M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Karmaşık Denklem

Karmaşık Denklem

TÜRKİYE kaç bilinmeyeni olan bir denklemdir?.. Türkiye nasıl bilinir, anlaşılır, algılanır?.. Yahut doğru dürüst, dört başı mâmur bir şekilde bilinmesi ve anlaşılması mümkün müdür?..

Türkiye en azından yüzlerce bilinmeyeni olan bir denklemdir.

Osmanlı imparatorluğunun devamı olarak kurulmuştur.

Ülkemizde 78 çeşit etnik kökenli vatandaşın yaşadığı iddia ediliyor.

Şimdiye kadar çekinip seslerini çıkartmıyorlardı. Kürtlere, kendi ana dilleriyle yayın hakkı tanınınca Çerkez, Laz ve Zaza asıllı yurttaşlarımız da aynı hakkı talep ettiler.

Konuşmak ve yazmak serbest olunca Yezidî vatandaşlarımız, bundan seksen küsur yıl önce yapılmış büyük bir Yezidî kıyımı olduğunu, bunun sorgulanması gerektiğini yüksek sesle telaffuz eder oldular.

Türkiye'yi biraz olsun çözmek, anlamak, bilmek, algılamak için aşağıya sıralayacağım ana konuları ve soruları ve onların cevaplarını bilmek gerekir. Bunların bir kısmı ülkenin gerçek gündeminde yer almamaktadır. Bu ana soruların içinde bir yığın da küçük sorular bulunmaktadır.

Birinci konu ve soru: İnsanı hayvandan ayıran ana faktör gelişmiş bir lisan olduğuna göre, Türkiyelilerin dil konusunda durumları nasıldır? Biz bu coğrafyada en az bin yıldan beri varız ve vatanımızda, bundan önceki asırlarda yaşamış atalarımızın mezar taşlarını okuyamayacak kadar dil bakımından kara cahil kalmışız. Dünyanın hangi medenî ülkesinin halkı, 1928'den önce ana dil ile yazılmış basılmış kitapları, metinleri okuyamaz? Bizde dil konusunda iki büyük kopukluk olmuştur. Birincisi alfabe değiştirilmiş, ikincisi lisan devlet baskısı ile bozulmuş, yabancılaştırılmıştır. Başka bir doğu ve Asya ülkesi Japonya bizim gibi yapmamış ve göz kamaştırıcı bir ilerleme sağlamıştır. Lisan ikiye ayrılır: Birincisi bir iki yüz kelimelik günlük konuşma, iletişim, anlaşma dilidir. Bunun için mektebe gitmek gerekmez. İkincisi yazılı ve edebî kültür dilidir. Onbinlerce kelimeden, terimden meydana gelir. Bir ülkede yazılı ve edebî kültür dili elden giderse, orası yozlaşır, yabancılaşır ve dengesini yitirir. Bizde olduğu gibi. Bu lisan meselesi o kadar geniş ve derin bir konudur ki, binlerce sayfa yazılsa bitmez tükenmez.

İkinci konu: Tarih meselesidir. İnsanla hayvanı birbirinden ayırt eden temel faktörlerin ikincisi tarihtir. Türkiye'nin tarihi yakın zamanlarda büyük manipülasyonlara uğramıştır. İki tarih vardır. Birincisi resmî, ideolojik, düzmece, fabrikasyon tarih, ikincisi gerçek tarih. Tarihini bilmeyen bir toplumun ne dünü, ne bugünü, ne de yarını vardır.

Üçüncü konu: Yazımın başında belirttiğim gibi Türkiye'nin etnik köken çeşitliliğidir. Düşmanlarımız bunu kurcalayıp duruyor. Mesela Yunanistan Pontus meselesi üzerinde çok duruyor. Biz ise başını kuma gömmüş deve kuşları gibiyiz. Bendeniz bu satırları 12 Eylül 1980'den sonraki günlerde, aylarda, yıllarda yazabilir miydim?

Dördüncü konu: Bizde bir değil, birkaç devletin oluşudur. Konvansiyonel devletin yanında derin devletler vardır.

Beşinci konu: Ülkemizde büyük bir kirlilik, kokuşma, bulanıklık hüküm sürmektedir. Bir devletin, bir ülkenin, bir halkın bilinmesi, anlaşılması için ilk gereken şey temizlik, berraklık, saydamlıktır.

Altıncısı: Bizde rejim olarak demokrasi vardır ama bu gerçek bir demokrasi değildir, vesayet altında bir demokrasidir.

Yedincisi: Türkiye'de bir resmî ideoloji sultası (otoritesi, diktatörlüğü) bulunmaktadır. Dünyanın hiçbir medenî ülkesinde bizde olduğu gibi bir resmî ideoloji heyûlası ve diktatörlüğü yoktur.

Sekizincisi: Türkiye'nin bir kimlik buhranı vardır.

Dokuzuncusu: Türkiye içten ve dıştan kasıtlı ve planlı olarak geri bırakılmaktadır. Yolumuz kesilmemiş olsaydı biz Ortadoğu'nun Japonyası olamaz mıydık?

Onuncusu: Ülkemizde dehşetli bir yozlaşma vardır ve bu yozlaşma genel ve yoğun kokuşmayı kamçılamaktadır.

On birincisi: Türkiye'de, sayılarının bir buçuk milyon olduğu iddia edilen Dönmeler, Avdetîler, Sabataycılar vardır ve bunların görünmeyen bir imparatorluk kurdukları iddia edilmektedir.

On ikincisi: Türkiye devletinin uluslararası meşruiyet senedi olan Lozan anlaşmasının gizli protokolları olduğu iddia edilmektedir. Bu maddelerde neler yer almaktadır?

On üçüncüsü: Bir ülkenin geleceği parlak mı, yoksa kapkara mı, bunu anlamak için yapılacak ilk araştırma eğitim ve üniversiteler konusunda olmalıdır. Türkiye'de resmî ideolojinin gölgesinde bir Tevhid-i tedrisat vardır. Bu eğitim sistemi "Tevhidî eğitime" karşıdır. Bu resmî-ideolojik eğitimin ülkeye, devlete, halka hayrı var mıdır? Bozuk tarafları nelerdir? Bu eğitim sistemi ile ülke düze ve selamete çıkabilir mi?

On dördüncüsü: Türkiye, yapısı sağlam bir ülke midir, yoksa dağılma, çözülme, bozulma süreci yaşayan bir ülke midir? Sağlıklı toplum ne demektir? Bozuk ve dengesiz toplum ne demektir?

On beşincisi: Türkiye'nin bir hukuk düzeni vardır. Bu ülkede hapishaneler dopdoludur. Mahkemeler milyonlarca dava dosyalarına bakamamaktadır. Ceza mevzuatı suç işlenmesini caydıramamaktadır. Halkın yarısı birbiriyle münazaalıdır. Böyle bir hukuk sistemi ile parlak ve pembe ufuklara koşmak mümkün müdür?

On altıncısı: İnsan haklarının en temel maddesi din, inanç, vicdan, inandığı gibi yaşamak ve ibadet etmek, dinî hizmet ve faaliyetler yapmaktır. Türkiye'de bu haklar kısıtlıdır. Dünyanın bütün hür ülkelerinde dinî dernek, tarikat, topluluk kurmak serbestken bizde yasaktır. Din hürriyeti öylesine kısıtlanmıştır ki, dindar vatandaşlar on beş yaşından küçük çocuklarına din ve Kur'ân dersi verdirememektedir. Ülkemizdeki patrikler, hahambaşıları, Üstad-ı Azamlar bağımsız iken Diyanet İşleri Başkanı laik ve ideolojik rejimin ağır baskısı altındadır. (Aksini iddia etseler ne çıkar...)

On altı madde saydım. Daha nice konular ve sorular yazılabilir... Birkaç çok kısa başlık: Türkiye'nin toprakları erozyona uğramaktadır, kimyevî maddelerle verimsiz ve çorak hale getirilmektedir... Topraklarımız yabancılara satılmaktadır... Ülkemizde dehşetli bir sosyal adalet dengesizliği vardır... Bizdeki siyasî iktidarlar yüzde yüz muktedir değildir... Ülkenin en büyük devlet ve iktidar adamları başları örtülü hanımlarını bazı resmî tesis ve dairelere sokamamaktadır... Türkiye'de üç yüz milyar dolar kara para olduğu söylenip yazılmaktadır... Rant çeteleri ülkeyi haraca kesmektedir.

İşte Türkiye'yi anlamak, algılamak, bugünkü gerçek durumunu bilmek, geleceğini tahmin etmek için böyle yüzlerce sorunun doğru cevaplarını bilmek gerekir.

Sayın Başbakanımızın Davos'taki çıkışı, bunların yanında nedir ki...

Okur-yazar takımımızın, aydınımsılarımızın (Türkiye'de iki elin parmakları kadar gerçek ve dört başı mâmur aydın bulunmadığını sanıyorum), sorumlu ricâlin bütün bu meseleleri, konuları, soruları önce bilmeleri, sonra cevaplarını öğrenmeleri gerekir.

Başkan Obama mektup yazmış... Davos'ta şunlar olmuş... Hahambaşı "Çok endişeliyiz" demiş... Ergenekon'un bilmem kaçıncı celsesi başlamış... Çöplükte başsız bir ceset bulunmuş... Büyük bir yılan küçücük bir yılanı yutmuş... Manken Fıkırdar'ın askısı kopmuş göğsü görünmüş... Mezarlıkta korkunç tecavüz... Futbolcu Vurur 300 milyon dolara satılmış... Filan, malı götürmüş... Feşkeman seks yapmış... Bu gibi haberler ve yorumlarla uğraşan bir toplum ne mazisini, ne halini, ne de istikbalini bilip anlayabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi