Şeriat mahkemeleri güven veriyor

Şeriat mahkemeleri güven veriyor
İngiltere’de geçtiğimiz Haziran ayında tabloid The Daily Mail gazetesinin “Şeriat mahkemeleri çoğalıyor” şeklindeki haberi, İngiltere’den daha çok Türkiye’de konuşuldu.

Türkiye’de birçok yayın organında The Daily Mail’in bu haberi yer alırken, İngiltere’de bu konu en son 1 yıl önce Anglikan Kilisesi’nin başı Dr. Rowan Williams’ın “Şeriat mahkemeleri İngiliz hukuk sisteminin bir parçası olabilir” sözleri üzerine tartışıldığı için bu sefer pek fazla konuşulmadı. Biz de Türkiye’nin yakından takip ettiği tartışmayı Britanya Müslümanlar Konseyi’nden Şeyh İbrahim Mogra ile konuştuk.


İngiltere’de geçtiğimiz Haziran ayında tabloid The Daily Mail gazetesinin “Şeriat mahkemeleri çoğalıyor” şeklindeki haberi, İngiltere’den daha çok Türkiye’de konuşuldu. Türkiye’de birçok yayın organında The Daily Mail’in bu haberi yer alırken, İngiltere’de bu konu en son 1 yıl önce Anglikan Kilisesi’nin başı Dr. Rowan Williams’ın “Şeriat mahkemeleri İngiliz hukuk sisteminin bir parçası olabilir” sözleri üzerine tartışıldığı için bu sefer pek fazla konuşulmadı.

ŞERİAT TARTIŞMASI İNGİLTERE’DE HEP VARDI
The Daily Mail ve diğer tabloid gazetelerinin, İslâm ve Müslümanlara yönelik olumsuz haberlerine rağmen, din özgürlüğünün en rahat bir biçimde yaşanabildiği ülkelerin başında gelen İngiltere’de, ‘Şeriat Mahkemeleri’ ile ilgili tartışmayı Britanya Müslümanlar Konseyi’nden (MCB) Şeyh İbrahim Mogra ile konuştuk. El Ezher’de eğitimini tamamlamış, genç bir imam olan Şeyh İbrahim Mogra, aynı zamanda Londra’daki School of Oriental and African Studies’tan (SOAS) mezun. Müslümanların yoğun yaşadığı Leicester kentinde imamlık yapan Mogra ile Britanya Müslümanlar Konseyi’nde buluştuk. Anglikan Kilisesi lideri Başpiskopos Dr. Rowan Williams’ın neden bir anda ‘Şeriat Mahkemeleri’ tartışmasını başlattığını soruyoruz. Mogra, bu tartışmanın ilk defa Williams tarafında başlatılmadığını belirterek şunları söyledi: “Bu tartışma daha önce hep vardı. Ama ilk defa Hıristiyan bir lider, cesur bir şekilde bu tartışmaya katıldı ve bu yüzden çok fazla konuşuldu.”

TEK BİR HUKUK SİSTEMİNDEN YANAYIZ
“Britanya’da tek bir hukuk sisteminden yanayız” diyen Mogra, yine de Şeriat konusunun sağlıklı bir şekilde tartışılmasını istiyor: “Biz ülkemizde tek bir hukuk sisteminden yanayız. Ancak halkımızın bu konuyu enine boyuna tartışması ve Müslüman toplum için evlilik, boşanma, miras ve finans gibi İslâm hukukunun bazı yönlerinin tanınması gerekir. Yahudi vatandaşlarımıza ait mahkemeler, dinsel bazı konularda kendi cemaatlerine yönelik kararlar alabiliyor. Bu kararlar İngiliz mahkemelerinden geri dönebilir. Müslüman topluma da böyle bir hak tanınabilir.”

ÜLKEMİZE HEM EKONOMİK, HEM DE BÜROKRATİK YARDIMDA BULUNUYORUZ
İngiliz hükümetinin ne resmi olarak tanıdığı, ne de yasakladığı ‘Şeriat Mahkemeleri’ ile ilgili Mogra, “Bunlar daha çok tavsiye ve öğüt veren danışma merkezleri gibi çalışıyor. Bireyler, aileler kendi problemlerini mahkemeye götürmeden İslâmî konuda donanımlı kişilere götürüp burada çözüm bulmaya çalışıyorlar. Ben kendim de Müslümanların sorunlarını çözmek için çalışıyorum. Bu şekilde bir anlamda mevcut hukuk sistemimize ve hükümete yardımcı olmuş oluyorum. Bu şekilde hükümet, sorunlara çözüm bulduğum için bana maaş vermiyor ve harcamalardan kurtulmuş oluyor. Hem ülkenin ekonomisine, hem de bürokrasisine yardımcı oluyoruz” dedi.

KADINLAR BU MAHKEMELER HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYOR?
Mogra, kendisinin ‘danışma merkezi’ olarak nitelendirdiği ‘Şeriat Mahkemeleri’nin, kadınların aleyhine olduğuna dair iddialara ilginç bir cevap veriyor: “İngiliz hukuk sistemi hepimizi bağlıyor. Hiç kimseyi zorla bize getirtmiyoruz. Ama şunu söyleyebilirim ki; bize gelenlerin çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor. Kadınlar arasında daha popüler. Göçmen ailelerde kadınlar baskı ve şiddet gördüğünde, normal mahkemelere gidemiyorlar. Bizlere gelip sorunlarını anlatıyorlar. Biz şiddet gören bu kadınların kocalarını ya da diğer aile bireylerini çağırıp, İslâm’da kadına yönelik şiddet olmadığını anlatıyoruz. İnsanlarımız dinen ikna oldukları için bu tür sorunlar da ortadan kalkıyor.”

SONRADAN MÜSLÜMAN OLDU DİYE DAMADIN AİLESİ KABUL ETMİYORDU
En son kendisine gelen bir sorunu örnek gösteren Mogra, olayı nasıl hallettiğini şu şekilde anlatıyor: “Müslüman olan bir kadının şehadet töreninde bulundum ve nikahını kıydım. Ancak Müslüman erkeğin ailesi, gelini kabul etmek istemiyordu. Ben de tüm aileyi toplayıp, haklarını anlattım. Bir saatlik bir konuşmadan sonra tüm aile ikna oldu ve Müslüman olmuş yeni gelinlerini kabul ettiler. Bunlar, ailelerin kendi içinde yaşadığı sorunlar ve mahkemeye gitmiyorlar. Sorunların bu şekilde çözülmesi ülkeyi etkilemediği gibi, ekonomik olarak da katkı sağlıyor.”

HÜKÜMET NE YASAKLIYOR, NE DE TANIYOR
Mogra’ya hükümetin bu ‘mahkemeleri’ neden resmileştirmediğini soruyoruz: “Hükümet resmi olarak bizleri tanımıyor ama yine de izin veriyor. Yani ne yasaklıyor, ne de tanıyor. Hükümetimiz finans sektöründe İslâm’a uygun tahviller çıkardı ve bu da ekonomimize büyük bir katkı sağladı. Biz yine de pozitif olmak istiyoruz ve ileride bunların tanınacağını umuyoruz.”

TÜRKİYE’NİN KARAR VEREBİLECEĞİ BİR KONU
İngiltere’de Müslüman toplumun sorunlarını çözmeye çalışan ‘danışma merkezi’ ya da ‘Şeriat Mahkemelerinin’ Türkiye gibi Müslüman ülkelerde mevcut hukuk sisteminin bir parçası olup olamayacağı konusundaki düşüncelerini soruyoruz Mogra’ya: “Bu Türkiye’nin ya da başka bir Müslüman ülkenin karar verebileceği bir şey” diye cevaplıyor ve ekliyor: “Biz, çok kültürlü bir yapıya sahibiz. Seküler bir demokrasi içinde herkes inandığı gibi yaşıyor ve dinini yaşayabiliyor burada. Ancak özgürlük ya da demokratik geleneğin daha az olduğu ülkelerde sorunlarla karşılaşılabilir.”

“HIRİSTİYAN BİR ÜLKEDE SAKALLI MÜSLÜMAN VAR MI?”
Mogra, Türkiye ve İngiltere’deki özgürlük anlayışı ve derecesini anlatırken, Türkiye’de başından geçmiş bir olayı anlatıyor bize. Önceki yıl, bir grup dinî liderle Konya başta olmak üzere Türkiye’nin bazı şehirlerini ziyaret etmiş olan Mogra, İstanbul’da Kapalı Çarşı’da bir esnafla arasında geçen diyaloğu şu şekilde anlatıyor: “Üzerimde İngiliz milli takımının tişörtüyle arkadaşlarımla alışveriş yaparken, bir dükkana girdim. Yine sakallıydım ama üzerimde ne entari, ne de başımda sarık vardı o zaman. ‘Esselamü Aleykum’ diyerek içeri girince, karşımdaki de ‘Aleykümselam’ diye selamladı beni; ancak biraz şaşırmış bir vaziyette. Bana nereli olduğumu sorunca, ben de ‘İngiltereliyim ve Müslümanım’ dediğimde daha çok şaşırdı. ‘Siz Hıristiyan bir ülkede böyle sakallı gezebiliyor musunuz?’ diye sorunca, ben de İngiltere’de, Müslümanların sakallı, şalvarlı, başörtülü ya da peçeli olabildiğini ve kimsenin de karışmadığını, Müslümanların birçok camisi olduğunu ve dinlerini rahat bir şekilde yaşayabildiğini anlattım.

GİYİMİNDEN DOLAYI BİR İNSANI DIŞLIYORSANIZ ÜLKEYE ZARAR VERMİŞ OLURSUNUZ
Alışveriş yaptığım esnaf da, ‘Türkiye Müslüman bir ülke olmasına rağmen, Müslümanlara bu kadar özgürlük vermiyor’ dedi. Tabiî ben bir taraftan kendi ülkemin bana verdiği özgürlükten gurur duyarken, öte taraftan Türkiye’deki Müslüman kardeşlerimin yaşadığı sorunlar konusunda üzüldüm. Bizim ülkemizde Müslümanlar ya da başka bir dine mensup insanlar polis, öğretmen, avukat da olabilir ve bu insanlara kimse inancından ya da görünüşünden dolayı bir şey diyemez. Bir ülke Müslüman kadın ve erkeklerin hastane veya üniversitede ya da başka bir yerde çalışmasına izin vermiyorsa, o zaman ülkenize fayda sağlayabilecek bir kişiyi kaybetmiş oluyorsunuz.”

SORUNLARIMIZ VAR AMA POZİTİF DURUYORUZ
Mogra, 2005 yılındaki Londra’daki tren bombalamalarından sonra İngiltere’de artan İslâm karşıtlığının boyutunu ve hükümetin çıkardığı yeni terör yasası konusunda ise daha iyimser. Bu konudaki sorumuza şu şekilde cevap veriyor: “Her toplumun ve her dinin içerisinde terörist unsurlar taşıyan kişiler olabilir; ancak bu bir dine mâl edilemez. Genel olarak Müslümanlar burada özgür ve rahat yaşıyorlar ama tabiî ki İslâm karşıtları var. Hükümet, tren bombalamalarından sonra bir dizi terör yasası çıkardı. Ancak bunları rahat bir şekilde eleştirebiliyoruz ve hükümet de bizleri dinleyebiliyor. 2005’teki terör olaylarından sonra renginden dolayı Müslüman sanılarak Brezilyalı masum bir kişi öldürüldü. O olay hem hükümet, hem de polis için bir ders niteliğindeydi ve her esmer ya da sakallı kişinin terörist olamayacağını ortaya koydu. Sorunlarımız olmasına rağmen, biz pozitif duruyoruz ve bu sorunların çözümü için hükümetimize yardımcı oluyoruz.”

MEHMET NEDİM ASLAN / VAKİT

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.