Erken Seçim Kaybettirir

Erken Seçim Kaybettirir
Türk Ocakları Onursal Genel Başkanı Nuri Gürgür, erken seçimin Türkiye’ye kaybettireceğini belirterek “Siyasi mülahazalarla erken seçime gitmek ülke için çok büyük bir risktir” dedi.

Türk Ocakları Onursal Genel Başkanı ve TÜBİTAK Bilim Kurulu eski Üyesi Nuri Gürgür, Türkiye’nin 1. Dünya Savaşı’ndan bu tarafa en büyük iç ve dış baskılarla karşı karşıya olduğunu söyledi. Gürgür, “1916’da çizilen Ortadoğu haritası küresel güçler tarafından güncelleniyor. Türkiye bu gelişmelerin özellikle dışında tutuluyor, hatta Türkiye’ye rağmen bölgede operasyon yapılıyor. Türkiye’nin bir an önce sağlıklı işleyen, topluma da, iç ve dış çevrelere de muhatap olacak bir hükümete ihtiyacı var” dedi.

■  Türkiye ve bölgemizde yaşanan olayları nasıl değerlendiriyorsunuz?  

Türkiye, 1. Dünya Savaşı’ndan bu tarafa en büyük iç ve dış baskılarla karşı karşıya. 1916’da çizilen Ortadoğu haritası küresel güçler tarafından güncelleştiriliyor. Türkiye bu gelişmelerin özellikle dışında tutuluyor, hatta Türkiye’ye rağmen bölgede bir coğrafya operasyonu yapılıyor. Şöyle de Türkiye’nin durumu rahat değil. Bir tarafta içerdeki toplumsal kargaşa devam ediyor diğer taraftan ülke ekonomisi bıçak sırtında. Bu açıdan Türkiye’nin bir an önce sağlıklı işleyen, topluma da, iç ve dış çevrelere de muhatap olacak bir hükümete ihtiyacı var. Bir koalisyonun kurulması ülke açısından zaruri gözüküyor.

ERKEN SEÇİM ÇOK BÜYÜK RİSK TAŞIYOR

■ Erken seçime gidilmesi ne anlama geliyor?

Erken seçim Türkiye’ye kaybettirdiği zamandan daha çok zaman kaybettirir. Ve bu kaybedilen zamanın ortaya çıkaracağı problemleri telafi etme şansımız da giderek azalır. Dolayısıyla erken seçimi siyasi mülahazalara tercih etmek bana göre çok büyük bir risk teşkil eder.

■ Bu noktada birinci görev kime düşüyor?

AK Parti’ye düşüyor. Seçim tablosu AK Partisiz hükümet kurulmasını mümkün kılmıyor. AK Parti hangi kesimle kuracaksa bir an önce harekete geçilmede fayda var. Sonuç itibari ile Türkiye’nin meseleleri ortak bir paydada çözülmesi gereken meselelerdir. Bunları siyasi mülahazalarla ötelemek, itelemek ülkenin zararına olur. Biran önce bu anlamda bir konsensüs sağlanmalı.

■ AK Parti-MHP koalisyonu konuşuluyor ancak Çözüm Süreci engel olarak görülüyor.   Neler söyleyeceksiniz? 

Bu konuya gelmeden önce belirtmeliyim ki, bugünkü şartlar 4 sene öncekinden yani 2009’da demokratikleşme veya başka adlarla konulan gelişmelerin meydana geldiği dönemden çok farklı. Bugün HDP’nin yüzde 13 oy alması ki bu oyların bir kısmı kendilerinin de kabul ettiği gibi geçici oylardır. Bir kısmı da tamamen etnik mülahazalarla partiye verilmiş ve kalıcı oylardır. Diğer tarafta bugün Suriye’nin kuzeyinde PYD-PKK fiili devleti Washington himayesinde fiilen kurulmuş durumda ve bunları oturtmak için Amerika elinden gelen desteği veriyor. Tabi bu gelişmeler kabul etmek gerekir PKK’nın çıtayı yükseltmesine yol açıyor. Şimdi burada HDP’ye çok büyük görev düşüyor. 
 

ERDOĞAN TEK BAŞINA İKTİDAR İSTİYOR

■ Sayın Cumhurbaşkanı’nın daha ziyade erken seçim istediği iddialarıyla ilgili neler söyleyeceksiniz? 

Şöyle bir gerçek var. Burada Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Başbakan’ın, açıkça dillendirilmese bile farklı yaklaşımları görülüyor. Bir kere Sayın Erdoğan’ın bir koalisyon hükümetine gönlünün ısınması mümkün değildir. Sayın Erdoğan kendi tabiatı ve mizacı gereği tek parti iktidarının alışkanlığı içerinde bunun devamını istemektedir. Bir koalisyon hükümeti kurulması durumunda Başbakan saraya ne kadar saygılı davranırsa davransın neticede Başbakan hükümetin başı olarak yürütmeye devam edecektir. Bu da Sayın Erdoğan’ın bugüne kadar ki hakimiyetini ciddi anlamda etkileyecektir. Belki MHP’nin anayasa içerisine çekilsin talebinde de bu yatmaktadır. 

■ Başkanlık sistemi konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cumhurbaşkanının bugün üzerinde sahip olduğu yetkiler üzerinde ayrıca bir otoriterlik imajı meydana getirmesi durumunda adeta Türkiye, başkanlık sistemine geçmiş olur. Bu da adı konulmamış bir başkanlık sistemi ortaya çıkarır. Dolayısıyla bir karar vermek gerekiyor. Türkiye, parlamenter rejimle devam edecek mi? Edecekse bu söylediğim çerçeve içersinde parlamentonun çalışması yürütme organının kurulup işlemesi vs. ile beraber anayasal düzen işleyecek. 
 

■ Değilse?..

Değilse, bunu evvela koalisyonun neden kurulamadığını kamuoyuna göstermek sonra da toplumun karşısına çıkıp, ‘Ey milletim biz çalıştık, koalisyon kurulması için gayret sarf ettik ama görüyorsunuz işlemiyor. İşte tekrar sizin iradenize başvurmak sonucu ortaya çıktı. Dolayısıyla tercihinizi ortaya koyun. Kalıcı bir hükümet için bu partiye destek verin’ şeklinde bir taleple ortaya çıkıldığı takdirde bu belki siyaseten başarılı bir operasyon bir manevra gibi görülebilir ama ben bunun Türkiye’nin hukuk devleti olması, istikrarın sağlanması, problemin aşılması noktasında kalıcı olmayacağına inanıyorum. 

KUTUPLAŞMA KESKİNLEŞİR 

■ Neden?

Böyle bir konu Türkiye’de zaten 7 Haziran öncesi meydana getirilmiş olan endişe verici kutuplaşmanın daha da devam edeceğini gösteriyor. Türkiye’de erken seçime gidilmesi durumunda tekrar tek parti iktidarı ortaya çıkarsa bu kutuplaşma çok daha keskin hale gelecektir. Ve bir takım tehlikeli fay hatlarının zuhur etmesi ortaya çıkacaktır. Bu da Türkiye’nin geleceğini ciddi anlamda riske sokacaktır diye düşünüyorum.

HDP TÜRKİYE PARTİSİ OLABİLECEK Mİ?

■ Ne gibi görevler? 

Bir kere HDP’nin 80 milletvekilinden tümü tamamen Kandil’in güdümü altında değil. Çatı örgüt şeklinde organize oldular. İçerisinde radikal sol kesimlerden, başka etnik kesimlerden, inançlardan, mezheplerden değişik düşünceli insanlar burada birleşti. Marksizm ve Lenin’den ideolojik ortak bir payda olabilir. Ama neticede bunların tümü birden Kandil’in güdümü altında değil. Ayrıca HDP seçim süreci boyunca özellikle Demirtaş’ın ağzından Türkiye partisi olma sloganını kullandı. Şimdi bunun hakkını vermeli ve gereğini yerine getirmelidir. 

AK PARTİ DE GÜVENEMEZ!

■ Bu sizce mümkün mü?
Şu durumda kabul etmek gerekir ki HDP bunu başarmış veya başarma niyetinde görünmüyor. HDP’nin bu şekilde Kandil’e bağımlılığı devam ettiği müddetçe sadece MHP değil AK Parti’nin de güvenmesi mümkün değil. Nitekim Sayın Başbakan HDP ile herhangi bir görüşme yapmayacağını söyledi. 

MESELE TÜRKİYE’NİN DEMOKRATİKLEŞMESİ 

■ Açılım konusuna dönecek olursak… 

Dolmabahçe görüşmesinden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ortaya koyduğu çok net tavır ile artık fiilen ortadan kalkmıştır. Ama mesele devam ediyor. Yani açılım süreci o görüntü içerisinde görünmez hale gelmiştir ama mesele devam ediyor. Bütün siyasi partilerin bundan sonra ki, Türkiye’nin en önemli meselesini halletme konusunda ne yapacaklarına karar vermeleri gerekiyor. Bunun da yolu Türkiye’nin demokratikleşmesinden geçiyor. Türkiye, bu anlamda demokratik bir hamle yapmalıdır. Bir kere  bizim bireysel hak ve özgürlükler konusunda hukuk devleti konusunda en gelişmiş batılı ülkelerin standardına uygun şekilde bir ivme kazanmamız gerekiyor. 

AKSİ ÇÖZÜM DEĞİL DAĞILMADIR 

Ayrıca demokratikleşme belli bir etnik gruba veya belli bir bölgeye adeta silah zoru ile verilen bir kazanım olarak değil bu ülkenin bütün insanlarına hakkı ve gereği olarak ortaya konulmalı. Aksi çözüm değil tam manasıyla dağılma durumu ortaya çıkartır. Bu noktadaki  hassasiyete eğer koalisyonda iş birliği yapacak partiler gösterirlerse ortak bir çözüm yolu bulabilirler diye düşünüyorum.

Vahdet

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum