Müzede 'Solcu' Kompleksi

Kaleme aldığı “Olaylar ve İdamların Gölgesinde Ulucanlar” isimli kitabıyla gündeme gelen Ulucanlar Cezaevi eski Müdürü Vehbi Camgöz, Vahdet’e dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu. İlgili belediyenin 2006 yılında kapatılan Ulucanlar Cezaevi’ni devralıp müzeye dönüştürdüğünü hatırlatan Camgöz, restorasyon ve içerik düzenlemesi konusunda aslına sadık kalınmadığını söyledi.

DiNDARLAR YOK SAYILDI

Sırf dini inançlarından dolayı Ulucanlar Cezaevi’ne konulup işkence gören muhafazakar şahsiyetlerin müze sürecinde yok sayıldığına dikkat çeken Camgöz, şu an müze vasfıyla ziyaretçi akınına uğrayan eski cezaevinde sadece solcu mahkumlar kalmış gibi bir algı oluşturulduğunu vurgulayarak, “Yapılan müzeye bakınca orijinaliyle ilgisi kalmamış ve sanki bu hapishanede hiç İskilipli Atıf Hoca yatmamış, Hüsnü Aktaş (Vahdet yazarı) kalmamış gibi bu müze bu isimler yok sayılarak yapıldı. Sol, sosyalist propagandanın hakim olduğunu görüyoruz bu müzede. O müze için yazılan eser, bir sol propaganda eseri gibi” dedi.

HEPSiNiN TUZU KURUYDU

Ulucanlar’da yatan mahkumlara ilişkin gözlemlerini de aktaran Camgöz, “Burada sağcı ve solcu gençler vardı. Sanki solcular halktan yana ve haktan yanaymış gibi sunuluyordu. Halbuki içerideki solcuların büyük çoğunluğu tuzu kuru insanların çocuklarıydı. Sol terör örgütlerine mensubiyetten yatan zatların hemen hepsi sistemin zenginleriydi. Ama bunlar güya sistemi değiştireceklerdi. İnsanları böyle propagandayla aldattılar. Ama tabii Alevilerin geneli fakirdi. Onları da kullandılar” diye konuştu.

AHIRA LAYIK GÖRDÜLER

Ulucanlar’ın Osmanlı döneminde at ahırı olarak kullanıldığını söyleyen Camgöz şöyle konuştu: “Süvari birliğine aitmiş. Süvari birliği kalkınca Cumhuriyet döneminde cezaevi yapmışlar. Bu cezaevi resmi ideolojinin örsüdür. Bu örsün altında herkes belli bir kalıba sokuldu. Aleviler, Sünniler, Kürtler ve Türkler tek tipleştirildi.”

Erol Metin - Vahdet