Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç

Ne bilirdik ki

Ne bilirdik ki

Şair Orhan Veli Kanık, sağlığında işaret fişeğini atmıştı, amma biz ya anlamadık, ya anlamak istemedik...
Diyor ki:
- Neler yapmadık bu vatan için
Kimimiz öldük
Kimimiz nutuk söyledik...
Tabii bu dizelere eklenecek ayrıntılar da var... Onu da ben söyleyeyim müsaadenizle:
- Bir kutsal sevdaydı tutkumuz
Kimimiz nefsini öldürdü
Kimimiz keseyi, kasayı doldurdu...
Neydi o günler? Türklükten, İslâmiyet’ten bağını koparanlar metalik seslerle isyan türküleri söylüyorlardı... Diğerleri, yani her zaman ötekiler, yıkıcılara karşı göğüslerini siper ediyorlardı...
Her iki tarafta da “yelteme” esnafı bulunurdu... “Ne duruyorsunuz ey devrimciler”, ya da “Yürüyün şanlı ceddimizin yiğit evlatları” diyerek samimi gençleri öne sürerler, kendileri arkada tam siper olurlardı...
“Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” anlayışı her yerde geçerliliğini korurdu...
Ve şimdi:
En fazla kahramanlık destanları söyleyenler, en fazla laf gürültüsü koparanlar bir baktık ki ülkemizi parsel parsel zimmetlerine geçirmişler...
Sağı-solu yokmuş meğerse sahtekârlığın...
Yine bir şairin bir dörtlüğü geldi hatırıma:
Ecdadın mezardan doğrulsa bugün
Hicabla alnını yere eğecek...
Oğuzlar kanını taşıyan Türk’ün
Kahraman evladı bu mu diyecek?
Tam yerli yerine oturan bir değerlendirme değil mi?
Vatanı, vatandaşları yürekten seven... Ne yaparsa Allah rızasını gözeten kim varsa “sarı çizmeli mehmed ağa...”
Ölse öldüğünden haberi olmaz laf-ü güzah esnafının... Ama öte tarafta bir para babasının ayağına taş değse topyekûn ayağa kalkmayı farzı ayn kabul edenler...
Aman aman ne kadar idealini paraya tahvil edenler varmış ve buna mümasil paralıya tapınan ne kadar ağzı bozuk kahraman varmış...
Hep aynı değil ki:
İlim adamı bildiğimiz, kadınlı/erkekli saygı duyduğumuz kimselerin bizi pazarladıklarını hiç merak etmemişiz...
Resmen pazarlanmış gariplerim...
Tabii ki pazarlamaya gelmeyenlerin akibetleri malum:
“Hain!..”
Adamlar şirketleşmişler vatandaşın inancını sömürerek...
Sağı/solu kalmamış...
Vatanseveri ile bölücüsü aynı safta halay çekiyor...
“Ya Allah, Bismillah, Allah-ü Ekber” diye slogan atanlarla, “Din afyondur, gericiliktir” diyenler sarmaş-dolaş...
Yiğit isen gör de ölme...
Her gün kesintisiz olarak akşamdan sabahlara değin kölelik, yalakalık antrenmanları yapılıyor TV kanallarında...
Hicapla başını yere eğmeyen varsa, çok yazık...
Kim daha çok mal teraküm etmiş, döviz istiflemiş, rağbeti artmış...
Hiç ummadığınız, dün beraber yola çıktığınız kimseler av köpeklerinin koku alıp iz sürdükleri gibi, paranın izini sürüyorlar... Neyzen Tevfik’in dediği minval: “Eşek eşeği ödünçlü kaşıma” egzersizi yapanları gördükçe midem bulanıyor...
ETÖ (kızanlara inat böyle diyorum) mensuplarını bir tahlil eyleyin bakalım... Kim kiminle, kim kiminle değil... Siyasi, ikitisadi, imani görüş sadece tuzaktaki yem...
Ben bunalmaya başladım buralarda...
Kıbrıs’a mı gitsem diyorum, amma oranın da Türkiyeli ve Kıbrıslı kodamanlar tarafından bölüşüldüğünü öğreniyorum...
Ne yapsam acaba?
Bunca dertleri Demirel’e mi, Denktaş’a mı ve onların fahri avukatları Baykal’a mı anlatsam?
Eyvah, yine midem bulanmaya başladı...
---------
Paralı patronlara her an alttan yukarı
Sıradan vatandaşa yüceden bakıyorlar...
Vatansever mahluklar kaybettiler vakarı
Kapılar kapatıldı, bacadan bakıyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahim Karakoç Arşivi