Kapitalist Toplumların Gerçek Yüzü

Kapitalist Toplumların Gerçek Yüzü
Batılı kapitalist toplumlarda insani, ahlaki ve ruhi değerler öldürülmüştür… Maalesef Türkiye de bu Batılılaşma sürecini yaşıyor…
Habervaktim gazetesinden K. Bahaeddin Carda yazdı: 
 
“Pragmatist Gençlik"
 
Yolda, otobüste, parkta görerek eleştirdiğimiz ve acımasızca eleştirerek kendimizden uzaklaştırdığımız gençliğin din, ahlak ve değer boyutunda yaşadığı çöküntünün hazırlayıcısı olan ortamın topluma hakim olan atmosferin bir sonucu olduğu inkar edilemez bir gerçek.
 
Bu atmosfer içerisinde gençlerin alkol, uyuşturucu vb. kötü alışkanlıkların ağına düşmeleri an meselesidir. Gün be gün uyuşturucu madde kullanım yaşının düşmesi ve an be an artan hırsızlık, gasp türü olaylar bu durumun ispatıdır.
 
Gençlerin bu hale gelmesine neden olan atmosferi sorgularken onların psikolojilerine, davranışlarına etki eden anlayışları, kalıpları da sorgulamak elzemdir. 
 
İşte gençlerin bozuluşunu körükleyen anlayışlardan bir tanesi de; bireyler arasındaki biricik ilişkiyi çıkar ilişkisi olarak niteleyen ecnebi ifadeyle pragmatizm yani menfaatçiliktir.
 
Nitekim bugün insanların, fert ve toplum hayatlarında davranışlarını, değerlerini belirleyen tek ölçü adeta menfaat olmuştur. İnsanların tüm eşya ve olaylara bakışında sadece pragmatik düşüncenin hakim olduğu aşikardır.
 
Menfaatçi bakış açısını hayatta davranışların ve değerlerin tek ölçüsü kılmak; gençleri insana yaraşan tüm insani, ahlaki, ruhi değerlerden uzaklaştırmakta yerine sadece menfaatçiliği bırakmaktadır. 
 
Sonuçta toplum ve doğal olarak gençlerden; “büyük balık küçük balığı yutar”, “canını kurtaran kaptan”, “benim anam ağlayacağına senin anan ağlasın”, “ezilmemek için ezmelisin", "bana dokunmayan yılan bin yaşasın” vb. cümleler duyulmaktadır. 
 
Böylece gençler bencil, acımasız, merhametsiz, şefkatsiz, tehlikeli vahşilere dönüşmektedir. Artık menfaat, gençlerin tek ölçüsü, mutluluğun yegâne yolu olmuştur. Mutluluk ise, gönülden geçtiği gibi yaşamak ve maddi lezzetlerden azami derecede tatmaktır. Çünkü menfaatçilik için “çıkarları söz konusu olan insanlar payına en büyük sayının en büyük mutluluğuna” ulaşmanın her yolu geçerlidir. Bu yol ne denli batıl, ne denli kötü olursa olsun. Kandırmak, dolandırmak, vurmak, öldürmek, çalmak, rüşvet, fuhşiyat, vb. her şey mubah görülmektedir.
 
Menfaatin olduğu yerde gençler arasındaki arkadaşlıklarda dostluk seviyesine ulaşmadan ‘kanka’ seviyesinde kalmaktadır. Zira menfaatler çatıştığında, gençler arasında çatışma, husumet doğmakta ve böylece gençler arasındaki menfaate dayalı birliktelikler hemen düşmanlığa dönüşmektedir.
 
Arkadaşlık ilişkilerinde menfaati davranışların ve birlikteliklerin esası kılmak, gençler arasına düşmanlık ve husumet sebebini yerleştirmek demektir. Böylesi bir arkadaşlık ilişkisinde hakiki anlamda değil yapmacık sevgi, saygı, merhamet ve şefkat görünümleri bulunmakta ve bunlar da menfaate ulaşmak için bir vasıta olarak kullanılmaktadır.
 
İşte genelde toplum özelde ise gençler üzerindeki bu çöküntünün en bariz örneklerini menfaatin hayatta tek ölçü kılındığı Batı toplumlarında açık olarak görebiliriz. Zira bu kapitalist toplumlarda her şey menfaate göre ölçülür ve belirlenir. Bu toplumlarda “İnsan hakları”, “insan sevgisi”, “insani yardım” gibi çeşitli isim, levha ve sloganlar, kurum ve kuruluşlar ise hep sömürü çarkına giydirilen şirin görünümlü ambalajlardır. Aslında devlet hakkın iradesinin anlatımı olmak yerine güçlünün iradesinin dayatılmasıdır.
 
Nitekim modern tarihte mülksüzler, zayıflar siyasi süreçten dışlanmış ve söz hakkı güçlünün olmuştur. Çünkü Batılı kapitalist toplumlarda insani, ahlaki ve ruhi değerler öldürülmüştür. Bundan dolayı toplum ve devlet nezdinde kadınların satıldığı fuhuş haneler, barlar, pavyonlar ve kumarhaneler vergi dairelerine kayıtlı ve vergilerini veriyor iseler, değerli kuruluşlardır. Çünkü vergi ile devlet bütçesine katkıda bulunarak menfaat sağlamaktadırlar. Ayrıca bu müesseseler gerektiğinde devletten maddi teşvik de alabilmektedirler. 
 
Bugün sadece gençler boyutuyla dahi yaklaştığımızda kanımızı donduran boyuttaki çürüme Türkiye’nin de bu Batılılaşma sürecini yaşadığını göstermektedir. Özellikle gençler arasında İslâmî ve insani değerler yok olmaya yüz tutmuş, gençler davranışları, değerleri ve tercihleriyle çağdaş Batılı insan tipine dönüşmüştür. Artık toplum nezdinde karşılıksız yardım etme, mazlumu koruma, haklıyı fakir de olsa müdafaa etme hassasiyeti çağın gereklerinden nasibini almamış geri kafalılık olarak algılanmaktadır.
 
Bu gidişata genci yaşlısıyla ‘dur’ demezsek hakikati bile, "düşünürken bize faydası olan şeyler" olarak tanımlar, bir yığın yalancı politikacıyı, pek çok dolandırıcı iş adamını, işini başarı(!) ile sürdüren mafya teşkilatını, din adına konuşan nice şarlatanı, sosyetenin sahte peygamberlerini, namus tacirlerini kıymetli, Allah’ın rızasını ilke edinen, mutlak hakikatten yana olan, haramdan her ne pahasına olursa olsun kaçınan onurlu insanları, Müslümanları ise kıymetsiz addeder ve sadece gençleri değil bütün bir toplumu kaybederiz.”
 
K. Bahaeddin Carda / Habervaktim gazetesi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum