M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Yüksek binalar, Yahudihâneler ve manzara

Yüksek binalar, Yahudihâneler ve manzara

Manzara

Halk; dedelerinin, atalarının mezar taşlarını okuyamayacak derecede cahil kalır. Mektepler üniversiteler cahil yetiştirir.

İki cihan imparatorluğuna beşiklik yapmış kentin merkezindeki bir sokağın levhası değiştirilir. İsmi evkaf iken "efkaf" yazılır. Kimse aldırmaz.

Para en büyük değer olur, para din olur, paraya tapılır.

Hırsızlık ve soygun yapmamak büyük erdem sayılır.

Kitap okunmaz. Yetmiş milyonluk ülkede kitapların tirajı bin adet olur. Satılanların onda biri okunmaz. Okunursa anlaşılmaz.

Zevksizlik, sanatsızlık, çirkinlik her yeri istilâ eder.

Okullarda bilgi ve kültür, ahlâk ve karakter, estetik terbiyesi verilmez.

Tıp ve tedavi, uluslararası dev ilaç firmalarının tekeline girer.

Daha fazla ilaç satılması için daha fazla hasta ve hastalık olması gerekir. Yaşasın Jules Romains, yaşasın Dr. Knock!..

Manken olmak için evinden kaçan beyinsiz kız, üç ay sonra otuz beş kişinin tecavüzüne uğramış genç ve turfa bir sermaye olarak bulunur.

Mazi bilinmez, hal doğru dürüst bilinmez anlaşılmaz, istikbal için hazırlık yapılmaz, günü gününe yaşanır. O da yaşamaksa.

Hayat mayat olur.

Siyaset alçalır alçalır, futbol kulübü holiganlığına dönüşür.

Yazılı ve edebî kültür dili ortadan kalkar, iki yüz kelimelik konuşma diliyle iletişim kurulur.

Nice kelime ve kavramın yerini ünlemler alır. Yuh, aha, oha, ha, ho, hi, amma da kral be...

Toplu taşıt vasıtasında on sekizlik genç oturur, yetmiş beşlik ihtiyar ayakta seyahat eder.

Ekmekler bozulur bozulur bozulur. Bunları yiyen halk hastalanır. Kimya, aroma, beyazlatıcı, koruyucu, şişirici ve daha neler neler.

Halka bol miktarda domuz, yaban domuzu, eşek eti yedirilir.

Yirmi otuz sene önce beş parası olmayan adamlar, birbirleriyle benim gökdelenim mi daha yüksek, seninki mi diye iddialaşır.

Yeterli parası olmayan vatandaş, güçlü ve dişli avukat tutup da hakkını alamaz.

Türediler beş yıldızlı otelleri beğenmez, yedi yıldızlısını arar.

Yaşamak için yenmez, yemek için yaşanır. Tıkınmaya ibadetten fazla önem verilir.

Ar, namus, hayâ, iffet şişesi taşa çalınır.

Biraz bayatlayan, kuruyan aziz ekmek çöpe atılır.

Merhamet kalmaz, insan insanın kurdu olur.

Adam anasını öldürür, başını keser caddeye top gibi atar.

Topraktan silâh, bomba, mermi, patlayıcı madde çıkar.

Aile darbelenir nikah hafife alınır, neseb güveni kalmaz.

Din bezirganlık metaı haline getirilir.

Birtakım din baronları putlaştırılır, erbab yapılır.

Ümmet şuuru unutulur, yerini korkunç bir hizib ve cemaat asabiyeti alır.

Fukara ve mesakînin hakkı olan zekatlar gasb edilir, muhtaçlar sürünür.

Fakirlerin oyları satın alınır.

Tek başına yaşayan ihtiyar kadın ölür, apartmandaki komşularının haberi olmaz, cesedi iki ay sonra bulunur.

Yalan dolan, demagoji, soytarılık, palyaçoluk yaygın hale gelir.

Bazı sözde tesettürlü kadınlar çıplaklardan daha fazla dikkat çeker.

Gök gürler, yer homurdanır, yanardağ deprenir, kimsenin haberi olmaz.

Gözler görmez, kulaklar işitmez, vicdanlar ve kalpler nasır bağlar.

Ağaçlar, bitkiler fısıldaşır, karıncalar telâş içinde, deniz bazı yerlerde çekilir, her tarafta bin türlü alâmet belirir. Kimsenin dikkatini çekmez.

Fuhşun bin türlüsü, zina, içki, kumar, haram kazanç, haram yeme, gösteriş, gurur, kibir, benlik...

İlmin, irfanın, ahlâkın, faziletin, hikmetin, ruh asaletinin, mürüvvetin, fütüvvetin kıymeti kalmaz. Para, zenginlik, müzeyyen meskenler, pahalı fakat zevksiz mobilyalar, lüks elbiseler, gösterişli binitler, Firavun'un bile yemediği yemekler...

Gerçek âlimler, mürşidler, rehberler azalır. Bilenlerin çoğu bildikleriyle âmil olmaz.

Bilenler, bildikleri ile âmil olmadıkları için nasihatleri tutulmaz.

Genç nesiller gerçek büyükleri örnek ve model almaz; şarkıcıları, türkücüleri, oyuncuları, cambazları beğenir, onlar gibi olmak ister.

On binlerce yeni cami yapılır, sabah vakitleri bu camiler boş kalır. Münzel İslâm'ı beğenmeyenler işlerine gelen yeni bir İslâm türetmeye çalışır.

Kadınlar erkekleşir, erkekler kadınlaşır.

Zaman kısalır, vaktin çarkları çok hızlı dönmeye başlar. Bir şeyler yaklaşır yaklaşır yaklaşır.

Toprak titrer, volkandan dumanlar çıkar, denizler bir acayip, ağaçlar kuşlar endişeli.

Bu esnada ziyafetler ziyafetleri kovalar. Leziz yemekler yenir, çaylar içilir, bol bol gıybet yapılır.

Zenginler beğenip helva yemez, fakirler helva bulamaz.

Fakir ailenin oğlu ve kızı çorba, bulgur pilavı ve hoşaftan oluşan mütevâzı mönüyü beğenmez, surat asar.

Ufuk yaklaşır yaklaşır yaklaşır.

Nehirler kirli akar.

Tezgâhlar kurulur, haram servetler devşirilir.

Bir gün gelip yıkılmak, harap olmak için yüksek binalar yapılır.

Yüksek binalar...Yahudihâneler...

Birileri roof barda Nemrud gibi yiyip içer, dünyaya tepeden bakar.

Kader yayları gerilir, kaza okları hedeflere nişanlanır...

Oklar yaydan çıkınca geri dönüşleri yoktur.

Haram paralar, gururlar, kibirler, benlikler, gösterişler, fuhşiyyat, haksızlık, hem kendine hem halka zulüm, azgınlığın bin çeşidi, burnu havada yeri titretircesine yürümeler... Ben neyim be edaları.

Daha sonra tufan.

Hz. Nuh'un gemisine binmeyenlerin hali duman.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi