Seçmek hak, seçilmek yasak!

Seçmek hak, seçilmek yasak!
Başörtülü ve inançlı kadınlar sosyal ve siyasal hayatın her alanında dışlanadursun, bugün kadına seçme ve seçilme hakkı verilişinin 74. yıldönümü. Günümüzde ticari ve cinsel bir meta haline dönüştürülen kadın, güya seçme hakkına sahip ancak seçilme hak

HALKIN SEÇTİĞİ MERVE KAVAKÇI MECLİSTE, VEKİLLER SIRALARI DÖVÜYORLAR... TIKLAYIN

Bugün, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilişinin 74. yıldönümü... 1934'ten bugüne Meclis'e 236 kadın girdi, ancak hiçbirisi başörtülü değil!.. Çarşaflı kadınlara rozet takılan Türkiye'de, Merve Kavakçı gibi başörtülü kadınlar seçilseler bile Meclis'e giremiyor... İşte bu durum, "Seçmek bir hak, ama seçilmek yasak" şeklinde değerlendiriliyor...

Bugün Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 74. yıldönümü. Ancak 1934'ten bugüne Meclis'e sadece 236 kadın vekil girebildi. Türkiye’de kadınların en büyük sorunları sürerken, çözüm önerileri azgın azınlığın dayatmalarına kurban ediliyor. Başörtülü kadınlar bir kesim tarafından halen tüm alanlardan dışlanmak isteniyor.. İş hayatında da kadın, ticari ve cinsel bir meta haline getirilmiş adeta. İşgal altındaki İslâm ülkelerinde de kadınlar işgalciler tarafından tecavüze uğruyor, evlatları ve kocaları öldürülüyor. Özgürlükleri için mücadele veren kadınlar ise cezaevlerine tıkılıyor. 

Kadına 5 Aralık 1934'te verilen seçme ve seçilme hakkının bir anlamının olmadığını belirten Türkiye Kad-Bir Genel Başkanı Ayşe Serap Şahiner, “Başörtüsü yasağı psikolojik bir savaşın aracı olarak kullanılırken, sokaklarda her hafta hakları için mücadele veren kadınların sesi duyulmazken, eğitim ve çalışma haklarımız ellerimizden alınırken, seçme ve seçilme hakkının olması sadece utançtan ibarettir” dedi.

“SESİMİZİ DUYAN YOK” 
“Kocaeli, Van, Akyazı ve Ankara’da yaklaşık 3 yıldan bu yana ellerinden hakları çalınmış kadınlar her hafta alanlarda ‘doğuştan verilen haklarımızı istiyoruz’ diye bağırıyor ancak bu sese kulak veren yok” diyerek tepkisini dile getiren Şahiner, “Şimdi biz nasıl olur da böyle bir günü kutlama olarak görürüz. 5 Aralık, dünya hakları günü olsa olsa zulüm günüdür. Bugünde tartışmalar yine küçük bir azınlığı ilgilendiren konular çerçevesinde ele alınacak. Dünya, kadın ayrımcılığını tartışırken, başörtülü kadının uğradığı haksızlıklar yine görünmezden gelinecek” diye konuştu.

YASAK SÜRÜYOR
Mazlumder Diyarbakır Şube Başkanı Seher Akçınar Bayar da, laikçi elitist baskıların bir sonucu olarak kadınların günün koşullarında sayısız hak ihlallerine uğradığını belirterek, “Başörtüsü yasağı bu çevrelerin baskısı ile sürüyor. Kişinin eğitim ve çalışma hakkı bu yasakla engellenirken, ifade özgürlüğü de hiçe sayılıyor. Kadınlara karşı ayrımcılığı önleme sözleşmesine Türkiye imza atmış ancak bu sadece masa üstünde kalmış. Oysaki kadına yönelik en büyük ayrımcılık başörtüsü yasağıdır. Yani atılan imza yok hükmündedir. Bu zulümdür” dedi.

ORTADOĞU’DA KADIN HAKLARI BOT İLE ÇİĞNENİYOR
Başta Irak olmak üzere Filistin ve Çeçenistan’da kadın haklarının ise botlarla çiğnendiğini vurgulayan Bayar, “Bu ülkelerde maalesef kadının hakkından değil adından söz etmek mümkün değil. Şiddetin her türlüsünü günü birlik olarak yaşayan kadınlar, tecavüzden, işkenceye kadar her türlü baskı ile karşı karşıyalar. Çocuklarını açlığa karşı korumaya çalışan kadınlar diğer taraftan işgalci kuvvetler ile mücadelede hayatlarını kaybediyorlar. Evleri basılıyor, eşleri katlediliyor, çocukları ise aç bırakılıyor” diye konuştu.

“GÜNEYDOĞULU KADIN GÖÇ İLE HAPSEDİLDİ”
Güneydoğu’da ise özellikle kadınların zorunlu göç ile birçok haklarının gasp edildiğini vurgulayan Bayar, “Kökeninden, kökünden koparılan kadınlar; başkalarının yardımına muhtaç hale getirildiler. Dayatmalar sonucunda kadınlar bu göçlerin en fazla mağduru olan insanlardır. Köyünde tarım ve hayvancılık ile uğraşarak evine katkı sunan analar zorla şehirlere gönderilince boşlukta kaldılar. Şehir hayatı onlara yarı açık cezaevine döndü. İş bulanlar ise özgürlüklerinden fedakârlık yaparak en fazla evlere temizliğe gittiler” dedi. 

“KADININ KADINA ZULMÜ”
Kadın haklarını sürekli olarak ön plana çıkaran birçok laikçi kadın derneklerinin ise sorunları bir bütün olarak ele almayarak, en büyük ayrımcılığa imza attıklarını belirten Bayar, “Kadın işte bunun için birey olamıyor. Kadını kendilerine göre tanımlarken, Müslüman kadını yok sayıyorlar. Oysa dayatılan ve çizilen model değil; kadın kendisi olmak istiyor. Buna engel ise yine kadın oluyor” diye konuştu. 

KADINLIK ONURUMUZ ZEDELENİYOR
Türk Kadınlar Birliği İzmir Şubesi Başkanı Şermin Akman da, kadınların reklamlarda ve eğlence programlarında ticari bir mal gibi kullanılmasının kadınlık onurunu zedelediğini kaydetti. Akman, “Kadınlar ticari meta değildir. Kadınların meta olarak görülmemesini istiyoruz. Kadın aklıyla, bilgisiyle, görgüsüyle ve erdemi ile kendisi olarak toplumda var olsun” dedi. 

Araştırmacı yazar Mukaddes Özkan’ın konuya bakışı da hayli dikkat çekici. Kadınların Hicri 622’de hakların en güzeline kavuştuğunu belirtiyor Özkan, "Müslüman kadın, böyle günlerin ne sebeple çıktığını araştırmalı. Geleneğin çemberini kırıp İslâm’ın kendisine tanıdığı haklara sahip çıkmalıdır. Aşağılanan, hor görülen, yok sayılan kadın ancak İslâm’ın gelmesiyle birlikle ilk kez gerçek değerine kavuştu. Fakat zaman içinde erkeklerin İslâm öncesi geleneğe dönüşü ile kadın, anlamını yeniden yitirmeye başladı.” 

“KADINLAR SAYISIZ HAK İHLALİNE UĞRUYOR”
Sosyolog Doç. Dr. Alev Erkilet’in görüşü de şöyle: “Türkiye'de kadınlar sayısız hak ihlaline uğruyor. Üzerlerindeki baskı kaldırıldığında Müslüman kadınların kendi sorunlarını çözecek iradeye ve kararlılığa sahip olduğu görülecektir.”

Aslan Değirmenci-Vakit

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.