Eş durumundan “boş yazar” Ruhat Mengi

Eş durumundan “boş yazar” Ruhat Mengi

Skandal kelimesinin böyle bir şey için yetersiz kalacağı aklımın ucundan geçmezdi. Hani karşınıza alırsınız birilerini, aslında hepsi de sizin bildiğiniz ve sizi bilen, sizinle aynı düşünen ve sizin gibi yaşayan insanlardır. Mesela sıralayalım: Sefa Sirmen, Ali Müfit Gürtuna (Her ne kadar ayrı tutulması gerekirdi diye düşünülüyorsa da yaptıklarını unutmamak gerek), Kamer Genç, Prof. Dr. Süheyl Batum ve DİSK'e bağlı Tektsil İşçileri Sendikası Genel Başkanı Rıdvan Budak... Sizin dışınızdakileri "Muhteşem beşli" olarak adlandırmak mümkün...

Sefa Sirmen, CHP'den Belediye Başkan Adayı. Milleti kandırmak için bir iki laf attı ortaya, seçim broşürüne bir iki cümle ekledi, ortalık karıştı, şimdi ayıkla pirincin taşını... Önce taşı at kuyuya, nasıl olsa millet uğraşırken ben koparabildiğimi koparırım hesabı yani. Sonra da "Efendim, kem-küm, hık-mık..." Ben öyle demek istemedim de, aslında şöyle olmalıydı da, müftülük isterse de, diyanet de olur derse falan. Allah aşkına var mı böyle bir şey. Biri seçim şiiri yazar, çarşafa küfreder, öteki dünden rozet takmıştır kara çarşaflıya. Aynı zihniyetten biri "çocuklarımı Kur'an kursları yerine bale kursuna göndermeyi tercih ederim" der, ötekisi "efendim her mahallede mahalle evleri kuracağız, içinde de Kur'an kursu olacak" der. Baş Solcu Baykal’ın da -lütfen gerçek solcular alınmasın- ne zaman nerede duracağı hiç belli olmaz. Ağzından düşürmediği cumhuriyetin temel ilkeleri ve laiklik kavramlarına neyi uydurabiliyorsa uydurur ve meşru kılar CHP zihniyetiyle. Hani CHP yapıyorsa ŞERİAT bile gelebilir bu ülkeye. Ama asla başkası telaffuz bile edemez...
Konuyu buraya getirmek değildi maksadım, sadece yeniden hatırlatma babında bir kaç cümleydi.

Diğer kahraman kim mi? Kamer Genç. Tunceli Bağımsız Milletvekili. Onu TBMM kürsüsünde bağırıp çağırmaları, hükümete, başbakana, cumhurbaşkanına, meclis başkanına sataşmalarıyla, saydığım isimlere ve makamlara hakaret etmeleriyle, daha da ileri giderek ağır ithamlarda bulunmalarıyla tanırız. İdeolojik olarak ne olduğu konusunda çok net bir şey söyleyemem ama geçmişte yazılan bazı kitaplarda, Teröristbaşı’na biat mektubu yazdığı öne sürülmüş, bu bilgiler devletin üst düzey makamlarına sunulmuş, tüm bunlara karşın bir yalanlama gelmemişti...

DİSK'e bağlı Tekstil İşçileri Sendikası Genel Başkanı Rıdvan Budak... 28 Şubat döneminin 5 çetesinin bir parçası. DİSK'in bir ayağı yani. Fazla bir şey beklenmez de zaten, ama şu sözleri oldukça ilginçti: "Bu Kur'an kursu açılımı, sadece Kocaeli ile sınırlı kalmalı. Türkiye'nin Kur'an kurslarına değil, okullara ve fabrikalara ihtiyacı var." Vay anam vay, "Meslek liseleri memleket meselesi" diyerek milleti kandıran ama kat sayı adaletsizliği gündeme gelince imam hatiplere ateş püsküren zihniyetin sloganına bak. Memleketin okullara, fabrikalara ihtiyacı varmış.

Süheyl Batum; akademisyen… Hani Prof. Dr. olmuş cinsten. Kim neye göre verdi o unvanı bilemem ama "Baykal'ı dinleyince şok oldum, ülkenin daha önemli meseleleri var, o kalkmış Kur'an kursu açılımını önemli sayıyor” diyor. Kur'an bu kadar rahatsız ediyor ki, cami deyince, imam hatip deyince, başörtüsü deyince kendi adamlarını bile tek kalemde satmaktan çekinmiyorlar. Elinden gelse, milletin hiçbir sözüne inanmadığı Baykal'ı bir kaşık suda boğacak.

Ve Ali Müfit Gürtuna, hani koltuğu kaptırınca arkasını dönüp küfredenlerden. "Bizans döneminde bile İstanbul bu kadar yağmalanmamıştı" derken hangi rüyadaydı bilemiyorum ama Gürtuna'nın nasıl da silinip gittiğinin çok ama çok açık tarifiydi bu sözler. Zira Bizans, İstanbul'un fethi sırasında meleklerin cinsiyetini tartışıyordu, ama bütün İstanbul Recep Tayyip Erdoğan yönetiminden bu yana -Gürtuna dönemi dâhil- Cumhuriyet tarihi boyunca yapılmayan kadar hatta kat kat fazlasını aldı ve kazandı. (Eksiklikleri yok mudur, elbette ki vardır, asla da eksiklik bitmez)

Her biri için bu kadar cümle sarf etmek bile fazla aslında. Zira içi boş bir programda, içi boş bir sunucuyla ancak içi boş bir gündem oluşturulurdu. Öyle de oldu zaten. Bir mahkeme kurulmuş, suçlayanlar var ama ortada suçlanan yok. Yargısız infaz var ama savunma yok. Eleştiri var ama cevap yok. İftira var ama kanıt yok, iddia var ama belge yok, yorum var ama kalite yok... Saymakla bitmez ki.

Vatan'ın eş durumundan yazarı Ruhat Mengi'nin sunduğu "Her açıdan" programı gerçekten de her açıdan bir skandaldı. İzlediğimden değil, kanalları dolaşırken yakaladım. Tam bir katliam var ortada. Yatırmışlar hükümeti masaya, her tarafını kesip biçiyorlar. Siyasetin kirlenmesinden dem vuruyorlar, tek suçlu Erdoğan ve AK Parti. Öyle ye siyaset bu ülkede onlarla başladı. Ve Türkiye'nin tek siyasetçileri de onlar. Ötekiler melek!

Mevzuu derin olsa üzerinde durulur ama ne söylediği, neyi sorduğu, hangi cevabı istediği belirsiz bir sunucunun sunduğu programdan kalite beklemek büyük bir hata. Bunları izleyen kitlelere seslenmek istiyorum. Allah rızası için, hani nefret ettiği için bu sözleri duyunca egosunu tatmin eden ve deşarj olanların dışında, olaylara sağduyulu bakan insanlar, ne anlıyorlar, hangi sonucu çıkartıyorlar bu tartışmalardan.

Ruhat Mengi'nin birikimi ne? Hangi alanda uzman? Neyi anlatabiliyor, neyi tartışabiliyor? Cümleye bakar mısınız, "Ben AKP'ye nasıl dini siyasete alet ediyorsunuz diye soruyorsam CHP'ye de sorarım, ben gazeteciyim derim." İşte tüm birikim bu. Bütün derinlik bu: Ben gazeteciyim derim. Sırf demek için gazeteci olmuş. Emin olun gerisinde hiçbir şey yok. Ve ne hikmetse bu tipler ekranlarda insanımızı kandırmak için parlatılıyor, laf kalabalığından öteye geçmeyen birikimleriyle şişiriliyor ve millete yutturulmaya çalışılıyor. Cahil insanlar bunları izleyip, hakikaten bir şey var sanıyor. Derinliği olan hiç bir konuda söz söyleyemeyen bu insanlar, iftiraya, çamur atmaya, hakarete gelince kimseye pabuç bırakmıyorlar.

Bir Ruhat Mengi örneği de böyle. Kartel öyle tetikçiler yetiştiriyor ki, dillere destan. Sonra utanmadan dürüstlük ve ahlak dersi vermeye kalkarlar, siyasi ahlaktan bahsederler, geçmişi şaibeli insanları dürüstlük abidesi olarak lanse ederler...

Çok boş oldu be Ruhat. Bırak kitap oku ha ne dersin. En azından üzerindeki "Eş durumundan yazar" etiketini kaldırmak için çabala...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi