da topraklında gözü yoktur. Bölgenin huzur ve güveni doğrudan doğruya Türkiye’nin huzur ve güvenini ilgilendirmektedir. Bölgedeki gelişmeler hakkında herkes susabilir ama Türkiye’nin böyle bir seçeneği yoktur.

"TÜRKİYE KENDİSİNİ KULLANDIRACAK BİR ÜLKE DEĞİLDİR"

Büyük devlet sınırlarını dünyaya kapatan değil sınırlarını ötesine gönlünü açabilen krizlerde inisiyatif alan bir devlettir. Türkiye seyirci bir devlet olamaz.

Vatandaşlarımız IŞİD’in elindeyken oradaki vatandaşlarımızın hayatını tehlikeye atacak açıklamaların yapılması doğru olmamıştır. Ne topraklarımızda ne bölgemizde hiçbir terör örgütüne sempati ile bakmamız söz konusu olamaz. Teröre karşı verilecek mücadelede işbirliğine açığız. Ancak bilinmelidir ki Türkiye geçici çözüm arayışlarında kendisini kullandıracak bir ülke değildir. Türkiye’nin önerilere dikkate alınmalıdır.

BM Güvenilk Konseyi’nin reforme edilmesi ertelenemez bir ihtiyaçtır. Her durumda Türkiye tezleri savunmaya devam edecektir.
Şam yönetimini derhal uzaklaştırılması Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması, herkesi kucaklayan bir yönetiminin tahsis edilmesi önceliğimiz olacaktır. Merhum Özal bu kürsüden konuşma yaptığında Körfez’de önemli gelişmeler yaşanıyordu.  O gün “Özal karasız tutum sergilememiz söz konusu olamaz” dedi. Merhum Özal’ın uyarı ve arzularını ne kadar önemli olduğunu tüm Türkiye anladı.

"TÜRKİYE SEYİRCİ KALACAK ÜLKE DEĞİLDİR"

TBMM gündemine gelmesi beklenen tezkerelerin de bu anlayış kapsamında değerlendirileceğine inanıyorum.  100 yılın ardından bölgemiz yeniden şekillenirken Türkiye seyirci kalacak değildir.

Kimden gelirse gelsin kime yönelirse yönelsin şiddetin her şekline karşı mücadele veriyoruz. AB’ye tam üyelik hedefi Türkiye’nin stratejik bir hedefidir. Türkiye 2023 hedeflerine doğru emin adımlarla ilerliyor. 12 yıl önce telaffuz edildiğinde gerçekleşeceğini ihtimal verilmeyen nice hedef bugün gerçeğe dönüştü.

Vatandaşlarımız hastanelerde insan onuruna yaraşır bir şekilde hizmet almaya başladı.

Şehir hastaneleriyle Türkiye'nin sağlık alt yapısı tamamlanacak. Türkiye ilkler ve rekorlara imza attı.

500 milyar dolar ihracat hayal değil. Bugün Eylül ayı rekorunu kırdı. İçeriden ve dışarıdan gerek medya gerekse kredi derecelendirme kuruluşlarının söyledikleri hep çarpıtma.

Gerilime, kutuplaşmaya sarf edecek bir saniyemiz bile yok. Terör ve terörü besleyen unsurlar Türkiye'ye ağır bedeller ödetmiştir.

Zenginliğimiz olan farklılıklar Türkiye'nin enerjisini başka bir yere yönlendirmiştir.  Dünyanın küresel krizde olduğu bir dönemde Türkiye bu dönemlerden karlı çıkmayı bilmiştir.

Yeni Türkiye'de yeni bir siyaset artık kaçınılmazdır. İstismarın peşinde değil, Türkiye'yi büyütecek işlerle Türkiye uçacaktır. İktidar ve muhalefet el ele verip bu halkın refah seviyesini arttırmalıdır.

Seçilmiş bir Cuhmurbaşkanı, seçilmiş bir hükümet ve yapıcı bir muhalefetle Türkiye hak ettiği yere gelecektir. Bayramın yeryüzündeki  tüm mazlumlara umut olmasını diliyorum.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.