Genç Subaylar Mason Locasını Bastı
İlerleyen yıllarda Erbakan’la Milli Nizam Partisi’ni kuran ekip içerisinde yer alan Aksay, “Partiyi birlikte kurduk” dedi. Milli Nizam Partisi’nin ardından Milli Gazete’nin kuruluşunu da üstlenen Aksay 20 yıllık siyasi ha- yatında, ayrıntıları şimdiye dek pek bilinmeyen dönemin bazı siyasetçilerinin masonluk belgesinin sızdırılması olayı gibi birçok tarihi gelişmeye şahitlik yapmış. İşte söyleşimizden öne çıkan çarpıcı bölümler:
Siyasette ilk Adalet Partisi’nden milletvekili seçildiniz. Nasıl bir süreçti. O tarihte Demirel var mıydı?
1961’de 12. Dönem Adana Milletvekili olarak girdik Meclis’e… 2-3 ay sonra da Adalet Partisi Genel Kurulu’na seçildim. Demirel henüz yoktu sahnede. Gizli heyetlerde ‘var’ deniyordu ama görünürde yoktu. Genel Başkan Ragıp Gümüşpala’nın ölümü üzerine genel başkanlığa Sadettin Bilgiç vekalet ediyor, ben de Genel Kurul azasıyım. Malum, Demirel adaylığını açıkladı, çatıştık. İlk kaybettiğimiz seçim o oldu. Demirel ve ekibi bizi yendi yani.
SLOGANLAR HADİSLERDEN!
Demirel başkan olduktan sonra sizin göreviniz devam ediyor?
Evet, biz ondan sonra yine AP’den aday olduk. İkinci kez milletvekili de seçildik. O sıralarda aynı zamanda Türk Ocakları Genel Sekreteri ve Yeşilay Genel İdare Kurulu üyesi idim. ‘İçki kötülüklerin anasıdır’ gibi afişleri ilk yazan ekip biziz. Yedi tane hadis kullandık afişlerimizde. Bizim dönemimizde başlattık bu girişimleri. Ama onları kullanmak çok zordu. Meclisteki 40 milletvekilini Ankara Yeşilay Cemiyeti’ne üye yaptık. Meclis başkanı Ferruh Bozbeyli dahil… Çok çalıştık Yeşilay’ı tanıtmak için…
KADER OCAĞA SÜRÜKLEDİ
Ayrıca sizin bir de Türk Ocakları Genel Sekreterliği döneminiz var? Nasıl bir dönemdi?
Doğrudur. Beni de istemiyorlardı açıkçası. Öyle ki Hasan Aksay olacağına bir komünist olsa daha memnun olurlardı. Bana şeriatçı diye bakılıyordu. Ancak kader işte… Hayatın belli dönemlerinde belli noktalarda bulunmak durumunda kalabiliyor insan. Hayırlı da oldu. Orada örgütlendik. Bugün Memur Sen’in temelini teşkil eden Eğitim Sen’in kurucusu merhum M. Akif İnan’ı ben aldım Türk Ocakları’na mesela...
Siz ‘muhafazakâr’ olarak isimlendirilen medyanın temellerini atan ilk mimarlardansınız. Vahdet Mecmuası, Hicret Mecmuası, Milli Gazete… O dönemde medya nasıl bir ihtiyaçtı?
Tabi bu CHP döneminde Müslümanlar çok aşağılanıyordu. İs- lam’dan bahsetmek aşağı yukarı imkânsız gibiydi. Bir takım faaliyetlerde açıkça İslam’dan bahsetmek mümkün değildi. Daha çok ‘milliyetçilik’, ‘milli gençlik’ gibi isimlerle faaliyet mümkün olabiliyordu. Demokrat Parti gelince ‘İslam geldi’ gibi bir hava oluştu. İşte ezan asli lisanıyla okunmaya filan başlandı. 1951’de ilahiyat talebesiydik. Ama bu hava çok sürmedi. Meşhur TCK 163. maddenin Müslümanların ensesinde Demokles’in Kılıcı gibi sallanmaya başlaya- cağı yıllar çok uzakta değilmiş.
VAHDET MECMUASINI ÇIKARDIM
Sonraki dönemde, özellikle 27 Mayıs’tan sonra Müslümanlar tevkif edilmeye başlandılar. Yeniden o Halk Parti havası hakim oldu. 1958’de askerden geldim. Kayseri ve Adana İmam Hatip’te öğretmenlik yaptım. Ben aynı zamanda Adana’da Demokrat Parti’nin Vatandaş Gazetesi’nde haftada bir gün orta makale yazıyorum. Vahdet Mecmuası’nı çıkartıyorum. Tabi birtakım imkansızlıklar ve aksaklıklar nedeniyle düzenli çıkamıyordu Vahdet…
İMAM HATİP’İ TERKETMEM!
Sonra özel okul müdürlüğünüz başladı galiba?
Evet. Osmaniye’de lise yok o dönemde. Halk ‘bir lisemiz olsun’ demiş. Belediye binasını vermiş, halk para toplamış. 680 de öğrenci toplanmış. Fakat sınıflar tasnif edilememiş. Kadro kifayetsiz. O sene ilk sene. 4 ay içerisinde müfettiş gelecek, durum düzeltilemezse Özel Osmaniye Lisesi batacak. Okula müdür arıyorlar. ‘İmam hatipte stajyerken başmuavin olmuş adam var’ diye bize geldiler. 350 lira alıyordum. 1500 lira teklif ettiler. 500 lira verseler belki gider- dim, ama 1500 lira için gitmek gözümün önüne geldi. “Ben para için İmam Hatip’i terk etmem” dedim.
O ZAMANKİ MÜSLÜMANLAR!
1500 lirayı reddettiniz yani?
Evet. Sonra arkadaşlar Mersin’e, İskenderun’a gitti, müdür aradılar. Yine bize geldiler, 2000 lira teklif ettiler. “Şimdi hiç olmaz” dedim, “para için olmaz”… Bir daha geldiler 2250 dediler, milletvekili maaşına yaklaşmış, kabul etmedim. Bunu o zamanki Müslümanların halini anlatmak için anlatıyorum. İlahiyat mezunu lise müdürü filan yok. Maarif müdürü duymuş bunu. Beni çağırdı, “Duydum özel lise müdürü olacakmışsın, kıymetin bilinirken kıymetini koru” dedi.
İLAHİYATÇIDAN MÜDÜR OLMAZ!
Yani ‘git’ dedi öyle mi?
Hayır, “Ben dedi imamdan lise müdürü tayin etmem. Aklına iyi koy. Sonra açıkta kalırsın” demeye getirdi. Ki Demokrat Parti de sallanıyor. Sene 1959… Bu görüşme beni ateşledi. “Madem sen imamlara hakaret ediyorsun, ben gidiyorum” dedim. Ve müdür oldum.
TÜRK OCAĞI BİNASINA HÜKÜMET EL KOYDU
Türk Ocakları maceranız nasıl sonuçlandı?
Hamdullah Suphi ölünce Emin Bilgiç ile Osman Turan Türk Ocağı başkanlığı için aday oldular, çekişmeye girdiler. Her ikisi de bana “Beni seçeceksin” şeklinde baskı yapıyor. İkisini de seviyorum. İki arada bir derede kaldım. Tuttum istifa ettim. Çantamı aldım Türk Ocağı’ndan çıktım, gittim. Yarım saat sonra Demirel orayı işgal etmiş. O bina gitti. Türk Ocakları binası devlete geçti.
MASONLUK BELGESiNi KÜTÜPHANE MÜDÜRÜ YAYDI
Türk Ocakları’na girişiniz nasıl oldu?
İlginçtir Türk Ocakları’na girişim bu diyalogun ardından gerçekleşti. Hamdullah Suphi beni İstanbul’a davet etti. “Sayın milletvekilimiz İstanbul’a gelir misiniz?” dedi, gittik. 40 kişilik yönetimden birini istifa ettirip beni aldılar. Hamdullah Suphi ölene kadar 7 yıl kadar genel sekreterlik yaptım. Hiç şubesi yokken 21 şube kurdum. Zamanla teşkilata da hakim olduk. Ama şeriatçı istemeyenler de başka bir grup oldu. Ancak Hamdullah Suphi de bir gün olsun bu konu üzerinde durmadı.
Türk Ocakları’nda ne gibi ilginç anılarınız oldu?
Ankara’daki koca bina atıl vaziyette idi. Büyük bir kütüphanemiz vardı. Orası da atıl vaziyette idi. Bir iki tane memur alalım kütüphaneyi tasnif edelim dedik. Kütüphaneyi çalıştırırken 61 ihtilalinde birtakım genç subaylar gitmişler mason locasını basmışlar. Ne yaptıklarını da bildikleri yok. Oradan bir takım kitapları, evrakları toplamışlar getirmişler, Türk Ocağı’nın kütüphanesine atmışlar. Biz tasnif edince Demirel’in masonluk belgesi orada çıktı. Benim üstümde kaldı bu olay. “Hasan Aksay çıkardı” dediler. Halbuki kütüphane müdürü bana da haber vermeden çoğaltmış ve dağıtmış.
YARIN: MiLLi GÖRÜŞ’ÜN iLK PARTiSi MiLLi NiZAM NASIL KURULDU? ZAHİD KOTKU HOCAEFENDİ’NİN BANKA TAVSİYESİ NEYDİ?
kaynak: gazetevahdet.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.