Osmancık Derindere Tesisleri'nde Cuma Yemeği

Osmancık Derindere Tesisleri'nde Cuma Yemeği
Çorum Osmancık’ta bir yerde, Cuma namazı sonrası bedâvâ yemek verildiğini duydum. Üşenmedim; gittim yedim. Astarı yüzünü geçti; biraz yoruldum ama, değdi. Bu yazı da o ikrâmın ikrâmı…

Üç dört yıl önce, Fatma Barbarosoğlu, Osmancık Derindere Tesisleri’nde, Cuma namazı sonrası yemek ikrâm edildiğini yazdı. Cuma için uğradıkları câmi çıkışında, yaşlı bir adamın, “Buyurun, yemeğimiz var.” dâveti ile misâfir oldukları Derindere Tesisleri, bu geleneği 2005’den beri sürdürüyor. Câmi kapısında tek tek yolcuları dâvet eden kişi ise tesisin sâhibi İbrâhim Derindere.  Hem Cuma’nın hürmetine hem yolcu hürmetine verilen bu yemeği yemek için bir Cuma günü tesise uğramanız gerekiyor. Yaz ise mescidin önünde; kış ise içeride yemeğinizi yiyebilirsiniz.

HZ.ÖMER’İN ADÂLETİNE AĞLAYAN ÇOCUK

İbrâhim Derindere, 1955 yılında ilkokulda iken Çorum imam-hatip lisesi öğrencileri okullarına gelerek bir temsil sunarlar. Hz. Ömer’in Adâleti. Küçük İbrâhim, bu temsili ağlayarak seyreder ve babasına imamhatibe gitmek istediğini söyler. Hayâtını şekillendiren imam-hatip hayâtı böyle başlar. Aslında evleri de bir mekteb gibidir. Dede Hacı Ahmet Derindere, Kuran aşığı bir insandır. Yasaklı dönemlerde evini yatılı bir Kuran kursu olarak tanzim eder. İbrahim’in annesi, bu öğrencilerin hizmetini görür. Böyle bir evden çıkan genç İbrâhim, imam-hatibi bitiremese de kazâ ve kadere imanını kuvvetlendirerek ayrılır ve düz liseden mezun olur. Ülkü ocakları referansı ile Çorum Eğitim Enstitüsü’ne gider. Siyâsî sebeplerden arkadaşlarıyla Sivas Eğitim Enstitüsü’ne sürülür. Bu okulu bitirmek nasip olmaz; atılır. “Var bir hayır” diyerek yoluna devam eder ve ticârete atılır. Sonradan enstitüyü bitirmesine rağmen ticârette başarılı olduğu için işine devam eder. 

mukrim-bir-kalp-ibrahim-derindere-001.jpg

Âileden vermeyi öğrenen İbrâhim Bey, vermekten hiç usanmaz. Borç isteyene borç verir. Fakire, öğrenciye yardım eder. Bu arada, 1985 yılında, Osmancık Koyunbaba Eğitim ve Kültür Vakfı’nı kurup düzenli bir şekilde öğrenci okuturlar.

Kuyumculuk ile iştigâl eden İbrâhim Bey’in dükkânı 1992’de soyulur. Çok büyük bir zarâra uğrar. Hani dibe vurmak dediklerinden. Metânetini kaybetmez. O kadar ki soyulduğuna inanmayanlar olur. “Kazâ” diyerek yoluna devam eder ve yavaş yavaş toparlanır.

CUMA YEMEĞİ

Dinimizde de Türk töresinde de yemeğin yeri ve önemi büyüktür. Sosyal hayatın hemen her safhasında ve sosyal münâsebetlerin çoğunda işin sonunda yemek vardır. Doğum, sünnet düğünleri, düğünler, bayramlar, yaş ve ölüm olaylarında törelere göre sofralar hazırlanır, yemek verilir. 

2005 yılında Derindere Tesislerini satın alan İbrâhim Bey, tesisin yanındaki mescitde Cuma kılan çeltik işçilerinin, çıkışta köylere gittiğini görür. Sebebini sorunca evlerine yemeğe gittiklerini öğrenir.  İnsan, vermeye mahkûm olmaya görsün, neleri görür. O anda, Cuma çıkışında yemek verme fikri aklına gelir. O gün bu gündür her Cuma çıkışı yemek vermeyi âdet edinir. İbrâhim Derindere, emr-i hak vâki olduğunda da bu geleneğin devâm etmesini oğluna vasiyet etmiş.

mukrim-bir-kalp-ibrahim-derindere_3-001.jpg

Tesise gittiğimde Cuma vakti gelmişti. Beni çalışanlardan birisi karşılayıp bilgilendirdi. Osmancık’daki diğer tesiste, 2013’den beri öğrencilere iki öğün yemek veriliyor. Tesislere çay içmek için uğrayanlara, su ve Çorum leblebisi ikrâm ediliyor. Tesisin 18 odalık oteli, müşteri hizmetinin yanında, sıkıntıya düşen, hastalanan yolculara bilâ-bedel misâfirhâne hizmeti veriyor. Biz konuşurken İbrâhim Bey de geldi. Yaşlı bir adam beklerken yetmişinde bir ihtiyar delikanlı ile karşılaştım. “Maşallah. Bir hayli yolcu duâsı almış.” diye düşündüm.

Cuma çıkışı, damadıyla birlikte masaya gelerek hâlimizi hatırımızı sordu. Hayâtını anlatmaya başladığında, yemek yemeği boş verdim. Hem hayatı güzel hem anlatışı. İşimiz bittiğinde, bize çiftliğini gezdirmek istedi ama, maalesef geri dönmek zorunda olduğumuzu söyledim. “İleride inşallah” dedim. Çiftliğinde her şey varmış. Özellikle siyah hindilerden bahsetti. “Size versem benim için, Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza hediye götürür müsünüz?” diye sordu. Memnûniyetle yapacağımı ancak, güvenlik gerekçesiyle böyle şeylerin hüsn-i kabul görmediğini söyledim. “Ben yazayım. Dilerim haberleri olur.” dedim.

Bu arada câminin uzun yıllardır imamlığını yapan İbrâhim Alan ve diğer misâfirler de bizimle sohbet etti. Bu sıcacık ortamdan ayrılmak kolay olmadı. Ayrılırken hediyelik pirinçlerimizi de aldık. Dedim ya İbrâhim Bey, hayır işlemeden duramıyor. “Vereceğiniz yer varsa daha pirinç vereyim.” dedi. “Oturduğum yerde yok ama, Suriyeli bir âile var. Onlar için alabilirim.” dedim. Benim için Cumhurbaşkanına, Başbakana gidecek hediyeyi götürmekten daha mânidâr bir vazife oldu inanın.

mukrim-bir-kalp-ibrahim-derindere_1.jpg

KILKIMA KONAK

Kılkıma konak, Orta Asya Türklerinin kullandığı bir ifâde. Bir adı da şükürsüz konak. Kılkıma konak, herhangi bir kimsenin evinde ziyâfet ya da iyi bir yemek olduğunu hisseder, duyar veya başkalarından öğrenirse, dâvetsiz olarak bir bahâne ile yemek pişen eve gider, âfiyetle yemeğini yer. Anadolu’da bu durum, “Bizim balta sapı burada mı” diye târif edilir.

 

mukrim-bir-kalp-ibrahim-derindere_2-001.jpg

 

Ben bu mübârek Cuma günü, kılkıma konak oldum desem yeridir. Yazı bahânesiyle bir güzel ziyâfete kondum. Gezip gördüğüm benim olsun, yediğim içtiğimi anlatacağım müsaadenizle. Çorba, kuzu kavurma, pilav, salata, cacık, tatlı ve tabi arkasından çay.

 Allah kabul etsin İbrâhim Bey. Allah daha çok versin. Dilerim bu yazı, çok hayırlara vesile olur.

Vahdet / Kerime Yıldız

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.