D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Çocuklar Ölmesin, Öldürsün!

Çocuklar Ölmesin, Öldürsün!

Hep insanlığımıza dokunmak istiyorlar. “Barış olsun, inadına barış!”

Bunu diyenlerin ağababaları “askerî barajlar, yollar yapılıyor” diye savaşı başlatıp binlerce insanın ölümüne yol açanlar değil mi?

“Çocuklar ölmesin” de son sloganları...

Kim ister çocukların ölmesini. İşte Akdeniz’in, Ege’nin sularına karışıyor küçücük sabiler. Suriye’de Rusya’nın bombaları altında ne yavrular ölüyor... Bu konular da dahil mi, “çocuklar ölmesin” sloganına? Sanmam!

Akademisyenlerin bildirisi var ya hani, atgözlüğü takılarak yazılmış. “Devlet insanları öldürmesin!” Tamam, can baş üstüne. Peki ülkenin bazı şehirlerindeki hendekçiler, pürsilah militanlar, tuzaklı bombalar, ağır silahlarla ne yapıyor? Bugüne kadar kaç masumun kanına girdiler? Kaç çocuğun ölümüne yol açtılar? 

Sur’da, Cizre’de hendek kazıp ağır silahlarla başında bekleyenler holivut filmi için rol mü kesiyorlar? 

Bu hadiseler başlayalı beri, hendeğin arkasına geçen halktan bir Allah’ın kulu var mı? 

Bölgenin mağdur halkı devlete sığınıyor. 

Bu vicdan fukaraları, ahlâk yoksunları “ben öldürürüm, bana kan dökmek helâl” diyorlar. Nitekim 6-7 Ekim olaylarında insanlar hunharca katledildi. 15-16 yaşında çocuklar öldürüldü... Neden bu konu ile ilgili tek cümle etmiyorlar? 

6-7 Ekim şehidi Yasin Börü yaşasa da maça gitse iyi olmaz mıydı? 

Çocuklar ölmesin maça gitsin, sinemaya gitsin...

Tamam da, siz çocukları okula gitmekten men ediyorsunuz. Son aylarda kaç okul yakıldı? İş anaokulu yakmaya, bombalamaya kadar gitmedi mi? Neden o eylemleri yapanların karşısına dikilmiyorsunuz? 

Sınırsız yalan bunların en yaygın alışkanlığı. Ne zaman, nasıl bir yalan uydurup onun üzerine hüküm bina edeceklerini bilemiyorsunuz. Hele eş-başkan yalan mevzuunda öyle ileri gidiyor ki, ona eş koşmak mümkün değil! En eşsiz yalancı olarak birinci o. 

Eşsiz demeyelim... Bir eşi var, hem de öğretmen. Fakat üç yıldır okula uğramamayı adet edinmiş bir öğretmen. Rapor rapor üstüne... Eşbaşkanın eşine rapor vermemek Diyarbakır’da hangi hekimin haddine?

İş büyüyünce, yine yalana sarıldı. “Eşim çocuk düşürdü”. 

Diyeceksiniz ki, doğru olabilir; hassas bir mevzu.  

Hadi doğru olsun! Okula gidecek mecal bulamayan eş-başkan eşi nerelere gitmiyor ki? 

Daha önce hiçbir yazısını okumadığım bir yazarın sözlerini neredeyse çerçeveletip evimin duvarına asacaktım: “Bu kısır ve kanlı döngüden çıkmanın tek bir yolu var. Suçluyu aramak, ilk kurşunu kim attı diye sormak bir işe yaramaz. Barış için ilk adımı kim attı ona bakmalı. Bu ülkede gerçekten barış isteyenler işte bu yüzden, barış diyen herkesin arkasında durmak zorunda.”

Bu bir itiraf önce: Savaşı kimin çıkardığı artık inkâr edilemiyor. Güzelim şehirlerimizi hendeklerle delik deşik eden, yüzlerce insanımızın yaşadıkları yerleri terk etmesine yol açan ve binlerce insanın ölümünden sorumlu olanlar belli…

Eğer suçlu belli ise, talep ona yöneltilmeli: Silahlarınızı bırakın, sizin yüzünüzden çocuklar ölmesin! Bunu yapmadıklarına göre, şunu demek istiyor olmasınlar: Çocuklar ölmesin, öldürsün!

Çünkü bunlar daha orta öğretim çağındaki çocukları dağa götürüp teröre bulaştıranlar. Geçen sene Diyarbakır anneleri bunların kapısına dayandı: “Çocuklarımızı geri verin” diye! O anneler halisane olarak “çocukları ölmesin, çocuklarımız ölmesin” diyordu.

Ne yaptılar bu yavrular? O annelerin sesini dinleyeceklerine sahte barış anneleri imal ettiler ve onları Meclis’e gönderdiler. Sloganları da “analar savaşa geçit vermeyecek”! 

Bunu Ankara’da, Meclis’te herkes söyler. Hadi gidin Sur’da hendeklerin karşısında söyleyin, hadi Kurşunlu Camii’nin önünde konuşun, Dört Ayaklı Minare’nin altında haykırın!

“Çocuklar öldürsün!” diyenler bunu yapabilir mi? 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
D.Mehmet Doğan Arşivi