Cübbeli Ahmet Hoca

Cübbeli Ahmet Hoca

Hopa'da boğulanlar şehittir!

Hopa'da boğulanlar şehittir!

Artvin’de, Hopa’da yaşayanlar hep Müslüman insanlar. Ben onların arasında büyüdüm, orada okudum. Tabii ki boğulmuş olduklarına göre şehittirler. Allah gani gani rahmet eylesin.

Öldüren Allah, dirilten Allah’tır. Ölümü de hayatı da yaratan Allah’tır ama bunun sebebiyeti kula mutlaka racidir.

Hadis-i şerifte “Boğularak ölen şehittir” buyruluyor. Hadis-i şerif sahihtir. Artvin Hopa’dakiler hep Müslüman kardeşlerimiz. Anladığım kadarıyla Lazlar. Karadenizlilerin hepsine Laz derler ama öyle değil. Benim okuduğum yer olan Pazar’dan ilerisi Laz’dır. 

Çayeli bile bilmez Lazcayı. Pazar ve Pazar’dan ilerisi bilir. Hopa falan bilir. Oralar ekseriyetle Laz’dırlar. Lazca konuşurlar yani. Ben onların arasında büyüdüm, orada okudum. Hep Müslüman insanlar yani. Tabi ki boğulmuş olduklarına göre şehittirler. Allah gani gani rahmet eylesin. Kabirlerini nur eylesin. Herhalde hala bulunamayanlar da var. 

Tabi ki şehitlik büyük mertebedir, fazilettir ama insan da en azından ölüsünü bari bulayım istiyor. Çünkü mezar yapayım, ziyaret edeyim istiyor. Bu çok meşru bir istektir. Onun için Allah-u Teâlâ acilen kayıplarını buldursun. Artık ümit kesilmiş diyorlar ama  en azından mezarını yaparlar, defnederler. 

ÖLÜMLERİN SORUMLULARI VAR

Tabi ki kader diyoruz ve bununla beraber kazaya rıza gösteriyoruz. Yaka yıpratmak, yanak tokatlamak falan yok. Ama sorumlusu var mı? Var tabi ki. Cezası var mı? Var. Orada menfez tıkandıysa bundan belediye sorumludur. Belediyeye sorduklarında “Bana şu kişi yaptırmadı bunu” derse oraya gidecek. İş öyle geri geri giderek sorumlular bulunması lazım. 

SEBEP İNSANLARIN YAPTIKLARI

Niye sel basıyor burayı ikide bir?  Kur’an-ı Kerim’de “İnsanların elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat çıktı; Allah da belki dönerler diye yaptıklarının bir kısmını böylece kendilerine tattırır.” (Rum-41) buyruluyor. Yani işte ağaçların kesilmeleri, yok santrallar yapalım, yok baraj yapalım, yok yol yapalım, şunu, bunu yapalım derken bunlar oluyor. Oralar benim bildiğim yerler. Düzlük zor bulursun. Düzlük de zor bulunduğundan inşaat, ev yapalım derken bazı dere yataklarında yer değişiklikleri, tahrifat veya menfezlerin tıkanması gibi şeylerin sebebiyeti vardır. Mutlaka vardır. 

KABİL’İN HABİL’İ ÖLDÜRMESİ

Çünkü Mevla “İnsanların elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat çıktı” buyuruyor. Adem (Aleyhisselam)ın oğlu Kabil kardeşi Habil’i öldürene kadar yeryüzünde diken bile yoktu. Sular bal gibiydi. Ekşi, mayhoş, acı yoktu. Diken yoktu yahu. Hani “Dikensiz gül bahçesi nerede bulacaksın?” derler. 

Vardı işte. Kabil’in, kardeşinin katili olduğu anda denizlerde, karalarda fesat başladı. Dikenler, ekşilikler, acılar vs. Ve bu devam ediyor. Her günah, her yanlış, her hata, kul hakkı, sorumsuz işler… Bunlar bu sellere de sebebiyet olur tabiki. Yani bunu da biz inkar edemeyiz. 

MEVLA’NIN İLMİ BİLİR

Onlar hakkında kaza, kader buydu. Ona şüphe yok buydu. Çünkü vaka olduktan sonra olan ne ise onun Allah’ın ilminde böyle bilindiği sabit oluyor. Mevla’nın ilmini biz bilmiyoruz.  

Olunca biliyoruz ki “Mevla böyle yazmış.” Mevla böyle yazmış ama Mevla senin o menfezi tıkayacağını da bildi. O ağacı keseceğini de bildi. Orada yapacağın fesatları da bildi. Onun neticesinde de bunun böyle olacağını da bildi. Mevla’nın ilmi her şeyi kaplamıştır. 

ÇOK TEHLİKELİ!

Mevla’nın ilmi bizim gibi olduktan sonra “A nereden oldu?” demez ki. Rabbim ondan münezzehtir. Şia da var o itikat, Allah muhafaza! İnsanı dinden çıkartacak itikatlardan biridir. Şia’da da var o kafa. Yani Mevla sonradan fikir değiştirir veya bazen bir şeyi sonradan anlar diyorlar. Bazı bilmediği şeyleri O da “A öyle miydi?” dermiş. Haşa! 

O zaman bizden ne farkı kalır. Allah’a noksan sıfat isnadıdır. Çok tehlikeli bir durum. Ehl-i Sünnet bu görüşleri reddeder. O zaman Mevla’nın ilmi sonsuzdur ve hatasızdır. Niye hatasızdır? Çünkü orada çocuk suya kapılıyor. 

Çocuğun suya kapılmasının gerisinde selin gelmesi var. Selin gelmesinin gerisi nerede? İşte şu kadar yağmur yağdı.  Onu Allah yağdırıyor, Allah bilmez mi ne kadar yağdıracağını? 

Peki, onun gerisi nerede? Her zaman yağmur yağdığında sel olmuyor. 

Şimdi niye böyle oluyor? O arada ne değişti? İşte neyin değiştiğini, kimin yaptığını Mevla bildiği için, o ilmine göre o çocuğunda boğulacağını biliyor. 

ÖLÜMÜ YARATAN ALLAH’TIR

Öldüren Allah, dirilten Allah’tır. Sen kurşunu adam sıktığın zaman yine sen öldürmüyorsun ki. Kur’an-ı Kerim’de “O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır.” (Mulk-2) buyruluyor. “Ölümü de, hayatı da yaratan benim” diyor. O zaman ana karnındaki çocuğa ruh verirken senin bir tesirin olmadığı gibi kurşun sıkıldığında adamın canını alırken de senin bir tesirin, etkin yok. 

Çünkü bazen 20 kurşunla ölmeyen de oluyor, bir kurşunla ölen de oluyor. Dolayısıyla ölümü Allah-u Teâlâ yaratıyor. Yaratan Allah’tır ama bunun sebebiyeti kula mutlaka racidir. Eğer ki sen adama kurşunu sıktıysan katil oluyorsun yani. “Bunu Allah öldürdü, ben ne yaptım?” diyemezsin. Sen de sebebiyet verdin. Bu sebebiyetleri göz ardı edemeyiz. 

DÜNYADA DA HESAP SORULMALI

Her şeyde “Kader buydu, biz ne yapalım” şeklinde gelirsen bu kadercilik olur. Kaderi inkâr edenler var; “Allah bilmiyor, alın yazısı yok” diyenler. Bunlar zındık, dinsiz, kâfir olur. Bir de “Zaten kader buymuş” diyerekten kendi sorumluluğunu üstünden atarak, haşa suçu Allah’a atar gibi hareket edenler vardır. Bunların ikisi de ileri, geridir. 

İfrat ve tefrittir. Doğru olan Ehl-i Sünnet’in “Yaratmak ancak Allah’a mahsustur ama kulun iradeyi cüzziyesi ve kudreti cüzziyesi olmak hasebiyle kul da zorla iş yaptırılan biri değildir. Yaptığı işleri de hür iradesiyle yapmaktadır. Bundan dolayı da ona sorgu, sual ahirette hesap vardır.” görüşüdür. Bunun dünyaya yansıması olarak da dünyada da hesap sorulmalıdır. Çünkü Allah ahirette soracak. “Gökleri, yerleri hikmetle yarattım. Boşuna yaratmadım. Ama herkes yaptığının karşılığını bulsun diye yarattım” buyuruyor. 

Kimse sorumsuz değil. “Yaptığından sorumsuz olan bir tek benim” diyor. “Kulların hepsine sual vardır” buyruluyor. Peygamber gönderilen bütün ümmetlere sorgu, sual vardır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cübbeli Ahmet Hoca Arşivi