'Biz de hakkımızı helal etmiyoruz'

'Biz de hakkımızı helal etmiyoruz'
“Hakkımı helal etmiyorum” ifadesi yüzünden yazarımız Abdurrahman Dilipak'ın tazminata mahkûm edilmesine ve evinin satılmasına her çevreden çığ gibi tepki gelmeye devam ediyor.İşte tepkiler;

Aslan DEĞİRMENCİ-Üsame KARAKIŞ'IN haberi...

MA’ŞERİ VİCDANDA BU KARARIN YERİ YOKTUR
* AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş: Orantısızlık var. Basın özgürlüğü açısından da sıkıntılı bir durum. Eleştiri yapılmadan yazarlık yapılamaz.
* SP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Vehbi Hatipoğlu: Basın emekçisinin zar zor şartlar altında oluşturduğu imkânlarla aldığı evinin, fikirlerinden dolayı satılmasını esefle karşılıyorum. Demokratik ülkelerde basın özgürlüğü kısıtlanamaz.
* Saadet Partisi’nin hukukçu kurmaylarından Şeref Malkoç: İnsanların düşüncelerini ifade etmesinin ne gibi sakıncası olur? Mahşeri vicdanda bu kararın yeri yoktur.

BU KARAR FAŞİST VE MİLİTARİST REJİMLERDE VERİLİR
* BBP Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Öznur: Darbecilere, cuntacılara, mafyaya, çetelere karşı çıkan insanların susturulmaya çalışılması; ancak faşist ve militarist rejimlerde olur. Böyle bir yaklaşımı kabul etmemiz mümkün değildir.

“BEN DE HAKKIMI HELAL ETMİYORUM”
* DP eski lideri Süleyman Soylu: Düşünce ve ifade özgürlüğünde geldiğimiz durum demokratik kabızlıktır. Ben de 28 Şubat’ta tarafım. Ben de hakkımı yapılan uygulamalardan dolayı helal etmiyorum.
* Demokratik Üniversite Platformu Başkanı Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu: Bu karar özgürlükleri kısıtlama gayretidir. Korkutmaya yönelik bir hamledir. Yazarlar mert ve açık olmak zorundadır. Bu engellenemez. Yargının bağımsız ve özgürlükçü olmadığı da ispatlanmıştır.

“DELİ SAÇMASI BİR DURUM”
* İnsan Hakları aktivisti Şanar Yurdatapan: Bir insanın kendi düşüncelerini söylemesi, hakkını helal edip etmemesi kendi bileceği iştir. Bu, mahkemeleri ne ilgilendirir? Deli saçması bir durum…
* MÜSİAD Ankara Şube Başkanı Hüdaverdi Çakır: Demokratikleşme yolunda atılan bunca adıma karşın, fikir özgürlüğüne tahammül edemeyenlerin varlığını görmek vicdanları sızlatıyor. Sayın Dilipak’a reva görülen uygulama yargısız infazdır.
* Özgür-Der Genel Başkanı Hülya Şekerci: Dilipak’a reva görülen muamele, Türkiye’de yargının köklü bir açmaz içinde olduğunun göstergesi olmuştur. Yargının militarist statükoyu koruma rolüne sıkı sıkıya bağlı olduğunu bu kararla bir kez daha gördük.

“CİDDİ BİR REJİM SORUNU”
* Gazeteci Yazar Şamil Tayyar: Yargı siyasallaşmıştır. Ergenekon’un en güçlü olduğu alanlardan birisi yargıdır. Ergenekon soruşturmasının eksik kalan kısmı da yargıdır. Yargıdaki Ergenekon temizlenmeden adaletin tecelli etmesi mümkün değildir. Mevcut durum demokrasinin önünde büyük bir engeldir. Sorun basit bir basın özgürlüğü sorunu değildir, rejim sorunudur.
* Gazeteci Yazar Ali Bulaç: Kabul edilir bir durum değil. Ülkenin en önemli yazarlarından birinin bu muameleye maruz kalması, aslında Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki engellemelerin kaldırılmadığının da göstergesidir.
* Gazeteci Yazar Alper Görmüş: Son derece adaletsiz bir durum. ‘Yargıdır ne yapalım’ deme lüksümüz yok. Bu çok açık siyasi bir karardır. Hukuki değildir.

KARARLA ÇİĞNENMEYE HAK KALMAMIŞTIR
* Bem-Bir-Sen Genel Başkanı Mürsel Turbay: Hukuk, adalet, insan hakları, basın özgürlüğü, yasaksız demokrasi, bu kararla çiğnenmeyen ilke kalmadı.

BİZ DE HAKKIMIZI HELAL ETMİYORUZ
* Mazlum-Der Ankara Şube Başkanı Üstün Bol: Anayasal sisteme karşı hukuk dışı oluşumlar içerisinde olanlara, seçimle işbaşına gelen iktidarları devirmek için karanlık odalarda planlar yapanlara, 28 Şubat darbesinde hakları çiğnenen, aşağılanan, işlerinden atılan, sağlık hizmetlerinden faydalandırılmayan, eğitim hakları engellenen tüm yurttaşlarımız adına: Biz de hakkımızı helal etmiyoruz.

GAZETECİLERDEN DİLİPAK'A DESTEK

Yavuz Donat / Sabah Gazetesi

BUNDAN DERİN ÜZÜNTÜ DUYDUM- Haberi bu sabah okudum ve son derece üzüldüm. Söyleyecek başka bir söz bulamıyorum. Bırakın evini, en ufak bir eşyasının satılması hoş bir şey değil. Türkiye eninde sonunda uzlaşma ve barışmayı öğrenecek. Ama bu tür olaylar hiç güzel değil. Bir gazetecinin evinin satılması haber olmamalı, evi satılmamalı. Böyle bir olayın düşmanımın bile başına gelmesini istemem. 1963’den bu yana gazetecilik yapıyorum. Bu olaydan derin üzüntü duydum. Ben de zamanında eleştirilerde bulundum ama karşı taraftan hoşgörü gösterenler oldu. İnsanların hoşgörü göstermesi gerekiyor. Meslektaşıma çok geçmiş olsun diyorum.

Fatih Altaylı / Habertürk Gazetesi
BU UYGULAMA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE BÜYÜK SEKTEDİR- Bu hakikaten olacak bir şey değil. Türkiye’de basın özgürlüğü konusunda kısıtlamaların olduğunu bu olayla bir kez daha gördük. Bu kadar ağır cezaların verilmesi, basın özgürlüğüne büyük sekte vuruyor. Abdurrahman Dilipak’a geçmiş olsun dileklerinde bulunuyorum.

Mehmet Barlas / Sabah Gazetesi
EGEMEN GÜÇLER, YARGIYI KULLANIYORLAR- Gazetecilerin fikirlerini açıklamalarından ötürü bu tür olayların gündeme gelmesine her zaman karşıyım. Özellikle 28 Şubat döneminde egemen güçler hukuku ve yargıyı her türlü özgür düşünceye karşı kullanmışlardır. Ayrıca yargının her kararı doğru değildir. Neticede Adnan Menderes de bir yargı kararı ile idam edilmiştir. Böyle bir olayı geçmişte ben de yaşadım. Eşimin yazmış olduğu bir yazıdan dolayı Güven Erkaya’ya ölmeden önce tazminat ödemeye mahkûm edilmiş ve ödemiştim. Ben Abdurrahman’ı çok severim. Böyle bir olayı yaşamasına gerçekten çok üzüldüm. Kendisine geçmiş olsun diyorum.

Necati Doğru / Vatan Gazetesi
DÜŞÜNCESİNİ AÇIKLADIĞI İÇİN BÖYLE BİR CEZA VERMEK DEMOKRASİYE UYMAZ- Bu olayı doğru bulmuyorum. Eğer bir fikir özgürlüğü varsa, Abdurrahman Dilipak düşüncelerini açıkladığından ötürü cezaya çarptırılıyorsa, bunu hukuk devletinde demokrasi olan bir ülkede doğru bulmuyorum. Dilipak, gazeteciliğini kullanarak eğer yanlış karalama vurma gazeteciliği yapmışsa, o zaman adalet doğru bir karar vermiştir. Bunu iki şekilde düşünmek gerekiyor. Düşüncelerini açıkladığından dolayı ceza alıyorsa, bu doğru bir şey değil. Abdurrahman aynı zamanda benim hemşehrim olur. Yaşananlara üzüldüm, kendisine geçmiş olsun diyorum.

Nazlı Ilıcak / Sabah Gazetesi
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ ENGELLEYEN BİR UYGULAMADIR- Gazetecilerin yazdıkları yazılardan dolayı böyle yüksek miktarda tazminatlara mahkûm olması, gerçekten çok kötü bir durum ve basın özgürlüğünü engelleyecek bir hareket. Bu yapılanı kınıyorum. Bir gazetecinin böyle bir yüksek meblağlı bir şeyi ödemesi normal şartlarda çok zor. Gelişmeden gerçekten çok üzüntü duydum. Genelde yüksek tazminatlar gazeteciler üzerinde baskı uyguluyor. Gazeteciler öyle çok paraları olan insanlar değil. Meslektaşımın üzüntüsünü paylaşıyor ve geçmiş olsun diyorum.

Akif Beki / Radikal Gazetesi yazarı ve TV 24’ün Genel Yayın Yönetmeni
ÇİFTE STANDART KOKAN BİR KARAR- Kişilerin hakaret karşısında korunma hakkı vardır. Dolayısıyla fikir ya da basın özgürlüğü, hakaret etme özgürlüğü değildir. Eğer hakarete uğradığını düşünen varsa, hukuk gerekli koruma mekanizmalarını çalıştırmak durumundadır. Fakat bu prensip de benim bakışım ama burada şöyle bir sorun var. ‘Hakkımı helal etmiyorum’u hakaret sayan bir yargının çok ağır bariz hakaretleri nasıl fikir hürriyeti kapsamında değerlendirdiğini çok gördük bu ülkede. Bu yüzden bu çifte standardı kabul etmiyorum ve etik bulmuyorum. Asıl mesele de bu zaten. ‘Hakkımı helal etmiyorum’ cümlesi eğer fikir hürriyeti kapsamına girmiyorsa, bu hakaret sayılıyorsa, yazıp çizilenlere herkes dönüp baksın. Abdurrahman Bey’e geçmiş olsun diyorum.

HASAN CEMAL’İN DAVADAN HABERİ YOKMUŞ!
Konuyla ilgili olarak görüşlerini sorduğumuz Milliyet Gazetesi Yazarı Hasan Cemal ise, “Herkes benim ne kadar özgürlüklerden yana olduğumu bilir” diyerek konudan haberinin olmaması sebebiyle sorularımıza cevap vermek istemediğini söyledi.

VAKİT

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.