Medikal sektöründe son durum ne?

Medikal sektöründe son durum ne?
Ticari Hayat Gazetesi’nin 2 Haziran’da Ortopedik ayakkabı imalatçıları dertli’ başlığıyla gündeme getirdiği haberde imalatçılar, “Medikalciler aradan çıksın” demişti.

Tuna Ortopedi Yönetim Kurulu Başkanı Seçkin Sazak  güdeme gelen olan bu konu ve medikal sektörünün sorunlarıyla ilgili Ticari Hayat Gazetesi’ne çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.

İşte Zafer Deniz’in Ticari Hayat Gazetesi’ndeki Seçkin Sazak’la olan o söyleşi..

Gazetemiz Ticari Hayat, geçtiğimiz haftalarda ortopedik ayakkabı ve bot imalatı yapan esnafı ziyaret edip sıkıntılarını ‘Ortopedik ayakkabı imalatçıları dertli’ başlığıyla 2 Haziran’da gündeme getirmişti. Söz konusu haberimizde medikalcilerin aradan çıkmasını isteyen imalatçılar, “Medikalciler, vatandaştan sipariş alıyor. İmalatçıya geliyor ‘bana şunu yap’ diyor, ayakkabıyı benden 100 liraya alıyor. Sonra vatandaşa 250-300 liraya satıyorlar. Medikalciler aradan çıksın, vatandaşlar doğrudan ortopedik ayakkabılarını bizden alsınlar. Böylelikle esnaf da ekmek yesin” demişlerdi. Bu durumda medikal sektörünün temsilcilerine cevap hakkı doğmuş oldu. Biz de meslek etik ilke ve ahlâkı gereği medikal sektörünün temsilcilerine cevap hakkını teslim etmek için Tuna Ortopedi Yönetim Kurulu Başkanı Seçkin Sazak’ı makamında ziyaret edip imalatçıların yaklaşımını değerlendirirken medikal sektörünün sıkıntılarını da masaya yatırdık.

 ‘Üretici işin tekniğini bilmez’

Başkan Seçkin Sazak, ortopedik ayakkabı imalatçılarının ‘medikalciler aradan çıksın’ söylemine şöyle cevap verdi: “Medikalci olmadan bazı şeylere ulaşım çok zor. Üretici ile tüketici arasındaki aracı olmazsa üretici olur ama tüketici olmayabilir. Çünkü tüketici, aracının vasıtasıyla gelir.

Doktorun yazdığı reçeteyi alıp ortopedik imalatçısına gittiğiniz zaman üretici, reçeteye bakar, ‘Acaba şöyle yapsak olabilir mi?’ Karşılığı bu değildir. Acaba diye bir şey olmaz. Çünkü kişinin hastalığı birebir belli o hastalığın reçetesi de medikalcide. Aynı eczane mantığı. Medikalci, olmadan üretici elindeki ürünü belki hiç satamayacak. Ortopedik ürünler anlamında üreticinin, ‘Medikalci olmadan ben satayım demesi’ saçma olur. Doktor, hastaya ‘Şunu üreticiye yaptır da getir’ diyemez. Üretici işin tekniğini bilmez. O güne kadar ne öğrendiyse onu yapmaya çalışır. Her insanın parmak izi farklı olduğu gibi ayağı da farklıdır. Hatta ve hatta sağ ayağı sol ayağından farklıdır, bu kesindir bilimsel olarak açıklanmıştır. Şimdi bu anlamda A kişi için üretilen tabanlığı B kişisi için satabilir misin, B kişisi için fayda gördürebilir misin? Bu anlamda üreticilerin veryansın etmesi bana çok mantıklı gelmiyor.”

‘Para geç tahsil edildiği için çok firma battı’

Medikal sektöründeki sıkıntılara da değinen Başkan Sazak, şöyle konuştu: “Bu sıkıntıların başında hastanelere satmış olduğumuz ürünlerin parasını çok geç alıyoruz. Bazı hastanelerde 2 ayda aldığımız geri dönüşüm paralarımızı, bazılarından 7 ayda, bazılarından 8 ayda, hatta ve hatta üniversite hastanelerine satarsak 2 -3 yılda paramızı tahsil edebiliyoruz. Şimdi düşünsenize bir ürünü satmışsınız bir liraya bugün, iki yıl sonra o ürünün bir lira olma ihtimali var mı? İki yıl sonra üniversite hastanesi bu parayı ödüyor. Paranın hiçbir değeri kalmıyor. Bu anlamda geri ödemelerde sıkıntılarımız var. Sıkıntımız devletle, hükümetle değil; hastanelerle… Hastaneler ödemiyorlar bu parayı. Hastaneler, normalde bizim kestiğimiz faturayı bir ay, en geç iki ay içerisinde devletten tahsil ediyor. Ama bize geç ödüyor. Sıkıntı buradan kaynaklanıyor. Devletin bir an önce bunu hastanelerin elinden alıp tekrar kendi ödemesi için bir şeyler yapması lazım. Bu anlamda da çok firma battı. Parayı geç tahsil ettiği için.”

‘Hastanelere SUT fiyatının altında fiyat veriyoruz’

“Sağlık Uygulama Tebliği’nde (SUT), her sattığın ürünün bir fiyatı var” diyen Sazak, sözlerine şöyle devam etti: “Bunu devlet belirlemiş. Devlet demiş ki: ‘Senin sattığın ürünü bir tane vida dâhil olsa bunun fiyatı bir liradır. Sen bir liradan bir kuruş yukarıya satamazsın.’ Bu kadar basit. Aslında bizim medikalciler olarak sıkıntımız da buradan kaynaklanıyor. SUT’tan  da muzdaripiz. Her yıl aslında bunun yenilenmesi lazım. Her yıl TEFE, TÜFE oranında bir şekilde bu ürünün fiyatının artması lazım. Fiyat artmadığı için de biz aynı fiyata satıyoruz, ayrı fiyata alıyoruz. Aynı fiyata alamıyoruz, alamadığımız için de kâr marjlarımız düşüyor.

SUT’ta fiyatı belli olan bir ürün için ihaleye giriyoruz. Hastanelere SUT fiyatının altında fiyat veriyoruz zaten kâr edemediğimiz bir üründen bir indirim daha yapıyorsun. Çoğu hastanede farklılık gösterebiliyor bu. Hepsi medikalciden indirim istiyor. ‘Bir liralık ürünün varsa bana yüzde 10 indirim yapacaksın, yoksa senin ürününü almam. Çünkü bunu veren başka bir firma var’ diyor.  ‘Onun ürünü farklı benim ürünüm farklı’ diyoruz. Buradan şu çıkıyor: Hastaneler, en düşük ürünü almaya çalışıyor. En düşük ürün her zaman iyi ürün olmayabilir. Benim fikrim en düşük ürün değil, en düşük maliyet olmalı. İyi ürünü ucuza almaya çalışabilirsin, eyvallah. Aslında bu da saçma. Devlet, fiyatı belirlemiş. Demiş ki: ‘Bu ürün bir lira, bunu bir lira 10 kuruşa satamazsın.’”

Zafer Deniz / Ticari Hayat Gazetesi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.