Kemal Öztürk: "Medya Olarak Dibe Vurmak Üzereyiz"

Kemal Öztürk: "Medya Olarak Dibe Vurmak Üzereyiz"
Eski AA Genel Müdürü ve Yenişafak yazarı Kemal Öztürk, medyanın dibe vurmak üzere olduğunu belirterek "Ya da vurduk biz farkında değiliz. Sözün gücü en çok medyada tükendi, kavramların, en çok medyada içi boşaltıldı" diye yazdı.

 Öztürk'ün "Sözün gücü tükenirse" başlıklı yazısı şöyle;

Endişe duymamız gereken bir durumla karşı karşıyayız: Sözün gücü tükeniyor, kavramların içi boşalıyor.
İnsanın en güçlü iletişim aracı olan 'söz', artık kimseye etki etmeyen, derinliğini ve gücünü kaybeden sıradan kelimeler haline dönüştü.

Sözün gücünün bu denli tükendiği, kavramların bu denli anlamsız ve etkisiz hale geldiği bir dönemi hatırlamıyorum. Bilen varsa hatırlatsın.
Bu durumdan en çok sorumlu olan siyaset ve medya dünyasıdır. Aynı zamanda, bu durumdan en çok zarar gören de yine bu iki dünyanın insanlarıdır. Tüm naif, güzel, derin ve anlamlı kelimelerini harcadılar. Geriye, sığ sularda kullanılacak değersiz kelimeler kaldı.

Sözün gücü nasıl tükenir?

Sözün gücü nasıl tükenir, kavramların içi nasıl boşalır? Üzerinde çok düşünmemiz gerek. Söz üzerine konuşacak benden daha iyi ustalar var, onları dinlemek lazım asıl. Ben yine de görüşümü yazayım.
Siyasetle başlayalım.

'Siyaset söz söyleme sanatıdır' derler. Buna retorik de denir. Söz ustaları, söz sanatçıları siyaseti güçlendiren, kaliteli hale getiren insanlardır. Zekanın, kültürün, nezaketin ve siyasi aklın ürünü olan söz, politikacının en büyük gücüdür.
Sözün gücü üç şeyden gelir:
Bir: Sözü söyleyen kişiden
İki: Sözü oluşturan fikirden
Üç: Sözü doğuran kelimelerden.
Bu üç damardan biri zayıflarsa, sözün gücü de zayıflar. Siyasetçinin saygınlığı, itibarı ve milletin gönlündeki yeri ne kadar güçlüyse, sözü de o kadar güçlü olur. Milletin gönlünden uzaklaşan siyasetçinin sözü, ne yaparsa yapsın kar etmez.
Siyasetçinin dağarcığında, en zor anlar, en kötü durumlar için kullanacağı kelimeler vardır. Onları tüketmez, kullandığında bir basamak yukarı çıkacağı kelimelerdir bunlar çünkü. Örneğin siyasetçi biri için, “kahraman” diyorsa bunun bir anlamı vardır. Yine biri için “hain” diyorsa, yer yerinden oynayacak kadar önemli bir şey söylemiştir. İhanet, çok hayati bir kelimedir çünkü. Bu durumda siyasetçi her önüne gelene “kahraman” derse, birilerini sürekli “hain” ilan ederse, o zaman bu kelimelerin enflasyonu oluşur ve kıymeti kalmaz. İşte kavramların içi böyle boşalır.

Siyasetçinin ağzından çıkan söz

İki sembolik örnek verelim:
Bir: İngiltere Başbakanı Cameron, bir İngiliz politikacının, İngiltere'nin düşmanlarıyla işbirliği yapan hain olduğunu ilan etti.
İki: Fransa muhalefet partisi lideri Sarkozy, Cumhurbaşkanı Hollande'ın ülkeyi parçalayan, Amerika'ya peşkeş çeken, hain biri olduğunu Twitter'dan duyurdu.
Şimdi durup düşünelim: Bu sözler söylendiği anda bu iki ülkede, Avrupa'da, hatta dünyada neler olur? Deprem olur değil mi? Çünkü o siyasetçiler, o kelimeleri her zaman kullanmaz, kullandığında da gereği yapılır.
Burada ikinci bir durum karşımıza çıkıyor:
Söz, siyasetçinin ağızdan çıktıktan sonra ya değer kazanır ya da kaybeder. Siyasetçi sözünün gereğini yapıyorsa, değeri artar. Ancak sadece söz söylemekle kalmışsa, en üst perdeden söylediği sözlerin gereği yapılmamışsa değeri düşer, kıymetsiz olur.

Medya da dibe vurdu mu?

Gelelim medyaya. Bizler, ekmeğimizi sözden kazanıyoruz. Kimimiz yazıyoruz, kimimiz konuşuyoruz ama hepimizin işi sözle. Medyada da ustalarımız var, söz ustaları. Onlar da siyasette olduğu gibi, güzel söz üreterek bu mesleğin kalitesini arttırır.

Türkiye'de medyanın durumu siyasetin durumundan daha kötü. Sanırım dibe vurmak üzereyiz ya da vurduk biz farkında değiliz. Sözün gücü en çok medyada tükendi, kavramların, en çok medyada içi boşaltıldı. Artık usta söz kurgulayan değil, en çok küfür eden, tehdit eden, hakaret yağdıran köşe yazarı makbul.
Neden hakaret eder bir köşe yazarı? İki sebepten:
Bir: Fikir üretemediği için küfür üretiyor.
İki: Küfür ürettikçe iltifat görüyor.
Gazeteler için uyarlarsak, 'haber üretemeyen küfür üretiyor' diyebiliriz.

ABD basınında ne olur?

Durumumuzu anlatmak için yine tersinden iki varsayım örnek vereyim:
Bir: ABD'de yayınlanan The Philadelphia Time gazetesi Başkanı Obama için şu manşeti kullandı: “Hüseyin, bak kızın böyle çalıyor”.
İki: New York Times Gazetesi yazarı Thomas Fleming, ABD'nin dış politikasını eleştirdiği yazısında şöyle yazdı: “Irak'ta, Afganistan'da, Suriye'de ABD askerlerinin, sivillerin ölümünden sen sorumlusun, eli kanlı katilsin sen”.

Şimdi durup düşünelim: ABD Başkanına ilk ismiyle hitap eden, eli kanlı katil diyen, kızına hırsız diyen gazeteler ve yazarlar, ABD'de, hatta tüm dünyada nasıl yankı uyandırır? Deprem olur değil mi? Çünkü böyle sözleri söylediğinizde, aslı yoksa, mesleğinizi kaybedersiniz, hayatınız kararır. Aslı varsa, ispatlarsınız, büyük olay olur ama yine de kaba ve küfürbaz olduğunuz için yerin dibine sokulursunuz.

Yok, bunları yazdığı için meslek örgütlerinden ödül alıyorsa, muhalefet baş tacı ediyorsa, okuyucudan ilgi görüyorsa, taltif ediliyorsa, bu haber ve yazılara devam eder o insanlar.

Söz tükenirse ne olur?

Söz tükenirse, hakaret başlar, iftira artar, yalan çoğalır. Sözün bittiği yerde şiddet başlar. Sözün bittiği yerde adalet kaybolur, isyan duyguları kabarır. İnsanlar sözle anlaşamıyorsa kaos artar, sertlik artar, kutuplaşmalar olur. Sözün gücünü korumak herkesin görevidir. Sözün gücü uzun vadede bu ülke için, bu millet için hayati önem taşır.

İnsan sözle yücelir, sözle küçülür. Söz insanın elbisesi gibidir, onu güzelleştirir ya da çirkinleştirir.

Kemal Öztürk / Yeni Şafak

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum