Türkiye’de ortak değer olan din, düşüşe geçti!

Türkiye’de ortak değer olan din, düşüşe geçti!
Yeni Şafak yazarı Akif Emre toplumu bir birine bağlayan, ortak değer olan dinin düşüşte olduğunu kaydetti.

Akif Emre, Yeni Şafak’taki makalesinde araştırma şirketlerinin çarpıcı tespitlerini okuyucularıyla paylaştı. Emre toplumda, “Ortak değer olarak dinin” düşüşte olduğunu kaydetti.

Bugünkü makalesinde, “Muhafazakarların verdiği dini görüntü nedeniyle toplumun belli kesimlerinde İslam ile mesafe girmektedir. Böylece ister etnik ister ideolojik olarak muhafazakarlara muhalif kesimlerin seküler sistemi değil sekülerleşen muhafazakarlar üzerinden dine mesafe koymaları, çatışmanın şiddetine göre uzaklaşmaları hatta düşman olmaları toplumun bastığı zeminin, varoluş imkanlarının yitip gitmesi anlamına gelir.” ifadelerine yer veren Emre, “Kimsenin Müslümanlığı suç ortağı göstermeye, öyle algılanmasına sebep olacak stratejilere girmeye, böylesi imaj çizmeye hakkı yok.” diye yazdı.  

Emre’nin makalesinin ilgili kısmı şöyle:

Son dönemde yapılan kamuoyu araştırmalarının bu açıdan işaret ettiği iki sonuç önemli: Birincisi, insanların “ortak değer olarak din” cevabını verme oranı eğitim seviyesinin artması ve yaşın gençleşmesi ile orantılı düşüş gösteriyor. Eğitimli olanlar ve genç kesim din yerine “ortak kültür ve gelenek” gibi daha nötr sayılacak cevaplar vermesi sekülerleşme trendinin yönünü gösterir. Toplumsal hafızanın derinliklerinde hala İslam anlamını, belirleyiciliğini korurken bunu siyasal ve kamusal alan ilişkilerinde, ortak paydaya ilişkin tanımlamalarda doğrudan referans olmaktan çıkıyor mu? Bu tercihleri yapanların, dine karşı olmadıklarını söylemeleri muhtemeldir. Ancak dinin toplumsal hayatta belirleyici etkisi ve algısının hangi yönde değiştiğini görmemek imkansız. Üstelik pek çok muhafazakarın da artık din tanımı ne kadar sorunlu, ne kadar sahih olduğu ayrıca ele alınması gereken bir husus.

Bu noktada ikinci sonuç olarak çok daha çelişkili durum ortaya çıkıyor. Muhafazakarlar siyasette ve sosyoekonomik alanda konumlarını pekiştirirken aynı zamanda kendilerini de dönüştüren sekülerliğin meşrulaşmasına, en hafif tabirle varoluşsal anlamda bir sorun olmaktan çıkmaktadır. Siyasal alan seküler muhtevasını kaybetmeden muhafazakarlaşıyor ve bu durum devlet aygıtının tüm etkinliklerini de meşrulaştırıyor. Özünde seküler olmasına karşın muhafazakarlar nezdinde dini bir meşruiyet kazanarak fiziki olmanın yanı sıra zihinsel, ideolojik eklemlenme de gerçekleşiyor.

Seküler siyasal alanın muhafazakarlar nezdinde meşrulaşmasının en yıkıcı etkisi ise siyasal sisteme ters düşen ya çatışma içine giren kesimlerin üstelik pür seküler ideolojik söylemlerine rağmen dinle karşı karşıya gelmeleridir. Devlet aygıtının seküler yapısına rağmen merkeze çektiği muhafazakarların verdiği dini görüntü nedeniyle toplumun belli kesimlerinde İslam ile mesafe girmektedir. Böylece ister etnik ister ideolojik olarak muhafazakarlara muhalif kesimlerin seküler sistemi değil sekülerleşen muhafazakarlar üzerinden dine mesafe koymaları, çatışmanın şiddetine göre uzaklaşmaları hatta düşman olmaları toplumun bastığı zeminin, varoluş imkanlarının yitip gitmesi anlamına gelir. Devlet aygıtını kullanmanın verdiği geçici güç yanılsaması bu ülkenin varoluş imkanlarını tehdit ediyor. İslam bu toplumun yegane imkanıdır, Müslüman olamayanlar için bile. Merkezin baştan çıkarıcı güç temerküzü adına kimsenin Müslümanlığı suç ortağı göstermeye, öyle algılanmasına sebep olacak stratejilere girmeye, böylesi imaj çizmeye hakkı yok.  

Habervaktim.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum