Toplumu terörize eden, ‘yasak’lardır!

Toplumu terörize eden, ‘yasak’lardır!
“Kim olursa olsun zalime karşı, kim olursa olsun mazlumdan yana olmaya devam” diyen MAZLUM-DER İstanbul Şube Başkanı Ayhan Küçük, gündemdeki insan hakları ihlallerini ve MAZLUM-DER’in çalışmalarını Vakit’e anlattı. Av. Küçük, &l

MAZLUMDER’in İstanbul Şubesi, yeni yönetim dönemindeki çalışmalarıyla dikkat çekiyor. Hak ihlallerine karşı geliştirdiği çözüm yolları ve yeni ihlallerin yaşanmaması için vatandaşları bilgilendirmeye ağırlık veren MAZLUM-DER İstanbul Şubesi, her gün megakent İstanbul’da meydana gelen onlarca insan hakkı ihlaline tanıklık edip müdahil oluyor. MAZLUM-DER İstanbul Şube Başkanı Ayhan Küçük ile gündemdeki insan hakları ihlallerini ve MAZLUM-DER’in çalışmalarını konuştuk.

İşte, Avukat Ayhan Küçük’ün sorularımıza verdiği cevaplar:

• Öncelikle MAZLUM-DER’in misyonundan bahseder misiniz?
Misyonumuz “Kim olursa olsun zalime karşı, kim olursa olsun mazlumdan yana” ifadesidir. Bizim temel felsefemiz, mazlum olan bir kişinin hangi şartlarda, dönemde, durumda, hangi dinden, dilden, ırktan olursa olsun onun mazlumluğunu gidermek, zalimlik yapana da kimden olursa olsun karşı duruş sergilemektir. MAZLUM-DER bugüne kadarki 18 yıllık çalışmasında bunu göstermiş ve her geçen gün dozunu arttırarak hak ve özgürlük alanında mücadeleye devam etmiştir.

DERNEĞİN İSTANBUL GÜNDEMİ YOĞUN

• MAZLUM-DER’in gündeminde ne var? 
Birçok alanda 1 yıldır etkinlik yapmaya devam ediyoruz. Hem ulusal ve hem de uluslararası alanda oluşan hak ihlallerinde hak arama bilinci oluşturuyoruz. Özellikle Türkiye’de darbelerle ilgili ilk çalışmaları biz başlatmıştık. Bu yılın başı itibariyle bir program yaptık. “Türkiye’de Siyasal Simgelerle Yasal İmgeler” adıyla. Buraya birçok üst düzey kişi katıldı. Bunlar; Nazlı Ilıcak, Reşat Petek, Şanar Yurdatapan, Hasan Celal Güzel, Muhsin Yazıcıoğlu, Abdurrahman Dilipak, Sibel Eraslan gibi isimler. Her konuşmacı 28 Şubat postmodern darbesini anlattı ve insanların gündemlerine getirdi. Türkiye’de bundan sonra darbe karşıtı bir söylem birlikteliği oluştu. Farklı gruplar arasında özellikle ondan sonra bu tartışmalar başladı. Askeri alanın sivil alana bulaşmasına karşı daha bilinçli hak arama refleksleri oluştu. Bir konuyu gündeme getirirsiniz ve meşru anlamda onların yanlışlarını ortaya koyarsınız ve doğrusunu söylersiniz. Toplumda sivil alana karşı ilgisizlik vardı. Eylemlere katılım alanında bu ilgisizliği ortadan kaldırmak için toplumu bilinçlendirmeye yönelik programlar düzenledik. Birçok etkinliğimiz oldu. Üyelere, gönüllülere, üniversite öğrencilerine yönelik programlar düzenledik. İnsan hakları anlamında bir kaynaşma olsun istedik. Filistinlilerin mücadelesini gündeme getirmek için “Başı Eğmeyenler Anısına” diye bir etkinlik düzenledik. Hamas kurucusu Şeyh Ahmed Yasin ile 2003 yılında Amerikalı Rachel Corrie’yi anlattık. Sivil anayasa çalışmaları, Doğu ve Anadolu’daki hem terör hem Kürt soruyla ilgili çalışmalar oldu.

• MAZLUM-DER’e hak ihlalleri konusunda en çok ne tür başvurular geliyor?
Müracaatlar genelde daha çok günlük yaşamın sorunlarıyla ilgili geldiğinden, gündemin sürekli değişmesinden dolayı başvurular da değişiyor. Mülteciler, çalışma, sosyal hak ihlalleri ile ilgili her gün ortalama 10 kişinin başvurusunu değerlendiriyoruz. Hukuki mücadelelere gitmeleri konusunda katkı sağlıyoruz. 
• “Hak” kavramını MAZLUMDER olarak nasıl algılıyorsunuz ve biz bu kavramı nasıl algılamalıyız?
Öncelikle “Hak” kavramının felsefesini oluşturmak lazım. Bunun felsefesi bir başkasının özgürlük alanını kısıtlamamak koşuluyla bireyin her hakka sahip olmasıdır. Bir başkasının özgürlük alanını kısıtlamayacaksın, bir başkasını rahatsız etmeyeceksin.

“8 YILLIK KESİNTİSİZ EĞİTİM HAK İHLALİDİR”

• “Hak” konusunda örnek üzerinden gidersek?
Mesela; eğitim hakkı dediğimiz sadece üniversitelerde oluşan başörtüsü sorunu değildir, bir çocuğun İlköğretimden itibaren zihinsel anlamda insani bir eğitime tabi tutulması da bugün eğitim anlayışı içerisinde mücadelesi verilmesi gereken hak arayışı konusudur. Sadece başörtüsü anlamında bir eğitim hakkı talebinde bulunmuyoruz. Bir çocuğun 8 yıllık kesintisiz eğitime tabi tutulması bir anlamda eğitim alanındaki haksızlıklara uğradıkları içindir. 5. sınıfa kadar giden çocukların bir arada olmasında ahlaki anlamda ve çocukların birbirleriyle kaynaşması anlamında sorun yok. Ama siz bunu 8’e çıkardığınız anda birinci sınıf ile sekizinci sınıf arasında sekiz yaşlık bir mesafe koyuyorsunuz. 7 yaşındaki çocuğun hayattan beklentileri, olgunlaşma süreci farklıdır. 8. sınıfa giden öğrencininki farklıdır. Siz bu ikisini bir araya getirdiğinizde çatışırsınız ve istismarlar ortaya çıkar. 8 yıllık kesintisiz eğitim yasasını yapanlar nasıl ve ne amaçla yaptıklarını çok iyi biliyorlar.

• Manisa 1. Er Eğitim Piyade Komutanlığı’nda düzenlenen yemin törenine 40 yaşın altındaki başörtülü asker yakınları alınmadı. Siz bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu uygulama çok çağdışı bir uygulamadır. Bu konu üzerinde fikir yürütmeye, tartışılmaya değmez. Bu olayda hak aramak iki türlüdür. Ya rıza göstereceksin, ya karşı çıkacaksın. Eğer tepki verip olay çıkartırsanız, toplumun gerilmesine sebep olur. Tabii ki şiddete yol açan tepki hiç kimsenin arzu etmediği bir şeydir. Ama bu toplumlarda yer yer bu refleksler oluşabiliyor. Şiddete yönelim de bu toplumda anormal değil. Yani toplumu terörize eden şeyler yasaklardır. Siz bunu yok sayamazsanız. ‘Niye tepki gösteriyorlar, tepki veriyorlar’ dediğinizde kendinize dönüp bakmanız gerekiyor. Baktığınızda niye böyle davrandıklarını anlarsınız.

Hüseyin Kulaoğlu-VAKİT

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.