Cübbeli Ahmet Hoca

Cübbeli Ahmet Hoca

Mübarek saatleri yemek sofralarında harcamayın

Mübarek saatleri yemek sofralarında harcamayın

AYET-İ KERİME

Sayılı günler içinizden kim hasta yahut seyahatte olursa başka günlerde tutsun. Gücü yetmeyenlere de bir yoksulu doyuracak fidye gerekir. Fakat kim gönül rızasıyla hayır işlerse, bu kendisi için daha iyidir. Ve oruç tutmanız eğer bilirseniz, sizin için daha hayırlıdır.” Bakara 184

HADİS-İ ŞERİF

Açlık ve susuzluk yoluyla nefisle cihad etmek, Allah yolunda cihad gibidir.  (İmam-ı Gazali)

ALİMLERDEN ÖĞÜTLER 

Her peygamber, kendi zamanında, kendi mekanında, kendi kavminin hepsinden, herbakımdan üstündür. Muhammed aleyhisselam ise her zamanda, her melekette, yani dünya yaratıldığı günden, kıyamet kopuncaya kadar, gelmiş ve gelecek, bütün varlıkların her bakımdan en üstünüdür. Hiç kimse, hiçbir bakımdan onun üstünde değildir. Bu olamıyacak bir şey değildir. Dilediğin yapan, her istediğini yaratan onu böyle yaratmıştır. Hiçbir insanın onu methedecek gücü yoktur. Hiç bir insanın onu tenkid edecek iktidarı yoktur. 
Seyyid Abdülhakim Arvasi

 

Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ramazan-ı şerifin son on gününde kendini tamamen ibadete verirdi. Zira son on gün içinde Kadir gecesi olması umulan geceler mevcuttur.

Hazret-i Âişe (Radıyallâhu Anha) buyurdu ki:

“Ramazân-ı şerîfin son on günü girince Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yatağa yanaşmaz, gecesini ibadetle ihya eder, ailesini uyandırır ve başka zamanlarda gayret göstermediği kadar son on günde ibadete çalışırdı. 
İlk yirmi gün bazen uyur bazen namaz kılardı, son on gün olduğunda ise, iyice ibadete girişirdi. İki ezan arasında yıkanırdı ve iftarı sahur yapardı. 

Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Allâh-u Teâlâ kendisini vefat ettirinceye kadar ramazânın son on gününü itikafta geçirirdi.” (Buhârî, no:2024, el-İ’tikâf, 4/271; Müslim, no:1153, 1174; Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, 6/146; İbni Ebî Âsım, Ebû Dâvûd, no:2466; İbni Mâce, no:1769; İbni Receb, Letâifü’l-me’ârif, sh:343, 348) 

AZ DA OLSA UYURDU

Bu rivâyetlerle ilgili bazı malumat:

1-Ulemâdan bazısı, Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in bu gecelerde hiç uyumadığını söylemişlerse de, Ehli Beyt imamlarından bir kısmı bunu gecenin yarısını ihya ile tefsir ederek: “Gecenin yarısını ihya eden, muhakkak gecenin tümünü ihya etmiş olur” demişlerdir.  

Âişe (Radıyallahu Anha)nın:

 “Ben Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in bir geceyi (hiç uyumadan) sabaha kadar ibadetle geçirdiğini 
bilmiyorum” (Müslim, no:746) şeklindeki beyânı da, bu görüşü desteklemektedir. 

Buna göre en mübârek gecelerde bile az da olsa bir miktar uyuduğu anlaşılmaktadır. 

AKŞAM İLE YATSI ARASI GUSÜL

2-“Ailesini uyandırması”, namaza gücü yeten küçük büyük herkesi gece namazına kaldırması olarak izah edilmiştir. 

3- “Yatağına yanaşmaması” ise, itikâfa girdiği için hanımlarından uzak durması anlamına gelmektedir.

4- “İki ezan arasında yıkanması”, son on gecenin her birinde akşamla yatsı arasında gusül alması ile izah edilmiştir ki, bu yüzden İbni Cerîr (Radıyallahu Anh); selef-i sâlihînin, son on gecenin her birinde gusül almayı müstehap saydıklarını nakletmiştir. 

Temîm-i Dârî (Radıyallahu Anh) bin dirheme çok kıymetli bir hulle satın almıştı ki onu sadece Kadir Gecesi olması umulan gecelerde giyerdi. 

Hammâd ibni Seleme’nin beyânına göre; Sâbit el-Bünânî ve Humeyd et-Tavîl gibi büyükler (Radıyallahu Anhum) Kadir Gecesini aradıkları bu on gecede en güzel elbiselerini giyerler, koku sürünürler ve mescidlerde buhur yakarlardı. 

SÜSLENMEK, KOKU SÜRMEK...

Bu rivâyetlerden anlaşıldığı üzere; Kadir Gecesi olması umulan gecelerde, temizlik, süslenmek, koku sürmek ve güzel elbise giymek, bir de o elbiseyi o geceye mahsus olarak kullanıp sair zamanlarda giyinmemek müstehaptır. 

Tabi ki zahiren süslenmek gerektiği gibi, tevbe ve inabe ile kalbi günah kirlerinden temizleyerek iç âlemin tezyini de zaruridir. Zira bâtın harapken, zâhirin ziynetlenmesi, Mevlâ Teâlâ’nın huzurunda hiçbir şey ifade etmez. 

Nitekim Mevlâ Teâlâ:

 “Ey âdemoğulları! Gerçekten Biz size avret yerlerinizi örtecek bir elbise, bir de süs elbisesi indirdik; takva elbisesi ise işte sana bu daha iyidir.” (Â’râf Sûresi:26) kavl-i şerîfiyle bu hakikati açıklamıştır.

Büyükler ne güzel söylemişlerdir:

 “Eğer bir kişi takva elbisesini giyinmediyse, Çıplağa dönmüştür o, ne kadar da giyinse.”

VAKİT HARCAMAYIN

5- “İftarı sahur yapması”, kendisine mahsus olan savm-ı visâlden bahsetmektedir. Zira Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisine verilen manevî güçten dolayı bazen birkaç gün iftarsız sahursuz orucu birbirine eklerdi. 

Ama ümmetini bundan nehyetmiş ve Ebû Hureyre (Radıyallahu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfinde kendisine:

“Ama sen visâl yapıyorsun yâ Rasûlallah!” diye soran zata:

 “Hanginiz benim gibisiniz, ben gecelediğimde şüphesiz ki Rabbim beni yediriyor ve içiriyor” diye cevap buyurdu. 
(Buhârî, no:1965; Müslim, no:1103; Muvatta’, 1/301)

Evet! Bizler iftarı vaktinde yapma faziletine devam etmeliyiz. Ancak Kadir Gecesi olması umulan mübârek gecelerde hurma gibi, süt gibi çabuk yenen ve tok tutan yiyeceklerle çabucak iftar etmeli ve yemek sofralarında uzunca oturarak mübârek saatleri zayi etmemeliyiz. 

Zirr ibni Hubeyş (Radıyallahu Anh) yirmi yedinci gece hakkında buyurmuştur ki: “İçinizden yemeği geciktirmeye gücü yeten varsa, bunu yapsın ve iftarı suyla karışık sütle yapsın.” 

Bu hususta Hazret-i Ali (Radıyallahu Anh) ın şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir:

 “Bir kişi Kadir Gecesi(nin girişi)ne yerken rastlarsa, bu ona, ölünceye kadar kendisinden ayrılmayacak bir dert bırakır.” (Ebu’ş-Şeyh el-İsbahânî, Ebû Mûsâ el-Medînî, İbni Receb, Letâifü’l-me’ârif, sh:346)
 

CUMA VE CEMAATTEN AYRILMAYIN

6- “İtikaf yapması”na gelince; malum olduğu üzere Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) her sene ramazân-ı şerifte on gün itikâf yapardı ki bunun hikmeti, dünya işlerini tamamiyle keserek aklını fikrini Rabb’inin münâcâtına, zikir ve duasına ayırmaktı. 

Bu yüzden İmam-ı Ahmed (Rahimehullâh); itikâfta bulunan kimsenin ilim öğretmek ve Kur’ân okutmak dahi olsa, insanlarla karışıp görüşmesinin müstehap olmadığını, bilakis kendisi için efdal olanın, tek başına kalıp ibadetle meşgul olması olduğunu açıklamıştır. 

Ama bu, cemaatsiz, ıssız sessiz, cuma ve bayram kılınmayan mescidlerde itikâf yapılmasının faziletli olacağı anlamına gelmez. Zira cuma ve cemaatten ayıran halvetler, dinimizce yasaklanmıştır. 

Bu yüzden İbni Abbâs (Radıyallahu Anhuma)ya, sıralı oruç tutan ve geceleri ibadetle ihya eden, ama cumaya ve cemaate katılmayan kişinin durumu sorulduğunda:  “O cehennemdedir” diye cevap buyurmuştur. (İbni Receb, Letâifü’l-me’ârif, sh:343-346) 

 

"Bizler de bu mübarek geceleri hakkıyla değerlendirmeli, hurma gibi, süt gibi çabuk yenen ve tok tutan yiyeceklerle çabucak iftar etmeli ve yemek sofralarında uzunca oturarak mübârek saatleri zayi etmemeliyiz."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cübbeli Ahmet Hoca Arşivi