Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Hanımefendiyi Yalçın Küçük’e teslim edelim

Hanımefendiyi Yalçın Küçük’e teslim edelim

Ben bekledim ki, ‘ırkçılık’ cürmüyle suçüstü yakalanan Canan Arıtman, çıksın, önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve ailesinden, sonra ‘hakaret öznesi’ haline getirdiği Ermeni yurttaşlarımızdan, sonra da tüm cihandan özür dilesin.

O ne yaptı?

Sözlerinin arkasında durduğunu söyledi.

Sözleri ‘söz’e benzese, ilelebet arkasında dursun da, ettiği söz, söz değildi...

Özrü de kabahatinden büyüktü.

Maksadı, Gül’e hakaret etmek değilmiş...

Demek istiyormuş ki, Ermeni soyundan gelen biri elbette ‘özür diliyorum kampanyasını’ desteklermiş...

Zaten fırsatını bulsaymış, Cumhurbaşkanı Gül’e, Iraklı gazeteci Zeydi’nin yaptığını yapar, pabucunu fırlatırmış.

Gül, iddiaları ciddiye alıp, önce soy kütüğünü açıkladı, sonra da iddia sahibi hakkında dava açtı.

Fakat, hanımefendi durmadı.

Dün de, soy kütüğünün belirleyici olmadığını söyleyerek, iddialarının üzerine tüy dikti.

Gül’ün DNA’sına bakılmalıymış.

Çünkü, ‘soy bağının bilimsel ve hukuki tek geçerliliği DNA bilgileri’ imiş.

Peki, Kendisi DNA’sına baktırmış mı?

Baktırmamış ama, soy kütüğüne göre, Orta Asya Türkleri’nin Kayı Boyu’ndan olan Bozdoğan aşiretinden geliyormuş. Anne tarafı ise Selanikliymiş.

Şimdi bu hanımefendi ‘sosyal demokrat’ oluyor.

Hem de, farklılıkları ve karşıtlıkları bir arada yaşatmaya, toplumsal barışı tesis etmeye aday bir partinin müntesibi...

Biliyorum, akıl ve izan sahibi birçok kalem, DNA muhabbetinden sonra hanımefendiye iyice yüklenecek, Baykal’dan duruma el koymasını isteyecek, Sedat Ergin gibi ateşlileri daha da ileri gidip, ‘çok şaşırdım, partiden ihraç da kesmez, mümkünse kainatın dışına sürülsün’ diyecek ama, ben hiç şaşırmadım.

Bunlar böyledir.

Bunların ataları da böyleydi.

Mesela, adına ‘hukuk ödülü’ konulan CHP’li Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt şöyle diyordu: ‘Türk, bu ülkenin yegane efendisi, yegane sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı... Dost ve düşman, hatta tüm dağlar bu hakikati böyle bilsinler.’

Bildik...

Bu hakikati bildik...

Bununla birlikte, Bozkurt’u da bildik.

Özdemir İnce gibilerin keramet vehmettiği Recep Peker’i de bildik.

Canan Arıtman’ı da bildik... Bilmeye devam ediyoruz...

Şimdi hanımefendi mahkemeye çıkıp Gül’e hakaret etmediğini öne sürecek, 1 YTL’lik ‘ağır tazminat davası’ndan kurtulmaya bakacak.

Bence kurtulacak.

Çünkü, doğrudan Gül’e yönelik bir ‘hakaret’ yok.

Hakaretin asıl muhatabı Ermeniler.

Ermeni yurttaşlarımızın, ‘hakaret öznesi’ haline getirildikleri gerekçesiyle tek tek Adliye’nin yolunu tutup, hanımefendi hakkında ceza ve tazminat davası açmaları gerekiyor.

Bunu yapsınlar.

Hiç vakit geçirmeden...

Hemen...

Biz de Arıtman’ı, Yalçın Küçük’e teslim edelim.

Hanımefendi Bozdoğan aşiretinden olduğunu söylüyor ama annesi Selanik kökenliymiş. Değerli eşi Yetkin Arıtman da, Türk ve Yunan Masonları’nı bir araya getiren ‘Büyük Rodos Toplantısı’ organizatörleri arasındaymış.

Küçük hoca şunun ‘onomastiğine’ bir baksın.

Bakalım ne kadar Türk’müş.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi