Açılım Konusunda Hükümeti Defalarca Uyarmıştık

Açılım Konusunda Hükümeti Defalarca Uyarmıştık
Gelinen noktada tamamen PKK'ya yaradığı tescillenen Açılım Süreci konusunda Hükümet'i geçmişte pekçok kez uyarmış ancak hiçbiri dikkate alınmamıştı. İşte o haberlerimizden sadece biri, sanki bugünleri anlatıyor:

25.03.2014 tarihli ve "Kürt Yazar'dan Şok PKK İddiası" başlıklı haberimiz şöyleydi:

"Kürt kökenli Araştırmacı-Yazar Ata Altın, PKK’nın müzakere sürecini PYD’nin özerklik mücadelesi için yürüttüğünü belirterek, Suriye’de amaçlarına ulaştıktan sonra Türkiye’de silahlı mücadeleyi dağdan şehir merkezlerine taşıyacaklarını iddia etti.

“Başta Diyarbakır, Batman ve Hakkâri’de özerklik inşası faaliyetlerine başlandığını özellikle vurgulamak isterim” diyen Ata Altın, terör örgütü PKK’nın silah bırakmayacağını şu sözlerle ortaya koydu: “PKK sempatizanlarının kendi aralarındaki diyalogları ayrışmayı gözler önüne seriyor. PKK’nın müzakere sürecini Rojava’daki özerklik ilanında mücadele veren PYD güçlerine destek amaçlı yürüttüklerini, Suriye’nin kuzeyinde amaçlarına ulaştıktan sonra güçlerini tekrar Türkiye’ye çekeceklerini ve silahlı mücadelenin dağdan şehir merkezlerine taşınacağını açıkça söylemektedirler.”

 Altın’ın son derece dikkat çeken yazısı şöyle: 

“Müzakere Sürecinden Bölgesel Özerkliğe…

30 yıllık silahlı mücadeleden çatışmasızlık ve diyalog sürecine geçişi çok değerli bulduğumu, fakat süreçle ilgili endişelerimin olduğunu katıldığım bütün platformlarda ifade etmiştim. Yine, sürecin sadece Öcalan-Kandil-BDP üzerinden yürütülmemesi gerektiğini, bir arada yaşamaktan yana duruş sergileyen Kürtlerin de sürece dâhil edilmesi ve taleplerinin dikkate alınmasının kalıcı bir çözüm için şart olduğunu defalarca dile getirdim. Gelinen noktada devlet tarafından atılan iyi niyetli adımların bile yöre insanınca terör ve siyasi uzantılarının başarısı ve kazanımları olarak algılanmaktadır. Terör örgütü, çözüm sürecinden istifadeyle kendileri gibi düşünmeyen bütün Kürtleri cezalandırmaya, sindirmeye ve hain ilan etmeye kalktı. Sokak ortasında şehit edilen korucular, yakılan iş makinaları ve askere yapılan taciz ateşleri sonucunda şehit edilen uzman erbaşın durumu tespitlerimi destekler mahiyettedir. 

Artık, BDP’li ve PKK’lı üst düzey yöneticiler tarafından her geçen gün daha fazla dillendirilen bir "özerklik" tartışması var. BDP’nin farklı sözcüleri, 30 Mart seçimlerinden sonra belediye başkanlıklarını kazandıkları yerlerde özerklik inşası için faaliyetlere başlayacaklarını ilan ediyorlar. Örneğin Gülten Kışanak, özerkliği niçin şimdi gündeme getirdiklerini açıklarken iki hususa parmak basıyor. Kimlikle ilgili taleplerin artık yeterince karşılanmış olmasının ve Suriye’de ilan edilen özerkliğin kendilerini harekete geçirdiğini söylüyor: 

“Kürtler önce bir varlık, kimlik mücadelesi sürdürdüler ve bu mücadeleyi kazandılar... Şimdi o zaman Kürtler bir halk olarak varsa kendini yönetme hakkı da vardır. Bu nedenle artık özyönetim, statü, demokratik özerklik diye tanımladığımız şey, aslında bir halkın kendisini yönetme hakkı. Kürt halkı açısından baktığımızda bunun koşullarının oluştuğunu ve uygulanabilir olduğunu görüyoruz. Demokratik özerkliği biz inşa edebiliriz, devlet buna hukuksal olarak bir yanıt vermese de öz gücümüze dayanarak bunu inşa edebiliriz diye bir iddiayla ortaya çıktık... Tabi daha gerçekçi bir proje diye buna bakmamıza neden olan gelişme de Rojava’daki gelişmelerdir.”

Kışanak’ın bu sözleri, kimlikle ilgili sorunların çözülmesiyle ucu bağımsızlığa kadar gidebilecek siyasi statü taleplerinin artacağı yönünde.  Müzakere süreci, Öcalan’ın parlatılmasıyla kitleleri örgüte daha çok itmektedir. “Rojava”daki fiili PKK/PYD egemenliği, örgütün Türkiye’den statü talebini gerekçelendiriyor ve teşvik ediyor. Aynı zamanda, hükümete “Kürdistan” söyleminin mantıkî sonucunu göstermek suretiyle iktidarı bölgedeki seçmen tabanı ile Türkiye genelindeki destekçileri arasına sıkıştıracak bir hamle de yapmış oluyor. Ankara’nın suskunluğu ise PKK/BDP’nin taleplerine meşruiyet kazandırıyor, ayrılıkçı emellerine ulaşma imkânlarını arttırıyor ve bölgedeki konumunu güçlendiriyor.

Kandil’in talepleri ışığında çözüm sürecinin gidişatını ve bunun bölgede yarattığı atmosferi okumak gerekir. PKK'ya yakın Sterk TV'ye konuşan Murat Karayılan, hükümetin seçimden hemen sonra adım atmaması halinde Kürt sorununa çözüm için yürütülen sürecin biteceğini savundu: "Ateşkes ilân edilip gerilla geri çekilecekti, bu yapıldı. Ateşkes ilân ettik ve çekilmeyi başlattık. Süreç tümüyle bitmiş değil ama tek tarafla yürütülüyor. Başkan APO (Abdullah Öcalan) ve biz yürütüyoruz. Süreç tıkanmıştır. Ama sonuna kadar tek taraflı yürümez. Seçimden bir-iki hafta sonrasına kadar adım atılmadığı takdirde sürecin bittiğini herkesin bilmesi gerekiyor." 

Bu söylemleri ve BDP yöneticilerinin kandil açıklamasını destekler mahiyetteki açıklamaları, bölgenin devletten ayrışmasını ciddi olarak tetiklemektedir. 

Başta Diyarbakır, Batman ve Hakkâri’de özerklik inşası faaliyetlerine başlandığını özellikle vurgulamak isterim. Bu illerimizde yol tabelalarından tutun belediyenin toplu taşıma araçlarının üzerindeki yazılara kadar sadece Kürtçe kullanılmıştır. Bu gelişmeler gösteriyor ki anadil talebinden çok bölgede tek dil uygulamasına yönelik bir faaliyet yürütülmektedir. 

PKK sempatizanlarının kendi aralarındaki diyalogları ayrışmayı gözler önüne seriyor. PKK’nın müzakere sürecini Rojava’daki özerklik ilanında mücadele veren PYD güçlerine destek amaçlı yürüttüklerini, Suriye’nin kuzeyinde amaçlarına ulaştıktan sonra güçlerini tekrar Türkiye’ye çekeceklerini ve silahlı mücadelenin dağdan şehir merkezlerine taşınacağını açıkça söylemektedirler. 

Bununla kalmayıp köy korucuları üzerinde baskıyı arttırıp silah bıraktırmaya çalışmaktadırlar. Köy korucularına silah bıraktırma gerekçesi olarak da “Kürtlerin Birliğini Sağlama” söylemini ortaya atmaktadırlar. Netice itibariyle müzakere sürecinden özerkliğe, özerklikten de (Kürt Ulus İnşasına) ucu açık bir bağımsızlığa doğru gidileceği beklentisi gün geçtikçe taban bulmaktadır. Devletin ivedilikle bölgede gücünü-varlığını hissettirmesi ve bir arada yaşamaktan yana fikir beyan eden Kürtlere sahip çıkması gerekmektedir. Aksi takdirde ayrılıkçı fikirde olanları kazanalım derken, yanında olan Kürtleri de kaybeder.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum