Apo Koğuşunda Kendini Astı Öldü

Apo Koğuşunda Kendini Astı Öldü
"Bebek katili Abdullah Öcalan İmralı'da koğuşunda kendini astı, öldü"... İşte o şok "bilgi"nin detayları:

Bu şok iddianın sahibi Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan...

Kılıçarslan da kaynağının, bugüne kadar kendisini hiç yanıltmayan "biri" olduğunu söylüyor.

Bu şok bilgiyi alır almaz neler yaptığı, gazetede neler konuşulduğu da bir hayli dikkat çekici.

Tüm bunları bugünkü köşesine taşıdı Kılıçarslan.

“Apo ölmüş Ersin abi” başlıklı yazısında Kılıçarslan, bugüne kadar kendisini hiç yanıltmayan kaynağından “Apo ölmüş, koğuşunda kendini asmış” haberini aldığını, telaşla gazetedeki dostunu arayıp bu bilgiyi aktardığını, aralarında “Apo öldüyse çözüm süreci bitti” diye konuştuklarını anlattı…

Apo öldü

Sonrasında ise bu “bilgi”nin sosyal medyada eğlence olsun diye yayılan bir söylentiden ibaret olduğunu anladıklarını aydetti.

İsmail Kılıçarslan’ın dikkat çeken yazısı şöyle:

“Daha önce bana erkenden ulaştırdığı haberlerin hiçbiri 'yalan' çıkmayan bir kaynağım 'abi, Apo ölmüş' diyordu. Apo ölmüş. Hem de Cumhuriyet Bayramı gününde. Hem de koğuşunda kendini asarak.

Hemen gazetedeki kadim dostum Ersin Çelik'i aradım. 'Apo ölmüş Ersin abi; beni şu ana kadar hiç yanıltmayan bir kaynağım verdi haberi, bi sor soruştur istersen' dedim. Bu esnada masadaki herkesin eli akıllı telefonlarında... Ne sosyal medyada, ne haber sitelerinde... Hiç birinde bir bilgi yok. Bu, bizim açımızdan durumu daha da vahim hale getirdi. 'Acaba doğru mu, ya öldüyse' üzerinden konuşmaya başladık haliyle.

Cenazenin nasıl kaldırılacağı, yarın sokakların ne halde olacağı gibi meselelerde epeyce fikir ayrılığı yaşadık. Ancak fikir ayrılığı yaşamadığımız ve üzerinde ittifak ettiğimiz bir cümle vardı: 'Apo öldüyse çözüm süreci bitti.'

Şimdi bu cümlede duralım ve meselenin adını koyalım: 'Apo öldüyse çözüm süreci bitti' cümlesi, her fırsatta 'Kürtlerin yegâne temsilcisi biziz' diyen malum siyasi yapı için bir utanç cümlesidir. Çünkü 'aşağı yukarı Türkiye ortalamasını temsil eden' bir masada, çözüm sürecinin sadece Apo tarafından istenip yürütüldüğüne dair bir algı oluşmuş işte. Daha doğrusu, çözüm sürecinin sadece Apo'ya bağlı olduğu algısı.

İşin bence daha da vahim yanı, bu algının değiştirilmesi için hiçbir şeyin yapılmıyor olması. Sanki 'Serok Apo öyle istedi diye bu tiyatroda rol alan aktörleriz' diyor birileri. Bu adamların gerçekten çözüm sürecinin devam etmesini istediklerine dair bir veri bulmakta zorlanıyoruz son zamanlarda. Yaptıkları çağrılara, boşalttıkları terlere, kaleme aldıkları yazılara bakınca maalesef böyle bu... Hele bir 'Türkiye'nin tüm sekülerleri birleşin' yazısı var ki evlerden ırak. Tabii, Hatip Dicle ve Altan Tan'ın gayretlerini yabana atmayalım, ancak bu iki isimle çözüm sürecine bahar gelmeyeceği aşikar.

Bütün unsurlarıyla Kürt siyasetinin ve Kürt STK'larının çözüm süreci için aktif inisiyatifi göze almaları gerekiyor. Başka türlü işimiz çok zor.

Plağın diğer tarafı, yani AK Parti cephesi de son derece önemli tabii. Şu güvenlikçi eski Türkiye dilini bir kenara bırakıp çözüm sürecinin parti marti, iktidar miktidar işi olmadığını; meselenin memleketin selameti için kilit önemde bir mesele olduğunu en başından ve usanmadan toplumun bütün kesimlerine bir kez daha, bir kez daha, bir kez daha anlatmak gerekiyor. Ve elbette, 90 yıllık tasallutun 3 yılda çözülmeyeceğini, çözüm sürecinin daha yolun başında olduğunu da.

Ne diyordu Kafka: 'Meğersem Apo ölmemiş yeğenim. Bazı sivri zekalı sosyal medya kullanıcıları eğlence olsun diye yaymışlar haberi. Hay ben böyle eğlence işinin içine...' “

 

Habervaktim.com

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
13 Yorum