Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Ergenekon’un derin sırrı ve ılımlı İslâm!

Ergenekon’un derin sırrı ve ılımlı İslâm!

Her sene bir yeni yıl yazısı yazardım. Bu sene ne hicri ve ne de miladi yeni yıl yazısı yazacak halimiz yok..
Tek konu var Gazze..
Ortada göz göre göre işlenen bir cinayet var..
Gergin bekleyiş sürüyor..
İsrail’in yeni silahlar denediği iddia ediliyor. Kimi bu operasyonun, Müslümanların gözünün kirşini kırmaya yönelik olduğu iddiasında.. İsrail bir bakıma “Ben istediğimi yaparım ve kimse bana bir şey yapamaz. Benim dediğim olacak direnmekten vazgeçin, ya da ölün” diye meydan okuduğu görüşünde..
İslâm dünyası ve özellikle Arap dünyası zillet içinde.
Hâlâ Filistin’de iktidar mücadelesi ve derin bölünmüşlük devam ediyor.. Halk desteği olmayan işbirlikçi bir yönetim ABD, İsrail, İngiltere çizgisinde orada duruyor, bir de halkın desteğine sahip Hamas var..
Hamas hem İsrail’le hem de Filistin yönetiminin baskılarına karşı direnmek zorunda.
Filistin yönetimi, Hamas’ı, İsrail’in saldırısına gerekçe oluşturmakla suçluyor.
Sanki Hamas sesini çıkarmasa İsrail saldırmayacak gibi.
Sanki Hamas yokken İsrail saldırmıyordu..
Bu aynı dereden su içen kuzu ile kurdun hikayesine benziyor. İsrail saldırmak istediğinde her zaman bir bahane bulabilir..
İsrail’in bu saldırısı sadece Filistinlilere değil, aynı zamanda Türkiye’ye ve İran’a da yönelik.
Öyle anlaşılıyor ki, bir yandan da Obama’ya bir mesaj niteliği taşıyor..
Obama’yı test ediyorlar..
İsrail zaman zaman böyle saldırılar düzenliyor. Sonra, yorulunca ya da kamuoyu tepkisi çok fazla büyürse, ya da kendisi kayıp vermeye başladı mı hemen BM devreye giriyor. Ateşkes görüşmeleri başlıyor ve bu defa İsrail masada şartlarını karşı tarafa dikte ettiriyor ve tekrar başa dönülüyor.
İsrail’in dikte ettiği şartlara karşı çıkarsanız, ateşkese karşı çıkmış oluyorsunuz, terörle suçlanıyorsunuz. Bu adına ateşkes denilen teslimiyet belgesini her seferinde “onurlandırmak istedikleri” bir ülke eliyle masaya koyuyorlar. O ülkeyle barış ve çözüm için stratejik ortak olmuş oluyorlar!.. Bunun adı da diplomatik başarı oluyor..
Erdoğan’ın da artık bunu görmesi gerek.
Hani barışa hayır derseniz tehdit ve tehlikenin ne olacağını da size hatırlatıyorlar. Daha fazla ölüm. Savaşın bölgeye yayılması ihtimali. Önce Lübnan ve Hizbullah, ardından Suriye ve Mısır ve tabii İran.. Bu süreçte Türkiye eğer İran’a karşı onların safında yer almayacaksa Türkiye’nin de hedef ülkeler arasında yer alacağı uyarısı. Eğer onların yanında yer alırsanız size Irak Kürdistanı’nı hediye edebilecekleri iması..
İsrail Kürdistan’ı, PKK’yı, terörü bir bakıma pazarlık masasında koz olarak kullanma eğiliminde. Eminim aynı şekilde Kürtlerle görüşürken de Türkiye’yi pazarlık kozu olarak kullanıyordur..
Hani İran devreye girse diyeceğim, o zaman ip kopabilir. İran devreye girmeyecekse geriye Türkiye kalıyor..
Türkiye İnsan Haklarından yola çıkarak AB’yi yanına alabilir. İslâm Ülkelerinin liderliğini üslenip, İKO’nun devreye girmesini sağlayabilir. Aynı şekilde Güvenlik Konseyi geçici üyesi olarak BM’yi harekete geçirebilir. Bir bölge devleti olarak, aynı zamanda tarihi hak ve hukukundan yola çıkarak Arap ve Afrika Birliğini harekete geçirebilir..
Hilafet mana ve mefhum olarak TBMM’nin ve cumhuriyetin mana ve mefhumunda mündemiç olduğuna göre bu iş TBMM’ye ve onun kararlarını infaza memur olarak hükümete düşüyor..
İsrail’in Siyonist yöneticileri bütün Yahudilerin hayatını tehlikeye atarak, dini yasakları hiçe sayarak, adeta 3. Dünya savaşını çıkarmak için ellerinden geleni yapıyor. Bunun adı Medeniyetler arası çatışmadır. Bu burada kalmaz. Yarın Kudüs’e sıçrar.. İsrail iddialarından vazgeçmedikçe, kontrol edilmedikçe bu süreç durmayacak.. Her geçen gün trajedi daha da derinleşiyor, tehlike daha da büyüyor. Bu trajiden zarar görecek olanlar sadece Filistin halkı ve İsrail halkı değil, bütün dünya bu işten zarar görebilir. Onun için bu çılgın saldırıların durdurulması ve İsrail’in insanlık suçundan dolayı cezalandırılması gerekir..
İsrail’in Mescidi Aksa ile ilgili düşünceleri, Arzı Mevudla ilgili ulusal yorumu, bu çatışmanın hedefinde Türkiye, Suriye ve Irak’ın da olduğunu göstermektedir..
İran bu teolojik hesaplaşmada ana hedef değil. Konjonktürel hedef.. Ana hedef Türkiye.. Suriye Türkiye ile İsrail arasında kaldığı için. Ayrıca bugün takdik bir üs olarak önemli.. Irak kısmen bu tabloda yer alıyor..
İsrail bu politikasında Türkiye’yi karşısına almak değil yanına almak istiyor.. Onun için de test ediyor ve mecbur bırakmaya çalışıyor. Ergenekon, PKK ya da derin devletin bir türlü tasfiye edilememesinin arkasındaki derin gerçek burada saklı..
Türkiye’yi yanlarına almak için laikçi elitleri ve halkın tepkisine sebeb olan askerleri bir kenara itip, “Ilımlı İslâm” politikasına geçmelerinin sebebi de bu.. Çünki Tevrat’ın yorumu Türklerin İsrail’in koruyucusu olması gerektiği istikametinde..
“Onlara söyle iteat etsinler. İteat etmeyeceklerse yol ver gitsinler. İteat etmiyorlar ve gitmiyorlarsa, o zaman herbirinin evlerinin kapısına bir sundurma çakacak ve hepsini tek tek evlerinin kapısına asacaksın, yurtlarını viran edeceksin!” İşte eylemlerinin arkasındaki inançlarının dayanağı olan metinlerden çıkan anlam aynen böyle..
Yafes’in oğulları, Ham’ın oğullarınının tehdidine karşı Sam’ın oğullarını koruyacak!
Plan bu..
Derin devletin derin gerçeği, darbelerin sırrı burada gizli.
Selâm ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi