FETÖ'cüler ne dediğini bilmiyor!

FETÖ'cüler ne dediğini bilmiyor!
Seçilmiş hükümetle girdiği iktidar mücadelesinde ağır mağlubiyet yaşayan FETÖ kalemşorları tek ümidini krize bağladı.

FETÖ medyası kriz çığırtkanlığına tam gaz devam ediyor. Krizle yatıp krizle kalkan FETÖCÜ yazarlar, Kayyum atanan Zaman’ın yerine kurdukları Yeni Hayat adlı bültende adeta kriz tellallığı yapıyor. Bugün FETÖ’nün Yeni Hayat’ında Nurullah Öztürk adlı yazar, “Ekonomik tablo giderek bozuluyor” derken, Kerim Balcı da , “Mülteci krizi tırmanacak, ekonomi bozulacak” diye yazdı.

Bir başka FETÖ yazar Gökhan Bacık ise Ordu’yu hedef aldı. TSK-Hükümet uyumundan rahatsız olan Bacık, “çözüm süreci”nden sadece hükümetin değil TSK’nın da sorumlu olduğunu ileri sürdü. Yıllarca “Askeri Vesayet” safsatasıyla TSK’yı hedef alan FETÖCÜ yazar bu kez tam tersi tezler ileri sürerek, çözüm sürecinden ötürü bazı generallerin hükümete karşı çıkarak istifa etmesi gerektiğini iddia etti…

FETÖCÜ yazarın yazısının ilgili kısmı şöyle:

TSK’nın Çözüm Süreci’nde rolü yok muydu? “Bu yapılan yanlıştır ve ülkeye zarar verecektir.” diye bir üst düzey general istifa etti mi?

Yine bugün yüzlerce asker şehit olmuş durumda. Bunun salt sorumluluğu hükümetin mi? Hükümet, neredeyse TSK’ya şehirleri yok etme yetkisi vermiş durumda. Bir ordu bu kadar şehit verir mi? Bir savaşta verilmeyecek kadar şehit veriliyorsa bunun siyasi sorumluluğu hükûmete verilirken mesleki sorumluluğu TSK’nın generallerine verilmeli değil midir?

Aynı tür eleştirileri dış politikada yapmak da mümkün. Hükümete karşı okuma, TSK’yı “koruyarak”, bütün dış politikanın siyasiler ve MİT tarafından icra edildiğini ve asıl suçlunun onlar olduğunu ifade etmektedir. Bu kısmen doğru olsa da tamamen doğru olabilir mi?

Bugün eğer Kuzey Suriye’de Türkiye’nin arzulamadığı bir siyasi oluşum ortaya çıkmış, YPG askeri ile Türkiye’nin 50 yıllık müttefiki ABD askeri kol kola savaşıyor, IŞİD günlük olarak Türk topraklarını füze ile vuruyorsa bütün sorumlu siyaset mi?

Siyasi tarih olaylara böyle bakmaz. Eğer bugün bir IŞİD fiyaskosu varsa, eğer ABD askerinin YPG ile ortak savaşması bir başka fiyasko ise siyasi tarih bunu yazarken Türk siyasetçilerinin yanına dönemin Türk generallerinin de ismini yazar.

Ortadaki resim şudur: Türk dış politikasının oluşturduğu dinamikler tüm zamanlarda hiç görülmediği kadar anayurt güvenliğini tehdit eder sonuçlar üretmektedir. Bu noktaya gelinirken TSK neden belirleyici olmadı?

Burada TSK’nın eski dönemde olduğu gibi demokratik siyaset dışı çıkışlar yapmasını elbette kastetmiyorum.

Asker olsun sivil olsun bürokrasinin kuralları açıktır: Bir siyaseti uygun görmüyorsanız kurallar çerçevesinde eleştirirsiniz olmadı istifa edersiniz.

Türkiye’de bugün her şehit haber ile sorunların kaynağı olarak hatırlatılan Çözüm Süreci’nde kaç general istifa etti? Buradan çıkacak anlam şudur: Çözüm Süreci eleştirilecek bir şeydi ise bugün siyasiler kadar o dönemin generallerini de eleştirmeliyiz.

O nedenle Kilis’e veya Gaziantep’e her füze düşünce “bak hükümet nelere yol açtı” demek doğru ama kısmen doğrudur. Aynı zamanda nasıl oldu da bu kadar güçlü bir ordusu olan ülkenin başına bunlar geliyor diyerek kısmen de “başka yerleri” eleştirmek lazım.

Ancak bütün bu olup bitenlerde en “absürt” durum şudur: Hükümeti eleştiren içinde sol, milliyetçi, dindar, seküler gruplar olan büyük koalisyon her ne hikmetse TSK’nın “aslında farklı durduğunu ve sorunlara yol açan siyasetin kaynağı olmadığını” ifade eden bir algıyı yeniden üretip duruyor.  

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum