“12 Eylül referandumu bu at pazarlığı için mi yapıldı...”

“12 Eylül referandumu bu at pazarlığı için mi yapıldı...”
Eski HSYK üyelerinin 12 Eylül referandumuyla yargı üyelerinin yenilenmesi sürecine ilişkin itirafları Ertuğrul Özkök, Mehmet Yılmaz gibi azılı Hükümet karşıtı yazarlara epey malzeme çıkardı.

FETÖ operasyonları kapsamında tutuklanan, itirafçı olarak serbest kalan eski HSYK üyelerinin itirafları ile 2010’daki 12 Eylül Referandumu sonrası yargıya üye seçiminde Fethullahçılarla Bakanlık yetkilileri arasında resmen pazarlık yapıldığının ortaya konulması, Ertuğrul Özkök, Mehmet Yılmaz gibilere malzeme çıkardı.

Hürriyet’in azılı Hükümet karşıtı yazarları bakın neler yazdılar:

Ertuğrul Özkök, “Fethullahçıların 140 üyelik istemesi, 107’ye razı edilmesi” olayını “at pazarlığı”na benzeterek, bu at pazarlığında bugün sadece masanın bir tarafındakilerin cezalandırıldığını, diğer tarafa(siyasi) ise dokunulmadığını savundu.

“12 Eylül referandumu bu at pazarlığı için mi yapıldı...” diye soran Özkök, “İyi de masada o imamların karşısına oturup, o at pazarlığını yapan ötekiler ne oluyor... O at pazarlığında ne istediyse verenler... Masanın o tarafı kapkara da bu tarafı ak mı, pirüpak mı yani...” diye yazdı.

Özkök’ün yazısının ilgili kısmı şöyle:

“Yani bu at pazarlığını sadece FETÖ mü yaptı

HAYRET mi edeyim... Ürkeyim mi... Yoksa tiksineyim mi...

***

“12 Eylül referandumu bu at pazarlığı için mi yapıldı...”

Bunu mu sorayım... Sorayım da kime sorayım. Masanın o tarafına mı bu tarafına mı...

***

Allah aşkına şu manzaraya bir bakın... Eski Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanvekili itirafçı olmuş o günü anlatıyor.

***

Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu’na seçim yapılacak. FETÖ’cüler “Hoca en az 140 üye isterim diyor” diye bastırıyor.

***

Adalet Bakanlığımızın anlı şanlı temsilcileri “O kadar vermeyiz” diyor... Evlerde ekranlar kurulmuş. Adaylar tek tek ekrana vurduruluyor. Bir kısmına evet deniyor, ötekinin üstü çiziliyor.

***

Arkadaş, adalet dağıtacak insanlar üzerinden resmen at pazarlığı yapılıyor. Sonunda FETÖ’ye verilecek 108 üye üzerinde anlaşıyorlar.

***

Tamam beyler.... Gün geldi... Devran döndü... Şimdi hepinizin, hepimizin eli yakalarında... “Vay canına, neymiş bu FETÖ’cüler” diye bas bas bağırıyoruz...

***

İyi de masada o imamların karşısına oturup, o at pazarlığını yapan ötekiler ne oluyor... O at pazarlığında ne istediyse verenler...

***

Masanın o tarafı kapkara da bu tarafı ak mı, pirüpak mı yani... İşte bu yüzden artık siyaset yazmak içimden gelmiyor.

‘YETMEZ AMA EVET’Çİ ARKADAŞ SEN DE OKUYOR MUSUN BUNU

ŞİMDİ dönüyorum 12 Eylül referandumunda “Yetmez ama evet” diyen arkadaşlarıma...

Biz bu referandumun nasıl bir amaca hizmet edeceğini açık açık yazıyorduk... Söyleyin Allah aşkına bu at pazarlığı sizde nasıl etki yaptı... Ben tiksindim.... Sizlerden de bir satır bekliyorum.”

VAY YÜZSÜZLER VAY!

Hürriyet’ten Mehmet Yılmaz da, “Vay yüzsüzler vay” başlıklı yazısında, “Ortaya çıkıyor ki o tarihte Fetullahçılar ile AKP hükümeti arasında açık bir pazarlık yaşanmış. Pazarlığı yapılan konu da Türkiye’nin yeni yüksek yargıçlarının kaçının cemaatçi olacağı” diye yazdı.

Yılmaz’ın yazısının ilgili kısmı şöyle:

“ESKİ HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici “itirafçı” olmuş ve 2010’daki Anayasa değişikliğinin ardından yeni Yargıtay ve Danıştay üyelerinin seçiminde Fetullahçıların ne dümenler çevirdiğini anlatmış.

 Ortaya çıkıyor ki o tarihte Fetullahçılar ile AKP hükümeti arasında açık bir pazarlık yaşanmış.

 Pazarlığı yapılan konu da Türkiye’nin yeni yüksek yargıçlarının kaçının cemaatçi olacağı.

 Pazarlıkların sonunda Fetullahçılar 160 yeni Yargıtay üyeliğinin 140’ını isterken, 108’ine razı gelmişler.

 Belli ki geri kalanlar da başka cemaatlere dağıtılmış.

 Peki hükümet adına bu uygunsuz pazarlığı yapanlar kimler derseniz, birisi Adalet Bakanı, diğeri Adalet Bakanlığı Müsteşarı!

 Hadi isimlerini de verelim ki aziz milletimiz, bu kişilerin gerçekte nasıl insanlar olduklarını görsün: Bakan olanının adı Sadullah Ergin, müsteşar olanının adı Ahmet Kahraman.

 Bunlar yeni HSYK oluşturulup Yargıtay’ı da ele geçirme fırsatı doğunca Fetullahçıları çağırıp “Hazırlık yapın, şu kadar yeni üye alacağız” demişler.

 Düşünebiliyor musunuz?

 Birisi Adalet Bakanı olmuş, diğeri Adalet Bakanlığı Müsteşarı!

 Hukukun, mahkemelerin bağımsızlığının üzerine titremesi gereken iki kişi!

 Başkası müdahale ederek bu bağımsızlığı zedeleyecek olsa, en önce ayağa kalkması gereken iki kişi.

 Ve o günleri hatırlıyorum, adaletteki Fetullahçı çetenin haksız uygulamalarını eleştirdiğimizde, o bakan gözümüzün içine bakarak “Yargı bağımsızdır, carttır, curttur” diyebiliyordu.

Anayasa değişikliği ile yeniden oluşturulan HSYK’nın yargıda gerçek bağımsızlığı sağlayacağını söylüyordu.

 Sonra evine gittiğinde acaba aynaya nasıl bakıyordu diye merak ettim şimdi.”

VE MURAT YETKİN:

Yine Hürriyet'ten Murat Yetkin ise, 2010'daki o süreçte Hükümet'i "cemaatin yargıda kadrolaştığı" uyarılarına kulak tıkadığını, yalanladığını belirterek, "Hamsici’nin itiraflarına göre, 2010 yılında Gülencilerle hükümet arasında müthiş bir pazarlık yaşanmış" diye yazdı.

Yetkin'in yazısının ilgili kısmı şöyle:

"Birkaç gündür Mesut Hasan Benli’nin Hürriyet’te pişmanlık yasasından yararlanıp gizli Fethullahçı örgütlenmeden olduklarını ve nasıl çalıştıklarını itiraf eden yüksek yargı üyelerinin söylediklerini okuyoruz.

Aslında yıllardır iddia edilen ve hep yalanlanan duyumların teyidini almış oluyoruz.

Bunlardan birisi de Ahmet Hamsici. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili görevinde de bulunmuş olan Hamsici’nin itiraflarına göre, 2010 yılında Gülencilerle hükümet arasında müthiş bir pazarlık yaşanmış.

2010 deyip geçmeyin. Bu, Fethullah Gülen’in “ölülerinizi bile sandığa götürün” talimatı verdiği 12 Eylül 2010 anayasa değişikliği halk oylaması ardından mümkün olan bir süreçtir.

Hani şu ‘yetmez ama evet’ referandumu…

Fethullahçılar başında Adalet Bakanının (o dönem Sadullah Ergin) bulunduğu HSYK ve Adalet Müsteşarı’ndan (o dönem Ahmet Kahraman) Yargıtay’ın 160 sandalyesinden “en az 140’ını” istemişler.

Yine Hamsici’nin ifadesine göre Kahraman “Daha dört yıl var, ortaklığı bozmayın” deyince de 107 üyeliğe “razı olmuşlar”.

İnsan söyleyecek söz bulamıyor.

Çünkü o günlerde, 12 Ekim 2010’da o zaman hala yayınlanan Radikal’de “Yargıda boşalan koltuklar doldurulmaya başladı” diye bir yazı yazmıştım.

Orada referandum sonrası düzenlemeler çerçevesinde Adalet Bakanına bağlı olarak HSYK’da oluşturulacak üç yeni dairenin başına getirilecek isimlerin daha açıklanmadan belirlendiğini kaynaklarıma dayanarak ileri sürmüştüm.

Tesadüf bu ya, isimlerinin baş harfleri A, B ve İ harfleriyle başlıyordu; yani ABİ’ler geliyordu.

Adalet Bakanlığı sert tepki gösterdi. O yazı nedeniyle hem Cemaatçiler, hem hükümet tarafından sıkıntı yaşadım.

Ama tam bir hafta sonra, 19 Ekim 2010’da “ABİ’ler seçildi, sıra yerleştirmede” başlığıyla bir başka yazı yazdım.

Ne mi oldu sonrasında?

HSYK’nın Adalet Bakanına bağlı olarak oluşturulan ve hâkim ve savcıların atama. Nakil, yetki işlerine bakacak Birinci Dairesinin başına ABİ’nin İ’si olan İbrahim Okur getirildi.

Hakim ve savcıların mesleğe kabul, terfi ve disiplin işlerine bakacak İkinci Dairesi’nin başına ABİ’nin B’si, Birol Erdem getirildi.

Denetim, soruşturma ve izin işlerine bakacak Üçüncü Daire’nin başı ise ABİ’nin A’sı olan Ahmet Hamsici oldu.

Hepsinin altında Adalet Bakanının imzası, Tayyip Erdoğan başbakanlığındaki AK Parti hükümetinin onayı vardı.

Şimdi ne mi yapıyor o ABİ’ler?

Ta 1977’de lise öğrenciliğinden bu yana Fethulahçı olduğunu da söyleyen Ahmet Hamsici’yi biliyoruz; itirafçı oldu, serbest kaldı.

ABİ’nin B’si Birol Erdem, önce Ahmet Kahraman’ın yerine Adalet Bakanlığı Müsteşarı oldu. Bekir Bozdağ Adalet Bakanı olunca müsteşarlıktan alındı. Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığı döneminde Başbakanlık başdanışmanı oldu. Halen Başbakan Binali Yıldırım’ın başdanışmanları arasında.

ABİ’nin İ’si tutuklu, hapiste. A tarafından yapılan itiraflarda yargıdaki Fethullahçı örgütlenmenin en etkili elemanlarından olduğu öne sürülüyor; bakalım onun da katkısıyla kurulan mevcut yargı düzeni ne gösterecek?

Bugün AK Partili Yasin Aktay’ın “kandırılmadık” demesine karşın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “kandırıldık” demesi, “Milletim ve Rabbimiz affetsin” demesi anlamlıdır.

Çünkü Fethullahçıların etkisine geçen o HSYK’nın atadığı savcı ve hâkimlerin profesörler, generaller, gazeteci ve yazarlar hakkında, bugün Fethullahçı polislerce uydurulduğu açıklanan sahte kanıtlar üzerinden verilen ağır cezalar, yine Fethullahçıların etkisindeki Yargıtay tarafından onaylandı 2010-2013 sürecinde.

Yıl 2012’ye geldiğinde, 15 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile kurduğu Facetime bağlantısı sayesinde darbe girişiminin seyrinin değişmesinde büyük rol oynayan CNN Ankara Temsilcisi, o dönem editörü Hande Fırat, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’a ne sormuş biliyor musunuz?

Polis ve yargıdaki Cemaat örgütlenmesini sormuş.

“Hayır” demiş Bozdağ, “Öyle bir şey olabilir mi?”

Olmuş işte. Bugün Bozdağ ABD’den AB’ye dek ülke ülke koşturup Gülen ve örgütünün iade edilip yargılanması için ter döküyor.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum