'Ben Erdoğan'ın Sözünün Üzerine Söz Söylemem'

'Ben Erdoğan'ın Sözünün Üzerine Söz Söylemem'
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, çözüm sürecinde gelinen son aşamayı ve gündemdeki tartışmaları değerlendirdi

7 Haziran seçimleri yaklaşırken siyaset gündemi iyice hareketlendi. Dolmabahçe Deklarasyonu ve Öcalan’ın silahsızlanma konferansı çağrısıyla hızlanan çözüm süreci son haftalarda AK Parti ve HDP’nin karşılıklı sert açıklamalarıyla yeniden duraklama evresine girmiş gibi görünüyor. Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İzleme Heyeti ve Dolmabahçe Deklarasyonu’na karşı sözlerinin arkasında ne yatıyordu? Çözüm süreci seçimlere kurban mı ediliyor? Milliyetçi oyların azalması AK Parti’nin politika değiştirmesine mi neden oldu? Ekonomideki dalgalanma ve parti içi polemikler tabana nasıl yansıdı?

Yalçın Akdoğan ile röportaj yapan Habertürk Muhabiri Kübra Par bu sorulara cevap aradı…

Seçim öncesinde tabanınızda nasıl bir hareketlenme görüyorsunuz?

Seçim atmosferi henüz kızışmadı ama arazide yeni bir durum görmüyorum. Milletin gündemi, merkezde ya da sosyal medyada yapılan tartışmalardan çok farklı. Bu milletCHP'nin neyi yapıp, neyi yapamayacağını biliyor. Kılıçdaroğlu hakkında da hükmü verdiler, kaç seçimdir kazanamıyor. Sözünün bir ağırlığı yok. Millet son ayda verilen vaatlere bakmaz.

Muhafazakâr kesim AK Parti'den memnun mu? Yoksa sağdan güçlü bir parti olmadığı için mi AK Parti tercih ediliyor?

AK Parti'ye verilen oy çaresizlikle verilen oy değil. AK Parti'den başka vizyonu olan, dev projeleri olan başka parti var mı?

AK Parti tabanında bir mutsuzluk hissetmiyor musunuz?

Hissetmiyorum. Parti içi polemikler tedirginlik verebilir, kitlemizi üzebilir. Bu konular kapandığı için bir şey duymadık. İç bütünlüğümüzü korumamız çok önemli. Büyük saldırılarla baş edebildiysek, millet yanımızda olduğu için ve iç bütünlüğümüzü koruyabildiğimiz içindir.

Ekonomideki dalgalanma ve doların yükselişi konusunda muhafazakâr kesimden eleştiri alıyor musunuz?

Bunlar konjonktürel dalgalanmalar. Avrupa'da ciddi şekilde küçülme ve gerileme var ama Türkiye büyümeye devam ediyor. Ekonomide psikoloji önemlidir. Şu an psikolojinin kötü olduğunu düşünmüyorum. AK Parti'ye karşı umut ve güven var.

Partili gömleğinizi çıkardığınızda Türkiye'de nasıl bir tablo görüyorsunuz?

Türkiye'de bazı kesimler hazmetmesini öğrenmeli. AK Parti iktidara geldiğinde herkes "Bunlar 3 ay sonra gider" gözüyle baktı. 'Gizli gündem' ve 'mahalle baskısı' var dediler. 'Türkiye, İran oluyor' dediler. Peki, AK Parti bu yaygaraları hak ediyor muydu? İlerici olmak anlamında kimse AK Parti'nin ayağına su dökemez. Şimdi Kılıçdaroğlu, 'laiklik, irtica, takiye' diyebiliyor mu? Diyemiyor. 12 yıl boyunca milleti böyle kandırdılar, şimdi de başka türlü kandırmaya çalışıyorlar. Gezi olaylarıyla birlikte "Biz iktidara gelemeyeceğiz, demokrasiyle sizi düşüremedik, toplumsal olaylarla düşüreceğiz" dediler. Halkı sokağa döktüler.

Gezi olaylarını AK Partili olmayan tabandan gelen bir tepki olarak değil de birilerinin yönlendirmesi olarak görmeyi tercih ediyorsunuz. Bu bir körlük değil mi?

Hiç öyle görmüyoruz. Gezi olaylarını ilk andan itibaren anlamaya çalıştık. Eylemcilerin arasına ekipler gönderdik. Tayyip Bey sabahlara kadar oradan gelen ekipleri dinledi. İyi niyetli olanları dinledik, anladık da, ama bu olayın üzerine başka bir şey inşa edilmeye çalışıldı. Orada bireysel gerekçelerle farklı bir protesto vardıysa bile örgütlü yapılar gelip üzerine çöktüler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Dolmabahçe Deklarasyonu'na karşı olduğunu söylemesinden sonra Çözüm sürecinde yeni bir tıkanma dönemine mi girildi?

Duraksama olmadı, çalışmalar devam ediyor. Ama seçim sürecine girildiği için gündemde arka plana düştü. Seçimden önce PKK silah bırakma kongresini toplasaydı iyi olurdu, ama olmadı. HDP, böyle bir terör örgütü yokmuş gibi Batı'da hava atma derdinde. "Silahsız çözümü vurgulayacağız" diyor, ama PKK'ya 'silah bırakma' çağrısı yapmıyor.

Erdoğan'ın izleme heyetini ve Dolmabahçe görüşmesi tasvip etmediğini açıklaması sizin için sürpriz oldu mu? Aranızda iletişimsizlik mi yaşandı?

Ben Tayyip Bey'in sözünün üzerine söz söylemem. Esas ve bağlayıcı olan onun sözüdür. Polemik üretmem, söylediğini esas kabul ederim. İletişim eksikliği varsa bizden kaynaklanmıştır.

Bülent Arınç'ın "Cumhurbaşkanımızın böyle konuşması hükümetimizi de yıpratır" açıklamasını nasıl karşıladınız?

Bu tür içe dönük polemik açıklamaları, tedirginlik yarattığı için üzerine konuşmayı doğru bulmuyorum. İlgili kurumlarda görüşümü bildiririm ve değerlendirmelerimi yaparım. Çözüm süreci Tayyip Erdoğan'ın başlattığı, Ahmet Davutoğlu hükümetinin devam ettirdiği bir süreçtir. Günübirlik açıklamalara çok takılmamak lazım.

"Çözüm süreci AK Parti'ye oy kaybettirdi, bu yüzden milliyetçi söylemlere döndüler" eleştirilerine ne diyorsunuz?

Bu iddialar doğru değil. Biz hep aynı söylemlerde bulunuyoruz. Milletin yüzde 70'i çözüm sürecine destek veriyor, yani sadece AK Parti değil, diğer partilerin tabanından da destek var. HDP'nin şımarıklıklarının milliyetçi tepkiye sebep olduğunu söyleyebiliriz ama bu tüm tabana yansıyor.

Ama 'çözüm süreci seçime kurban gidiyor' gibi bir algı oluştu. Sürece bizzat emek vermiş biri olarak, tablo sizi üzmüyor mu?

Seçime kurban gitmiyor. Ben bu lafları çözüm sürecinin selameti için aylardır ediyorum. Kandil'in onlara posta koyması, illegaliteyi desteklemesi ve tehdit etmesi süreci zehirliyor.

Ağrı olayının hükümetin provokasyonu olduğu iddiasına ne diyorsunuz?

Hiç ilgisi yok! Elinde silah olan adamlar yerleşim yerlerinde geziyorlar ve propaganda yapıyorlar. Provokasyon, bu adamların ellerinde silahlarla dolaşmasıdır. Güvenlik güçleri sadece önlem aldı ama çadırdan onlara karşı ateş açıldı.

İzleme Heyeti kurulacak mı?

Şu anda konsantrasyonumuz seçimde. Kurulup, kurulmayacağını haber vereceğiz.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.