ETÖ sanığı Haberal’ın hastanesi mahkemelik

ETÖ sanığı Haberal’ın hastanesi mahkemelik
Karaman’da elektrik tesisatçılığı yapan esnaf Tuğrul Tufan, 2000 yılında üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelen oğlu Yusuf Tufan’ı, henüz 3 aylık iken yemek yemediği ve sürekli ağladığı gerekçesiyle şüphelenerek doktora götürdüğü belirlendi. İşte

Hasan TOSUN'un haberi...

TEDAVİ İÇİN GİTTİĞİ BAŞKENT HASTANESİ'NDE FELÇ OLDU
2000 yılında dünyaya gelen Yusuf bebek, doktorların bir türlü teşhis koyamaması üzerine Konya Meram Tıp Fakültesi’ne götürüldü; kalbi delik olduğu tespit edikten sonra hastane, Bağ-Kur ile anlaşması olmadığı için Yusuf Tufan’ı Ergenekon sanığı Mehmet Haberal’ın sahibi olduğu Ankara Başkent Üniversitesi Hastanesi’ne sevk eder. Başkent Üniversitesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sait Aşlamacı tarafından tedavi edilen Yusuf Tufan’ın ameliyat edilmesine karar verilir ve aileye “ya ölür ya da kurtulur” denilir. Henüz 7 aylık iken anjiyo olan Yusuf bebek, 15 gün yoğun bakımda yattıktan sonra hastanede felç geçirir.

Bunun üzerine ailenin, ameliyatı yapan Prof. Dr. Sait Aşlamacı ve Başkent Üniversitesi’ne 2002 yılında 30 bin TL’lik tazminat davası açtı öğrenildi. Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davada Prof. Sait Aşlamacı beraat ettirilirken, Başkent Üniversitesi Rektörü Mehmet Haberal’ın ise dönemin YÖK Başkanı Kemal Gürüz’ün soruşturma izni vermemesi üzerine yargılanamadığı iddia ediliyor. Evinde yaklaşık 1.5 yıl bitkisel hayat yaşayan Yusuf bebeğin, 25.05.2003 tarihinde hayatını kaybettiği öğrenilirken, Yargıtay’da onanan kararın üzerine ailenin, Başkent Üniversitesi hakkında Ankara 9. İdare Mahkemesi’ne Haziran 2009’da idari dava açtığı kaydedildi.

“SONUNA KADAR MÜCADELE EDECEĞİM”
Yaklaşık 7 yıldır hukuk mücadelesi verdiklerini belirten baba Tuğrul Tufan, Vakit’e yaptığı açıklamada, hakkını alana kadar mücadelesine devam edeceğini söyledi. Çocuğuna fazla narkoz verilmiş olabileceğini ileri süren baba Tuğrul Tufan, şunları söyledi: “Ameliyat olmadan önce gülüyordu. Annesini babasını tanıyordu. Bana ‘ya kurtulur, ya masada kalır’ dediler. Ama çocuğum felç oldu, bitkisel hayata girdi. Ameliyattan sonra çocuk, bizi bile tanımaz oldu. Hiç bize gülmedi. Galiba narkozu ayarlamamışlar beyin damarlarını yakmışlar. Maddi ve manevi çok yıprandık. Günlerce Ankara’da otellerde kaldık. 1.5 yıl dizimizde salladık. Zorla yemek yedirdik. Açtığımız tazminat davasını kaybettik ama Başkent Üniversitesi hakkında idari dava açtık. Davayı kaybettim diye ben haksız değilim. Çünkü onlar çok güçlüler, torpil yaptırdılar. Eğer onu da kaybedersem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceğim. Bu ihmalin peşini bırakmayacağım. Benim başım yandı başkalarının başı yanmasın.”

VAKİT

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.