Papa’nın Gerçek İstifa Nedeni

Papa’nın Gerçek İstifa Nedeni
Gazeteci Yazar Ali Eren, Vatikan’la ilgili çok çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

16. Benediktus, Şubat 2013’te Papa’lıktan istifa etmiş, yerine Türkiye’ye 2 günlük bir ziyaret gerçekleştiren Françesko gelmişti. Papa’nın istifa nedeninin altında yatan gerçek nedenin ne olduğu konusunda Ali Eren, “Papa istifa edecek, yerine Ortodoksluğa yakın bir Papa gelecek, her iki tarafın bilhassa Ortodoksluğun âyinlerinde bazı değişikliklere gidilerek Katoliklik ile Ortodoksluk birleşecek…İşte bir önceki Papa’nın istifasının altında yatan gerçek bu. Yani ‘Müslümanları Hıristiyanlaştırmak, en azından kendileri gibi düşündürmek’ için birleşmek. Bir hedefleri daha var: Katolikler de Ortodokslar da gerçekleşmesini zor görüyorlar ama, Protestanları da kendilerine katılmaya teşvik etmeyi deneyecekler” dedi.

Ali Eren’in www.habervaktim.com için kaleme aldığı çarpıcı Vatikan / Papa yazısı şöyle:

“Allah Âdın  Zikredelim Evvelâ…

Her meşrû ve doğru işe Allah’ın adıyla yani Besmele ile başlanılmasını tavsiye eden Sevgili Peygamberimiz (s. a. v.) “Besmele ile başlanmayan her işin sonu kesiktir” buyuruyor. Biz de Allah’ın adıyla, Bismillah diyerek başlayalım.

Din olarak sadece İslamı kabul edip ancak bu dinden razı olan Rabbimize hamd olsun. İslâmı bize öğreten sevgili Peygamberimiz’e salât ü selam olsun…

Hepimizin bildiği gibi, ömrümüz bir vakitle sınırlıdır. Bu vaktin ne zaman sona erip, Azrail Aleyhisselam’ın kapımızı ne zaman çalacağını bilemiyoruz.

Bir defa verilip bir daha verilmeyecek olan ve saniye-saniye, dakika-dakika, saat-saat, gün-be gün eksilen ömrümüzü çok dikkatli kullanmamız ve hayırlı işlerle geçirmemiz icap ediyor.

“Vakit nakittir” denilmiş. Aslında vakit nakitten de kıymetli. Çünkü vakit içinde nakit kazanılabiliyor, ama geçip giden vakti, dünya dolusu nakit versek de geri getiremiyoruz.

Büyük tefsir âlimi Fahreddin Râzî Hazretleri şöyle diyor: ”Allah’a yemin ederim ki, yemek yerken ilimle meşgul olamadığım için çok üzülüyorum. Zira vakit çok kıymetli.”

İyi-kötü her iş, farkında olmadığımız nice esrar ve hikmetler hep vakit içerisinde meydana geliyor. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de gece ve gündüze, fecre, kuşluk ve ikindi vakitlerine, sene içindeki mübârek 10 geceye yemin ederek, hem vaktin değerine hem de bazı vakitlerin bazılarından daha kıymetli olduğuna dikkatimizi çekiyor. Meselâ Kadir Gecesi’nin “1000 aydan daha hayırlı olduğunu” bildiriyor.   

Gittikten sonra geri getirilemeyen ve eşsiz değeri olan vakti boşa geçirenler bir mânâda vaktin kâtilidirler. Böyleleri hakkında “Vaktini öldürdü” denilir.

Hiçbir kötülük yapmayıp vaktini uykuyla geçilenler bile zarar içindedirler. Çünkü meselâ 72 sene yaşayıp günde 8 saat uyuyan bir kimse, ömrünün 24 senesini uykuda geçiriyor. Gerçi uyku bir ihtiyaçtır, ama onun da aşırısından Allah’a sığınmalı ve “Ya Rabbi! Uykumuzu azalt da sana daha fazla kulluk yapalım, senin dinine daha fazla hizmet edelim” diye duâ etmelidir.

“Fazla uyuyan gözden Allah’a sığınırım” diye niyaz eden Peygamberimiz (s.a.v.) biz ümmetleri için de “Allahım! Sabahın erken vakitlerini ümmetime bereketli kıl” diye duâda bulunarak seher vaktinin feyiz ve bereketine işâret buyurmuşlardır.

Başka bir hadis-i şeriflerinde de “Sabah namazı vaktindeki uyku rızkın çok olmasına mani ve engeldir” buyurmaktadır.

Bu hadis-i şerifteki “rızık” kelimesinden sırf maddî rızkı anlamak eksik olur. Sabah namazı vaktinde uyuyanlar, maddî rızık eksikliğine uğradıkları gibi, seher vaktinin bereketinden istifade edemedikleri için cennetin güzel ve sonsuz nimetlerinin bir kısmından da mahrum kalırlar. Onun için Müslümanlar vakitlerini iyi kullanıp daha akşamdan sabah namazına kalkmaya hazırlanmalıdır.

İnsanların en büyük pişmanlığı, eceli gelip dünya ile âhiret / ölüm ile hayat arasındayken olacaktır. Eceli gelen her insan, o anda âhireti iğne deliğinden görüverince,  “Ah birazcık daha vaktim olsa da eksik ibâdetlerimi tamamlasaydım” diyecek, ama ona bu imkân verilmeyecek ve eceli asla geciktirilmeyecektir.

En büyük pişmanlık ise âhirettedir. Orada eksik ve kusurlarıyla Allah huzuruna çıkan nice kimseler, dünyaya dönmek isteyecek, “Ya rabbi! Bizi tekrar dünyaya gönder de yaptığımız amellerin dışında sâlih ameller işleyelim” diyecekler, ama kendilerine “Size yetecek kadar ömür vermedik mi? Şimdi gitmek istediğiniz yerden gelmiyor musunuz?” diye cevap verilecektir.

İnsanlar âhirette 5 şeyden süâle çekileceklerdir. Bunlardan birisi de “Ömrünü ne yaparak ve nasıl geçirdiği”dir.

Nakşibendî büyüklerinden Abdülhâlık Gücdüvânî kuddise sirruhû Hazretleri’nin düsturlarından biri de “Vükûf-i zamânî” yani müridin vaktini her an kontrol altında tutması, gündüzün hesabını akşam, gecenin hesabını sabah görerek kendisini hesaba çekmesidir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.) -Âhirette- hesaba çekilmeden önce kendinizi -daha dünyadayken- hesaba çekiniz” buyurmaktadır.

İmam-ı Âzam rahmetüllâhi aleyh Hazretleri, “En büyük belâ vakti boşa geçirmektir” buyuruyor. Vaktini boş işlerle geçirip bir de “Canım, vakit geçsin işte” diyenlere ne kadar acınsa yeridir. “İbâdet yapacağım ama vaktim yok” diyenler de en çok acınacak kimselerden diğer bir guruptur. Bu kimseler âhirette de “Vaktim yoktu” diyecekler, ama onlara “Allah’a kulluk edenlere günde verilen 24 saat size verilmemiş miydi?” denilecektir.

Hazreti Ömer (r.a.) “Çalışan kimse kötülüğe vakit bulamaz, tembel ise fenalıktan kurtulamaz” buyurmuştur.

İmam-ı Rabbâni (k.s.) Hazretleri, aylaklarla sohbet etmeyi öldürücü zehir olarak vasıflandırmaktadır. Allah dostları, kötülüğün alâmetini “Vakti boş geçirmek” olarak izah ediyorlar. Eski İslam âlimleri talebelerine şöyle derlerdi:

“Derslerinizi alıp evlerinize dönerken topluca değil ayrı ayrı gidiniz. Zira toplu gidince sohbete dalar da vaktinizi boşa geçirirsiniz.”

Necip Fazıl Kısakürek, Son Devrin Din Mazlumları isimli eserinde, Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Hazretleri hakkında, “71 yıllık ömrüne nisbetle 24 saatlik bir başıboşluk hayatı olabileceğine inanmam” demektedir.

Süleyman Efendi Hazretleri kendisi de talebelerine, “Zaman, tahsili uzatma zamanı değil sür’at zamanıdır” buyurur, “Vakti, nakti, ömrü israf etmeyiniz” tavsiyesinde bulunurdu.

Vakitten bahsederken, birkaç dakikalığına da olsa vaktinizin boşa geçmemesine vesile olabilmişsek ne mutlu bize.

PAPALAR MUHABBETİ

Toprak olarak dünyanın en küçük devleti olmasına rağmen dünyanın en zengin devleti Vatikan. Vatikan’ın Devlet başkanı da Papa.  Yani Papa dünyanın en güçlü devlet başkanı.

Vatikan’ın; sahibi olduğu veya yönlendirdiği günlük, haftalık ve aylık 200’den fazla gazete ve dergisi, 150’den fazla radyo istasyonu, 50’den fazla TV kanalı veya kablolu yayını var. Katoliklerden kesilen kilise vergisi, aidatlar, bağışlar, şirket gelirleri, hisse senedi-tahvil-bono gelirleri, bankacılık ve faiz gelirleri, hediyelik eşya satışlarından elde edilen gelirlerle basın yayından elde edilen reklâm gelirlerinden oluşan ve hiçbir devlette olmayan dev bir bütçeye sahip.

Papa, bir manada Rusya’nın, Amerika’nın, Hindistan’ın ve Çin’in başkanlarından daha üstün bir makamda…

Yakın zamana kadar, dünyada en kalabalık Katoliklerdi. Şimdi Müslümanlar onları geçti.

Ortodoks ve Protestan Hıristiyanları da sayarsak, Hıristiyanlar Müslümanlardan yine fazla olur, ama Katolikler nazarında bu iki mezhepten olanlar ayrı bir dindenmiş gibi kabul ediliyorlar.  Ortodokslar ve Katolikler de onları öyle görüyor. Dolayısıyla, en fazla nüfus yine Müslümanlarda…

İşte bundan önceki Papa’nın istifasının altında yatan gerçek sebep de bu, yani Müslümanların fazlalığı…

Şöyle ki:

Papalık, yukarıda okuduğunuz bütün maddî imkânları kullanarak, Hıristiyan misyonerleri İslam ülkelerine gönderip, Müslümanları Hıristiyanlaştırmak için şimdiye kadar ne kadar uğraştıysa, bir türlü muvaffak olamadı, olamıyor.

Ortodoks ve Katolik Hıristiyanlar da kendi misyonerlerini Müslümanları Hıristiyanlaştırmak için İslam ülkelerine gönderiyorlarsa da onlar da arzu ettikleri neticeyi elde edemiyorlar.

Gerek Protestan, gerek Ortodoks ve gerekse Katoliklerin, Müslümanlara yönelik bu çalışmaları yeni değil, asırlardır devam ediyor ama istedikleri neticeyi elde edemiyorlar.

İşte bu muvaffakiyetsizliklerinden dolayı, daha yeni birkaç sene önce Katolikler ile Ortodokslar bir adaya gelip konuştular ve Müslümanlar aleyhine anlaştılar…

Aslında anlaşamıyorlardı. Çünkü geçmişte, Katolik haçlı orduları Anadolu’ya geçerken uğradıkları Konstantinopolis’te / İstanbul’da, kendi dindaşları olan Ortodokslara yapmadıklarını bırakmamışlardı. Büyük yağma, katliâm yapmışlar, kadınlara tecavüz etmişler, rahibeleri Ayasofya’nın içinde çırıl çıplak oynatmışlardı.

Ortodokslar, haçlıların yaptığı bu katliâmı bildikleri için,  Hazret-i Fatih Cennetmekân İstanbul’u fethetmeden önce, “Konstantinopolis’te Hıristiyan serpuşu görmektense Müslüman sarığı görmeyi tercih ederim” diyorlardı. İşte bu sebepten, bu zamana gelene kadar Katolik-Ortodoks çekişmesi devam etti durdu.

Ama birkaç senedir devam eden birleşme görüşmeleri yakında anlaşmayla sonuçlandı.  Katoliklerle Ortodokslar yüzde yüz olarak birleşmediler, ama aralarında bir anlaşma sağlandı. Bu anlaşmaya fikren uygun düşmeyen bir önceki Papa, karşı koyamadı ve istifa etmeye karar verdi. Daha doğrusu istifa etti.

Karar ve planları şu idi:

Papa istifa edecek, yerine Ortodoksluğa yakın bir Papa gelecek, her iki tarafın bilhassa Ortodoksluğun âyinlerinde bazı değişikliklere gidilerek Katoliklik ile Ortodoksluk birleşecek…

İşte bir önceki Papa’nın istifasının altında yatan gerçek bu. Yani “Müslümanları Hıristiyanlaştırmak, en azından kendileri gibi düşündürmek” için birleşmek.

Bir hedefleri daha var:

Katolikler de Ortodokslar da gerçekleşmesini zor görüyorlar ama, Protestanları da kendilerine katılmaya teşvik etmeyi deneyecekler.

Önceki Papa’nın istifası gündemde bile yokken, bendeniz “Bu Papa istifa edip yeni papa seçilince, Bartholomeos yeni papayı tebrik ederse şaşmayalım” diye yazmıştım. 

Peki bir önceki Papa niçin kalmakta diretmedi de istifa etmeyi seçti?

Bu soruyu, papalık tarihini iyi bilenler sormaz, bilmeyenler sorar. Sorurun cevabı şudur:

Papalık tarihi ölümlerle doludur. Birçok papa öldürülmüştür. Papa gitmemekte diretince öldürüleceğini gayet iyi biliyordu. Onun için en iyisi, istifa edip kenara çekilmekti, öyle yaptı.

Yani önceki Papa’nın istifası, Hıristiyan âleminin kendi aralarındaki bin yıllık anlaşmazlığı bırakıp, Müslümanları Hıristiyanlaştırmak için birleşmesidir…

Bir kısım gazeteler Papa’nın istifa sebebinin Vatikan’daki fuhuş patlamasına tahammül edemediği olduğunu yazdılar. Yanlıştır, gerçek sebep bizim yazdığımızdır. Çünkü bu şahsî yorumumuz değil, güvenilir Hıristiyan kaynaklarıdır.

Buna Vatikan bile bize itiraz edecektir. Normaldir. Hoş, Vatikan kalkıp da “Papa’nın istifasının sebebi Müslümanları avlamaktır” demeyecektir.

Papa’nın istifa sebebinin, Vatikan’daki fuhuş patlamasına tahammül edemediği olduğuna gelince…

Vatikan hakkında, kardinaller ve papazlar hakkında az da olsa bilgi sahibi olanlar için, esas sebebin fuhuş meselesi olmadığı gün gibi aşikardır. Çünkü, Vatikan’daki fuhuş patlaması yeni değildir. Vatikan zaten asırlardır bir fuhuş ve kazurat  kaynağıdır. Önceki Papa bu fuhşu yeni öğrenmiş değildir ki tahammül edemediği için istifa etmiş olsun. Papa, Vatikan’ın fuhuş kaynağı olduğunu eskiden beri en iyi ve yakından bilen birisidir. Ayrıca, bunu bilen tek kişi Papa da değildir. Kardinaller de papazlar da fuhşun her türlüsünü kendileri işledikleri için tabii ki hepsi de bilmektedirler. İnsan yaptığı şeyi bilmez mi hiç. Bunu taa baştan bildiğinden, duyulmaması için örtbas edilmesi talimatını bile vermişti.

Kokusu bütün dünyayı saran Vatikan fuhşunu bütün dünya biliyor da o pis kokunun merkezinde olan Papa mı bilmeyecek?

Eğer bilmiyor idiyse, demek ki gözü kör, kulağı sağırmış, kafası da hiç çalışmıyormuş. Üstüne üstlük burnu da hiç koku almıyormuş…”

Ali Eren / Habervaktim.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.