Mustafa Erdoğan

Mustafa Erdoğan

Başbakan ve saçmalayanlar!

Başbakan ve saçmalayanlar!

Davos kimin krizi?

Başbakan Erdoğan’ın Davos’ta düzenlenen Gazze konulu paneli son anda terk etmesi geniş yankı uyandırdı.

Tahmin edilebileceği gibi, Başbakanın konuşması ve izleyen tepkisi İslám dünyasında ve Türkiye’de adeta bir coşku havası yaratırken, Batı dünyasında şimdilik belirgin bir Türkiye karşıtlığına neden olmamış görünüyor.

İlginç olan şu: Aynı paneldeki konuşmasında ülkesinin Gazze’ye saldırısını hararetle savunan ve Başbakan Erdoğan’a karşı sesini yükselten İsrail Cumhurbaşkanı Perez daha sonra bu tutumundan dolayı Erdoğan’ı arayarak özür diledi. Buna karşılık, Türkiyeli kimi yorumcular -saçmalayan ‘uluslararası ilişkiler’ profesörleri dahil- olayın bu şekilde gelişmesinin suçunu Başbakana yükledi ve bunun Türkiye’nin dış politikasını darbeleyeceğini buyurdular.

Başbakan Erdoğan’ın söz konusu panelde sergilediği tutumun böyle ortamlarda izlenebilecek ideal bir tarzı yansıtmadığı açık. Başbakan toplantıyı öfkesini açıkça yansıtan jestlerle terk etmek yerine, her şeye rağmen sükûnetini muhafaza ederek, meramını daha özlü bir şekilde ifade etme yolunu seçebilirdi. Ne var ki, bu durumda uluslararası camiadan belki hiç tepki çekmezdi, ama bu sefer de uluslararası kamuoyunun dikkatini İsrail’in zulmüne çekmek mümkün olmazdı.

Onun içindir ki, Başbakanın sergilediği öfkeli tavrın zihinlerde yarattığı tereddüt bu tepkinin özünde haklı bir duyarlılığı yansıttığı gerçeğini gözden kaçırmamıza yol açmamalıdır. Nitekim, sayın Başbakanın konuşmasının içeriğine baktığımızda, bunda siyaseten ve ahláken yanlış olan bir şey yoktur. Aksine, İsrail’in Gazze’de icra ettiği zulme, Gazze halkının politik iradesini tanımamakta direnmesine ve Türkiye’nin barış girişimlerini sabote etmek istemesine mutlaka tepki gösterilmesi gerekiyordu.

Aslına bakılırsa, Başbakan Erdoğan’ın Davos’a giderken bütün bunları kararlı bir dille hem İsrail Cumhurbaşkanının yüzüne vurmayı hem de uluslararası kamuoyunun dikkatine sunmayı tasarlamış olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Başbakan bu konuşmasında İsrail Cumhurbaşkanının Gazze saldırısını savunan konuşmasında çizdiği manzaranın doğru olmadığını, İsrail’in barışa yanaşmadığını ve Gazze operasyonunun zalimce sonuçlarını somut olarak ortaya koydu.

Başbakan Erdoğan ayrıca geçen Aralık ayında Filistin barışı için İsrail Başbakanıyla yaptıkları görüşmelerde ciddi ilerleme kaydedilmiş gibi görünürken Gazze saldırısının başlatıldığını hatırlatarak, Türkiye’ye yapılan saygısızlığa dikkat çekti. Erdoğan İsrail’in saygısızlığının başka bir örneği olarak, bir İsrail ziyareti esnasında Filistin’e geçmek isterken ‘T.C. Başbakanı olarak’ sınır kapısında arabasının içinde yarım saat bekletildiğini de hatırlattı. Başbakan Erdoğan keza Filistin’de barışın sağlanabilmesi için, demokratik seçimlerle başa gelen Hamas yönetiminin mutlaka bu sürece dahil edilmesi gerektiği yolunda öteden beri dile getirdikleri görüşü panel konuşmasında da tekrarladı.

Şimdi, Amerika ve İsrail’in bu görüşe şiddetle karşı çıkmaları anlaşılabilir bir şeydir. Buna karşılık, bu fikri yanlış bulan, bunun Hamas terörizmini onaylamak suretiyle Türkiye’yi dünyada yalnızlaştırabilecek bir yaklaşım olduğunu söyleyen kimselerin Türkiye’de de bulunması şaşırtıcı. Şaşırtıcı, çünkü, Filistin halkının iradesini dışlayarak onun barışın aktif bir tarafı haline nasıl getirilebileceğinin gerçekten açıklanmaya ihtiyacı var. Bunlar, Türkiye’nin dış politikasını İsrail’e endeksli olarak yürütme diye bir zorunluluğu olduğunu mu düşünüyorlar?...

Doğrusu, AKP karşıtlığının kimilerinin işi bu noktaya getirmelerine yol açması akıl alır gibi değil!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Erdoğan Arşivi

Alarm

31 Temmuz 2010 Cumartesi 09:16