Camide siyaset yapılır mı?

Camide siyaset yapılır mı?
Gazeteci Ahmet Taşgetiren bugünkü makalesinde camide siyaset yapmanın doğru olmadığını kaydetti.

Umre için gittiği kutsal topraklardan yeni dönen Gazeteci Ahmet Taşgetiren bugünkü makalesinde “Din bir siyasetçi ya da parti ile bütünleşmeli mi?” sorusuna imalı cevaplar verirken, camide siyaset yapılıp yapılmayacağı sorusunu ise Gannuşi üzerinden cevapladı.

İşte Taşgetiren’in “Adam saçları bile kazıtamıyorsa...” başlıklı yazısının ilgili kısmı:

Ben “Müslümanın siyasi şuurunun olması gerektiği”ni düşünenlerdenim. Yani ülke nereye gidiyor, ülkeyi kim, hangi değerlerle yönetiyor, sorusu, bir müslüman için önemlidir. Ama “Din bir siyasetçi ya da parti ile bütünleşmeli mi?” sorusu başka bir sorudur.

Burada ister istemez Gannuşi’nin “Cami ve siyaset” üzerine söyledikleri hatırlanıyor. Şöyle diyor o: “Siyasî faaliyetin yeri cami değildir. Cami halkın toplandığı bir yerdir, dolayısıyla tek bir partinin faaliyetlerinde camiyi kullanması için bir sebep yok. Dinin Tunusluları birleştiren bir unsur olmasını istiyoruz; bölen değil. Bu yüzden bir imamın hiçbir siyasî partiye yönetici ya da üye olmasını istemiyoruz.”

ahmet-tasgetiren.jpg

Bu sözler acaba siyasetçinin meydanlarda “Dini referans”la konuşmasını da kapsar mı? 

İslam ülkelerinde “Müslüman kimlik ve politika” başlıklı bir müzakere alanı açılabileceğini düşünüyorum.  Hemen içinde yaşadığımız ülkeyi, Türkiye’yi dikkate aldığımızda “Müslüman kimlik” bir siyasi aidiyetten çok daha geniş yelpaze içinde yer alıyor. Ayrıca Ramazan’da bu çok daha net görülüyor. Türkiye’de oruç tutmanın, mesela teravih namazlarına gitmenin siyasi aidiyetleri çok aşan bir yaygınlık halinde olduğu kesindir.

Bu durum göz önüne alındığında bir partiye aidiyetin dini aidiyeti de belirlediği gibi bir kanaatin yol açacağı problemler tahmin edilebilir.

Hatırlanacaktır, Refah Partisi döneminde de konunun “Refah’a oy vermeyenlerin Müslümanlığı ne olacak?” sorusu etrafında tartışılmıştı.

Hele değerlendirmeler, birilerinin Müslümanlığının üstünü çizme boyutuna ulaşıyorsa mesele çok daha riskli halei geliyor. Ben zaman zaman yazdım: “Dolmuşa binerken besmele çeken insanın Müslümanlığının önemsenmesi lazım” dedim. Siyasetçinin öne çıkan dini kimliği olsun, söylemlerindeki dini referanslar olsun, tartışmalı zemini büyütüyor ve “Dinin de tartışıldığı” bir noktaya gidiliyor.

Ayrıca misal olarak “saçlarını bile kazıtamayanlar” diye bir ayrıştırmaya gidildiğinde, “Yüzde 99 Müslüman”ın önemli bir kısmının üstüne çizgi çekilmiş oluyor. Bu da farkında olunuyor mu bilmem ama “Ülkenin İslam karakteri” üzerinde bir operasyon niteliği kazanıyor.

Herhalde bunu hiç kimse arzu etmeyecektir.  

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum