Türkiye ile Rusya'dan stratejik ortaklık

Türkiye ile Rusya'dan stratejik ortaklık
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin son bir yılda yedinci kez bir araya geldiler.

İki ülke devlet başkanları Erdoğan ile Putin son bir yılda yedinci kez yüz yüze görüşüp sayısız telefon görüşmesi yaparak, Türkiye-Rusya ilişkilerinde “stratejik ortaklık” yolunda bir önemli adım daha attı. İki liderin tırnak içinde yaptıkları açıklamalar genel hatlarıyla bu işbirliğinin ifadesi olsa da, aslında ortaya çıkan tablo “dile getirilenden daha da sıkı bir yakınlaşma evresine” girildiği sinyallerini veriyor.

Türkiye ile Rusya'nın, 2009'dan beri iki ülke liderleri tarafından sık sık ifade edilen ve genelde "uzun vadeli bir temenni" gibi algılanan "Çok Boyutlu Stratejik Ortaklık"(ÇBSO) aşamasının ileri adımlarını atmaya hazırlandıkları yorumu güçleniyor.

İşte son Ankara zirvesinden yansıyan hava ve çıkan sonuçlar:

SURİYE’DE İHTİYATLI İYİMSERLİK

Suriye konusu son dönemde Ankara-Moskova hattında aleni-üstü kapalı pek çok temas ve müzakerenin konusu olsa da, kamuoyuna yapılan açıklamalar “buzdağının görünen küçük kısmı” olarak yorumlanıyor.

Uçak krizi döneminde sıcak çatışmanın eşiğine gelen ve pozisyonları tamamen birbiriyle zıt olan iki ülkenin, özellikle Ankara’nın zorunlu politika değişikliği sonrası yakınlaşmaya başladığı, hatta Putin’in Erdoğan ile Esad arasında bir “uzlaşma zemini” için arabuluculuk çabası içinde olduğu görüşü öne çıkıyor.

Vitrinde “Türkiye ile Rusya, Suriye krizine çözüm yolunda işbirliği içinde çalışıyor”mesajı olsa da, diğer yandan Ankara’nın özellikle YPG konusunda Moskova’nın tutumundan duyduğu kuşkular, hükümet kanadından değilse de hükümet destekçisi medyadan seslendiriliyor.

Yani bu alanda hem yoğun çaba, hem de karşılıklı kuşkular ve “niyet okuma” çabaları var.“Kırmızı çizgiler”in yeri sık sık değişiyor.

Suriye’de Batı’ya karşı Rusya-Türkiye-İran “ortak duruşu” önemli bir bölgesel mesajı ve liderlerin yakında Soçi’de bir kez daha buluşması bekleniyor.

Suriye, savaşın sonunda kimin ne kazanıp ne kaybedeceği hala muamma olan bir satranç oyununa dönüşmüş durumda.

Rusya tarafından hangi adımların "stratejik", hangilerinin "taktik" olatak atıldığı tam olarak anlaşılmış değil.

Ama Türkiye ike Rusya’nın “farklılıklara rağmen işbirliği” politikasında önemli bir zemin.

S-400’LE “YENİ DÜNYA” MESAJI

Türkiye’nin Batı ile her alanda derinleşen sorunlar yaşadığı bir dönemde Rusya’dan S-400 alımında “olur, olmaz” tartışmaları arasında sona gelindi. 2 milyar dolarlık bu proje için son noktanın, Rusya’nın kredili satışı kabul etmesiyle konulmak üzere olduğu, dünkü zirvede ortaya konuldu. Yıl sonuna kadar anlaşmaya nihai imzaların atılacağı anlaşıldı.

Ancak çıkış noktası “ortak füze sistemi üretmek” olan projede şimdilik üretim boyutunun “ileriye dönük bir hedef” olarak kaldığı iddia ediliyor.

Diğer yandan NATO ile Rusya’nın köprüleri attığı bir dönemde Ankara’nın Moskova’dan S-400 alması simgesel anlamı büyük, “çok önemli bir stratejik makas değiştirme sinyali” olarak önem taşıyor.

Bu anlaşma Erdoğan-Putin yakınlaşması ile Türkiye’nin NATO’dan uzaklaşma ve Rusya’ya yakınlaşma politikasında kritik bir adım sayılıyor.

Bir anlamda Türkiye “hukuken” Batı’nın kurumları ile evli olsa da, “fiilen” bir başka ilişki yaşamaya başlıyor.

Bu ilişki ağının “gürültülü bir boşanmaya” kadar uzanabileceğini düşünenler de var, “ikili dengeli ilişki” olarak bir orta yol bulabileceğini savunanlar da.

2000'lerin başında iki başkent liderleri tarafından resmi bir politika olarak telaffuz edilen "Çok Boyutulu Stratejik Ortaklık" (ÇBSO) hedefinin artık "fiili durum" olduğu yorumları güçleniyor.

PUTİN-ERDOĞAN HUKUKU

İki lider, iktidarlarının daha ilk gününden itibaren “ortak dil” bulmuş ve ilişkilerde “bahar havası”nın mimarları olmuşlardı. “Formal ilişki” formatının dışında, oldukça yakın bir “dostluk” görüntüsü çizmişlerdi.

24 Kasım 2015’de Rus uçağının düşürülmesiyle Rus tarafı ipleri koparmış, Putin “sırtından bıçaklandığını” söylemişti.

Şimdi geçmişe sünger çekildi ve iki liderin yakınlaşması kriz öncesinin de ötesine geçti. Son bir yıla sığan yedi yüz yüze görüşme şu noktaya dikkati çekti:

Putin’in geleneksel olarak en yakın olduğu ve en sık görüştüğü iki lider, komşu-müttefik Kazakistan ve Belarus’un liderleriydi. Erdoğan artık “bu düzeyde yakınlaşılan” lider olarak konumlandı.

Kriz dönemindeki yergilerin yerini, Rus devlet medyasında da özellikle Erdoğan’ın Batı karşıtı sert çıkışlarına istinaden övgüler almaya başladı.

Putin ile Erdoğan artık “en sıkı dostlar” profili çiziyor.

EHEM-MÜHİM TERCİHİ

Osmanlıcada “Ehem mühimme müreccahtır” diye bir söz var. Yani, "En önemli, önemliye tercih edilir" şeklinde açıklanan bir prensip.

Türkiye-Rusya ilişkilerinde çok yoğun geçen gündemde bu prensip, en azından dışarıdan bakıldığında öne çıkıyor.

İkili zirvelerde hep Suriye, (dün Kudüs), enerji projeleri gibi “ehem” sayılan meseleler gündeme damgasını vuruyor.

Hal böyle olunca, vizelerin kaldırılması, çalışma izinleri, işçi kotaları, gümrüklerdeki sıkıntılar ve benzeri “mühim” konular alt sıralara düşüyor ve “bürokrasiye havale ediliyor”.

Ancak bu sorunların çoğu siyasi irade olmaksızın, bürokrat kararıyla çözülebilecek sorunlar olmadığından, “sürüncemede kalmaya” devam ediyor.

“En mühim” meselelerden onlara sıra gelmiyor.

BİR SONRAKİ ADIMLAR

Türk Akımı hızla ilerliyor. Gazprom’un Türkiye’ye ihracatı artıyor. Akkuyu nükleer santralinin önünde engel kalmadı. Yani enerji projeleri Rusya’nın istediği şekilde tam hız gidiyor. Turizmde eski günlere dönüldü. 10 ayda 4,5 milyon turist Türkiye’ye gitti. İnşaatta Türk şirketlerine yasak kalktı, ama kota ve işçi izinleri meseleleri Rusya bürokrasinin genel sorunları içinde devam ediyor.

Ticarette, gümrüklerde sıkıntılar yer yer sürüyor. Ancak bunlar Rusya’nın yaşadığı ekonomik darboğaz ve bürokrasinin genel sorunları içinde ve çoğu “bize özel olmayan” sorunlar olarak algılanıyor. Ticaret hacmi ilk 10 ayda 15 milyar doları bularak iyileşme sinyalleri verdi.

Ama iş dünyasındaki sorunlar genel olarak “ikili” değil, Rusya’nın yaptırımlar yüzünden zayıflayan ekonomisi, düşen tüketici talebi, gerileyen petrol gelirleri yüzünden “Pazar daralmasına” bağlı sorunlar olarak öne çıkıyor.

İkili ilişkilerde bundan sonra ivedilikle atılması gereken ilk adım yeniden Türk vatandaşlarına “vizesiz seyahat” hakkının verilmesi.

Ancak bu konuda Rusya, “Suriye iç savaşı sonrası ülkeye sızabilecek terörist unsurlar” gibi güvenlik kaygılarını gerekçe göstererek yakın vadede adım atmayacağa benziyor.

Hiç değilse belli kategorideki Türk vatandaşlarına, iş adamlarına vize kolaylığı konusu bile defalarca "Tamam" mesajı verilmesine rağmen hala masada. Yani "bürokrasi" siyasi kararlardan bağımsız olarak ilerlemiyor.

Sonuç olarak Türkiye-Rusya ikili ilişkilerinde ticari pastanın büyümesi “ekonomik krizin, Batı yaptırımlarının ve bürokratik engellerin aşılmasına”; sosyal-siyasi ilişkilerin normalleşmesi de “Suriye başta olmak üzere, güvenlik sorunlarının çözümüne” bağlı görünüyor.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.