Erdoğan-Trump görüşmesine MHP yorumu

Erdoğan-Trump görüşmesine MHP yorumu
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump’la yaptığı görüşmenin sonuçları değerlendirilmeye devam ederken, MHP’den dikkat çeken bir yorum geldi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki gün ABD Başkanı Trump’la yaptığı görüşme ve PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG ile FETÖ konusunda açıkça ortaya koyduğu taleplerin sonuçları değerlendirilmeye devam ederken, MHP’den dikkat çeken bir yorum geldi.

MHP’nin yayın organı olarak bilinen Ortadoğu Gazetesi’nin önemli kalemlerinden Orhan Karataş, “Trump ipe un serdi” yorumunda bulundu.

“20 dakikada ne konuşulur” diyerek, başbaşa görüşme süresinin kısalığına vurgu yapan Karataş, “Kendimizi kandırmayalım, ne iddia edildiği gibi Beyaz Saray'da bir dönüm noktası yaşandı, ne de virgül yerine nokta konulduğunu gösteren bir gelişme ortaya çıktı. Ağzımıza bir parmak bal çalıyor, "tavşana kaç, tazıya tut" diyorlar” dedi.

Orhan Karataş’ın yazısı şöyle:

“ABD ile ilişkilerimiz son yıllarda tarihte hiç olmadığı kadar gerilmiş, hatta kopma noktasına gelmiş durumdadır. Bunun sebebi, ABD'nin terör örgütü PYD'ye açıktan destek vermesi, silah yardımı yapması ve Türkiye'nin bu konudaki itirazlarını, uyarılarını hiçbir şekilde dikkate almamasıdır. PYD'ye verilen silahlar PKK üzerinden Türkiye'ye yöneldiği için, bunu kabul etmek, tahammül göstermek asla mümkün değildir. Buna bir de FETÖ'nün elebaşının ve birçok militanının ABD'de yaşaması ve iade taleplerin karşılık bulmaması eklendi. Bütün bunlar Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeni Başkan Trump'la yapacağı görüşmeyi çok önemli ve belirleyici hale getirdi.

20 DAKİKADA NE KONUŞULUR?

Ziyaret öncesi sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı, "virgül değil, nokta konulmasını isteyeceğiz" açıklamaları, "ilişkilerde ya tamam ya devam" gibi bir sonucun alınması beklentilerini yükseltti. Nitekim, mevcut durumun sürdürülebilmesi mümkün değildir. Türkiye'nin bütün itirazlarına rağmen terör örgütüne silah verilmesi, FETÖ'nün korunup kollanması karşısında hiçbir şey olmamış gibi yapamayız ve ilişkilerimizi bu şekilde sürdüremeyiz. Çıkacak sonucu sadece biz değil, bütün dünya merakla bekliyordu. İlk işareti, iki liderin başbaşa yaptığı görüşmenin süresi verdi. 20 dakikayla sınırlı bir temasta ne konuşulabilir, hangi mesele detaylandırılır? Aynı dil konuşulmadığı için tercüme dolayısı ile geçecek süre de dikkate alınırsa, bir selamlama faslından ileri gidilemediği kendiliğinden ortaya çıkıyor. Yapılan açıklamalarda görüşme öncesindeki pozisyonlarda hiçbir değişiklik olmadığı anlaşıldı. Sayın Cumhurbaşkanının talepleri karşısında, Trump sessizliğini koruyarak ABD'nin tavrını sürdüreceğini gösterdi. İşin esasına yönelik hiçbir söz duymadık. Karşılıklı saygı ve diplomatik memnuniyet ifadelerinin ilerisine geçilemedi.   

KEŞKE SÖYLENDİĞİ GİBİ OLSA

Görüşmeyi takip eden basın mensuplarının açıklamaları, uzman olarak görüşüne başvurulanların değerlendirmeleri ve Gazetelere yansıyan haberlere bakılırsa, sanki her mesele çözülmüş, ABD'ye yeni ve ileri ilişkilerin kurulduğu bir dönem başlamış zannedilebilir. Böyle olmasını bütün samimiyetimizle isteriz. Keşke söylendiği gibi olsa, ABD taleplerimizi dikkate alsa, YPG'ye artık silah verilmeyeceği, hatta verilenlerin de geri alınacağını ilan etseydi. FETÖ'ye ABD'de artık barınma imkanı tanınmayacağını söyleseydi. Ancak, bunların hiçbiri olmadı. Sayın Cumhurbaşkanının açık, net ve kesin beyanlarına rağmen, gerek Trump'ın ikili görüşme sonrasındaki ifadelerinde, gerek heyetler arası görüşmelerin arkasından yapılan açıklamalarda, YPG ve FETÖ'nün tek harfini dahi ağızlarına almadılar. "Türkiye'ye DEAŞ ve PKK ile terör örgütlerine karşı mücadelesinde destek veriyoruz" gibi son derece yuvarlak, defalarca tekrarlanmış, kağıt üzerinde kalmaktan başka hiçbir önemi ve anlamı olmayan bir cümle ile iş geçiştirildi.  

TAVŞANA KAÇ TAZIYA TUT

Trump'ın, "Türkiye'nin Suriye'deki dehşet verici katliamların durdurulması için verilen çabalara liderlik etmesini takdir ediyoruz" lafı ayrı bir tutarsızlıktır. Daha doğrusu ipe un sermedir ki, dünkü yazımızda, görüşme sonrasındaki muhtemel havayı bu deyimle değerlendirmiştik. Türkiye'nin Suriye'de dehşet verici katliamların durdurulmasını gerçekten takdir ediyor olsalardı, terör örgütü PKK uzantısı PYD ile işbirliği yapmak yerine, bizimle ortaklık kurar, plan yapar ve harekete geçerlerdi. Kendimizi kandırmayalım, ne iddia edildiği gibi Beyaz Saray'da bir dönüm noktası yaşandı, ne de virgül yerine nokta konulduğunu gösteren bir gelişme ortaya çıktı. Ağzımıza bir parmak bal çalıyor, "tavşana kaç, tazıya tut" diyorlar. Sayın Cumhurbaşkanı net ifadeler kullandı, bu tamam. Ancak, aynı netlikte cevap alamadığımızı da söylemek durumundayız ki, bundan sonrası için doğru bir yol haritası belirleyebilelim.                       

ABD'YE BAĞLI KALMA LÜKSÜMÜZ YOK

ABD ile nokta koymak, ilişkileri bitirmek gibi bir beklenti veya talep çok uçuk olacaktır. Ancak, ABD'ye bağlı kalmak, bütün hesaplarımızı ABD'ye göre yapmak gibi bir lüksümüz de yoktur.Kendi göbeğimizi kendimizin kesmesi gerektiği, net olarak ortaya çıkmıştır. Bu bölgede biz yaşıyoruz, bedeli her türlü biz ödüyoruz. Bizim canımız yanıyor, bizim sınırlarımız bataklığa dönüyor. Her türlü kahpelik, kalleşlik, saldırı bize yapılıyor. Suriye'den gelen 3,5 milyon mülteciyi biz barındırıyoruz. Varlığımıza ve güvenliğimize yönelik tehditler karşısında tedbir almamız, harekete geçmemiz en doğal hakkımızdır ve bu durum ABD ile ilişkilerimizi etkilememelidir, etkileyecekse de bunu göze almak zorundayız.                             

BU NASIL İŞBİRLİĞİ?

Görüşmeden hangi sonuç çıkmış olursa olsun, önemli olan bunun sahaya nasıl yansıyacağıdır.ABD, Irak'da ve Suriye'de PKK'nın azmasına göz yumdukça, bu kanlı örgütün diğer uzantısı PYD' silah verilmeye devam ettikçe ilişkilerin normale dönmesi, gerçek bir müttefik olması veya stratejik ortaklıktan söz edilmesi hiçbir şekilde mümkün olamayacaktır. FETÖ'nün iadesi konusunda zerre kadar bir ilerleme sağlanamamıştır, ama Trump İzmir de Fetö'den tutuklu bulunan rahibin iadesini istemekte bir sakınca görmemiştir. Bu nasıl bir ortaklık, bu nasıl bir işbirliği, bu nasıl bir dostluktur?                             

KENDİ İŞİMİZE BAKALIM

Sayın Cumhurbaşkanın Türkiye'ye dönmesinden sonra mesele enine boyuna tekrar değerlendirilecektir. ABD'yle ilişkilerimizin düzelmesine, ilerlemesine bir itirazımız yok, ama bunun için teslim olmamız, bize karşı yapılan haksızlıkları ve hatta düşmanlığı sindirmemiz gerekmiyor. Biz kendi işimize bakalım ve güvenliğimiz, menfaatimiz neyi gerektiriyorsa, onu yapalım. Kararlı duralım, söylediğimiz yapalım, yapamayacağımızı söylemeyelim. Gerisi kendiliğinden gelecektir.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.