ABD'li astronotların aya gitmediğine bir kanıt daha

ABD'li astronotların aya gitmediğine bir kanıt daha
“Aslında Ay’a hiç gidilmedi. Bu Amerikalıların kocaman bir yalanı” diyenleri sevindirecek ve iddialarını güçlendirecek bir gelişme daha yaşandı. Ay'a ilk adımı atan Amerikalı astronotların  dönemin Hollanda Başbakanı'na verdikleri A

AY’DAN GELEN KÜTÜK

Ay'a ilk adımı atan Amerikalı astronotlar Neil Armstrong ve Buzz Aldrin'in 1969'da dönemin Hollanda Başbakanı'na verdikleri Ay'dan getirilen kaya parçası sahte çıktı. Amsterdam'daki devlet müzesinin sorumluları müzede bulunan ve her yıl on binlerce ziyaretçiyi müzeye çeken, 500 bin dolar civarında değer biçilen kaya parçasının aslında taşlaşmış ağaç parçası olduğunu ortaya çıkardı. Araştırmayı yapan Xandra Van Gelder, müzenin taşı saklamaya devam edeceğini söyleyerek, “Bazı sorular cevaplanmamış olmakla birlikte iyi bir hikaye. Epey gülebiliriz buna” diye konuştu. Kaya parçası eski Hollanda Başbakanı Willem Drees'e Neil Armstrong, Michael Collins ve Edwin “Buzz” Aldrin tarafından çıktıkları dünya turu sırasında, Ay'a ilk ayak bastıkları görevin ardından verilmişti.

ORİJİNAL GÖRÜNTÜLER DE KAYIP

Şüphelendiren gelişmeler sadece sahte “aytaşı”yla sınırlı değil. Bilindiği gibi Ay’a ilk insanın ayak bastığı tarihi görüntülerin de stüdyoda çekildiği yönünde eleştiriler bulunuyor. Üstelik Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA’nın “insanın aya ilk ayak bastığı 1969'da çekilmiş orijinal görüntülerin kayıp olduğu ve tüm aramalarına rağmen henüz bulamadıkları” şeklinde resmi açıklamaları da mevcut. Açıklamaya göre kayıp kayıtlar arasında astronotların sağlık durumları ve uzay aracının durumu hakkındaki bilgiler de bulunuyor.

Rahmetli üstad Necip Fazıl da o yıllarda “Ay Yalanı” başlıklı çarpıcı bir yazı yazarak olaya başka bir açıdan yaklaşmıştı. İşte Büyük Doğu’nun 1969 yılında yayımlanan 4. sayısındaki nefis yazısı;

 
AY YALANI

Necip Fazıl KISAKÜREK

Tekrar münasebet kurduğum “Bugün” gazetesinde çıkan “Ay Hikayesi” isimli ilk yazımı okuyanlar,delâlet ve ihtilâtları bakımından bu son derece mühim dâva üzerindeki fikirlerime dikkat etmişlerdir.Günlük gazeteye nisbet,daha geniş bir tahlil ve terkib tezgahı ve mücerred fikir yatağı mecmua olarak şimdi Büyük Doğu sütunlarında bu dâvayı,tam entelektüel planda,en derin ve mahrem köklerine kadar irca etmek mevkiinde bulunuyorum.

Her şeyden evvel bildireyim ki,bu mevzuda inceden inceye tetkik ve takib ettiğim Batı matbuatı,bana hadisenin,İngiltere müstesna,dünyanın hiçbir yerinde tam mânalandırılamadığını göstermiştir.İngiltere’deki mânalandırma ise malum İngiliz gurur ve istihzacı sinsiliği (İngiliz sinizmi)içinde ancak sathî ve kısmîdir.İngilizler “Perişan edilen Dünya dururken Ay’la bu kadar uğraşmaya değmez!” hükmünden başka bir teşhise varabilmiş değiller...Hadise,umumiyetle dünyada,parmak ısırma ve çene düşürme tesiri doğurmuş ve müsbet bilgiler harikası olarak gözlere mucize çapında görünmüştür.Sadece “Anglo-Sakson”larla Cermenler ihtiyatlı,İslav’lar kıskançlıkları yüzünden şüpheli,Latin’ler ise her zamanki mizaçları icabı hayran ve feveranlıdır.Şu var ki,henüz Garb’ın büyük fikir laboratuarından hüküm çıkacak kadar vakit de geçmiş değildir.

Evet, Ay’a gidiş dâvası bizim gözümüzde fezaya sığmayacak kadar büyük,Samanyolu çapında bir kuyruklu yalan...

Bu yalanı sakın,Ay’a gidilemediği ve insanoğlunun Amerikanvari bir film senaryosuyla aldatıldığı mânasına almayınız! İlk yazımda işin bu tarafına da bir pay ayırmış ve “Ay’a gidildiğini kabul etmek,gidilmediğine hükmetmek kadar zordur!” demiş olmama rağmen,bugün hem de Ay’a gidişi kat’i bir vâkıa sayarak kaydediyorum ki ortada,bütün insanlığa yutturulmaya çalışılan mutlak bir yalan vardır.O da,Ay’a gidildiği değil,bu münasebetle müsbet bilgiler marifetine biçmek istedikleri yeni ehliyet ve selahiyettir.Evet;Ay’a gimiş olmak vesilesiyle,günün müsbet bilgiler mutekidi maddeci insanı,kainatın esrarını aydınlatmakta kendini en ehliyetli ve selahiyetli “dedektif” olarak satmaya hazırlanmaktadır.Öyle bir “dedektif”ki,zabt ve fethi muhal bilinen ötelere ait itikatları tek tek tutuklayıp kelepçelemek,karakol nezarethanesine tıkmak,nihayet fezanın son tahtaperdesine copla vurarak “Her şey bu kadar ve gerisi insanoğlunun uydurması!” hükmünü vermek,yani bütün sebep ve neticeleriyle kainatın tek izahçısı ve “raportör”ü mevkiine geçmek istidadında...Bu tavır,Ay’a gidenlerden veya onları gönderenlerden ziyade,hadisenin seyircilerinde ve inananlarında,kısacası Batılı yarı münevverde ve taklitçisi Doğulu çeyrek aydında şimdiden başlamıştır.

Nuruosmaniye Caddesinde bir kitapçıda otururken,kapıda turist arabalarına karşı favorili ve top enseli iki gencin şöyle konuştuğunu duydum:

-Boşlukta ne yapmışlar,ne görmüşler,ne bulmuşlar?

-Allah’ın (haşa) yatak odasına girmişler ama hiçbir şey bulamamışlar!..

Yakın zamanlarda ölen Rus astronotu “Gagarin” demiş ti ki;

-Fezayı dolaştım,Allah diye bir şeye rastlamadım!

Bu aşağının bayağısı küfür nev’ini yabana atmayın!Onu neyin ve nasıl doğurduğuna dikkat edin!Düşünün ki saniyede 300 bin kilometre hızla akan ışık,küremizden Ay’a bir buçuk saniyeden az bir zamanda varmaktadır.Buna karşılık,fezanın o da ölçülebilen kadarıyla belirttiği mesafe,ışığın bir milyar yılda varabileceği bir uzaklık arz ediyor.Ve akıllara zarar verici bu korkunç kemiyetin belirdiği keyfiyet,mekan ifadesiyle zamanı aşıyor.Benim ışığını şu anda gördüğüm bir “Galaksi”,bir milyar sene evvelki haliyle karşımdadır veya onu bugünkü haliyle görebilmek için bir milyar sene beklemek lazımdır.Bu arada da o,ya var,ya yoktur;ya varlığını muhafaza etmekte,yahut çoktan eriyip gitmiş bulunmaktadır.Ve bu akıl yırtıcı mesafe mefhumu kim bilir,küllî hakikatın önünde ne kadar cüz’î bir varlık ifadesi!..O feza ki,belirttiği kemiyet cinneti hiçbir sabit noktaya dayanmamakta;onun içinde en uzak yıldıza kadar bütün kainat,kendi ve birbiri etrafındaki hareketlerinden başka,topyekun bir istikamete doğru kaymakta,her an yer değiştirmektedir.

Astronomi ilminin fezada hecelediği her harfi İlahî varlığa bir delalet kabul eden büyük temsilcisi “Flamaryon”,işte fezaya bu toptan bakışın terkibî manasını getirirken,feza mikyasına göre bize 1 milimetrenin milyarda biri kadar kabul edebileceğimiz Ay’a gitme davasını,insanoğlunun kainatı zabt ve kainat esrarına hükmetme başarısı diye ele almak ve bundan feza çarpı feza kadar derin ruh hakikatlarını inkar neticesini çıkarmak,sadece eşeklik ve bizzat kendi ilimlerinde cahilliktir.

Mevlana’nın harika bir teşbihi var: Bir katır işiyor.Yerde bir idrar birikintisi...Pisliğe bir saman çöpü düşüyor ve üstüne bir sinek konuyor.Ve sinek kendisini okyanusta zannediyor!

İşte son müsbet bilgi harikasının ahmak şımarıklıklarını izah eden şaheser tablo!..

Yoksa dava,harika olmaya harikadır;fakat mucize olmak bakımından,mahalle çocuklarının malum uzuvlarıyla yaptıkları havada kavis çizme yarışından daha adi ve basit...Eğer bu harika ,şımartacağı ve İlâhî esrar hududuna tecavüz ettireceği yerde,teslimiyeti ve iman emrinde kainat fethine memur insanî memuriyeti dile getirmeye vesile olsaydı-ki zaten işin hakikati bu olmak gerekir-İslam davasına tam intibak eder,müsbet bilgilere de hakiki rütbesi verilmiş olurdu.

Kafalara dank etmesi lazımdır ki,Allah’ın kudretine had tanımayan İslam dininin korkabileceği hiçbir keşif yoktur ve bu hakikatın mahfuz tutulması şartıyla ve eğer yapılabilirse,Güneşe elektrik faturası kesmek ve  Merih’e teleferik işletmek bile caizdir.

Hristiyanlığın başarısı gibi gösterilmek istenen hadiseye,düne kadar dünyanın döndüğünü bile inkar eden Hıristiyanlıktır ki,İslam gözüyle bakamaz.Eğer bakabilseydi makinenin keşfinden sonra ruh emrinden sıyrılmaya başlayan müsbet bilgileri maiyetine almayı bilir ve bu günkü Batı buhranının doğmasını engellerdi.

Müsbet bilgilerin, ruh emrinden sıyrılıp muallakta kaldığı ve binbir keşif oyuncağına rağmen insanoğlunu teselli edemediği bir hengamede onun kendisine yeni bir müeyyide ve idealleştirme iklimi araması diye ifade edebileceğimiz hadise,işte böyle,biri tam küfre,öbürü tam imana sapan iki yol ağzında bulunuyor. Hadiseden en büyük ibret ve fayda dersini almak da Müslümanlara düşüyor.

Bakalım “Vatikan”dan teleskopla fezayı seyreden Papa’dan, Ay emperyalizmasını dünya emperyalizmasına çevirmek için, tam da astronotların yere indiği gün yabancı ülkelere seyahate çıkan Amerika Başkanına kadar,tutacakları istikamet ne olacak?

Dâva, Ay yalanını Ay gerçeğine çevirebilmektedir.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.